“ÖĞRETİCİ TÖRLEß 'İN [TÖRLESS] KARMAŞALARI”
Ernst Fischer tarafından
Niteliksiz Adam’ı tanıtmak için kaleme alınan denemede Genç Törless hakkında şu
bilgileri vermektedir.
Musil 1906’da, yirmi altı yaşındayken ilk romanı
Öğrenci Törleß'in Karmaşaları'nı (Die Venoirrungen des Zöglings
Törleß) yayınladı. Bu roman, bir eğitim kurumunda cinsellikten, ruhsal
konumdan, yalnızlıktan ve aşağılanmadan kaynaklanan sorunların altında ezilen
bir gencin özlü ve büyük bir disipline bağlı kalınarak anlatılmış öyküsüydü.
Eğitim kurumlarındaki tedirgin edici atmosfer ve yeniyetmelerden oluşma bir
topluluk içerisindeki taşkınlıklar üzerine bu türden anlatılar, daha önce de
vardı -ama Musil’in romanı, ötekilerle karşılaştırılamayacak kadar
derinliklidir. Burada burjuva uygarlığının kabuğunun geçici olarak örtebildiği,
çok tartışma götürür ve barbarca bir yeraltı dünyası, artık sağlam olmayan bir
düzenin aralıklarından sızan vahşet, insanlığı paramparça edecek bir çağın
hazırlıkları gözler önüne serilir.
Soylu eğitim kurumunda
Törleß, Reiting ve Beineberg adlı öğrencilerden başka kimsenin bilmediği, gizli
bir oda vardır. “Duvarlar boydan boya Reiting’in ve Beineberg’in zemin kat
odalarından birinden çalmış oldukları, kan kırmızısı bir bayrak kumaşıyla
kaplıydı, ve yer, ikiye katlanmış, kalın bir yünlü battaniyeyle örtülüydü...
Duvarda, kapının yanında dolu bir revolver asılıydı...” Bu odada korkunç şeyler
olur. Öğrencilerden Basini adlı, kız gibi güzel ve karakteri belirsiz bir
çocuk, hırsızlık yaparken Reiting ve Beineberg tarafından yakalanır.
Reiting, soğukkanlı bir
tirandır; “insanları birbirlerine karşı kışkırtmaktan, birini ötekinin
yardımıyla alaşağı etmekten ve arkalarında karşı koymaya çalışan bir nefretin
varlığını hissettiği, zorlama iyi davranışların ve yüze gülmelerin tadını
çıkartmaktan daha büyük bir zevki yoktu... Çevresindekiler günden güne değişirdi,
ama çoğunluk hep onun yanındaydı. Onun yeteneği buydu.” Reiting’in hasmı ve
sonraki müttefiki Beineberg ise daha karmaşık bir tiptir; acımasızlığı,
insanları sonuna kadar aşağılama tutkusu, kaynağını bir usdışılık felsefesinde,
aklı ve insanlığı öldüren bir mistisizmde bulur. Her ikisinin kimliklerinde
onyıllar sonra faşizmi kendilerine uygun sistem olarak yaratan tipler büyük bir
sezgi gücüyle işlenmiştir. Savaş sonrası güncelerinde Musil, geçmişe bakarak şu
saptamada bulunmuştur: “Reiting, Beineberg: Bugünkü diktatörlerin tohumlan.”
Onları 1906’nın doyuma ulaşmış burjuva dünyasında “tipik” diye tanımlamak,
edebiyat alanında olağanüstü bir edimdi. Reiting ile Beineberg, Basini’yi
köleleri yapmaya, üzerinde korkunç bir iktidar uygulamaya, cinsel bağlamda
kötüye kullanmaya, her türlü insanlık onurundan yoksun kılmaya ve ona kötü
davranmaya koyulurlar. Onu yerde sürünüp şöyle demeye zorlarlar: “Ben, bir
hayvanım, hırsız bir hayvanım, sizin hırsız ve aşağılık hayvanınızım!” Görünüşte henüz ayakta
duran bir uygarlığın içerisinde toplama kamplarının dehşeti, insanı bütünüyle
yıkıma sürükleyen bir iktidardan alınan sapık zevk kendini belli eder.
Törleß, bu karanlık
olayların içine çekilir. Sarsıcı nitelikteki bu tikel olayın kendinin çok
ötesine atıfta bulunduğunu, önüne bir dünyanın yıkılışının gölgesinin düştüğünü
hisseder. Böyle bir oda olabiliyorsa, o zaman her şey olabilir demektir... “O zaman
bugüne kadar tanıdığı tek dünyadan, aydınlık ve günlük dünyadan bir başkasına,
karanlık, köpüren, tutkularla dolu, çıplak ve yıkıcı bir dünyaya bir kapı da
açılıyor olabilirdi. Yaşamları camdan ve demirden, saydam ve sağlam bir
yapının içindeymişçesine, büro ile aile arasında düzenli biçimde akan insanlar
ile, ötekiler, yani uçuruma itilmiş, kanlı, türlü taşkınlıklarla kirlenmiş,
karışık geçitlerde çığlıklar atarak dolanıp duran insanlar arasında yalnızca
bir geçiş noktası değil, fakat bunların sınırlarının gizlice ve her an
aşılabilir yakınlıkta birbirine değmesi gibi bir durum da olabilirdi...” Ve sonra, Törleß için
şöyle denir: “O zamanlar Törleß, unutulmuş bir ortaçağ gibi sınıfların sıcak
ve aydınlık yaşamından uzakta, Beineberg ve Reiting’in üzerlerinde bulunan
odadan çok korkardı; çünkü bu odada bulunan insanlar ansızın çok farklı bir
yaşama ait karanlık, kana susamış kişilere dönüşmüş gibi olurlardı. O zamanlar
bu Törleß için, sanki çevresi yüz yıllık bir uykudan uyanmış, farklı gözlere
görünüyormuş gibi bir dönüşüm, bir sıçramaydı...”
Öğrenci Törleß tipinde,
düzeni dışa karşı hâlâ çok iyi işler gözükse bile, artık çökmekte olan burjuva
dünyasının ikinci bir temel sorunu netleştirilir: Bu sorun, gittikçe artmakta
olan bireysel yalnızlıktır. Törleß, bir konuşmanın ortasında pencereden
dışardaki karanlığa bakar: “Sonra o
yalnız bırakılmışlık ve terkedilmişlik duygusu yine benliğini kaplamıştı...
Şöyle hissediyordu: Burada bana henüz çok ağır gelen bir şey var, ve
düşünceleri yine bu şeyin içinde, ama yalnızca arka planda ve pusuda yatan bir
başka şeye, yalnızlığa doğru kaçıyordu... O zaman dünya, gözüne boş, karanlık
bir ev gibi gözüküyordu ve içinde sanki her odayı arayacakmışçasına bir ürperti
beliriyordu köşelerinde nelerin gizli olduğu bilinmeyen, karanlık odalardı
bunlar...” “arkadaşlarınınkinden daha gizli, daha güçlü ve daha koyu renkli”
bir tür şehvet eğilimiyle, yalnızlığı “bir kadın olarak duyumsuyordu, fakat bu
kadının soluğu onun göğsünde yalnızca bir boğulma, yüzü bütün insan yüzlerini
unutturan bir anafor ve ellerinin hareketleri de Törleß’in bedeninden geçen
ürperti dalgalarıydı...”
Burada Musil’in
betimlediği, yalnızca ergenliğin o boğucu yaşantısı olmanın çok ötesindedir:
Saygı aşılayan cepheleriyle ve pis gizli bölmeleriyle içinde yaşanılan dünya,
arkasında bir cehennemin yattığı bu ahlâka dönüşmüş yalanlar bütünü, artık
korkutucu olmuştur. Kendini günlük gerçeklik diye dört bir yana ilân eden,
artık göstermeye çalıştığı kadar gerçek olmayıp, içinde farklı, uçurumdan
farksız, derin bir karmaşaya sürükleyen bir başka gerçekliği gizlemektedir.
Duygu ve gerçeklik, Ben ve dış dünya artık bir uyum oluşturmaktan uzaktır;
gerçek düzen, birey ile toplumun oluşturduğu bütünlük yitirilmiştir.
“Olaylarla kendi Ben’i, dahası kendi duyguları ile iç dünyanın
en derin noktasında yatan, anlaşılmak tutkusuyla yanıp tutuşan herhangi bir Ben
arasında hep bir duvar vardı, bu duvar o yaklaştıkça tutkusunun önünde bir ufuk
gibi geriye çekiliyordu.” ...“Törleß, kendini iki dünya arasında, evinden
alışkın olduğu üzere, her şeyin düzenli ve mantıklı işlediği, sağlam bir
burjuva dünyası ile, serüveni andıran, kapkaranlık, gizlerle, kanla ve
beklenmedik sürprizlerle dolu bir dünya arasında bir anlamda parçalanmış gibi
hissediyordu.”
Törleß, matematikte, “sanal sayılar” dünyasında buna benzer bir
durum keşfettiğini düşünür, ve Beineberg’de bu sorun için anlayış arar:
“Böyle bir hesap işleminde başlangıçta metreleri, ağırlıkları
veya somut bir başka şeyi gösterebilen ve en azından gerçek sayılar niteliğini
taşıyan sağlam sayılar vardır. İşlemin sonundaki sayılar da böyledir. Ama
bunları birbirine aslında var olmayan bir şey bağlar. Böylesi, yalnızca ilk ve
son ayaklan bulunan, ama yine de insanın üstünden sanki yapı bütünüyle tamammış
gibi geçtiği bir köprüye benzemiyor mu...?”
Beineberg, onunla ve her
şeyin doğal olması isteğiyle alay eder; Beineberg’e göre insan, doğaüstünün,
usdışının bilincinde olmalıdır - aslında böylece demek istediği, o zamandan
beri belki yüz kez duymuş olduğumuz bir şeyden başkası değildir; modern bilim,
doğa yasalarını, nedensellik ilişkisini vb. çürütmüştür ve akıl, anlaşılmaz
olanın, Tanrının gerek atomlar, gerekse sanal sayılar dünyasındaki egemenliği
karşısında teslim olmak zorundadır. Törleß, buna hazır değildir: “Eğer
matematik bana acı çektiriyorsa, ben bunun arkasında sana göre çok daha farklı
bir şey arıyorum, doğaüstü olanı değil, özellikle doğal olanı arıyorum —
anlıyor musun?...”
Musil için usdışılığın
yadsınması, gerçekliği tedirgin edici ve maskeli diye algılamasına ve bu
gerçekliğin arkasında henüz biçimlendirilmemiş bir olasılıklar dağarcığının
varlığını sezmesine karşın, son derece belirleyici bir özelliktir: Karanlığa
eğilim göstermesine karşın, akıldan vazgeçmez, “sanal sayılar”ı da doğal olanın
alanına sokmaya çalışır. Öğrenci Törleß, olasılığın sezgiden, duygudan,
özlemden, vizyondan, sarsıntılardan ve ütopyadan yansıyan belirsiz, herhangi
bir biçimde somutlaşmamış sonsuzluğu ile, hep parçalar halinde kaldığı için
ancak düş kırıklığına yol açan eylem ve gerçeklik arasındaki yaşanmış çelişkiyi
çözmek amacıyla ciddi çaba harcar.
“Sanki insanın etrafına görünmeyen bir sınır çekilmiş. Bu
sınırın ötesinde hazırlananlar ve uzaktan yaklaşanlar, sisli bir deniz gibi hep
değişen, koskoca görüntülerle dolu; insana yaklaşan, eyleme dönüşen, yaşamına
çarpan, insani boyutlar ve çizgiler taşıyan, saydam ve küçük bir şey. Ve
insanın sürdürdüğü yaşam ile, duyumsadığı, sezdiği, uzaktan gördüğü yaşam
arasında o görünmeyen sınır, sanki dar bir kapı gibi; olup bitenlerin
görüntüleri insana ulaşabilmek için buradan sıkışarak geçmek zorunda.”
Burada edebi ve kesinlikten
uzak bir dille anlatılan, artık bireyci olmuş bir dünyada insanoğlunun tek
başına kalışı ve parçalanışıdır - ama aynı zamanda da insanlığın eserlerinin
her zaman yine insanlığın düşlerinin küçük bir kesri olduğu gerçeğidir.
Musil’in ilk romanından, onun yaratısının bütününün leitmotiflerini [ana motif,
nakarat, tema] algılayabilmek olasıdır:
Burjuva dünyasının çöküşü
ve yozlaşması, artık düzen olmaktan çıkmış bir düzen ve onun kabuklarını kırıp
dışarı çıkan acımasızlık ve barbarlık, duygu ile eylem arasındaki uçurum,
kurumuş bir toplumda insanın yalnızlığı, kırılganlaşmış gerçeklik, bir başka
konuma, yaşamda yeni bir bütünlüğe ve içeriğe duyulan özlem.
Kaynak:
Robert MUSİL, Niteliksiz Adam - I / Özgün adı: Der Mann ohne Eigenschaften, trc: Ahmet Cemal, Yapı Kredi Yayınları - 1265 Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi – 34, Haziran 2009, İstanbul, Sh:14-18
Robert MUSİL, Niteliksiz Adam - I / Özgün adı: Der Mann ohne Eigenschaften, trc: Ahmet Cemal, Yapı Kredi Yayınları - 1265 Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi – 34, Haziran 2009, İstanbul, Sh:14-18
FİLMİN ALT YAZISI
Beineberg, lütfen oğluma göz kulak ol. Bana
güvenebilirsiniz efendim. İşte şimdi rahatladım. Sana güveniyorum. Bu güvenilir
ve kararlı yapın hemen güvenimi kazanmanı sağladı. Sigara?
Teşekkür ederim efendim. Keşke oğlum da senin gibi olsaydı. Her zaman
çok endişeli ve dengesiz görünüyor. Bu şekilde nereye varacak, hiç bilmiyorum.
Hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum. Oğlumun sizinle olacağını bilmek veda
etmeyi de kolaylaştırıyor. Özellikle de böyle iyi dostlar bulduğu için. Beyler,
eğer oğlumun başına bir şey gelirse lütfen hemen haber verin. Başıma ne
gelebilir ki baba?
Anladınız mı Bay Beineberg?
Kesinlikle efendim. Oğlum. Başka ne yapabilirdim ki?
Çocuk o kızla yatıyor, ertesi sabah da kız onu sahile götürüyor. Ama bir
süre sonra çocuk balık yiyemez duruma geliyor
-
Dikkat et beyinsiz!
-
Beni rahat bırak. Siz serserilerin burada ne işi var?
Hadi durma, bir tane al.
-
Dostum, bunlar çok sıcak!
-
Buraya gel tatlım.
- Al
bakalım çocuğum.
-
Teşekkür ederim güzel bayan. Tanrı yanında olsun çocuğum. Maskaralık yapmayı
kes. Merhaba tatlım. Küçük çocuğumuz evini mi özlemiş?
Genç beyefendiler. Gelin de bizimle oturun.
-
İçecek bir şeyler alır mısınız?
-
4 kadeh şarap. Hayır, sekiz olsun. Bu tur benden. Teşekkür ederim. Siz
beyefendiler oynamak ister misiniz, yoksa kaybetmekten mi korkuyorsunuz?
Al
bakalım. Benden 20.
-
Kaybettin.
-
Kötü talih. Hayat işte. HİZMET ETTİĞİ GÜNLER
Torunlarımıza anlatabileceğimiz bir gün
daha. O da ne demek oluyor Törless?
Evet?
Bizim için unutulmaz bir gündü demek istemiştim. Senin için yeterince
heyecan verici olmasa da yarın için Horace'ın 6. kasidesini aynen yazacaksın.
Reiting, sana bugün geri ödemem gerekiyordu ama bana birkaç gün daha verebilir
misin?
Üzgünüm. Paraya hemen ihtiyacım var. Harçlığını almadın mı?
Aldım, amam başka borçlarım da var. Geçen aydan Beineberg ve Tschusch'a
borcum var. Git onlara yalvar. Ben beklemem. Tabii ki öyle. Arkadaşımsın.
Parayı kumarda kaybetmemen gerekiyordu. İkiye katlamak istemiştim. Sana son
sözüm: Borcunu yarın ödeyeceksin yoksa
-
Yoksa ne?
Yoksa benim şartlarıma bağlı olacaksın. Ne tür şartlar?
Yaptığım her işte bana sadakatini sunacaksın. Hepsi bu kadarsa,
memnuniyetle yaparım. Sana sadık olacağım. Ama sadece istediğin zaman değil.
Ben ne zaman dersem yapmak zorundasın. Körü körüne bağlılık. Evet?
Yarın paranı getireceğim. Sessizlik lütfen. Kadın katil için 8 sene hapis cezası. Wilhelmina, 19 yaşına kadar Graz'daki bir
kafeteryada çalışmıştı. Sonrasında, onu
hayat kadınlığı ile tanıştırıp kendisi için çalışmaya zorlayan asker kaçağı
Günther K. ile tanıştı. Yargıç
tarafından bunu neden yaptığı sorulduğunda "Onun büyüsü altındayım"
diye cevap verdi. "O gece, Günther
beni çalışmak için Wiener Strasse'ye götürdüğünde "Bugün kendimi iyi
hissetmiyorum" demiştim. "Günther sonrasında onunla uyumamı
söyledi." "Onu da yapmak istemiyordum." "Karşı koymuştum,
bu sebeple Günther beni dövmüş ve çok kızmıştı." "Sonrasında ise onun önünde diz çöküp
kendisini iyi hissetmesi için tanrıymış gibi ona taptım." "O gece,
onu yatakta vurdum." Gross Sankt Florian: "Kilise cemaatinin en eski
üyelerinden biri olan emekli Franz Braunecker 91 yaşında beklenmedik bir
şekilde bu dünyadan göçüp gitti."
Bayan, bize 2 porsiyon geyik eti kahveli
pandispanya ve brendi getirin. Ne kadar vaktimiz var?
2.5
saat. Akşama yemekte ne var?
Hiçbir fikrim yok. Pazar gününün mutfak artıklarıdır muhtemelen.
Söylesene Beineberg, ne olmak istiyorsun?
Bir
fikrim yok. Ama devlet memuru ya da subay olmayacağıma eminim. Öncelikle
seyahat edip kendimi herhangi bir mesleğe adamaksızın biraz para kazanmak
istiyorum. Sonrasında da belki Hindistan ya da başka Asya ülkelerine giderim.
Kafamda birkaç şey var. Bende ise hiçbir şey yok. Hangi işte iyi olduğumu ya da
yapmaktan hoşlandığım şeyleri bilmiyorum. Sanki kendimden ve dünyadan yavaş
yavaş uzaklaşır gibiyim. Çünkü çatlağın tekisin. Sık sık buralardan kaçıp
uzaklaşmak istiyorum. Ama bunu asla yapmayacaksın. Aceleci davranıyorsun! İşte
büyük gün. Buradaki monotonluk beni öldürüyor. Okulda yaptığım onca şeyden sana
mantıklı gelen var mı?
Onlar bizi nereye götürecek?
Zihnimizi geliştirmek ve kendimizi hazırlamak için buradayız. Hayatı
sonradan yaşayacağız. Hazırlanmak?
Geliştirmek?
Ne
sebeple?
Buyurun. Parayı nereden buldun?
Borç aldım. Sana borç para verecek kadar beyinsiz olan kim peki?
Hoffmeier. Bana bak Basini, neden yalan söylüyorsun?
Bunu başkalarına yutturabilirsin ama ben kül yutmam. Daha bu sabah
Hoffmeier benden borç para istedi. Ama Beineberg parasının çalındığı şeklinde
şikayette bulundu. Uzun lafın kısası, parayı dün gece Beineberg'in
çekmecesinden aldın. Ne yüzle bunu söylersin! Bu ne kadar iğrenç bir laf! Bu
alçakça bir iftira! Bana musallat oluyorsun çünkü senden zayıfım. Kızıyorsun
çünkü ayaklarına kapanmayacağım. Bana şantaj yapmak istiyorsun ama yanlış
kişiyi seçtin! Bu suçlamanı tüm sınıfa anlatacağım. Müdüre de gideceğim.
Gidelim. Ben öderim. Teşekkür ederim. Özellikle de dün gece param çalındıktan
sonra. Gerçekten mi?
Şüpheli var mı?
Hayır, henüz yok. Ama onu yakaladığımda çok pişman olacak. Bunu yaptım
çünkü ihtiyacım vardı. Hemen geri koyacaktım. Lütfen parayı çaldığımı kimseye
söyleme. Sadece gizli bir şekilde ödünç aldım. Her dediğini yapacağım. Yeter ki
sınıfın haberi olmasın. Onlara bir şey anlatma. Demek şartlarımı kabul
edeceksin. Evet. Her istediğini yapacağım. Güzel. Bunu etraflıca düşüneceğim.
Şimdi nereye?
Bozena'nın yerine mi?
Evet, öyle anlaşmıştık. Demek ödemek istemiyorsun, öyle mi?
Defol
git buradan seni domuz. Yoksa seni yere yapıştırır, parça parça ederim! Adi
düzenbazlar iyi zaman geçirmek istiyor ama ödemeye gelince yan çiziyorlar!
Burada neler oluyor?
İyi
akşamlar. Hangi tatlı çocuklar beni görmeye gelmiş?
Hadi, sessiz ol. Oturun. Beni ziyaret etmeniz ne hoş. Yoksa içinizdeki
adam mı sizi buraya sürükledi?
Kapa çeneni. Ne iyi çocuklarsınız. Utanma çocuk. İyice bir bak.
Arkadaşın, ömründe hiç kadın görmemiş gibi davranıyor. Annesi büyüleyici bir
hatundur. Onu kısa bir süre önce tren istasyonunda gördüm. Eminim gençken çok
kişinin başını döndürmüştür. Hala biraz brendin var mı?
Her
şeyin yerini bilirsin. Teşekkür ederim. Bu surat da ne böyle?
-
Korktuğunu düşünecek.
-
Bırak düşünsün. Hiç havamda değilim zaten. Annen hakkında konuşmam hoşuna
gitmiyor mu?
Sizin gibiler her zaman bizden iyi olduğunuzu düşünürsünüz. Annenin ve
benim birbirimize benzemediğimizi falan mı düşünüyorsun?
Şundan daha iyi biri olduğunu mu sanıyorsun?
Yanılıyorsun. Fazlasıyla yanılıyorsun. Ailelerinizi çok daha iyi
tanıyorum. Viyana'da yeteri kadar vakit geçirdim. Orada neler olup bittiğini
biliyorum. Burada "Sevgili Bozena", orada "Sevgili Bozena."
Bana karşı her zaman naziktiler. Ta ki hamile olduğumu anlayana kadar. Onların
neler konuştuğunu duyacaktın. Yüzüme karşı değil tabii. Ama kendi aralarında
başka şeyden bahsetmezlerdi. Hanımefendi de
-
Kolonyadan başka bir şey içmeyen bir insanın yüz ifadesini taşıyordu. Ama bir
müddet sonra, kuzeninin karnı burnunun dibinde büyümeye başladı. Peki kimse o
bebeğin babasını biliyor muydu?
Hayır. İşte böyle. Onun iyiliği için oradan ayrıldım. Geri dönmek
istemiyorum. Orada yeniden çalışacağıma ölürüm daha iyi. Bunu sen mi bıraktın?
Teşekkür ederim. Çok naziksin. Bazen sizin gelmenize neden müsaade ettiğimi
merak ediyorum. Bir kaç kron için olmadığı kesin. Sen, o ve ötekisi. Adı ne?
Reiting?
Hayır, o değil. Basini?
Evet, Basini. Ben de onu diyordum. Garip bir çocuk. Hepiniz
aynısınız. Birbirinize aitsiniz. Aileleriniz etrafınızda olduğunda beni hiç
sallamazsınız bile. Ama buradan gittikleri an hemen bana dönersiniz. Aynı
aileleriniz gibisiniz. Riyakarlar korkaklar ve yalancılar. O burnu nerede
kırdırttın?
Bana kimi hatırlatıyorsun, biliyor musun?
Kardeşimi. Burnunu kırmıştım. Bir erkeğin, kırık bir burunla daha hoş
görünmesi oldukça garip. Şu çocuğun nesi var?
Ev
hasreti. Zavallı çocuk. Küçük yaramaz çocuğumuz benim gibi birini görmeye mi
geliyor yani?
Evet, bu da ne?
Bana bir öpücük ver. Gördün mü?
Hala yaşıyorsun. Böylesi, yatakhanede yaptıklarından çok daha iyi.
-
Buldum.
-
Kimi?
-
Beineberg'in parasını çalanı.
-
Anlatsana! Henüz kimse bilmiyor.
-
Odacı mı?
-
Hayır. İpucu ver. Basini mi?
Mesele ne?
Dikkatli ol! İşte paran. Bu da Basini'nin çekmeceni açarken kullandığı
bıçak. Sence ona ne yapmalıyız?
Basini bir hırsız. Evet, hırsız! Hırsızlar da dünyanın her yerinde
cezalandırılır. Şikayet edilip okuldan attırılmalı. Dışarıda başının çaresine
baksın. Artık buraya ait değil. Olmaz. Neden bu kadar aşırıya kaçıyorsun?
O
kadar da kötü bir durum değil. Bunu nasıl söyleyebilirsin?
Hırsızın tekiyle beraber yaşamaya devam etmek mi istiyorsun?
Senin kölen olmayı öneren biriyle?
Sence de biraz abartmıyor musun?
Sanki ömür boyu kardeşlik yemini etmiş gibi davranıyorsun. Bizi
Basini'ye bağlayan bir şey yok tabii onun sırtından alacağımız tüm o zevkler
hariç. Zevk mi?
Bak, Reiting. Neden Basini'yi savunup duruyorsun?
Onu
mu savunuyorum?
Dışarıdan öyle mi görünüyor?
Bilmem ki. Tekrar ediyorum, aşırı abartıyorsun. Bu idealizm de ne demek
oluyor?
Enstitünün saflığı üzerine gösterdiğin bu gayret. Çok erdemli, ama çok
sıkıcı bir hareket. Yoksa kendince özel nedenlerin mi var?
Basini'nin okuldan atılması üzerine eski bir kin mi?
O
halde bunu itiraf et. Bizler senin tarafındanız. Saçmalık. Sen ne düşünüyorsun?
Ona
ne istersen onu yap. Hindistan'da onu kafasını uçururlar ya da bağırsaklarına
kadar kazık sokarlardı. En azından bu eğlenceli olurdu. Uzat ellerini. Parayı
hangi elinle çaldın?
Bu
seferlik seni şikayet etmemeye karar verdik. Bizim gözetimimiz altında olacak
ve kendine çeki düzen verme şansına sahip olacaksın. Bundan böyle, gelir ve
giderlerin mercek altında olacak. Sınıfın geri kalanıyla olacak anlaşmaların
bizim rızamız dahilinde gerçekleşecek. Anlaşıldı mı?
Şimdi anlaşıldı mı?
Evet. Sessiz olun lütfen! Mektuplar çocuklar. Canitz. Basini!
Dulcinea'mdan. Şimdi göreceksiniz. Çok mu söz vermiştim?
Onun korsesini görecektiniz. Onu alamazdım tabii ki. Fiyat etiketi hala
üzerinde. Bunu satın almışın seni gösterişçi.
-
Bunları anladın mı?
-
Nasıl?
Bu
sanal sayıları. Çok basit. Hepsinin temelinde
-1 in karekökü olduğunu unutma. Evet, ama mesele de o zaten. Öyle bir
şey yok. Bir sayının karesi her zaman pozitiftir. Sadece bu sayıları
hesaplamanın bir yolu. Ama matematiksel olarak bunun imkansız olduğunu
bildiğinde nasıl yapabilirsin?
Garip olan durumsa bu sanal değerlerle gerçekten hesaplama yapabilirsin.
Örneğin bu tarz bir formül kullanarak var olmayan şeylerle hesaplama yapılmış
olmasına rağmen sağlam bir köprü yapabilirsin. Bu gerçeklikle bir boşluk mu
var?
Bizim papaz gibi konuşmaya başladın. Vücutlarımız arasındaki sorunlardan
oluşmuş bir boşluk ve bunu bünyesinde barındıran kutsal ruh olarak adlandırılan
şey. Gidip matematik hocamıza sor. İrrasyonel ve sanal sayıları mı bilmek
istiyorsun?
Lütfen otur. Memnun oldum Törless, çok memnun oldum. Şüphelerin ciddi
bir bağımsız düşüncenin belirtilerini ortaya koyuyor. Ama aradığın bu
açıklamayı ortaya dökmek çok da kolay değil. Lütfen beni yanlış anlama.
-
Sen de bir tane ister misin?
-
Hayır, teşekkür ederim. Ya şekere ne dersin?
Bak. Metafizik öğelerin müdahalesinden bahsediyorsun. Bu konu hakkında
neler hissettiğini bilmiyorum. Mantık sınırlarının çok ötesindeki bu
doğaüstülük oldukça garip bir şey. Bu konular üzerine nutuk çekecek donanımda
değilim. Bu materyal de benim dersimi kapsamıyor. Bunu farklı açılardan
bakabilirsin. Birilerinin kuyularını kazmaktan özellikle kaçınmak istiyorum.
Ama benim için matematiği açıklayabilecek donanımda olmanız gerekiyor Evet, ama
mevzu matematik olduğunda sadece olağan ve tamamen matematiksel bir bağlam
gerçekten var olduğunda. Ama iyi bir bilim adamı olarak hipotezler kullanmak
zorunda kalırdım ki şu an muhtemelen bunları anlayacak seviyede değilsin. Zaten
buna vaktimiz de yok. Ya sanal sayılar?
Bu
tarz matematiksel kavramların yani tamamen var olmayan değerlerin matematik
için gerekli kuramsal kavramlar olduğu fikrine kendini alıştırman gerekiyor.
Şunu düşün: Şu anki eğitiminin başlangıç seviyesinde kapsamlı bir açıklama
sunmak oldukça güç. Şükürler olsun ki çok azımız buna ihtiyaç duyuyor. Bununlar
birlikte senin gibi biri, söylemem gerekir ki buna memnunum, bana geldiğinde
söyleyebileceğim tek şey "Sevgili arkadaşım sadece buna inanmak zorundasın." Şu anki
seviyenden 10 kat daha fazla matematik bilir duruma geldiğinde tüm bunları
anlayacaksın. Ama şu an itibariyle, sadece buna inan. Her şey hissetmek ile
alakalıdır matematik bile. Aklın her zaman bir karış havada, değil mi?
Burada ne işin var?
Şuraya
gir, göreceksin.
-
Neler oluyor?
-
Bekle. Bizim büyük matematikçi nasıllar?
-
Nasılım sanıyorsun?
-
Anladım. Neyi anladın?
Sana hiçbir şey anlatmamış. Seni ileri bir tarihe kadar oyaladı. O zaman
anlayacaksın işte. Tüm o hesaplar gözlerinden akacak. Seni kendi seviyelerine
hazırladıkları zaman. Bunu söyleyebileceğini düşünmüyorum. Bana bir şey
söylemen gerekmiyor. Böyle insanları bilirim, rahiplerin ilmihallerini
öğrenmeleri gibi ezbere öğrendikleri formüllerle doludurlar. Yoksa dünya ruhları,
bu kansız yaratıklara eteklerinin altından gizlice bakma şansı verir miydi?
Buna Basini'yi izlemek diyor. Neler oluyor?
Bu
gece odaya gel.
-
Reiting bizi kandırdı.
-
Bunu düşünmüştüm. Düşünmüştün, öyle mi?
Ama
tabii bunu fark edemedin. Hayır, hiç de bile. Ama çok yakından izliyordum. Dört
yıl önce burada olanlar hakkındaki hikayeyi hatırlıyor musun?
-
Hangi hikaye?
-
Biliyorsun işte.
- Şu
hikaye.
-
Tabii ya. Sadece tesadüfen. Sadece müstehcen bir takım olaylar üzerine büyük
bir skandal olduğunu ve bir çok kişinin okuldan atıldığını biliyorum. Ben de
ondan bahsediyorum işte. Reiting de Basini ile aynı şeyi yapıyorlar işte.
Reiting'in ona aşık olduğunu mu düşünüyorsun?
Tabii ki hayır. Reiting aptal değil. Ama bu durum muhtemelen onu eğlendiriyordur.
Reiting'in böyle bir şey yapacağından asla şüphelenmezdim. İkisine de
göstereceğim. Aklından neler geçiyor?
Onlara, bu mevzu nedeniyle atılan diğer kişileri hatırlatacağım. Bu da
onlara üzerinde düşünecekleri bir şey verecek. Ama onları şikayet edemezsin.
Zaten istemiyorum da. Yani, Basini hiç umurumda değil. Ama Reiting mevzusu
farklı. Yaptıkları da onu tamamen elime düşürecek. Sanırım beni bir şekilde
elde etmekten mutluluk duyardı. Şimdi bu sırrı bildiğim için neler
yapabileceğimi görüyor musun?
Elbette, ama
-
Tek kelime ederim ve işi biter. Bir şeyler yapmamız gerekiyor. Hâlâ Basini'yi
şikayet etmemiz gerektiğini mi düşünüyorsun?
Onu
kendimizin cezalandırmasını tercih ederim. Okul sadece onu kovup amcasına da
uzun bir mektup gönderirdi. Bunun ne kadar ciddi bir durum olabileceğini
biliyorsun. "Sevgili Bay bilmem ne yeğeniniz aklını oynattı ve doğru
yoldan çıktı. Bu sebeple onu size geri gönderiyoruz. Her şey gönlünce
olsun." Böyle devam eder. Onlar için bir anlam ifade edeceğini mi düşünüyorsun?
Peki bizim için ne anlam ifade etmeli?
Senin için bir şey ifade etmiyor olabilir. Ya avukat olacaksın, ya da
şair. Ama ben kendi hayatımı daha farklı görüyorum. Bu durumdan bir şeyler
öğrenmek istiyorum. Peki onu nasıl cezalandırmayı düşünüyorsun?
Aslında pek ceza değil. Onun için düşündüğüm farklı şeyler var. Sadece
nasıl desem ona işkence edeceğim. Çok ürkütmeye gerek yok. Düşündüğüm şey
tamamen çilecilik. Bu dünyada yükselebilmek için seni köleleştirebilecek her
şeyi yok etmen gerekiyor. Örneğin hislerini. Basini ile ilgili planlarımı
faaliyete geçirince şüphesiz ki biraz acıyacağım. Ama bu hiç uygun değil çünkü
Basini'nin umurunda değil. Onun yaptığı şeyleri yapan biri buna değmez. Bu
durumun tamamen anlamsız bir heyecan olması çok yazık. Hayat gücünün boşa
harcanması soracak olursan. İçimdeki tüm bu gereksiz duyguları yok etmek
niyetindeyim. Bana bak, Basini hakkında ne düşünüyorsun?
Ne
söylemem gerekiyor?
İğrenç bir yaratık. Gerçekten de öyle, değil mi?
Çok
iğrenç. Her zaman çılgınca şeylere karışıyorsun. Hiç de bile. Hem öyle olsam ne
olacak?
Hayatta her şeyi bir kere denemek gerekiyor. Eğer bu kadar aşağılık
biriyse
- Bu
gece tavan arasına gelmesini söyleyin. Odaya mı yani?
Hayır, henüz değil. Tavan arasına. Tamam. Biraz daha yürüyelim mi?
Olur. Eminim Törless'in yapacak işleri vardır. İşte buradasınız. Olduğun
yerde kal. Senin hakkında bir karar vermek üzere toplandık. Suçlamalar şu
şekilde: Haneye tecavüz ettin. Hırsızlık yaptın. Bizim tam tersini istememize
rağmen kendi başına hareket ettin. Bizi birbirimize düşürmeye kalkıştın.
Anlamadığım bir şekilde kendini Reiting'in hizmetine sundun.
-
Kendini nasıl savunacaksın?
-
Lütfen, ben
-
İndir elini. Rahatla. Utanmıyor musun?
Cevap ver! Ret mi ediyorsun?
Sorun ne?
Ağlıyor
musun?
Mutsuz musun?
Hadi ama, gülümse. Yapmayacaksın yani, öyle mi?
O
halde sana ağlaman için bir neden vereceğiz! Bırakın gideyim! Işığı kapatın.
Dışarıdan görecekler. Ne derdin var?
Bu
durum bir göze benzemiyor mu?
O
şairane tavrını bizim üzerimizde mi deneyeceksin?
Hayır, ama bu durum garip bir dünyaya açılan bir göz gibi değil mi?
Tamamen saçmalık. Diz çök! Tüm bu yaptıklarından paçayı kurtaracağını
düşünüyordun. Sana yardım edeceğimi düşünüyorsun. Yanıldın. Lütfen, elimde
değildi. Tanrı aşkına! Sessiz ol! Bu mazeretlerinden bıktık. Artık nasıl bir
insan olduğunu biliyoruz ve ona uygun olarak hareket etmek niyetindeyiz. Şimdi
şöyle söyle "Ben bir
hırsızım." Sağır mısın?
Hırsız olduğunu söyle! Ben bir hırsızım. Çok zekiceydi çocuk. Şimdi de
şöyle söyle, "Ben bir hayvanım. Eli uzun bir hayvan. Sizin eli uzun
hayvanınızım." Ben bir hayvanım, eli uzun bir hayvanım, sizin eli uzun
hayvanınızım.
- Bu
çok iğrenç.
-
Bırakın hayvanı. Onu bana ver. Kahretsin!
"Rahatsız ve deli biri olmalıyım.
Yoksa başkalarının normal bulduğu şeyler neden beni iğrendirsin ki?
"
-
Dikkat et!
-
Gözlerini dört aç seni götveren! Hâlâ burada ne işin var?
Gitmiyor musun?
Hayır. Birkaç gün için değmez. Biz de Sternberg'lere gidiyoruz.
Amcasının malikanesine davet etti. Bizimle iyi geçinmek istiyor. Ne yazıyorsun,
kitap mı?
Sırlar mı?
Oku
bakalım, ama hiçbir şey anlamayacaksın. Hey, bizim hakkımızda yazıyor. Şunu
dinleyin. "Etrafımdaki şeyleri tarafsız bir gözle incelediğimde,
Basini'nin yaptığı hırsızlık önemsiz bir suç gibi duruyor. Reiting ve
Beineberg'in onu cezalandırış şekli öğrenciler arasında adet olan bir zalimlik.
Ama bu davranış şekli, duruma bir açıklık getirmiyor. Bu temkinli bakış açısı
yeterli değil. Baş döndürücü bir uçurum birdenbire karşımda
beliriveriyor."
-
Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
-
Tamamen saçmalık! İstediğini yazabilirsin ama lütfen isimlerimizi bunun dışında
tut. Hadi! Araba bekliyor. Bu arada canını da çok sıkma. Gidip Bozena'yı gör ve
sevgilerimizi ilet. Törless, eve gitmiyor musun?
Hayır profesör. Ne oluyor?
Odaya gel. Konuşmamız gerekiyor. Ne yapıyorsun?
Bir
şey yapmayacağım. Onu geri giy. Otur. Neden soyunmaya başladın?
-
Düşündüm ki
- Ne
düşündün?
-
Diğerleri.
- Ne
diğerleri?
Beineberg ve Reiting. Ne olmuş onlara?
Ne
yaptılar ki?
Bana her şeyi anlatman gerekiyor. Diğerleri önceden anlatmış olsa da.
Evet?
Anlatmayacak mısın?
Lütfen beni zorlama. Yoksa bu bana işkence etmek için özel yöntemin mi?
Sana işkence etme niyetinde değilim. Kendi iyiliğin için bana tüm
gerçeği anlatmanı istiyorum. Ama bunu anlatmaya değecek bir şey yapmadım ki!
Zavallı bir korkaksın! Lütfen öyle söyleme. Ne kadar ödlek biri olduğunu
görüyor musun?
Tokada bile karşı gelmiyorsun. Eğer itaatkar biri olursam er ya da geç
beni affedeceklerini söylediler. O ikisine mi?
Herkese. Nasıl bunun sözünü verebilirler ki?
Buna ben de karıştım. Bu durumu halledeceklerini söylediler. Bunu nasıl
yapacakları konusunda daha belirgin bir şey söylediler mi?
Hayır, sadece bu durumla ilgileneceklerini söylediler.
-
Sana ne yapıyorlar?
-
Kim?
-
Reiting. Bana çok arkadaşça davranıyor. Genelde bana Roma ve imparatorları
Timurlenk ya da Korkunç Ivan hakkında hikayeler okutturuyor. Tüm o kanlı
hikayeleri.
-
Sonra da onu yaptıktan sonra dövüyor.
-
Neyi yaptıktan sonra?
Tamam, anladım. Ya Beineberg?
O
çok itici. Sence de ağzı kokmuyor mu?
Sessiz ol. Anlat bakalım, ne yapıyor?
Reiting'in yaptığı gibi, yalnız farklı şekilde. Bana ruhum hakkında uzun
uzun vaaz veriyor. Beni oturtup, yorulunca ve sıkılıncaya kadar bir bardağa
baktırttırıyor. Sonra da yere çömelip bir köpek gibi havlamam gerekiyor. Neden
ki?
Hiçbir fikrim yok. Yani sana bunları yapmalarına izin mi veriyorsun?
Her
dediklerini yapıyor musun?
Başka ne yapabilirim ki?
Yeniden iyi biri olup huzur içinde yaşamak istiyorum. Daha öncesi
olanlar umurunda değil mi yani?
Bu
konuda elimden bir şey gelmiyor. Beni iyi dinle. Nasıl hırsızlık
yapabiliyorsun?
Paraya gerçekten ihtiyacım vardı. Reiting'e borcum vardı ve bana ödemem
için ek zaman vermiyordu. Zaten kimse borç para
-
Hayır, onu demek istemedim. Sadece bunu nasıl yapabildin?
Nasıl hissediyorsun?
İçinden neler geçiyordu?
Hiçbir şey geçmiyordu. Bir şey hissetmiyordum. Başka hiçbir şey
düşünmüyordum. Sadece oldu işte. Ya Reiting ile ilk sefer?
Reddedemeyecek kadar korkakça davrandığın o utanç verici hizmet. İçinin
parçalandığını hissetmedin mi?
Tarifi imkansız bir şok anlatılamayacak bir değişim vücudunu sarmadı mı?
Seni hiç anlamıyorum. Üzerine tükürdüklerinde seni inletip
tükürdüklerini yalamak zorunda kalıyorsun! İçinde neler oluyor peki?
O
anki görüntün seni paramparça etmiyor mu?
Etmiyor mu?
Bana acı çektiriyorsun. Ne istediğini bilmiyorum. Açıklanacak bir şey
yok. Her şey bir anda olup bitiyor. Sonrasında da bir şey olmuyor. Benim
yerimde olsan sen de aynısını yapardın. Hey, Macar oğlan. Sternberg'in harika
bir kuzeni var. Selam Törless. Bozena nasıl?
Gitmedim ki. Seni içeri almadı mı?
Yarım krona bu solucanı yutarım. Yap hadi. Şu çocuğun soğukkanlılığı.
Gerçekten temize çıktığını falan mı düşünüyor?
Basini hakkında bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bize itaat etmeye çok
alıştı. Artık hiç takmıyor bile. Biz hizmetçi gibi gittikçe arkadaş canlısı ve
diri oluyor. İşleri bir adım ileri götürmenin vakti geldi. Bana katılıyor
musun?
Aklından neler geçtiğini bilmiyorum. Onu daha da küçük düşürmemiz
gerekiyor. Ne kadar ileri gidebileceğimizi görmek istiyorum. Bunu nasıl
yapacağımız da başka bir konu. Ama aklımda birkaç şey var. Mesela, onu yatağa
bağlayıp kırbaçlayabiliriz. Sonra da ona şükran ilahileri söyletiriz. Onun
şarkıyı söylerkenki ifadesi o korkuyla örülmüş notaları dinlemek ilginç
olabilir. Ama onun için öncelikli olarak düşündüğüm başka bir şey var. Reiting,
eğer bir şeyi derinlemesine kavrayamayacak kadar aptalsan gidebilirsin. Sanal
sayılar hakkındaki konuşmamızı anımsıyor musun?
Mantıksal yetersizliğin üstesinden gelmek için bir yol bulmamız
gerekiyordu. Boşlukları ve kusurlarına rağmen mantığı bir arada tutan bu
güç Buna ruh diyorum. Basini'yi
hipnotize edip içindeki bu ruhu ayartmak istiyorum. Değersiz ahlakın yüzünden
ruhunla olan bağlantını kaybetmişsin. Onu yeniden bulmak üzeresin. Eğer
talimatlarımı harfiyen yerine getirirsen hiç canın yanmaz. Ama en ufak bir
itirazınla tepemin tasını artırırsan seni vururum. Şu sarkacı al. Elini sabit
tut. Anahtarı dikkatli bir şekilde incele ve onun daireler çizdiğini hayal et.
Sadece anahtara bak. Anahtara konsantre ol. Daireler çizdiğini hayal et. Onu
durdurmaya çalışıyorsun ama başaramıyorsun. Anahtar, senden bir yardım
almaksızın gittikçe daha hızlı bir şekilde dönüyor. Yalnızca benim irademle.
Senin üzerindeki etkimin ne kadar güçlü olduğunu gördün mü?
Şimdi otur. Dediklerimi aynen yap. Kafandaki tüm o düşünceleri boşalt.
Şu zayıf ışığa bak ve gözlerini kırpma. Gözlerini açabildiğin kadar aç. Başka
hiçbir şey düşünme. Tüm dikkatini içinde topla. Kolların gittikçe ağırlaşıyor.
Bacakların gittikçe ağırlaşıyor. Tüm vücudun gittikçe ağırlaşıyor. Göz
kapakların gittikçe ağırlaşıyor. Kurşun kadar ağır. Bakışların gittikçe
sönükleşiyor. Gözlerin sulanıyor. Düşüncelerin yavaşlıyor. Gittikçe daha da
yavaşlıyor. Tüm düşünce ve duygularından uzakta olan ve sadece kendi iç dünyanı
hissettiğin noktayı bulana kadar içine bakmaya devam et. Artık tamamen
hissizleştin. Artık vücudun hiçbir acıyı hissetmiyor. Gördün mü?
Trans halinde. Ruhun, yeni vücudunu bulmak için gitti. Artık doğanın
kanunları ile bağlı değil Dünyevi bir
bedene mahkum halde durmuyor. Mumu takip et. Yavaşça. Biraz daha. Aklın hiçbir
harekette bulunmuyorken kasların da kendini bırakacak. Bomboş vücudun boşlukta
süzülebilir. Öne doğru uzan. Biraz daha. Birazcık daha. Kahretsin! Domuz!
Sadece numara yapıyordun! Bekle hele! Şimdi sana gösteririm! Bırak beni! Bırak
beni! Sizi ele vereceğim! Ağzını kapatın. Törless, her şeyi itiraf etmek
istiyorum! Törless, yardım et! Gitme! Yardım edin! Törless, bana yardım etmek
zorundasın. Dayanacak gücüm kalmadı. Bana öldüresiye işkence edecekler! Sana
yardımcı olamam. Bir süre önce bana oldukça iyi davranmıştın. Ondan hiç söz
etme. O kişi ben değildim. Artık dayanamıyorum! Acı çektiğini hissediyor ve
bundan kaçmak istiyorsun, değil mi?
Ne
halin varsa gör. Bana ne yaptıklarına bak! Burada neler oluyor?
Gizli gizli Basini ile mi buluşuyorsun?
Onu
korumamı istedi.
-
Doğru insanı seçmiş!
-
Ben de bunu yapabilirim. Tüm bu şeyler canımı sıkmaya başladı. Gizli yandaşlar
edinmeyi gösteririz sana. Koruyucu meleğin Törless seninle de dalgasını
geçecek. Hayır Reiting, öyle bir şey yapmayacağım.
- Öyle
mi yani?
-
Evet, öyle. Daha öncesi bir şey arıyordum. Önsezi, öyle mi?
Evet. Şu an ise tek gördüğüm gaddarlık. Basini'yi pislik yerken görmen
gerekir. Gerçekten çok hoşuna giderdi.
-
İlgilenmiyorum.
-
Ama eskiden ilgilenirdin. Çünkü Basini'nin durumu benim için tam bir gizemdi.
-
Peki ya şimdi?
-
Hiçbir gizemi kalmadı. Olan bir şekilde oluyor. Her şey mümkün yani. Kötü ya da
iyi bir dünya yok. İkisi de aynı dünyada varlığını sürdürüyor. Tüm gerçek bu.
-
Harika bir keşif!
-
Geç dalganı bakalım! Duygusuz ve iğrenç hayvanlarsınız! Diline hakim ol! Pis,
düşüncesiz ve iğrençsiniz! Senin, bize Basini'nin önünde kötü söz söylemeni
yasaklıyorum! Yasaklıyor musun?
Seninle Basini için kavga edeceğimi mi sanıyorsun?
Bizim hakkımızda kötü şeyler söylediğini duydum hem de Basini'nin
önünde. Attığın bu yanlış adımı bu seferlik affediyoruz. Yarın gece odaya gel.
Basini'yi cezalandıracak ve onu sınıfa teslim edeceğiz.
-
İstediğinizi yapın.
-
Sen de orada olacaksın. Hayır.
-
Nedenmiş o?
-
Hayır işte. Sebebini bilmiyoruz mu sanıyorsun?
Basini ile nasıl ilgilendiğini bilmiyoruz mu sanıyorsun?
Sizden fazla değil. Bu kadar yeter. Eğer yarın gelmezsen, herkese
Basini'nin yardakçısı olduğunu anlatırız. Anladın mı?
Basini, seni sınıfa teslim edecekler. Seni pestile çevirmeden yarın bunu
müdüre bildir. Senin için bir mektubumuz var. Hoş bir sürpriz. Bay Anselm von
Basini'ye. Prens Eugen Yatılı Okulu. Bayan Agatha von Basini'den. Anasının
kuzusu. Oku şunu. "Sevgili oğlum." Zavallı şey. "Bildiğin gibi,
bir dul olarak aldığım o azıcık parayla
-" Bir sevgiliye gücüm yetmiyor!
"Sana ancak çok azını verebiliyorum." Verin şu mektubu! Kesin şunu!
Bırakın geçeyim! Bu delilik!
-
Onu korumak mı istiyorsun?
-
Bırakın geçeyim! Onun yaptığı iğrençliğe sen de katıldın mı?
Sen
de onun aşıklarından biri misin?
Bırakın gideyim! Bırakın gideyim! Hayır! Bırakın gideyim! Bırakın
gideyim! Dayanamıyorum! Kesin şunu!
-
Asın onu!
-
Halkalara! Gidelim! Neler oluyor?
Açın şunu! Daha aşağı salın! Evet, daha aşağı. Açın şunu! Açın şunu!
Tanrım, bu Basini! Bu tamamen insanlık dışı. Bu inanılmaz. Kapı bu. Gayet
basit. Öğretmenlere, Basini'yi acıdığımız için bildirmediğimizi anlatırız. Ona
yardımcı olmak için gösterdiğimiz tüm çabaları tiye aldı. Evet, hepimiz bunu
doğrulayabiliriz. Yola gelmez ve inatçının tekiydi. Borcunun günden güne çığ
gibi büyüdüğünü söyleyeceğiz. Zaten bunları asla ödeyemeyecek bir durumda.
Cömertliğimizi utanmadan sömürdü ve iyi niyetli tavsiyelerimizi dikkate almayı
reddetti. Bir hata yaptığımızı kabul ederiz. Ama Basini yüz kızartıcı
davranışlarıyla bizi tahrik etti. Onu iyileştirme yolundaki tüm iyi niyetli
çabalarımızı hor gördü. Onu şikayet etmedik çünkü ona acıdık. Pekâla.
Törless'in ansızın kaçmasının bir nedeni yok mu yani?
Son
günlerde oldukça gergin olduğunu fark etmiştim. Ahlaki yönden gösterdiği
olağandışı duyarlılığı kendini suçlu hissetmesine neden olmuş olabilir keza tüm
bu olanları başından beri bilmesine rağmen hemen size bildirmedi. Planların
neler?
Sadece bir kaç günlüğüne okula döneceğim. Öğretmenler kaçtığın için seni
cezalandırmayacak mı?
Umurumda değil. Okulla işim bitti. Ailemden, beri eve geri götürmelerini
isteyeceğim.
-
Kaç para?
-
3 groschen.
-
Teşekkür ederim.
-
Rica ederim. Benimle gel. İnanılmaz.
Böyle
ani bir şekilde okuldan kaçmanın altında yatan nedenleri bize anlatır mısın
Törless?
Zaten olan şeyleri biliyoruz Basini'nin suçunu gizli tutmak için
seni dürten şeyleri anlat. Bir şey bilmiyorum efendim. Olanları ilk duyduğumda
oldukça korkunç duruyordu. Diğer taraftan, kendi kendime onu size bildirmem
gerektiğini söylüyordum. Öyle de yapmalıydın. Bir yandan ceza ile de pek
ilgilenmiyordum. Duruma tamamen başka bir bakış açısından bakıyordum. Her
seferinde başımın dönmesine engel
- Kendini daha açık bir şekilde ifade etmen
gerekiyor
Törless. Örneğin, sanal sayılar
- Bu belirsiz referansa
ışık tutmama müsaade edin. Genç Törless yanıma gelip eğitimsiz beyinlerin
anlamakta güçlük çekebileceği sanal sayıların da dâhil olduğu matematiğin bazı
temel prensiplerini sormaya gelmişti. Evet, ben de bu konunun derinliklerine
sadece mantık ile ulaşılamayacak gibi göründüğünü söyledim. Başka bir
kesinliğe, daha derin bir kesinliğe ihtiyaç duyduğumuzu söyledim. Basini
meselesinde de aynı şekilde düşünüyordum. Yani bilimden uzaklaştığını ve konuya
ahlaki hatta ilahi yönlerden yaklaştığını mı söylüyorsun?
Törless, rahibin söylediği doğru mu?
Etrafında olan şeyler
için - ki söylediklerinden bu
anlaşılıyor - dini bir temel arama
eğilimin mi var?
Hayır, öyle bir şey de
değil. Tanrı aşkına, o zaman olanları basit kelimelerle anlat!
Burada psikolojik
tartışmalara giremeyiz!
Düşündüğünüzün o olmaması
durumuna elimden bir şey gelmiyor. Belki de kendimi daha anlaşılır bir şekilde
anlatmak için yeteri kadar şey öğrenmedim ama bunu açıklamaya çalışacağım. Basini de diğerleri gibi bir öğrenciydi. Oldukça normal bir insandı.
Sonra aniden tökezledi. Bu şeyleri, yani aşağılama ve kepazelik gibi şeyleri
daha önceden düşünmüştüm ama hiç tecrübe etmemiştim. Ama bu Basini'nin başına
geldi. İnsanların, kesin olarak iyi veya kötü olarak yaratılmadığının mümkün
olduğunu kabul etmek durumundaydım. Hepimiz durmaksızın değişip duruyoruz.
Davranışlarımızın tesiri ile varlığımızı sürdürmekteyiz. Ama kendimizin
işkenceci ya da kurbanlık koyun olması gibi bir değişime müsaade edersek her
şey mümkün olur. Sonrasındaysa en korkunç şeyler bile oldukça mümkün
olabilir. Kötülük ve iyilik arasında bir sınır yok ve ikisi de fark edilmeden
birbirine karışır. Bu durumda da oldukça normal insanlar berbat şeyler
yapabilir. Burada sorulması gereken soruysa, bunun nasıl mümkün olduğudur.
Bu durumu gözlemleyebilmek için gerçekleşen olayları size bildirmedim. Bunun
nasıl mümkün olduğunu bilmek istiyordum. Bir insan kendini küçük düşürdüğünde
ya da aniden zalim birine dönüşürse ne olur?
Bunun dünyanın sonu anlamına geldiğini
düşünürdüm. Şimdi daha farklı düşünüyorum. Çok korkunç ve uzaktan bakınca çok
anlaşılmaz görünen şeyler bile gerçekten oluyor. Sessizcene ve doğal bir
şekilde. Bu sebeple, insanın devamlı bir şekilde tetikte olması gerekiyor. İşte
öğrendiklerim bunlar.
Bu genç adam duygusal bir sapkınlığın etkisi
altında ve bu okul da onun için uygun bir yer değil. Zihinsel beslenmesi, bizim
burada yapabileceğimizden çok daha dikkatli bir şekilde takip edilmeli.
Bu sebeple babasına bir mektup göndereceğim.
Oldukça garip biri. Öyle mi düşünüyorsunuz?
Neyin var Thomas?
Bir şey yok anne. Sadece bir şey
düşünüyordum.
Zikrullah KIRMIZI/ 2010
OKUMALARIM
Musil, Robert; Niteliksiz Adam II (1930), Çev. Ahmet Cemal Yapı
Kredi Yayınları, Üçüncü Basım, Eylül 2009, İstanbul, 420s.
Musil’in bu romanıyla bir türlü
barışamamamın nedeni Türkçedeki yazgısı olmalı. Çünkü onu (bu yoğun, kıvamlı,
donuk perdeyi) aşıp da yazara doğru düzgün bakamadım bile. Nedeni Ahmet Cemal
gibi sayılı aydınlarımızdan ve Almanca çevirmenlerimizden birinin yetersizliği
değil kuşkusuz, ama daha kötü bir şey. Benim söyleyeceğim şey için herkesin
bağışlamasını dilerim. Gereğinden çok yeterlilik, doygunluk, kişilikten, bunun yapıta
verebileceği olumsuz etkiden sözediyorum ve
umarım yanılıyorumdur. Ahmet Cemal öyle güçlü, dolu bir kişilik ki, bu
kişilik o istemese de (nasıl alçakgönüllü biri olduğunu biliyorum) öne çıkıyor,
kendi izini bırakıyor, kendi öfkesini, kendi duyarlıklarını ele aldığı şey
üzerinde.
Birinci cildi yayınlandığı yıl, yıllar önce
(birinci baskı) okumuş, aynı tedirginliği o zaman da yaşamıştım. Dizgi
yanlışları da çoktu. Not etmiştim bir yerlere. Sonraki baskılarda belki
düzeltmişlerdir kimi yanlışları.
Ahmet Cemal’e haksızlık etmeden şunu teslim
etmeliyim. Çok az yapıt dili, Musil’in
bu başyapıtının dili denli dolayımlı, katmanlıdır. Bu dili, böyle kullanıyor
oluşunun arkasında özel kaygılar, amaçlar yattığını az çok kestiriyorum.
1993’de basılan ikinci cildin nasıl bir
Avrupa gündeminde biçimlendiğini hiç göz ardı
etmeyelim. Ben o döneme Avrupa’nın yüreğinde urlaşma dönemi diyorum.
Urlaşma, groteskin kaynağı da olabilir.
Ama tümünü çevreleyen ifade biçimi için görünür ya da görünmez bir dışavurumdan sözedebiliriz
kanımca. Bu romanın sayfalarında sıkça
çakan o ışık kaynağı, bir anlak kıvılcımının hastalıklı (patolojik)
belirtisi neden olmasın.
Yapıtın bütünü bende kendini arada bir yüze
vuran şizofrenik, yarılmış bir anlak
(zekâ) izlenimi bıraktı. Ama asıl
etkisini, biliciliğinden (kehânet) ötürü yaşadığımı burada itiraf etmek isterim. Zamanın tini (ruh) öyle
derinlemesine sezgileniyor ki Musil’ce, sanki biz okurlar sayfalarda ilerledikçe, yazarın
gelecek öngörüsünü doğrular gibiyiz adım
adım. Büyük şaşkınlıklar içerisinde kalıyoruz ve ürküyoruz. Çoğul kullanmakla belki yanlış davrandım.
Korktum demeliydim. Beni korkutan şey
yazarın bu eşsiz duyarlıkta öngörüsü değil, hayır, ama şu (usumdan
geçtikçe ürpermeden edemiyorum yine):
seyircilik, seyirci kalmak. Dehşet orada urlaşır, büyürken onu yalnızca, donmuş, katılmış
kalmış olarak oradan (camın arkasından, ki bu önemli bir metaforudur romanın,
Ulrich, Kont Leinsdorf’un sarayının
penceresinden dışarıdaki kızgın kalabalığa bakar) izliyoruz.
Dehşete, yıkıma seyirciyiz. Bunu romanın en
önemli vurgusu olarak yazıyorum buraya, bir kenara.
İkinci nokta da şu... Bu romanın insanları,
adındaki yanıltmacaya karşın (özellikle
bizim kültürümüz açısından bakıyorum konuya) niteliksiz olm ak bir yana gereğinden çok nitelik taşıdıkları için
çıkışsızlar. Çağlarına (zamanın kabı) sığmayan
‘dolu’ insanlar. Robert Musil’in bu romanla yapmak istediği şey de bana
kalırsa bu. Çok dolunun nasıl çok boş
(kof) da olduğu, olabildiği… Zamanın istediği, öyle anlar vardır ki, nitelik değildir, hatta bunun
yadsınmasıdır. Zaman öyle anlarda niteliği
dışlar, uyuşmazdır.
Arnheim da öyledir, Ulrich de, hatta
Diotima da… İçlerinde büyüyen, şişmiş
projeyi dünya kabul etmemektedir ve bu fazlalık, taşan şey, istemeden,
kendiliğinden bir fantezi gibi görünür,
işlem görmeye başlar. Bunun, dikkatli okurumun gözünde, aynı zamanda seyircilik anlamına geleceğini
umuyorum.
Musil’in ilk elde kendini vermeyen sualtı
kesimi, bir kez ayrımsanınca, zaman
taşkınının, selinin baskısını ve şiddetini okurun omuzlarında,
beyninde duyumsamaması olanaksız. Zaman
açıkca üzerimize gelir (gibidir). İnsanları zamanın şurasında ya da burasında, ama asla içinde
değil, kalıp, urlaşarak, taşıdıkları tüm
üstün nitelikleriyle sivrilir, karikatürleşirler ve o kurtuluş projeleri
bir anda çocuksulaşır, bir çocuk oyunu
kurmacası izlenimi verirler. Eh, bunu daha yakından anlamanın en uygun yolu belki Fellini
sinemasıdır.
Bunlara işaret ederken, yazarın ökeliğine
(dehâ) şapka çıkarmadan geçemem. Bir
yaratıcı yazarla karşı karşıyayım hiç kuşkum yok. Ulrich’in iç tartışmalarıyla
süren son sayfalardan bir alıntıyla
keseyim bu notu:
‘Anlaşıldığı kadarıyla, iç bütünlükten
yoksun bir hayata o kadar uzun bir zaman
boyunca sarılıp kalmıştı ki, şimdi bir ruh hastasını bile sanrılarından
ve rolüne beslediği inançtan ötürü
kıskanabiliyordu.’ (404)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar