Print Friendly and PDF

Can Bir Elbise Giyinmişti Ki Ne Yakası Vardı, Ne Yırtmacı, Ne Eteği; Eteğine Sarıldım Canın

 


CVII

Ay yüzlü sevgilim geldi mi, kim oluyorum ben, kim oluyorum ben? Can güneşi doğdu mu, nerde kalır gebe gece?

Ağlar yüzlü diken, b ahar gelince ne olur? Renge, kokuya sahip olur; fakat gülme huyunu alamaz ki.

Güneş değersiz taşa vurunca ne olur o taş? Taşlıktan çıkmaz, aydın inci olmaz ki.

Yeni doğmuş arslan eniği, bir kediye bile zebun olur; fakat arslan sütünü eme eme arslanları alt eden bir arslan kesilir.

Bir katre erlik suyuydun, benliğini atar, varlığından geçer bir hale getirdi Tanrı seni; bir cıva gibiydin, Tanrı sayesinde gümüş bedenli bir padişah kesildin.

Bir başka benliğin var ki o denizdir, bu varlığınsa katre; şu varlığın, altın kesintisidir, o bense madene benzer.

Tanrı benliği belirdi mi bizim benliğimiz yok olur gider; Tanrı Ay’ı harman etti mi varlık harmanı yanar, biter.

Can bir elbise giyinmişti ki ne yakası vardı, ne yırtmacı, ne eteği; eteğine sarıldım canın.

Çakan bir şimşeği, çıkan bir parıltısı, küfrü yakıp yandıran mâna atlasından biçilmiş bir elbise istiyorsan hırs elbisesinden soyun.

Bu atlastan bir elbise giyinmişsem sözü de kapalı söylemeliyim; süsen gibi yüz dilim olsa gene bir harf bile söylemem.

* Böylesine bir elbise giyinmişti, böyle bir elbiseyle örtünmüştü de Tanrı, onun için, “A elbisesiyle başını örten” demişti Peygamber’e; iç elbisesi nur gibiydi, dış elbisesi de en güzel huylardı onun.

Kaynak: Cilt 5

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar