SÂNİHÂTÜ’L-ACEM
Prof. Dr. Mehmet Atalay
Kaynak: http://farsedebiyati.blogspot.com.tr/
Hâfız-ı Şîrâzî
نـهان كی مانَد آن
رازی كز و سازند محفلها
1- Mahfiller
oluşturan bir sır nasıl gizli kalır?
خود آيد آنكه ياد
نيايد ز نامِ ما
2- Bir gün gelecek
ki adımız anılmayacak!
در عيشِ نقد كوش كه
چون آبخور نماند آدم بـهشت روضهء دار السّلام را
3- İçinde
bulunduğun andan faydalanmaya çalış. Bak! Adem bile -kısmeti kalmayınca-
cenneti terk ediverdi!
دردا كه رازِ پنهان
خواهد شد آشكارا
4- Eyvah! Gizli
sır aşikâr olacak!
گر تو نمی پسندی
تغيير كن قضا را
5- Beğenmiyorsan
İlâhî hükmü değiştir!
تو ازين چه سود
داری كه نمی كنی مدارا
6- Müdara
etmemekten ne fayda görüyorsun!
بختِ بد تا بكجا می
برد آبشخورِ ما
7- Talihsizlik
bakalım kısmetimizi daha nerelere atacak!
كاشكی هرگز نديدی
ديدهء ماروت را
8- Keşke gözümüz
yüzünü hiç görmeyeydi!
گناهِ باغ چه باشد
چو اين گياه نرُست
9- İşte bu ot
bitmedi! Bağın günahı nedir?
فكرِ هركس بقدرِ
همّتِ اوست
10- Herkesin fikri
himmetine göre olur.
بسا سرا كه درين
كارخانه خاکِ سبوست
11- Bu dünyada
nice başlar testi toprağı olmuştur!
زاهدان معذور داريد
كه اينم مذهبست
12- Sûfiler! Beni
mazur tutun, mezhebim budur.
نا اميد از درِ
رحمت مشو ای باده پرست
13- Ey devamlı
içen sarhoş! Allah’ın rahmet kapısından ümidini kesme!
ترکِ كامِ خود
گرفتم تا بر آيد كامِ دوست
14- Sevdiğimin
muradı gerçekleşsin diye kendi muradımdan vazgeçmeyi yeğledim.
سلطانِ جهانم بچنين
روز غلامست
15- Böyle bir
günde cihanın sultanı benim kölemdir.
آنكس كه چو ما نيست
درين شهر كدامست
16- Bu şehirde
bizim gibi olmayan kimdir?
با پادشه بگو كه
روزی مقدرست
17- Padişaha de ki
herkesin rızkı taksim edilmiştir.
برو بكارِ خود ای
واعظ اين چه فريادست
18- Vaiz! Git
işine! Bu ne bitmez safsata!
نصيحتِ همه عالم
بگوشِ من بادست
19- Bütün alemin
nasihati kulağıma rüzgâr gibi geliyor!
به هست و نيست
مرنجان ضمير و خوشدل باش كه نيستيست سرانجامِ هر كمال كه هست
20- Var ile, yok
ile gönlünü incitme; gönlünü hoş tut. Her kemalin sonu zevaldir.
بس خاطر عجب لازمِ
ايّامِ شبابست
21- Çılgınca
davranışlar gençlik zamanına yakışır.
چه وقتِ مدرسه و
بحثِ كشف و كشّافست
22- Medresenin,
Keşf ve Keşşâf’tan söz etmenin sırası değil!
احباب حاضرند به
اَعدا چه حاجتست
23- Dostlar
burada, düşmanlara ne hacet!
چراغِ مصطفوی با
شرارِ بولـهبيست
24- Nebevî
meşaleden Ebû Lehebî kıvılcım ayrılmaz!
كس را وقوف نيست كه
انجامِ كار چيست
25- İşin sonunun
neye varacağını kimse bilmez.
غمخوارِ خويش باش
غمِ روزگار چيست
26- Kendi derdini
düşün! Âlemin derdiyle uğraşmak ne oluyor?
زهی مراتبِ خوابی
كه بِه ز بيداريست
27- Ne güzel rüyalar! Uyanıklıktan bin kat güzel!
هركسی آن دروَد
عاقبتِ كار كه كِشت
28- Herkes
ektiğini biçer.
همه جا خانهء عشقست
چه مسجد چه كنشت
29- Her yer aşk
evidir, mescitle kilisenin farkı yok!
نه عارفست كه نسيه
خريد و نقد بـهشت
30- Peşini bırakıp
da veresiyeyi seçen ârif değildir.
نكته ها هست بسی
محرمِ اسرار كجاست
31- Nükte çok,
fakat anlayan nerede?
فكرِ معقول بفرما
گلِ بيخار كجاست
32- Güzelce düşün! Dikensiz gül var mıdır?
ترسم اين نكته
بتحقيق ندانی دانست
33- Korkarım, bu
nükteyi gereği gibi anlayamazsın!
آری باتّفاق جهان
می توان گرفت
34- Evet!
İttifakla cihanı zaptetmek mümkündür.
خرّم آن كز
نازنينان بخت بر خوردار داشت
35- Talihi
güzellerden istifadeye müsait olana ne mutlu!
چون صبر توان كرد
كه مقدور نماندست
36- Nasıl
sabretmeli? Takat kalmadı!
چو مفلسی كه
طلبكارِ گنجِ قارونست
37- Karun’un
malına talip olan müflis gibi!
در كارِ خير حاجتِ
استخاره نيست
38- Hayırlı işte
istihareye gerek yoktur.
جایِ غم باد هر آن
دل كه نخواهد شادت
39- Senin mutlu
istemeyen gönül mutsuz olsun!
ناز كم كن درين باغ
بسی چون تو شكفت
40- O kadar naz
yapma! Bu bahçede senin gibi pek çok çiçek açıldı!
ما با تو نداريم
سخن خير و سلامت
41- Bizim seninle
bir işimiz yok, uğurlar olsun!
يا رب مباد كس را
مخدوم بی عنايت
42- İlahî!
Kimsenin velinimeti inayetsiz olmasın!
جانا روا نباشد
خونريز را حمايت
43- Efendimiz!
Zalimi himaye etmek uygun değildir.
جور از حبيب خوشتر
كز مدّعی رعايت
44- Dostun cefası yabancının himayesinden evlâdır.
كوته نتوان كرد كه
اين قصّه درازست
45- Kısa
kesilemez, bu hikâye uzundur.
دولت آنست كه بی
خونِ دل آيد به كنار ورنه با سعی و عمل باغِ جنان اين همه نيست
46- Nimet,
zahmetsiz ele geçmeli. Yoksa mesai karşılığı verilecek cennet bir şey değildir!
مباش در پیِ آزار و
هر چه خواهی كن كه در شريعتِ ما غير ازين گناهی نيست
47- Kimseyi incitme de ne istersen yap! Bizim şeriatımızda
bundan başka günah yoktur!
در رهگذزِ كيست كه
دامی ز بلا نيست
48- Kimin yolunda bela tuzağı yok ki?
در هيچ سَری نيست
كه سرّی ز خدا نيست
49- Hiçbir baş
yoktur ki onda ilâhî bir sır bulunmasın.
آه ازين راه كه در
وی خطری نيست كه نيست
50- Ah bu yoldan!
Her türlü tehlike bundadır!
چو بشنوی سخنِ اهلِ
دل مگو كه خطاست
51- Bir arif sözü
işittiğin zaman “hatadır!” deme.
تبارك الله ازين فتنه
ها كه بر سرِ ماست
52- Başımıza ne
kadar fitne üşüşmüş! Medet Allahım!
من اين نگفته ام
آنكس كه گفت بـهتان گفت
53- Ben öyle bir
söz söylemedim, söyledi diyen iftira etmiş.
مصلحت نيست كه از
پرده برون افتد راز ورنه در مجلسِ رندان خبری نيست كه نيست
54- Sırrın ifşa
olması münasip değildir, zira ariflerin mahfilinde, olmayan bir haber yoktur.
طالعِ بی شفقت بين
كه درين كار چه كرد
55- Merhametsiz
talihe bak ki başımıza neler getirdi!
يارِ ديرينه ببينيد
كه با يار چه كرد
56- Eski dosta
bakınız, dostuna ne yaptı!
بطالتم بس، از
امروز كار خواهم كرد
57- Artık
tembellik yeter, bugünden sonra çalışacağım.
ما را خدا ز زهدِ
ريا بی نياز كرد
58- Allah bizi
riyakarca zühtten müstağnî etmiştir.
غبارِ ره بنشان تا
نظر توانی كرد
59- Yoldaki
tozu bastır ki görebilesin!
خدا را با كه اين
بازی توان كرد
60- Allah için
söyleyin! Bu oyun kime yapılabilir?
توبه فرمايان چرا
خود توبه كمتر می كنند
61- Tövbe etmemizi
emredenler acaba kendileri niçin tövbe etmiyorlar!
در كجا اين ظلم بر
انسان كنند
62- İnsana bu
kadar zulüm reva mıdır?
نصيبِ ما ست بـهشت
ای خدا شناس برو كه مستحقِّ كرامت گناهكارانند
63- Ey Allah dostu! Keyfine bak. Cennet bizim nasibimiz, zira
en çok ihsana müstahak olan günahkarlardır.
نفیِ حكمت مكن
ازبـهرِ دلِ عامی چند
64- Birkaç cahilin
hatırı için hikmeti hükümsüz bırakma!
چشمِ انعام مداريد
ز انعامی چند
65- Hayvan gibi
heriflerden ihsan ümidinde bulunmayın!
زهی سجّادهء تقوی
كه يک ساغر نمی ارزد
66- Maşallah ne
güzel takva seccadesi! Bir kadeh şarap bile etmiyor!
برو كآين وعظِ بی
معنی مرا در سر نمی گيرد
67- Hadi oradan!
Bu manasız vaaz benim zihnime girmiyor.
هركس بر حسبِ فهم
گمانی دارد
68- Herkesin
anlayışına göre bir zannı var.
هر سخن وقتی و هر
نكته مكانی دارد
69- Her sözün
zamanı, her nüktenin yeri var.
كلکِ ما نيز زبانی
و بيانی دارد
70- Bizim
kalemimizin de dili ve konuşması var!
موسی بـهشت و از
پیِ گوساله می رود
71- Musa’yı
bırakmış da buzağının arkası sıra gidiyor!
ديو چو بيرون رود
فرشته در آيد
72- Şeytan çıkınca
melek girer.
چند نشينی كه خواجه
كی به در آيد
73- Efendi
çıkacak diye ne zamana kadar oturacaksın?
ويران سرایِ دل را گاهِ
عمارت آمد
74- Virane gönlü
abat edecek zaman geldi.
هان ای زيان كشيده
گاهِ تجارت آمد
75- Ey zarara
uğramış! Gözünü aç, ticaret vakti geldi!
كجاست شير دلی كز
بلا نپرهيزد
76- Nerede beladan
sakınmayacak bir aslan yürekli?
بر همانيم كه بوديم
و همان خواهد بود
77- Önce nasıl
idiysek yine öyleyiz, öyle de kalacağız.
اين بسا خرقه كه
شايستهء آتش باشد
78- Ateşe atılacak
hırka çok!
حيف باشد دلِ دانا
كه مشوّش باشد
79- Arifin
kalbinin muzdarip olması üzüntü vericidir.
دلا بِه شود كارت
اگر اكنون نخواهد شد
80- Ey gönül! İşin şimdi yoluna girmezse daha ne zaman
girecek?
همای گو مفكن سايهء
شرف هرگز بر آن ديار كه طوطی كم از زغن باشد
81- Hüma kuşuna de
ki papağanın çaylaktan aşağı tutulduğu bir yere şerefli gölgeni salma!
يا رب مباد آن كه
گدا معتبر شود
82- Ya Rab! Alçak hiçbir
zaman muteber olmasın!
رو شكر كن مباد كه
از بد بتر شود
83- Şükret! Allah
göstermesin! Vaziyet bundan daha da beter olabilir.
همچو گل بر خرقه
رنگِ مَی مسلمانی بوَد
84- Hırka, gül
gibi şaraba bulanmış! Böyle Müslümanlık mı olur?
بد پسندی جانِ من
برهانِ نادانی بوَد
85- Azizim!
Kusurları hoş görmek cehaletin göstergesidir.
ببخشا بر كسی كش زر
نباشد
86- Züğürde acı!
براحتی نرسيد آنكه
زحمتی نكشيد
87- Zahmet
çekmeyen rahata eremez.
اين گوش بس حكايتِ
شاه و گدا شنيد
88- Bu kulak çok
Şâh ü Gedâ hikâyesi dinlemiştir!
نبوَد خير در آن
خانه كه عصمت نبوَد
89- Haya olmayan
hanede hayır olmaz.
هر كرا نيست ادب
لايقِ صحبت نبوَد
90- Edebi olmayan
sohbete layık değildir.
كس بميدان در نمی
آيد سواران را چه شد
91- Meydana kimse
çıkmıyor, atlılara ne oldu?
گر راهزن تو باشی
صد كاروان توان زد
92- Eğer yol
kesici sen olursan yüz kervan vurulabilir.
شايد كه چو وا بينی
خيرِ تو درين باشد
93- Belki hakkında
hayırlısı budur.
سرِ پياله بپوشان
كه خرقه پوش آمد
94- Kadehin
üstünü ört, sofu geldi!
گدایِ شهر نگه كن
كه ميرِ مجلس شد
95- Şehrimizin
dilencisine bak, meclise reis olmuş!
كسی آن آستان بوسد
كه جان در آستين دارد
96- O eşiği canı
ancak eteğinde olan öpebilir!
سامری كيست كه دست
از يدِ بيضا ببرَد
97- Samirî kimdir
ki yed-i beyzaya galebe etsin!
درد دارد چه كند كز
پیِ درمان نرود
98- Derdi var,
nasıl derman aramasın?
الله الله كه تلف
كرد و كه اندوخته بود
99- Fesüphanallah!
Kim telef ediyor! Oysa kim kazanmıştı!
بـهوش باش كه نقدِ
تو پاسبان نبرَد
100- Aklını başına
topla! Paranı bekçi aşırmasın!
من از بيگانگان
ديگر ننالم كه با من هرچه كرد آن آشنا كرد
101- Ben artık
yabancıdan şikâyet etmeyeceğim, zira bana ne yaptıysa o dost yaptı!
چه كنم بازیِ ايّام
مرا غافل كرد
102- Ne yapayım?
Zamanın oyunu beni gafil avladı!
من آن نگينِ سليمان
بـهيچ نستانم كه گاه گاه در و دستِ اهرمن باشد
103- Benim için Süleyman’ın
mührünün hiç önemi yok. Zira o, bazen şeytanın eline geçiyor!
غريب را دل سر گشته
با وطن باشد
104- Garibin
biçare gönlü vatandan ayrılmaz.
جنگِ هفتاد و دو
ملّت همه را عذر بنه چون نديدند حقيقت درِ افسانه زدند
105- Din
hususunda cedelleşen yetmiş iki milletin bu hâlini mazur gör. Onların böyle
hayallerle uğraşıp durmaları, hakikati görmediklerindendir.
واعظان كآين جلوه
در محراب و منبر می كنند چون بخلوت می روند آن كارِ ديگر می كنند
106- Mihrap ve
minberde böyle cilve edip duran vaizler yalnız kaldıklarında başka işlerle
meşgul olurlar!
دمی با غم بسر بردن
جهان يكسر نمی ارزد
107- Bütün cihan
bir anı kederle geçirmeye değmez.
بيفتد آنكه درين
راه با شتاب رود
108- Bu yolda
acele ile giden düşer!
در محفلی كه خورشيد
اندر شمارِ ذرّست خود را بزرگ ديدن شرطِ ادب نيست
109- Güneşin zerre
addolunduğu bir yerde kendini büyük görmek edebe uygun değildir.
شاها روا مدار كه
مَفْعُولٌ مَنْ اَرَاد گردد بروزگار تو فَعَّالُ مَا يُرِيد
110- Ey padişah!
Bir mef‘ûlün men erâd’ın senin devrinde fa‘âlün li mâ yürîd olmasını reva görme!
برادر با برادر كی
چنين كرد
111- Kardeş
kardeşe böyle mi muamele eder?
دائما يكسان نباشد
حالِ دوران غم مخور
112- Dünyanın hai
her zaman bir olmaz, gam yeme!
هر آنچه ناصحِ مشفق
بگويدت بپذير
113- Müşfik
nasihatçı sana her ne derse kabul et.
حريفِ راه نينديشد
از نشيب و فراز
114- Ciddi yolcu
inişten, yokuştan sakınmaz.
بی چاره ما كه پيشِ
تو از خاک كمتريم
115- Zavallı biz!
Senin nezdinde toprak kadar değerimiz yok!
سخن بخاک ميفكن چرا
كه من مستم
116- Sözünü zayi
etme, çünkü ben sarhoşum.
كار فرمای قدر می
كند اين من چه كنم
117- Bunu
hükümferma kader yapıyor, ben ne yapayım?
گر لاغرم و گرنه،
شكارِ غضنفرم
118- Nahif olsam
da olmasam da aslana av olurum!
من لافِ عقل می زنم
اين كار كی كنم
119- Ben akıllıyım
diyorum, öyle iş yapar mıyım?
من نه آنم كه دگر
گوش بتزوير كنم
120- Bundan sonra
dedikoduya kulak vereceklerden değilim.
ببين كه اهلِ دلی
در جهان نمی بينم
121- Bak, cihanda
bir gönül ehli göremiyorum!
روح را صحبتِ ناجنس
عذابيست اليم
122- Alçaklarla
dost olmak ruha şiddetli bir azaptır.
پدرم روضهء رضوان
بدو گندم بفروخت نا خلف باشم اگر من بجُوِی نفروشم
123- Babam cenneti iki buğdaya satmış. Ben bir arpaya satmazsam
zürriyetsiz olmuş olurum.
من كه بد نامِ
جهانم چه صلاح انديشم
124- Alemde adı
kötüye çıkmış olan ben, niçin doğru olmayı düşüneyim?
ناكسم گر بشكايت بر
بيگانه روم
125- Şikâyet için
ecnebî nezdine gidersem adam değilim!
كار صعبست مبادا كه
خطايی بكنيم
126- İş zor, sakın
bir hata yapmayalım!
خودِ غلط بود آنچه
ما پنداشتيم
127- Bizim
zannettiğimiz yanlış imiş!
محتاجِ جنگ نيست
برادر نمی كنم
128- Ey kardeş!
Kavgaya ne hacet! Yapmayacağım!
معذورم ار محالِ تو
باور نمی كنم
129- Senin muhal
sözüne inanmaz isem mazurum.
كارِ بد مصلحت آنست
كه مطلق نكنيم
130- Kesinlikle
kötü işler yapmamamız, hikmete uygundur.
وعدهء فردایِ واعظ
را كجا باور كنم
131- Vaizin yarına
ait olan vadine itimat mı ederim?
شكايت از كه كنم
خانگيست غمّازم
132- Kimden
şikâyet edeyim? Beni gammazlayan içeriden!
طوقِ زرّين همه در
گردنِ خر می بينم
133- Altın
gerdanlığı hep eşeklerin boynunda görüyorum!
چون ساغرت پُرست
بنوشان و نوش كن
134- Mademki
kadehin dolu, hem iç, hem içir.
نتوان نـهفتن درد
از طبيبان
135- Doktordan
dert saklanmaz.
اعتبارِ سخنِ عام
چه خواهد بودن
136- Avamın sözüne
itibar mı edilir?
از دوستان جانی
مشكل بود بريدن
137- Samimi
dostlardan ayrılmak zordur.
گوشِ سخن شنو كجا
ديدهء اعتبار كو
138- Söz dinler
kulak nerede? İbret alır göz hani?
دورِ خوبی گذرانست
نصيحت بشنو
139- Güzellik
devri çabuk geçer, nasihat dinle!
معذور دارمت كه تو
او را نديده ای
140- Seni mazur
görürüm, çünkü onu görmemişsin.
دلم ز مدرسه و
خانقاه گشت سياه
141- Medreseden,
tekkeden kalbim karardı!
در ياب ضعيفان را
در وقتِ توانايی
142- Güçlü olduğun
zaman zayıfların imdadına yetiş!
آنجا كه بصر نيست
چه خوبی و چه زشتی
143- Gözün
olmadığı yerde güzellikle çirkinlik eşittir.
كار نا كرده چه
اميدِ عطا می داری
144- İş görmeden
niçin ihsan ümidinde bulunuyorsun?
رندی و هوسناكی در
عهدِ شباب اولی
145- Her türlü
arzuya uymak gençlik zamanına yakışır.
هر قبله ای باشد
بـهتر ز خود پرستی
146- Hangi kıble
olursa olsun kendine tapmaktan daha iyidir.
تكيه بر جایِ
بزرگان نتوان زد بگزاف مگر اسبابِ بزرگی همه آماده كنی
147- Laf ile
büyüklerin yerine geçilemez, büyüklüğün gereğini hakkıyla yaptıysan, o başka!
آفرين بر تو كه
شايستهء صد چندينی
148- Aferin sana!
Bunun yüz misline lâyıksın!
آن بِه كزين گريوه
سبكبار بگذری
149- Bu dar yoldan
yükü hafif olarak geçmek daha iyidir.
چنين شناخت فلک
قدرِ خدمتِ چو منی
150- Benim gibi
bir adamın hizmetinin değerini felek böyle bildi?
اينچنين عزّت صاحب
نظران می داری
151- İlim ehline
böyle mi değer veriyorsun?
چه توقّع ز جهانِ
گذران می داری
152- Fani dünyadan ne umuyorsun?
عروسِ بس خوشی ای
دخترِ رز ولی گه گه سزاوارِ طلاقی
153- Ey üzümün kızı! Çok güzel gelinsin, fakat bazen boşanmaya
lâyık görülüyorsun!
ای جهانديده ثباتِ
قدم از سِفله مجوی
154- Ey tecrübeli
kişi! Alçaktan sebat umma!
ز هم صحبتِ بد
جدايی جدايی
155- Kötü arkadaştan
uzak bulun, uzak!
عملت چيست كه مزدش
دو جهان می خواهی
156- Ne yaptın ki
mükâfat olarak iki âlemi istiyorsun?
دل ز تنهايی بجان
آمد خدايا همدمی
157- Gönül
yalnızlıktan pek mustariptir. Ey Allahım! Ne olur, bir dost!
عالمی ديگر ببايد
ساخت و ز نو آدمی
158- Başka bir
âlem, özellikle yeniden âdem icat etmeli!
مشكل بوَد نشستن در
اينچنين دياری
159- Böyle bir
memlekette oturmak zordur.
اگر تو عشق نداری
برو كه معذوری
160- Eğer sende
aşk yoksa pekâlâ, mazursun!
وه كه بس بی خبر از
غلغلِ چندين جرسی
161- Yazık! Bunca
çanların velvelesinden haberin yok!
حيف باشد چو تو
مرغی كه اسيرِ قفسی
162- Senin gibi
bir kuşa acınır, kafeste esir düşmüşsün!
وعظت آنگاه كند سود
كه قابل باشی
163- Öğüt, sana
-öğüt alabilecek kişilikte biri isen- faydalı olur.
تند می روی جانا
ترسمت فرو مانی
164- Azizim! Pek
serkeşçe gidiyorsun, korkarım gidemez olursun!
عاقلا مكن كاری
كآورَد پشيمانی
165- Ey akıllı
kişi! Sonu pişmanlık olacak hiçbir işi yapma!
Kelîm-i Kâşânî
چرا بيهوده گيرم در
بغل مينایِ خالی را
1- Boş şişeyi
niçin koltuğumda tutup durayım?
ز آتش هيچ پروا
نيست دور از آب، ماهی را
2- Sudan ayrı
düşen balığın ateşten korkusu olmaz.
گريبان پاره شد گل
را، كجا پنهان كند بو را
3- Gülün yakası
yırtıldı, kokusunu nasıl saklasın!
تا توانی نا توانان
را بچشمِ كم مبين ياریِ يک رشته، جمعيّت دهد گلدسته را
4- Zayıflara
-mümkün olduğu kadar- kötü gözle bakma, iplik sayesinde gül demeti
perişanlıktan kurtulabilir.
بُرده را پنهان كند
دزد و دليران می برند بر سرِ بازارِ شهرت معنیِ دزديده را
5- Hırsız
çaldığını saklamaya çalışır; halbuki birtakım utanmazlar -şairlerin
eserlerinden- çaldıkları manaları şöhret pazarına çıkarmak isterler!
خوشه و خرمن به
پيشِ چشمِ استغنا يكيست
6- Gözü tok olana
göre başak ile harman birdir.
شب هم از كسبِ كمال
آسوده در بستر نَيم می دهد درسِ خموشی صورتِ ديبا مرا
7- Gece yatağımda
dahi olgunlaşma çabasından uzak kalmam, ipeğin sureti bana sessizlik dersi
verir.
ذوقی از بالا نشستن
نيست صاحب خانه را
8- Ev sahibi üst
başta oturmaktan zevk almaz.
عيدِ قربان است
دائم خانهء قصّاب را
9- Kasabın evinde
her gün kurban bayramı vardır.
ياد می گيرند از
ديوانـه ها آداب را
10- Edep,
divanelerden öğrenilir.
خاموش نشينم كه
بيمار بخوابست
11- Susalım, hasta
uykuda!
پس از الفت قفس هم
آشيانست
12- Alışıldıktan
sonra kafes de yuva olabilir.
خانهء تاريک را
شمعی بِه از صد صورتست
13- Karanlık oda
için bir mum, yüz levhadan makbuldür.
خویِ ديوانه گرفت
آنكه بديوانه نشست
14- Divane ile
düşüp kalkan, divane olur.
سفله چون دستش قوی
گردد زبونكُش می شود
15- Alçak
güçlenince, zayıflara zulmeder.
بویِ گل را قيمت
ارزان كن گلستان دور نيست
16- Gül kokusunu
ucuzlat, gülistan uzakta değil.
از وطن آواره گر
باشد پريشان دور نيست
17- Vatanından
uzak düşen perişan olursa şaşılmaz.
اكنون چه كنم رشته
كه وقتی گهری داشت
18- Vaktiyle
özünde cevahir dizili olan ipliği şimdi ne yapayım?
آزادگی ز منّتِ
احسان رميدنست
19- Hür olmak,
başkasının iyiliğine minnettar kalmaktan sakınmaktır.
گامی به غلط هم
سویِ مقصود نرفتم گويی رهِ آوارگيم راهبری داشت
20- Asıl maksada
doğru -yanlışlıkla da olsa- bir adım atmadım, sanki bir rehber, beni avarelik
yoluna sevk eder dururdu.
زمانه، از شبِ تارم
چراغ باز گرفت پس از وفاتِ من آورد و بر مزارم سوخت
21- Zamane,
-hayatımda- karanlık gecemden mumu gasp etti de -vefatımda- getirdi, mezarımın
üzerinde yaktı.
ز دردِ فقر، دلا
غيرتی اگر داری مخواه مرگ، كه خواهش بجز گدايی نيست
22- Gönül!
Gayretin varsa ihtiyaçların verdiği acıdan dolayı ölüme talip olma; çünkü bu
tür bir istek, dilencilikten başka bir şey değildir.
كام بخشيهایِ گردون
نيست جز داد و ستد تا لبِ نانی عطا فرمود دندان را گرفت
23- Feleğin
bağışları alışverişten başka bir şey değildir, bir lokma ekmek verinceye kadar
insanın dişini alır.
پر دلی كاری نسازد
گاهِ استيلایِ عشق شير بگْريزد دمی كآتش نيستان را گرفت
24- Muhabbet
istilâ edince şecaat bir işe yaramaz, sazlığı ateş alınca aslan kaçar.
زبان بسته به اشکِ
روان گذاشت سخن چو طفلِ بسته زبان گريه ام بيانِ منست
25- Konuşmayan
dilim, hâlini ifade etmeyi akan gözyaşıma bıraktı. Henüz konuşmaya başlamayan
çocuk gibi, konuşmam, ağlayışımdan ibarettir.
گفت و گویِ اهلِ
عالم بر سرِ دنيا بـهم جمله بی اصلست جنگِ طفل هایِ مكتبست
26- İnsanların
dünya için birbirleriyle yaptıkları kavgalar anlamsızdır; bunlar, okul
çocuklarının birbirleriyle yaptıkları kavgalara benzer.
اثر اگر نبوَد با
دعایِ من سهلست همين بسست كه شرمندهء اجابت نيست
27- Dualarım kabul edilmezse bunda beis yoktur; onların kabul
edilmemesinden dolayı utanmamak bana yeter.
دخلِ بی جا همه جا
در سخنم می آيد اين مگس لازمِ شيرينیِ گفتارِ منست
28- Her yerde
şiirime yersiz tarizlerde bulunuluyor; bu sineğin öyle konup durması, şiirimin
halâvetindendir.
ما بسمل و او می
طپد اين را كه شنيدست؟
29- Boğazlanan
biziz, halbuki o çarpınıyor; bu olur şey midir?
بحريست زندگی كه
نـهنگش حوادثست تن كشتيست و مرگ به ساحل رسيدنست
30- Hayat bir
denizdir, timsahı hadiselerdir. Beden, gemidir; ölüm, sahile varmaktır.
گر كوته است دستِ
اميدم عجب مدار در دعویِ گزاف زبانم دراز نيست
31- Ümidimin eli
kısa ise bunda garipsenecek bir durum yoktur; çünkü batıl davalarda dilim uzun
değildir.
بر اصولِ رقصِ بسمل
كی كند عاقل گرفت
32- Akıllı kişi,
boğazlananın hareketlerine itiraz eder mi?
صدف گشاده كف است
آن زمان كه گوهر نيست
33- Sedef, içinde
inci bulunmadığı zaman açıktır.
خوش آنكه عاريّتی
را به اختيار گذاشت
34- Borç aldığı
şeyi isteyerek terk eden, müsterih olur.
ز انقلابِ سپهرِ دو
رو عجب دارم كه بی قراریِ ما را بيک قرار گذاشت
35- Değişmekten
uzak kalmayan iki yüzlü feleğin, bizim kararsızlığımızı bir kararda bırakışına
şaşarım.
چنان ممير كه چيزی
بمانَد از تو بجا بغيرِ نام نبايد بيادگار گذاشت
36- Geride bir şey
bırakacak şekilde ölme. İnsan isimden başka yadigar bırakmamalıdır.
دانهء بسيار در
كارست بـهرِ صيدِ خلق حق بدستِ زاهد ار آن سبحه را صد دانه ساخت
37- Halkı avlamak
için çok tane lâzım; tespihini yüz tane yapmış ise hak yedindedir.
گر مرادت شمعِ بی
دودست، در اين خانه نيست
38- İstediğin
dumansız mum ise, bu evde bulunmaz.
كشورِ مهر و وفا
بسيار بد آب و هواست تا درين ملكی دلا لازم بوَد بيماريَت
39- Ey gönül!
Sevgi ve vefa ikliminin suyu ve havası pek fenadır. Bu iklimde bulunduğun
sürece hasta olman kaçınılmazdır.
جز مرگ كسی در پیِ
آبادیِ من نيست
40- Ölümden başka
hiçbir şey beni mamur edemez.
گر ببندی ديده كنجِ
خانه و صحرا يكيست
41- Gözünü yumarsan
evin bir köşesi ile çöl bir olur.
هيچ غوّاصی نكرد
آنكس كه پاسِ دم نداشت
42- Nefesini
tutamayan kişi dalgıçlık yapamaz.
گمراه آنكه پيروِ
اربابِ عادتست خضرِ رهِ تو ماندن ازين كاروان پسست
43- Adet erbabına
uyan kişi yoldan çıkar; sana yol gösterecek Hızır, bu kervandan geri kalmandır.
بند دگر بپایِ دلت
از وطن منه بيرون نرفتن از قفسِ آسمان بسست
44- Gönlünü bir de
vatan bağıyla bağlama; gökyüzünün dışına çıkamamak esareti kâfidir.
چون كشورِ وجود عدم
گرچه تنگ نيست آسوده تر كسيست كه جا پيشتر گرفت
45- Gerçekte
yokluk ülkesi, varlık ülkesi gibi dar değildir. Ama orada kim önce yer kaparsa
o daha rahat olur.
خوبیِ ظاهر مخر
بـهيچ كه دنيا دشمنِ جان آمد و گشاده جبينست
46- Dış güzelliği
ciddiye alma; dünya can düşmanı olduğu halde insanın yüzüne güler.
بسكه در دنيا جفا
از خوب رويان ديده ام آرزویِ جنّتم در دل ز بيمِ حور نيست
47- Dünyada
güzellerden pek çok cefa gördüm. Hurilerin cefasından korktuğum için gönlümde
cennet arzusu yoktur.
سربسر دلـهایِ آگه
دانهء يک سبحه اند آنچه ما را در دلست از يكدگر مستور نيست
48- Bütün aydın
gönüller bir tespihin taneleri gibidir; bizim gönlümüzde olan şey birbirimizden
gizli değildir.
بـهشت حقِّ بنی
آدمست دل خوش دار كه مانده از پدر اين باغ وقفِ اولادست
49- Cennet
insanoğlunun hakkıdır, gönlünü hoş tut. Çünkü babadan miras kalan bu bağ,
çocuklarına vakfedilmiştir.
گر بار به دوزخ
نگشاييم چه سازيم ما را متاعی بجز از هيزمِ تر نيست
50- Yükümüzü
cehenneme indirmeyelim? Metaımız yaş odundan ibarettir.
يار اگر امروز با
ما دوست فردا دشمنست
51- Sevgili, bugün
bizimle dost ise, yarın düşmandır.
روزم اگر سياهست
تقصيرِ آفتابست
52- Gündüzüm
karanlık ise bu, güneşin kusurundandır.
وفا چه كرد كه در
خاطرِ تو جا نگرفت
53- Vefa ne yaptı
ki senin gönlünde yer bulamıyor!
هر جا كه سرچشمه
بوَد قافله گاهست
54- Her neresi
çeşme başı ise kervan konağı orasıdır.
تا گدا بر سرِ ره
نيست دلش خرّم نيست
55- Yol üzerinde
bulunmadıkça dilencinin keyfi gelmez.
ز انقلابِ زمان در
پناهِ جهل گريز كه آنچه مانده بيک حال، عيشِ نادانست
56- Zamanın
değişimlerinden, bilgisizliğin gölgesine sığın, cahilin maişetinden başka bir
şey aynı kalmadı.
جز باد بدستِ باد
زن نيست
57- Yelpazenin
elinde rüzgardan başka bir şey yoktur.
ما ز آغاز و ز
انجامِ جهان بی خبريم اوّل و آخرِ اين كهنه كتاب افتادست
58- Biz cihanın
başlangıcından habersiziz; bu köhne kitabın başı ve sonu düşmüştür.
دزد دائم در پیِ
خوابيده است
59- Hırsız daima
gafilin arkasına düşer.
اينقدر فرق ميانِ
خطِ يک كاتب چيست سر نوشتِ همه گر از قلمِ تقديرست
60- Mademki
herkesin alın yazısını kader kalemi yazmış, öyle ise bir kâtibin yazısında bu
kadar farklılık nedendir?
شمعِ محفل را گناهی
نيست گر پروانه سوخت
61- Pervane yandı
ise mecliste yanan mumun günahı yoktur.
آنكه بر عيبم ندوزد
چشمِ بد بين سوزنست
62- Ayıbıma göz
dikmeyen biri varsa, iğnedir!
وضعِ زمانه قابلِ
ديدنِ دوباره نيست رو پس نكرده، هر كه ازين خاكدان گذشت
63- Zamanın
belâlarını iki kez görmeye dayanılmaz, onun için dünyadan her kim gitmiş ise
bir daha yüzünü çevirip geriye bakmamıştır.
تير از چه افكنی چو
ندانی نشان كجاست
64- Mademki
hedefin neresi olduğunu bilmiyorsun, niçin ok atıyorsun?
شاخِ بُريده را
نظری بر بـهار نيست
65- Kesilmiş dal
bahara iltifat etmez.
در سنگِ دَير و
كعبه بجز يک شرار نيست
66- Manastırın da
Kâbe’nin de taşındaki kıvılcım aynıdır.
اينچنين مگْذار ما
را، يا رها كن يا ببند
67- Bizi böyle
bırakma; ya salıver, ya da bağla!
پنهان نمی توان كرد
رازی كه بر مَلا شد
68- Bir kere faş
olan sırrı bir daha saklamak mümkün olmaz.
بنادان كارِ دانا
مهربانيست دلِ بينا به نابينا بسوزد
69- Alimin işi
cahile merhamet etmektir; gözü gören kişinin yüreği âmâya acır.
بی مايه غمِ دكان
ندارد
70- Sermayesiz
kişinin dükkân kaygısı yoktur.
در حشر دگر ز ما چه
خواهند غارت زده ارمغان ندارد
71- Mahşerde yine
bizden ne isteyecekler? Sahip olduğu şeyler yağma edilen kişi, hediye
götüremez.
مانندِ طبيبيست كه
بيمار ندارد
72- Hastasız
doktora benzer.
ديوانه ز ويرانهء
خود عار ندارد
73- Divane viranesinden
utanmaz.
در گرمیِ تب مروّحه
تأثير ندارد
74- Hummanın
verdiği hararete yelpaze etki etmez.
ز آن ابلهان نه ايم
كه فخر از پدر كنند
75- Atalarıyla
övünen ahmaklardan değiliz.
سعادتِ ازلی را
بكسب نتوان يافت كه زاغ از خورشِ استخوان، هما نشود
76- Ezelî mutluluk
çalışmakla elde edilemez; karga da kemik yemekle hüma olamaz.
كس مروّحه در فصلِ
زمستان نفروشد
77- Kışın kimse
yelpaze satmaz.
رشته را پس ندهد
آنكه گهر می گيرد
78- Cevheri alan
ipliğini geri vermez.
تا دام بر نيايد
ماهی خبر ندارد
79- Ağ sudan çıkmayınca
balığın, kendi hâlinden haberi olmaz.
از قفل بی نيازست،
گر خانه در ندارد
80- Evin kapısı
yok ise kilide de ihtiyacı yoktur.
در قفس بلبل صفير
از شوقِ گلشن می كشد
81- Bülbül kafeste
gül bahçesi şevkiyle öter.
آنكس كه مايه دار
بوَد خود نمای نيست هرگز كسی گلی به سرِ باغبان نديد
82- Asaleti
kendinden olan gösterişe ihtiyacı yoktur; bahçıvanın, başına gül taktığı
görülmemiştir.
همچو نوروزی كه
واقع در محرّم می شود
83- Muharreme
rastlayan nevruz gibi!
هر بد از پرتوِ
نيكان نبَرد بـهره كه زهر می كُشد كه همه از دستِ مسيحا باشد
84- Her kötü,
iyilerden müstefit olamaz; zehir İsa’nın eliyle de verilse içeni öldürür.
پياله! چشمِ تو
روشن كه باده پيدا شد
85- Ey kadeh!
Gözün aydın olsun; nihayet şarap ortaya kondu.
چو ساقی سرگران
افتاد ساغر دير می گردد
86- Sâki sarhoş olunca
kadeh süratle devredemez.
شمعِ تربت سببِ
روشنیِ گور نبود
87- Türbede
yakılan mum kabri aydınlatmaz.
عكس در آيينه بی
صورت دمی مسكن نكرد
88- Karşısında
suret olmadıkça aynanın aksi görünmez.
در كشورِ اين زهد
فروشان نتوان يافت يک صومعه كآن راه به بتخانه ندارد
89- Bu
riyakârların memleketinde bir Nigîse* bulunamaz ki puthaneye varan yolu
olmasın.
شمعی كه بيفروخته
پروانه ندارد
90- Yanmayan mumun
pervanesi olmaz.
هميشه عقل در
اصلاحِ نفس عاجز بوَد كه پند گوی بديوانه بر نمی آيد
91- Akıl, nefsin
ıslahından daima acizdir; öğüt veren kişi, divane ile başa çıkamaz.
پيوسته رو سياه
نگين بـهرِ نام بود
92- Mührün üzeri,
nam için daima kara olur.
مسكين خبر نداشت كه
اين دانه دام بوَد
93- Zavallı, bu
danenin tuzak olduğunu anlayamamış.
بشكند
قيمتِ خاتم چو نگين بر خيزد
94-
Taşı düşünce yüzük kıymetten düşer.
تشنه را آب محالست
كه از ياد رود
95- Susamışın
hatırından suyun çıkması muhaldir.
نازِ شاگردِ هنرمند
به استاد رود
96- Hünerli
öğrencinin, üstadına nazı geçer.
چه كند دانه چو دام
از كفِ صيّاد رود
97- Avcının
elinden tuzak gidince daneyi ne yapsın.
كم نصيبست آنكه در
آخر به يغما می رسد
98- Yağmaya
sonradan yetişenin hissesi az olur.
خس نخواهد سبز
گرديد ار به دريا می رسد
99- Çerçöp
denize ulaşsa da yeşeremez.
مقبولِ روزگار
نگشتيم و ايمنيم ما را كه بر نداشته چون بر زمين زند
100- Zamanenin
makbulü olmadığımızdan dolayı emniyet içindeyiz; bizi yükseltmedi ki yere de
vursun.
چون توان با تشنگی
قطعِ نظر از آب كرد
101- Susuz iken
sudan yüz çevirmek nasıl mümkün olur?
خاشاک سيل را
نتواند عنان گرفت
102- Süprüntü,
selin önünü alamaz.
مستی به پريشانیِ
دستار نباشد
103- Sarhoşluk
sarık dağınıklığı ile olmaz.
علاج نازِ طبيبان
نمی توان كردن و گرنه، هر مرضِ مُهلكی دوا دارد
104- Her derde
derman bulunur, ama zengin tabibin nazına derman bulunmaz.
قفس به ديدهء مرغِ
اسير تاريكست چه شد كه بام و درِ او تمام روزن شد
105- Kafes, mahpus
kuşun gözüne karanlık görünür; her tarafı pencere olmuş, ne faydası var?
سری ز خواب بر آور
كه صبح روشن شد
106- Artık uykudan
uyan; sabah oldu.
مريض را چو عيادت
كُشد دوا چه كند
107- Hasta
ziyaretinden ölen hastaya, şifa ne yapsın.
رنگِ اخگر دارد آن
آهن كز آتش تاب ديد
108- Ateşin
kızdırdığı demir, kor rengini alır.
هركه بيند خسته را
گويد شفايی می رسد
109- Hastayı her
gören “yakında şifa bulursunuz” der.
می خورد خون و
خيالِ مَیِ شيراز كند
110- Kan yutuyor,
Şiraz şarabı hayal ediyor!
درين وحشت سرايم
گوشهء امنی نشد روزی كه همچون شمع هر جا می روم سر در خطر باشد
111- Bu
vahşethanede bana bir sığınacak yer nasip olmadı, nereye gitsem mum gibi başım
belâda.
زشت، آن بِه كه به
آيينه برابر نشود
112- Çirkinin,
aynanın karşısında durmaması daha iyidir.
سفله از قربِ
بزرگان نكند كسبِ شرف رشته پر قيمت از آميزشِ گوهر نشود
113- Adi kişi,
büyüklere yakın olmakla şeref kazanamaz; cevher ile karıştığından dolayı iplik
değerli olmaz.
طفل چون رو بيش
يابد، بيش بد خو می شود
114- Çocuk çok yüz
bulunca çok yüzsüz olur.
بی حاصلان ز محنتِ
ايّام فارغند دوران شكستِ نخلِ گران بار می دهد
115- Ürünü
olmayanlar meşakkatten azadedir; rüzgâr meyveli ağacı kırar.
به كِشتِ ما گذارِ
لشكر افتاد
116- Bizim
ekinimizin üzerinden asker geçti.
ز سايه ذوق نكرد
آنكه آفتاب نخورد
117- Güneşte
kalmayan, gölgenin zevkini bilmez.
چه می آيد دستش گر
جرس از كاروان رنجد
118- Çan kervandan
rahatsız olsa da elinden ne gelir?
چه باشد حالِ
مخموری كز و ساقی بجان رنجد
119- Sâkînin
şiddetli tepkisine uğrayan sarhoşun hâli nice olur?
در دلِ خود رایِ او
هرگز مرا خود جا نبود حيرتی دارم كه چون آنجا نشست از من غبار
120- Onun kendini
beğenmiş gönlünde zaten benim yerim yoktu; benden ona nasıl toz konduğuna
şaşarım.
هيچ كس ديدی بيک
مضراب بنْوازد دو ساز؟
121- Bir mızrapla
iki saz çalan kişi gördün mü?
گر مميّز در ميان
نبْوَد چه سود از امتياز
122- Ortada
mümeyyiz olmayınca imtiyazın ne faydası olur?
هميشه می رمد از
دانه ام شكار افسوس
123- Yazık! Av,
daima danemden ürküp kaçıyor!
صبحِ ما را ديدی از
شبهایِ تارِ ما مپرس
124- Sabahımızı
gördün, karanlık gecelerimizi sorma!
در بزمِ طرب نوحه
گری را چه كند كس
125- Zevk
meclisinde ağlayanı kim ne yapsın?
چيست در خانه كه من
قفل زنم بر درِ خويش
126- Evimde ne var
ki kapısına kilit asayım?
خنده بر بخت زنم يا
به وفاداریِ دوست گريه بر خويش كنم يا به گرفتاریِ دل
127- Bahtıma mı
güleyim, sevgilinin vefasına mı? Kendime mi ağlayayım, gönlümün esaretine mi?
ترا ديدم، چرا گويم
كه از هجران چها ديدم
128- Şimdi seni
gördüm ya! Senden ayrı iken neler gördüğümü niçin söyleyeyim?
گر به خَس آتش فتد
از مهر می سوزد دلم
129- Çerçöpe bile
ateş düşse merhametten yüreğim yanar.
من اين دو دست را ز
دو دنيا كشيده ام
130- Ben bu iki
eli, her iki âlemden çekmişimdir.
بر صيدِ ديگری نظرم
كی فتد كه من در سر نگنجدم كه گلِ چيده بو كنم
131- Koparılmış
gülü bile koklamayı düşünmeyen ben, başkasının avına göz diker miyim?
زاهدانِ عهدِ ما
معيارِ حق و باطلند هرچه را منكر شوند اين قوم باور می كنم
132- Zamane
zahitleri, hak ve batılın ölçüsüdürler; bunlar her neyi inkâr ederse ben onu
ikrar ederim.
شيشهء هيچ دل از
مستیِ من خود نشكست من به اين دلشكنان از چه گرفتار شدم
133- Benim
sarhoşluğumdan hiçbir gönül şişesi kırılmadı, ben bu gönül incitenlere neden
tutuldum?
باطنش همچو پشتِ
آينه بود ظاهرِ هر كه صاف تر ديدم
134- Dışarıdan,
saf gördüğüm insanların içi, aynanın arkası gibi idi.
گر هجو نيست در
سخنِ من ز عجز نيست حيف آيدم كه زهر در آبِ بقا كنم
135- Sözümde hiciv
bulunmaması aczimden dolayı değildir; âb-ı hayata zehir karıştırmak elimden
gelmiyor.
همچو ماهِ عيد كارم
غم ز خاطر بردنست تازه سازِ داغِ مردم چون محرّم نيستم
136- İşim, bayram
ayı gibi gönülden gamı def etmektir. Muharrem ayı gibi halkın derdini
tazelemem.
به اين دماغ كه از
سايه اجتناب كنيم بر آن سريم كه تسخيرِ آفتاب كنيم
137- Gölgeden
korkacak bir yapıda olduğumuz halde, güneşi büyülemek sevdasında bulunuyoruz!
غيرِ يارانی كه
مضمون می برند كس نمی بينم خريدار سخن
138- Mazmun çalan
dostlardan başka söz müşterisi göremiyorum!
قدرت چو نيست، مردن
از زندگيست خوشتر صد بار سر بُريده، بـهتر كه پر بُريده
139- Kudret
olmayınca ölüm hayata tercih edilir; başı kesilmiş olmak, kanadı koparılmış
olmaktan yüz kat daha hayırlıdır.
چو گلچينی همان؛
كآشنایِ باغبان باشی
140- Mademki gül
devşirmek istiyorsun, bahçıvan ile dostluk kurmalısın.
بِه است از عيب
دانی گر تو خود را عيب دان باشی
141- Kendi ayıbını
bilmen, (başkasının) ayıbını bilmekten (araştırmaktan) daha iyidir.
رواجِ جهلِ مركّب
رسيده است بجايی كه كرده هر مگسی خويش را خيالِ همايی
142- Katmerli
cahillik o kadar yaygınlaşmış ki sinekler, kendilerini hüma ile kıyaslıyor.
كسی را قدر مشكن گر
نخواهی كم بـها گردی
143- Kıymetten
düşmek istemiyorsan kimseyi kıymetten düşürmeye kalkışma.
چه رَوی به شهرِ
كوران به اميدِ خود نمايی
144- Ahalisi
âmâlardan oluşan şehre, kendini göstermek için neden gidiyorsun?
دلا همایِ سعادت نه
زيرِ اين سقف است برون رو ار هوسِ سايهء هما داری
145- Ey gönül!
Mutluluk hüması göklerde değildir, hümanın gölgesini arzu ediyorsan dışarı çık!
خاريدنِ گوش را يک
انگشت بسست
146- Kulak kaşımak
için bir parmak kâfîdir.
در نظرها، اعتبارِ
كس بقدرِ نفعِ اوست عزّتِ هر نخل در بستان بمقدارِ برست
147- Herkesin
itibarı hemcinsine olan faydasına göredir; bahçede her ağacın değeri, verdiği
meyve ile mütenasip olur.
زر كه قلب افتاده
بـهرِ خرجِ آن، شب بـهتر است
148- Kalp akçeyi
harcamak için gece, gündüze tercih edilir.
هر كرا بينی بشهرِ
هستیِ خود سَرورست
149- Her gördüğün
insan, kendi varlık şehrinde reistir.
كج نگردد معنیِ
مصحف اگر بی مسطر ست
150- Mushafın
mıstarı olmamakla, manası eğri olmaz.
زندگانی راحتش در
ابتدا و انتهاست يا لـحد جایِ فراغت يا كنارِ مادرست
151- Hayatın
rahatı başlangıcıyla sonundadır; huzur bulunacak yer, ya ana kucağıdır, yahut
mezardır.
خطِّ سكّه مصحف است
آنرا كه معبودش زرست
152- Mabudu para
olan adamın mushafı sikke yazısıdır.
طفل را در دست حلوا
بـهتر از انگشتر ست
153- Çocuğa göre,
elinde helva bulunması, yüzük bulunmasından daha iyidir.
كس ز هفتاد و دو
ملّت اين معمّا حل نكرد كآين همه مذهب چرا در دينِ يک پيغمبر ست
154- Bir peygamberin dininde bunca mezhebin bulunması nedendir?
Bu muammayı yetmiş iki milletten hiç kimse halledememiştir.
Son
http://farsedebiyati.blogspot.com.tr/search?updated-min=2009-01-01T00:00:00-08:00&updated-max=2010-01-01T00:00:00-08:00&max-results=2
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar