Kasideler
بسم الله الرحمن الرحيم
لك الْحَمْدُ يا ذَا الْجُودِ وَالْمجْدِ وَالْعُلا ... تباركت تعطي من تشاءُ وتمنعُ
“Ey kerem, cömertlik sahibi ulu Allah’ım, sana hamd ve şükür olsun. Sen istediğine verir, istediğinden alırsın.”
إلـهي وَخَلاّقيْ وَحِرْزي وَمَوْئِلي ... إليك لدى الإعسـار واليســر أفزع
“Ey, Allah’ım, benim yaratıcım, koruyucum ve sığınağımsın. Darlık ve ferahlık zamanlarında ancak sana yalvarır ve senden yardım dilerim.”
إلـهي لَئِنْ جَلَّتْ وَجَمَّتْ خـطيـئـتـي ... فعفوك عن ذنـبـي أجـل وأوسـع
“Ey Allah’ım, benim kusur ve günahlarım ne denli çok olursa olsun, senin affedici ve bağışlayıcı merhametin ondan daha çoktur.”
إلهي لئن أعـطـيـت نـفـسـي سـؤلها ... فـهـا أنا في روض الندامة أرتع
“Ey Allah’ım, ben ne kadar nefsimin istemiş olduğu şeyleri ona verdimse de şu anda pişmanlık bahçesinde dolaşmaktayım.”
إِلـهي تَرى حالي وَفَقْري وَفــاقــَتـي ... وأنت منــاجــاتي الـخـفية تسمع
“Ey Allah’ım, benim durumumu, ihtiyaçlarımı ve fakirliğimi görensin. Benim yapmış olduğum gizli münâcat ve isteklerimi duyansın.”
إِلـهي فَلا تَقْطَعْ رَجائي وَلا تُزِغْ ... فـؤادي فلي في سيب جودك مطمع
“Ey Allah’ım, benim rica ve yalvarışlarımı geri döndürme. Kalbimi, hidâyete erdikten sonra dünyaya, meyl ettirme. Senin sonsuz hâzinenin bahşişlerinden mahrum etme
اِلـهي أجرني مِنْ عَذابِكَ إِنَّـني ... أسيـر ذلــيــل خـائـف لــك أخــضــع
“Ey Allah’ım, beni azabından halâs eyle! Çünkü ben sana karşı boynumu bükmüş ve zilletle huzurunda eğilmişim.”
اِلـهي فَآنِسْني بِتَلْقِينِ حُـجَّـتـي ... إذا كــان لــي فـي القبر مثوًا ومضجع
“Ey Allah’ım, beni kendine ve muhabbetine yakın et! Kabirde yatacağım zaman bana soru soran meleklerin cevabım kolaylıkta vermeği nasib et.”
إلـهي لَئِنْ عَذَّبـْتـَنـي ألْــفَ حِجَّةً ... فـحـبـل رجـائـي مــنـك لا يـتـقـطـع
“Ey Allah’ım, eğer bin yıl bana azap etsen bile senin lutuf ve merhametinden ümidimi kesmem.”
إلـــهــي أذِقـْنـي طَـعْـمَ عَـفـْوِكَ يـَوْمَ لا ... بـنـون ولا مـالٌ هنــالك ينفـع
“Ey Allah’ım, bana affediciliğini göstererek bağışlamandan tattır. Malın ve mülkün yarar sağlamadığı bir günde bana yardımcı ol.”
إِلـهي لَئِنْ لَمْ تَرْعَني كُنْتُ ضــائِـعـاً ... وإن كنت ترعانـي فلست أضيع
“Ey Allah’ım, eğer beni korumazsan; yok olup giderim. Eğer korur ve muhafaza edersen sağ kalırım.”
إِلـهي إذا لَمْ تَعْفُ عَنْ غَيْرِ مُحْسِن ... فـمـن لـمـسـيء فـي الهوى يتمتع
“Ey Allah’ım, eğer iyilik yapanlara lutf ve merhametini hasredersen, kötülük yapanlara kim merhamet edecektir.”
إِلـهي لَئِنْ فَرَّطْتُ فِي طَلَبِ التُّقى ... فها أنـا إثـر الـعـفـو أقـفـو وأتـبــع
“Ey Allah’ım, eğer takva hususunda bir kusur işledimse işte buradayım. Senin affediciliğine sığınarak onun izinden yürüyorum.”
إِلـهي ذُنُوبي بَدَتِ الطَّوْدَ وَاْعتَلَتْ ... وصـفـحـك عـن ذنـبـي أجل وأرفع
“Ey Allah’ım eğer günahlarım dağları aşacak bir noktaya eriştiyse senin bağışlaman kusur ve günahlarımdan daha yüksek ve daha çoktur.”
إلـهي لَئِنْ أخْطاْتُ جَهْلاً فَطالَما ... رجـوتـك حـتـى قـيـل هـا هو يجزع
“Ey Allah’ım, eğer kusur işleyip dergâhına geldimse beni atfet. Senin kapma gelip öylesine beklemişim ki benim hakkımda, sabırsızlık yapıp yüz çevirmez diyorlar.”
إلـهي يُنَجي ذِكْرُ قوْلِكَ لَوْعَتي ... وذكـر الـخــطــايــا الـعيـن مني تدمع
“Ey Allah’ım, senin kereminin zikri, beni yakmaktan uzaklaştırır. Kusurlarımın anılması gözlerimden yaşlar akıtıyor.”
إلـهي اَقِلْني عَثْرَتي وَامْحُ حَوْبَتـي ... فإنـي مـقـر خــائــف مــتــضــرع
“Ey Allah’ım, kusurlarımı affet ve güçlüklerimi gider. Ben kusurlarımı itiraf ediyorum ve korku ile senin dergâhına sığınmışım.”
إلـهي أنلني مِنْك رَوْحاً وَراحَــةً ... فـلـسـت سـوى أبـواب فضلك أقرع
“Ey Allah’ım, beni rahmet ve mutluluğuna eriştir. Senin fazilet ve kerem kapından başka bir kapı bilmiyorum.”
إِلـهــي لَئِنْ أقصـيـتـني أو أهـنـتـنـي ... فمن ذا الـذي أرجـــو ومــن ذا أشفع
“Ey Allah’ım, eğer beni uzaklaştırırsan ve bana hakaret edersen, senin dışında kendisinden bir şey ümit edebileceğim kimse var mıdır?”
إلـهي لَئِنْ خَيَّبْتَني أو طَرَدْتَـنـي ... فما حيلتي ياربي أم كيف أصنع
“Ey Allah’ım, eğer beni zararlı çıkarır ve elimde bir şeyim kalmazsa, başka çârem var mıdır? Ne iş yapabilirim, ki?”
إِلـهي حَليفُ الْحُبِّ في اللَّيْلِ ســاهـِـرٌ ... ينــاجي ويدعو والمغفل يهجع
“Ey AlIah’ım; sözünü tutarak gece yarılarından sonra kalkıp ibadet edenler, sana duâ ederek yalvarıyorlar. Diğer müminler ise derin uykuda mışıl mışıl uyuyorlar.”
وكُلُّهُمُ يَرجُو نَوالجنس راجِياً ... لرحـمـتـك الـعـظـمى وفي الخلد يطمع
“Herkes senden yardım dilemektedir. Senin büyük merhametine ve senin cennetine girmeği ümit ederek hareket etmektedirler.”
إِلـهـي فَـاِنْ تـَعـْفـُو فـَعـَفـْوُكَ مُـنـْقـِذي ... وإلا فـبالـذنـب المدمر أصـرع
“Ey Allah’ım, eğer beni affedersen, kendimi kurtaracağım. Aksi takdirde günahlarım beni helâk eder, âhirette zararlı çıkarım.”
إلـهـي بـِحـَقِّ الـْهـاشـِمـيِّ مـُحـَمـَّد ... وحرمة أبــرار هـمُ لـك خــشــع
“Ey azamet ve ululuk sahibi Allah’ım, Haşim soyundan gelen Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin ve onun ehl-i beyti ile İyilerin hürmetine beni affet.”
إِلـهي فانشرنـي عَـلـى ديـنِ اَحْـمـَد ... منيـبـا تـقـيـاً قـانـتـا لـك أخـضـع
“Ey Allah’ım! Senin sevgili Peygamberin herkese yardım ettiği ve şefaatçi olduğu günde beni mahrum bırakma.”
وَلا تَحْرِمْني يا إلـهي وَسَيِّدي ... شـفــاعــتــه الــكـبـرى فـذاك الـمـشفع
“Ey Allah’ım, beni Hazret-i Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin dini üzere ömrümün sonuna kadar sabit kıl. Böylece senin emirlerini tutan, kötülüklerden sakınan ve boynu bükük bir insan olayım.”
وَصــلِّ عَـلَـيْـهِمْ ما دَعــاكَ مُــوَحِّـدٌ ... وما جـاك أخـيــار بـبـابـك ركـع
“Ey Allah’ım, Muvahhidler [1]sana yalvarıp dua ettikleri ve senin kapına gelen ve rukûa eğilerek niyazda bulunanlar olduğu müddetçe Rasûlullâh'a salât ve selâmın osun.”
Kaynak:
Mecmuatül Ahzab (Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi kaddesellâhü sırrahu’l azîz) Şazeliye Cildi, s.536-539
Mecmuatül Ahzab (Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi kaddesellâhü sırrahu’l azîz) Şazeliye Cildi, s.536-539
Hz. Ali Divanı. (trc: Müstakimzade Süleyman Sadettin, hzl: Şakir DİCLEHAN 1981). İstanbul, s.398-406
بسم الله الرحمن الرحيم
وكمللهمنلطفٍخفيٍّ
يَدِقّ خَفَاهُ عَنْ فَهْمِ الذَّكِيِّ
“Allah’ın kullar üzerinde nice gizli nimet ve lütufları vardır ki zeki olan kimseler dahi bunu idrâk edemezler.”
وَكَمْيُسْرٍأَتَىمِنْبَعْدِعُسْرٍ
فَفَرَّجَكُرْبَةَالقَلْبِالشَّجِيِّ
“Nice güçlüklerden sonra kolaylıklar meydana geldi. Gamlı ve kederli 'kimselerin kalbi ferahlık buldu.”
وكمأمرٍتساءُبهصباحاً
وَتَأْتِيْكَ المَسَرَّة ُ بالعَشِيِّ
“Nice işler vardır ki sabahleyin (başlangıçta) kötülüğe giderken, akşamleyin (sonuçta) neşe ve sevince dönüşür.”
إذاضاقتبكالأحواليوماً
فَثِقْبالواحِدِالفَرْدِالعَلِيِّ
“Bir gün devrân seni darlığa düşürürse Rezzak, yüce ve tek olan Cenâb-ı Hakk, sana kâfidir.”
تَوَسَّلْبالنَّبِيِّفَكُلّخَطْبٍ
يَهُونُإِذاتُوُسِّلَبالنَّبِيِّ
“Sıkıntıya düşüldüğünde Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem vesile kılındığı gibi, bütün duâlarda Nebi sallallâhü aleyhi ve sellemi vesile kıl.”
وَلاَتَجْزَعْإذامانابَخَطْبٌ
فكمللهِمنلُطفٍخفي
“Allah’ın kullar üzerinde nice gizli nimet ve lütuflarını umutsuzluğa düşmeden dua ettiğiniz zaman (görürsünüz.)”
Kaynak:
Mecmuatül Ahzab (Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi kaddesellâhü sırrahu’l azîz) Şazeliye Cildi, s.536-540
Mecmuatül Ahzab (Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi kaddesellâhü sırrahu’l azîz) Şazeliye Cildi, s.536-540
Hz. Ali Divanı. (trc: Müstakimzade Süleyman Sadettin, hzl: Şakir DİCLEHAN 1981). İstanbul, s.682 (Bir kısmı)
[1] Muvahhid: Allah’ın birliğini ve Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemi rasül kabul edip tekrarlayan kimselere denir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar