"AKL-I SELİM"İ KULLAN AT
Bu yazı 1995 yılında Kaynak Yayınları
arasında çıkmış olan Jean Meslier'nin Le Bon Sens (Akl-ı selim) den özetlenek
hazırlanmıştır.
Hak yoldan sapmış Hristiyanlığa karşı
eleştiri olarak çıkmış “bir araba beygiri üslubunda” yazılan
nevrotik-düşüncenin dinsizliğe doğru yönelişini göreceksiniz. Eleştiri yapmak
uğruna kafa yorarken kendini kaybetmiş bir kişinin saplantıları daha sonra
dinsizlerin eline sermaye olmuş ve bir karşı atak halini almıştır.
İçerik olarak verilen bilgiler ile inançlı
insanlara karşı olanların vesveselerini göstermesi açısından da önemlidir.
TÜRKÇEYE ÇEVRİLİŞ HİKAYESİ
Doktor Abdullah
Cevdet'in Aklı Selim adıyla Fransızcadan çevirdiği kitap, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınlan arasın da 1928’de Arap, 1929’da ise Latin harfleriyle olmak
üzere iki kez yayımlandı ve basımı İstanbul’da Devlet Matbaasında
gerçekleştirildi.
Dr. Abdullah Cevdet,
eski harflerle olan ilk basımın bir örneğini, Gazi Mustafa Kemal’e 29 Aralık
1928’de eliyle yazdığı şu ithafla sunmuş: "En
büyük acizden en büyük iktidara." Dr. Abdullah Cevdet, bu ithafın altına,
1912’de İstanbul’da yazdığı bir kıtayı eklemiş. Atatürk, bu eski harflerle
basımı altını çizerek, vurgular yaparak okumuş. Çankaya Kütüphanesinde bulunan
bu kitabın Atatürk tarafından altı çizilen bölümlerini, elinizdeki kitaptaki
karşılıklarıyla birlikte aktarmayı yararlı gördük. Milli Eğitim Bakanlığı,
1929’daki ikinci basımı 548 sayfa olarak yayımlıyor. Bu basım "Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine" ithaf edilmiş. (Çankaya Kitaplığı, No:
146; Beyazıd Devlet Kütüphanesi, No: 49693.)
Beyazıd Devlet
Kütüphanesi ve Çankaya Kütüphanesi'nde de örnekleri bulunan Aklı Selimde,
Fransızca basımın adı Le Bon Sens olarak belirtiliyor. Latin harfleriyle
yayımlanan kitabın iç kapağı şöyle: "Dr. Abdullah Cevdet/Aklı Selim/J.
Meslier'nin Le Bon Sens isimli meşhur kitabının haşiyeler ilavesile
tercümesidir/İstanbul/Devlet Matbaası/1929."
Bu kitapla ilgili bir
tartışmaya kısaca yer vermek istiyoruz. Kerim Sadi’ye göre, Aklı Selim (Le Bon
Sens), Rahip Jean Meslier'nin değil, 18. yüzyılın maddeci fılozoflanndan Baron
d’Holbach’ın (1723-1789) Systeme de la Nature (Doğanın Sistemi) adlı eserinin
bir özetidir. Bu görüşe göre, Doktor Abdullah Cevdet'i ve Bakanlığı bu hataya
sürükleyen, "19. yüzyılın başında yayıncıların Aklı Selimi Rahibe mal
etmeleri ve Vasiyetname ile Aklı Selim'in bir arada basılagelmesidir."
(Aktaran Doğa ve Bilim dergisi, Haziran 1983, yıl 3, sayı 15, s.65-66.)
Plehanov'un Materyalizm
Üzerine Üç Deneme adlı kitabında da, Le Bon Sens (Aklı Selim) adlı eserin
d’Holbach'ın olduğu belirtiliyor (Kaynak Yayınlan, İstanbul, Ocak 1987, s.61,
64, 67). Cemil Sena'nın Filozoflar Ansiklopedisi'nde, kitabın d’Holbach
tarafından "Rahip Meslier" takma adıyla yazıldığı ifadesine yer
veriliyor. Lange da kitabın d'Holbach tarafından yazıldığını söylüyor. Vorlandere
ise Jean Meslier yazdı diyor. (Bkz. Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-2 Din ve
Allah, Kaynak Yayınlan, 1. basım, İstanbul, Eylül 1994, s. 62, dipnot 51 ve s.
105, dipnot 59.)
Rahip Jean Meslier'nin
doğum ve ölüm tarihleri çeşitli kaynaklara göre farklılık gösteriyor. Meslier
ve Le Bon Sens hakkında Kaynak Yayınlan için bir araştırma yapan yazar Erol
Sever şöyle diyor: Kiliseye 30 yıl hizmet etmiş bir köy rahibinin doğum ve ölüm
ve tarihleriyle araştırmacılar pek fazla ilgilenmemiş. Meslier’nin 1664-1733 yıllan
arasında yaşadığını kabul edebiliriz.
Erol Sever, İsveç
Kraliyet Kitaplığı'nda yaptığı araştırmada şu olgularla karşılaştı: Baron
d'Holbach adına, "Le Bon Sens..." sözcükleriyle başlayan birkaç
kitapta rastlanıyor. Bunlardan ikisi kayıtlarda şöyle:
1. "Holbach, Paul Henry Thierry,
baron d', 1723-1789 Le Bon Sens du cur6 J(ean) Meslier. Suivi de son testament.
Paris etBruxelles 1792."
2. "Holbach, Paul Henry Thierry,
baron d’, 1723-1789 Le Bon Sens du cur6 J. Meslier, suivi de son
testament...Paris, 380 s."
Başka bazı kitaplarda da
d'Holbach ve Meslier adı birlikte anılıyor. Baron d'Holbach'ın Meslier'den
etkilendiğini, Kerim Sadi de kabul ediyor: "18. yüzyılın başında Fransa’da
elden ele dolaşan gizli materyalist literatür arasında d’Holbach'a etki eden
kitapların başında Testament (Vasiyetname) gelir. Bu bakımdan Rahip Meslier,
Baron d'Holbach'ın müjdecileri arasında sayılıyor, yani Aklı Selim adlı eser,
Vasiyetname yazannın etkisinde kalan bir filozofun kalem mahsulüdür."
Erol Sever, yaptığı
araştırma sonucunda vardığı kanıyı şöyle özetliyor: "Görüşüm, birinci
kitabın Jean Meslier tarafından yazıldığı ve Le Bon Sens adlı bu kitabın
eklemeler ve yorumlarla zenginleştirilerek d'Holbach tarafından bir kez daha
yayımlandığı (iki numaralı kitap). Dört numaralı katalog kartında iki ad
görüyoruz: Meslier ve altında d'Holbach. Kartta, 'Aklı Selim, J. Meslier'nin Le
Bon Sens isimli meşhur kitabının haşiyeler ilavesile tercümesidir' deniyor.
Bana göre en doğru yorum ve çeşitli katalog kartlarının içindeki çelişkilere rağmen,
gerçek, Türkçe basımında yatıyor. Le Bon Sens kitabının Jean Meslier tarafından
yazıldığını ve ölümünden sonra çeşitli dillerde yayımlandığını, Baron
d'Holbach’m eklemeleri ve yorumlarıyla yeniden yayımlandığını sanıyorum."
Orijinali üç nüsha
elyazması olan Testament’ın, Meslier’nin ölümünden sonra özetlenerek
yayımlandığını, elle çoğaltıldığım ve gizlice dağıtıldığını da hesaba katmak
gerekiyor.
Kaynak Yayınlan için
Fransa'da bir araştırma yapan Sayın Zihni Yılmaz, Meslier'nin yazılarının
1730'lu yıllarda "yasak" yayınlar arasında yerini aldığını
belirtiyor. Voltaire, Meslier'nin yazılarından bir kopyayı bulması için
gazeteci dostu Theriot’dan yardım istiyor ve yazılan bu yolla ediniyor. (A
Theriot, 13 Ekim 1735, Correspondance, Gaillimard Yayınlan, "La
Pleiod", c.l, s.589.) Voltaire şöyle yazıyor: "Mektuplannız, benim
için günümüzün tarihini aydınlatan kaynak olacak. Historia nostri
temporis." Yılmaz, Theriot’nun bilgi kaynağı hakkında bilinen bir şey
olmadığını, ancak özellikle bu tarihten sonra, Meslier'nin yazılarının yasak
yayınlar arasında en çok arananlardan olduğuna ilişkin kanıtlar olduğunu
ekliyor. (F. Ravaisson, Bastille Arşivleri 1881, c.12, s.220.) Voltaire, 26
Aralık 1764'te Francois Amaud'ya yazdığı mektupta, Testament'in otuz yıldan fazla
zamandır tanındığını belirtiyor. (Correspondance, Besterman Yayınlan, Cenevre,
c.56, no. 11421, s.232.)
Zihni Yılmaz,
Meslier'nin yazılarının tümünün 1. Entemasyonal'in toplandığı 1864'te,
Testament adıyla, Rudolf Charles (Amsterdam) tarafından yayımlandığını
belirtiyor. (352, 400, 410 sayfa ve 64 sayfa da önsöz olmak üzere 3 cilt.)
Zihni Yılmaz, düşüncesi, okuduklanyla, olaylarla ve kırsal alandaki kitlelerin
tecrübeleriyle biçimlenen materyalist, ateist, eşitlikçi ve ütopyacı komünist
Meslier'nin, 1919'da, genç Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova'da bilimsel
sosyalizmin öncülerinden biri olarak tespit edildiğini belirtiyor. Yılmaz,
Voltaire'in Meslier'yi anlamadığım da ekliyor. Şöyle diyor: "Voltaire, Meslier'yi kendisi gibi
dini eleştiren ancak Allah'a inanan bir polemist olarak gördü. Yayımladığı 70
sayfa, özetin özeti. Vardığı sonuç: Deist bir din adamının anti-Hıristiyan
polemiği." Yılmaz, 1772'den sonra Le Bon Sens adıyla 10'a yakın basım
gerçekleştiğini, yayıncıların belli olmadığını, ancak d'Holbach ve Diderot
tarafından gerçekleştirildiğinin bilindiğini belirtiyor.
Kerim Sadi de,
Voltaire’in, Meslier'nin yazılarını özetlerken, "natüralist maddeciliğin işlendiği müsbet kısmı kasten
çıkardığını" belirtiyor.
Aydınlanma Çağı'nın
filozoflarına esin kaynağı olan Jean Meslier, 18. yüzyıl Fransası'nın Turan
Dursun'udur. Yalnızca Hıristiyanlığı değil, bütün dinleri hedef tahtasına koyan
Meslier, Voltaire'in dediği gibi, "tartışıyor
ve kanıtlıyor. Ölürken söylüyor; yalancıların doğru söyledikleri zamanda söylüyor."
Sağduyu için Voltaire
şöyle diyor: "Bu kitabın bir araba
beygiri üslubunda yazılmış olduğu doğrudur. Ancak sırası gelince nasıl
şahlanıyor!.."
Meslier üzerine,
Voltaire'in D'Alambert'e yazdıkları ve D'Alambert'in yanıtı, aydınların
yüzyıllar boyu verdiği mücadeleyi özetliyor:
Voltaire: Jean Meslier
yeryüzünü doğru yola getirmek istiyor, onun Incil'i niçin bu kadar az elde
bulunuyor? Siz Paris'te ne kadar gevşek, ne kadar soğuksunuz! Gerçeği
saklıyorsunuz.
D'Alambert: Bizi ateşsiz
olmakla suçluyorsunuz. Ancak... Çalı demeti (diri diri yakılmak) korkusu
oldukça serinleticidir!
VOLTAİR E GÖRE JEAN MESLİER (1664-1729) İN ÖZGEÇMİŞİ
1678'de Retbel
dukalığına bağlı Mazerny köyünde doğan Jean Meslier, saraçlıkta çalışan bir
işçinin oğluydu. Köyde eğitim gördü; tahsilini yaptı ve rahip oldu.
Büyük bir düzenlilik
içinde yaşadığı Seminarya'da, yani ruhban okulunda ünlü Fransız filozofu
Descartes'ın sistemine bağlandı.
Champagna'da Etrepigny
köyünün rahibi oldu ve "But" adında sonradan katılmış küçük bir ruhani
daireyi yönetti. Son derece dürüst ahlakıyla kendini gösterdi.
Görevinin bütününe hâkim
ve işine düşkündü, yıllık gelirinden artan parayı ruhani dairesinin
yoksullarına verirdi.
Heyecan dolu ve sağlam
bir erdemle, Meslier, gerek yeme ve içme, gerek kadın bakımından aşırılıktan
sakınırdı.
Biri Varq öteki
Boulzicourt rahibi olan M. Voiri ile Delavaux, Meslier'nin günah çıkardığı
papaz ve görüştüğü yegâne insanlardı. Rahip Meslier adaletin çok sen
taraftarıydı. Bazen bu adalet çabasını çok fazla ileri götürürdü. Köyünün ağası
(sinyoru) M. de Touilly bazı köylülere kötü muamelede bulunduğu için, vaaz
verirken adını açıkladı kendisini iyilikle anmak istemedi. Rahip Meslier
aleyhinde kendisine şikâyette bulunulan Reims piskoposu M. Demay, Meslier'i
mahkûm etti. Ancak bu kararı izleyen Pazar günü, Meslier kürsüye çıktı ve
kar-dinalin verdiği hükümden yakındı. Şunları söyledi: “İşte zavallı köy
rahiplerinin alışılmış sonu! Büyük efendiler olan piskoposlar onlara hakaret
eder, onları dinlemezler. Şimdi buranın ağası için dua edelim: Antoine de
Touilly'yi doğru yola getirmesi, hiçbir zaman yoksula hakaret etmek ve yetimi
soymak durumlarına düşürmemesi lütfunu ve iyiliklerini ona layık buyurması için
Allah'a niyazda bulunacağız." Bu öldürücü vaaz yapılırken kilisede bulunan
bu köy ağası, aynı piskoposa yeniden şikâyetlerde bulundu. Piskopos, Meslier'i
Doucberi’ye getirtti. Orada ağır sözlerle onu yaraladı.
Hayatında ondan sonra
hemen hemen başka olay olmadığı gibi, Etrepigny köyünden başka hiçbir yerden de
yararı olmadı.
1733'te, 55 yaşındayken
ve kutsal bir insan olarak Öldü; hayattan tiksindiği, bile bile yemeden içmeden
kesildiği sanılıyordu. Çünkü hastalığı sırasında hiçbir şey yemek istememiş,
bir bardak şarap içmekten bile kaçınmıştı.
Ölürken, zaten çok bir
şey olmayan tüm varlığını ruhani dairesinin halkına verdi ve kendisini
bahçesine gömmelerini onlardan rica etti.
Evinde Vasiyetnamem adlı
ve her biri 166 yapraktan oluşan ve tümü kendi eliyle yazılmış ve imzalanmış üç
nüsha kitap bulunması derin bir şaşkınlık yarattı. Yazarın ruhani dairesinde
halkına ve Meziyer'de parlamentoda savcı ve avukat olan M. Leroux'ya hitaben
yazılan bu eser, hiçbirini ayrı tutmaksızın bütün dini inanışların, tertemiz
bir olgunlukla reddiyesidir.
Üç nüshadan birini Rens
piskoposu yardımcısı alıkoydu. Bir nüshası adliye bakanına gönderildi. Üçüncü
nüsha, Saint-Menebould adliye mahkemesinin evrak kaleminde kaldı. Bu
nüshalardan birini Comte de Caylus bir süre yanında tuttu. Bir süre sonra, bu
kitabın Paris'te bulunan nüshalarının sayısı yüzü geçti. Nüshaların her biri 10
Lui altınına satılıyordu. Hıristiyanlık dinine girmiş ve bu dinin eğitimini
almış olduğu için, ölürken kendisini suçlayan bir rahibin şehadeti, ruhlar
üzerinde, Pascal'ın düşüncelerinden daha güçlü etki yaptı.
Ruhani dairesi ahalisine
ait nüshanın sarılı olduğu esmer bir kâğıt üzerine, rahip Meslier, şu dikkat
çekici sözleri yazmıştı:
"İnsanların
hatalarını, yolsuzluklarını, boş öğünmelerini, deliliklerini ve
yaramazlıklarını gördüm ve anladım. Onlardan nefret ederim, onları hakir
görürüm. İnsanlara acımaktan da geri duramam. Yaşarken bunu söylemeye cesaret
etmedim. Ancak hiç olmazsa ölürken ve öldükten sonra bunu söyleyeceğim. Bunun
bilinmesi içindir ki, düşüncelerimi yazılı hale getiriyorum. Bunu yapıyorum, ta
ki bunu görecek, beğenirlerse okuyacak olanların tümüne, gerçeğin tanığı
hizmetini görsün."
Eserin başında,
Voltaire'in Comte D’Argental'e 30 Mayıs 1762 tarihinde yazdığı mektupta önsöz
olarak belirtilmekle birlikte, Jean Meslier tarafından ruhani toplumuna hitap
edilen, bir tür gönül alma olan şu yazı bulunur:
“Kardeşlerim,
benim sevgimi, samimiyetimi bilirsiniz; inanışımı bayağı bir çıkara asla feda
etmem; duygulanma bu kadar taban tabana zıt bir mesleğe girmiş olmam hırs ve
açgözlülük yüzünden değildir; ana ve babama itaat ettim. Eğer cezaya
çarpılmaksızın yapabilseydim, sizi aydınlatmayı ve uyarmayı tercih ederdim.
Söylediklerimin tanığısınız. Ruhani yönetimime ait özel ödentiyi isteyerek
idaremi asla aşağılatmadım. Hak şahidimdir ki, can gözleri kör edilmiş bir merhamet
satın almak için büyük paralar getiren halkın safdilliğine gülenleri, bir
hükümdara yakışırcasına aşağıladım.
“Bu
tekel ne kadar iğrençtir. Sizin alınteriniz ve zahmetiniz sayesinde
semizlenenlerin kendi sırları ve batıl fikirleri için söyledikleri aşağılık
duygusunu kınamıyorum. Ancak bunların doymak bilmez hırs ve açgözlülüklerinden
ve benzerlerinin körlük içinde tutmaya özendikleri halkın cehaletiyle alay
etmekten duydukları büyük hazdan tiksinirim.
"Kendi
durumlarının rahatlığıyla istedikleri kadar gülsünler. Ancak hiç olmazsa iç
saflıklarıyla kendilerine bir hayat sağlayan kimselerin kör Allah korkularını
kötüye kullanarak batılı çoğaltmasınlar. Kardeşlerim, kuşkusuz bana hak
verirsiniz. Bu, benim hakkımdır. Sevginize duyduğum hassasiyet beni en küçük
kuşkudan uzak tutar. Ruhani dairemin işlerini çok kez bedelsiz yerine
getirmedim mi? İstediğim kadar çok yardım edemediğim için, şefkatim çoğu kez
hüzünlü ve kederli olmadı mı? Almaktan çok vermekten tat aldığımı, hep
kanıtlamadım mı? Sizi sofuluğa özendirmekten hep sakındım. Uğursuz dini
inanışlardan mümkün olduğunca az söz ettim. Rahip olarak görevimi yapmam
gerekiyordu. Ancak kalben tiksindiğim bu dini yalanlan size söylemek zorunda
kaldığım zaman, şahsen ne kadar rahatsız oldum! Mesleğimi ve hele hurafeye
dayalı Kudas ayinini -özellikle, sizin içten doğruluğunuzu ve Allah korkusu
duygunuzu çeken ihtişamla icra etmek gerektiğinde, o gülünç kutsallıklann
dağıtıldığı Sacrement ayini için ne kadar tiksinti duydum!
"Tertemiz
kalbiniz bende ne kadar pişmanlık acıları uyandırdı! Herkesin önünde açıkça
fikir ve kanaatlerimi söyleyerek gözlerini açmama çok az zaman kaldığı günler
bin kerre olmuştur, ancak bütün kuvvetlerime üstün gelen bir korku beni tutmuş
ve ölünceye kadar susmaya mecbur etmiştir."
Rahip Meslier,
vasiyetnamesini kendilerine bildirmek üzere çevre rahiplerine iki mektup
yazmıştı. Meslier şöyle diyordu:
“Vasiyetnamemin
bir kopyasını Saint-Menebould mahkemesi kalemine verdim. 366 yapraktan
ibarettir. Ancak cahillerin gözlerinin açılmasını ve gerçeği öğrenmelerini
engellemek için kurulmuş olan adet gereği, vasiyetnamemin yok edilmesinden
korkuyorum.
Hıristiyanlık dini için,
yüzyılın tanığı olduğu üst düzey uğursuzların yanında, çok müstesna bir olay,
seçkin bir sima olan rahip Meslier, bütün hayatında, yanlış olduğuna inandığı
fikirleri, görüşleri, Allah aleyhinde, bütün dinlerin aleyhinde, Kutsal Kitap
ve kilise aleyhindeki eserini yazmak için doğrudan doğruya Kutsal Kitaptan,
(Moreri'den) yararlandı.
Bunları gizlice
aşındırmak, yok etmek için çalıştı. Allah aleyhinde, her din aleyhinde, İncil
ve kilise aleyhindeki yazısı için doğrudan doğruya İncil'den, Moreri'den,
Montaigne'den ve bazı Pere'lerden, yani dinden başka kaynak ve yardımcıya sahip
olmadı.
Rahip Meslier, tertemiz
öldükten sonra, ancak öldükten sonra (diri diri değil) yakılmak istediği halde,
Cambridge'ten "dinbilimi doktoru olarak mezun" Thomas Woolston,
Hazreti İsa'nın mucizeleri aleyhinde nutuklarını yayımlıyor ve Londra'daki
kendi evinde 60.000 nüsha satıyordu!
İki rahibin aynı zamanda
Hıristiyanlık aleyhinde yazmış olması şaşılacak bir şeydi. Rahip Meslier,
Woolston'dan daha öfkelidir; kurtarıcımızın “yani Hazreti İsa'nın" şeytan
tarafından dağın üzerine naklini, Cana düğününü, ekmekleri, balıkları
tanrısallığa karşı, hakaret içeren saçma masallar terimleriyle niteliyordu. Üç
yüz yıl bütün Roma İmparatorluğu'nca meçhul kaldıktan sonra, siyaset, halkı
daha iyi buyruğu altına almak için, halkın budalalıklarını kabule sarayları
mecbur ettiği zaman, bu saçma masallar nihayet halktan saraylara kadar
geçmiştir. İngiliz rahibinin hitabeleri Champagne'yalı rahibin, Meslier'in
hitabelerine benzemez. Woolston bazen ihtiyatlı davranır. Meslier hiç çekinmez.
Tanığı olduğu cinayetlerden yaralanmış olan bu adam, Hıristiyanlığı, bu
cinayetlerden sorumlu tutar. Onun için, aşağılama ve tiksinme nedenlerinde
hiçbir mucize yoktur. Nostradamus'un kerametleriyle kıyaslamaya değer görmediği
hiçbir keramet yoktur. O, hatta, Hazreti İsa'yı Don Kişot'a ve Saint Pierre'i,
Sanço Panço’ya benzetmeye kadar varır.
Ölümün kucağında
bulunduğu bir anda, Meslier, Hz. İsa’nın dini aleyhinde yazıyordu; o an öyle
bir andır ki, düşüncelerini ve duygularını en çok saklayan kimseler bile yalan
söylemeye cesaret etmezler, o anda en korkusuzlar titrer. İncil’de bulduğu
anlaşılmaz çapraşıklıklardan, çelişkilerden etkilenen Meslier, Acosta’lardan ve
bütün Yahudilerden, ünlü Porphire’lerden, Celselerden, Jamblique’lerden,
Julien’lerden, Libanius’lardan, Maxime’lerden, Symmaque’lardan daha çok kuvvet
ve şiddetle Incil'in aleyhinde bulundu. Ve bütün insan aklı taraftarları, yani
masalın değil aklın hâkim olması taraftarları, hiçbir zaman ilahi
muammalarımıza karşı onun kadar ateş püskürmemişlerdir.
Rahip Meslier'in
evindeki kitaplar arasında, Cambrais Piskoposu Fenelon'un Allahın varlığı
ve-sıfatı hakkındaki kitabıyla cizvit Tornemine'in Ateizm hakkındaki kitabı
çıktı. Matbu olarak bulunan bu kitapların kenarlarında Meslier tarafından
yazılmış ve kendi eliyle imzalanmış notlar vardı.
RAHİP MESLİER’İN KİTABINDA KONU BAŞLIKLARI ŞU ŞEKİLDEDİR.
1. Teoloji yani ilahiyat nedir?
2. İnsan ne sofu doğar ne dinci
3. Bir Allah’a inanmak gereksizdir en
doğrusu onu hiç düşünmemektir
4. Din, safdillik üzerine kurulmuştur
5. Her din bir saçmalıktır
6. Allah'ı sınırlamak mümkün değildir
7. Hurafenin kökeni
8. Tüm dinlerin kökeni
9. Din aracılığıyla, şarlatanlar,
insanların deliliklerinden yararlanırlar
10. Din, cahilleri mucizeyle kandırır
11. Ahmak ve barbar büyükler olmasaydı din
olmazdı
12. Her din tahakküm isteğinden doğmuştur
13. Her dine esas hizmet veren şey, kuşkulu
şeylerin en kuşkulu olanıdır
14. Allah'ın varlığı hakkında Kanaat edinmek
mümkün değildir
15. Allah'ın varlığı kanıtlanmamıştır
"Allah bir ruhtur" demek, hiçbir şey söylememek, hiçbir anlam ifade
etmemektir
16. Ruhaniyet bir ham hayaldir
17. Her varlık maddenin bağrından çıkmıştır
18. Yeni ilahiyat'ın metafizik Allah’ı nedir?
19. Güneşe tapmak, bir ruha tapmaktan daha az
akla aykırıdır
20. Bir ruh-Allah, irade kullanamaz ve icrada
bulunamaz
21. Allah nedir?
22. İlahiyat'ın dikkat çeken çelişkileri
23. Allah'a tapmak bir mevhuma tapmaktır
24. Allah'ın sonsuzluğunun ve ilahi içyüzünün
bilinmesinin imkânsızlığı tanrısızlığa neden olur ve bunu haklı kılar
25. Allah'a inanmak hiç inanmamaktan ne daha
emindir, ne de daha az caniyane
26. Allah'a inanmak otomatik bir çocukluk
hastalığıdır
27. Bu itikat, babalardan çocuklara
28. Görenekle geçerek yerleşmiş batıl bir
inanıştır
29. Batıl inançların kaynağı
30. Batıl inançlar nasıl yayılır ve kökleşir
31. Henüz muhakemede bulunmaya güçsüz
oldukları
32. Bir yaşta eğitilmeselerdi, zamanımız
ilahiyatının ilkelerine insanlar asla inanmazdı doğa
olayları Allah'ın varlığını kanıtlamaz
33. Doğa olayları, doğal nedenlerle açıklanır
34. Dünya yaratılmamıştır ve madde kendi
kendine hareket eder
35. Hareketin maddenin kendisinde var
olduğunun ve dolayısıyla ruhani bir hareket ettirici varsaymak gereksizliğinin
öteki kanıtları
36. İnsanın varlığı hiçbir şekilde
37. Allah'ın varlığını kanıtlamaz
38. Ne insan ne de evren rastlantının eseridir
39. Evrenin düzeni de bir Allah'ın varlığını
kanıtlamaz
40. Soyut bir ruh zeki olamaz ve bir ilahi
zekâya tapmak ham bir hayaldir
41. Teolojinin Allah'ına verdiği bütün nitelik
yine teolojinin Allah'ta varsaydığı içeriğe aykırıdır
42. Yaratılışın konusu ve amacı insan türüdür
demek saçmadır
43. Ne Allah insan için yapılmıştır ne insan
Allah için
44. Evrenin oluşumundaki amacın insanın
mutluluğu olduğu doğru değildir
45. Allah'ın lütfü denilen şey boş bir
kelimeden ibarettir
46. Bu sözde Allah lütfü dünyayı
iyileştirmekten çok bozmakla meşgul ve insanın dostu olmaktan çok düşmanıdır
47. Hayır, dünya zeki bir varlık tarafından
yönetilmez
48. Allah değişmez olarak tanınamaz
49. İyilikler ve kötülükler doğanın zorunlu
nedenleri ve eserleridir
50. Bunda hiçbir şeyi değiştirmeyen Allah ne
Allahtır?
51. Bu hayatın zorluklarına karşı dini
tesellilerin boşluğu bir cennet bir ahret umudu hayaldir,
52. Hayal ürününden başka bir şey değildir
53. Daha az hayali olmayan saçma fikirler
54. İlahiyatçı Allah'ını insanlığın
eksiklerinden kurtarmaya boşuna çalışıyor:
55. Ya Allah özgür değildir ya da iyi olmaktan
çok kötüdür
56. Bir tanrısal lütufa, sonsuz iyi ve
kudretli bir Allah'a inanılmaz
57. İlahiyat, Allah'ından bir delilik, bir
adaletsizlik,
58. Bir kötülük ve gaddarlık ifriti,
alabildiğine düşmanlık, kin ve nefret dolu bir varlık
59. Yapmaktadır her din, tanrısallıktan
alçakça ve akılsızca korkma duygusu vermeye çalışır
60. Gerçek din ile en karanlık en alçakça
hurafeler arasında bir fark yoktur
61. İlahiyatın Allah hakkında verdiği
düşüncelere göre Allah'ı sevmek mümkün değildir
62. Cehennemin sürekli ceza ve eziyet inancını
icat etmekle, ilahiyatçılar, Allahlarından, tiksinilecek ve insanların en
kötüsünden daha kötü, ahlak bozucu, amaçsız ve yalnızca keyfi için zalim bir
zorba yapmışlardır
63. İlahiyat, açık bir çelişkiler zincirinden
başka bir şey değildir
64. Allah'ın sözde sanat eserleri, ilahiyatın
yüceliği denilen şeyi asla kanıtlamaz
65. Allah'ın yüceliği, meleklerin ve saf
ruhların yaratılması iddiasında da daha çok görülmemektedir
66. İlahiyat, Allah'ının her şeye yeten
kudretinden söz eder ve onu hep aciz gösterir
67. Yeryüzünün bütün din sistemlerine göre,
Allah'ın, mevcutların en maymun iştahlısı, en makul olmayanı, en budalası
olması gerekir
68. Kötülük Allah'tan gelmez demek saçmadır
69. Allah'a atfedilen her şeyi bilme, Allah'ın
cezalandıracağı suçlu insanlara, tanrısallığın gaddarlığından şikâyet etmeleri
hakkını verir
70. İlk günah ve şeytan hakkında dini
hikâyelerin saçmalığı
71. Şeytan da dinler gibi rahipleri zengin
etmek için icat edilmiştir
72. Allah insanoğlunu hata yapmaz nitelikte
yaratmadıysa, cezalandırmaya hakkı yoktur
73. Tanrının isteği insan için tanrısal bir
sırdır, insanın bu sırrı inceleme ve bu konuda bir karar verme hakkı yoktur
demek saçmadır
74. İyiler, kötüler, masumlar, suçlular
üzerine ayırmaksızın bela ve sıkıntı düşüren bir varlığı adalet ve iyilik
Allahı olarak adlandırmak saçmadır;
75. Felaketlerinin tek nedeninin kucağında,
felaketleriyle avunmalarım insanlardan istemek pek gariptir
76. Yasaklamaya muktedir olduğu hataları
suçlayan ve cezalandıran bir Allah, benliğinde budalalıkla zulmü birleştirmiş
bir delidir
77. İnsan iradesi bir ham hayaldir
78. İnsan iradesinin (tanrı tarafından insana
bırakılmış irade) var olmamasından, toplumun kötü adamları cezalandırmaya hakkı
olmadığı sonucu çıkarılmamalıdır
79. İnsan iradesine gösterilen kanıtların
reddi eğer olsaydı, Allah da özgür ve özerk olmazdı; bütün dinlerin
yararsızlığı işte bundandır
80. Bizzat teolojinin ilkelerine göre, insan
tek bir an bile özgür değildir
81. Her kötülük, her bozukluk, her günah ancak
Allah'a atfedilebilir; dolayısıyla Allah'ın cezalandırma ve ödüllendirme hakkı
yoktur
82. İnsanların yakarışları Allah'ın
yönetiminden hoşnut olmadıklarını kanıtlar
83. Bu dünyanın zulüm ve sefaletlerinin başka
bir âlemde (ahrette) onarılacağı, boş bir inanç, abes bir varsayımdır
84. İlahiyat, ancak, Allah'ına güçlülük hakkı,
yani bütün haklara tecavüz hakkı vererek ya da insanlara ahmakça bir itaat
emrederek, Allah tarafından izin verilen kötülüğü ve adaletsizlikleri haklı
gösterir
85. İncil'de "yehova"ya atfedilen
sürekli kurtarma ve imhalar hep zalim ve barbar bir tanrı gerektiren tuhaf ve
gülünç uydurmalardır
86. Çocuklarını ancak mutsuz etmek için
dünyaya getiren bir kimseye, sevecen, cömert ve adil bir baba denilebilir mi?
87. İnsanların bütün yaşamı ve dünyada olup
biten her şey, insan özgürlüğü ve vücudu olduğu öne sürülen bir Allah'ın
iyiliği ve adaleti aleyhinde kanıttır
88. Tanrının yaratma gücü ya da tanrının lütfü
denilen şeye minnettar olmamız gerektiği doğru değildir
89. "insan yaratıcı kudretin sevgili
çocuğudur, Allah'ın gözdesidir, mesaisinin tek amacıdır, doğanın kralıdır"
iddiasında bulunmak, bir deliliktir
90. İnsanla hayvanları karşılaştırma dünyada
zorbalardan daha iğrenç hayvan yoktur
91. İnsanın kusursuzluğunun reddi doğu masalı
92. Dünyada Allah'ın nimet ve ihsanından başka
bir şey görmemek ve bu dünyanın özellikle insan için yaratılmış olduğuna
inanmak budalalıktır
93. Ruh nedir? Kimsenin bundan haberi yoktur
94. Bu ruh, maddeden başka bir cevherden
olsaydı, bunların birleştirilmesi mümkün olmazdı
95. Bir ruhun varlığı saçma bir varsayımdır
96. Ölmez bir ruhun varlığı daha saçma bir
varsayımdır
97. Apaçıktır ki, insan tümüyle ölür yani
insanın ölümü tam ve kesindir
98. Ruhun maneviyatına karşı itiraz kabul
etmez kanıtlar
99. İlahiyatçıların hep sığındığı doğaüstü
nedenlerin saçmalığı
100. Materyalizmin insan türü için onur bozucu
olduğu doğru değildir
101. Ahret hayatı dini inanışı, ancak halkın
saflığı aracılığıyla bunu sömürenler için yararlıdır
102. Ahret hayatı inanışının avutuculuğu gerçeğe
aykırıdır; avutucu olsa bile, bundan inanışın doğruluğunun çıkarılması gerekmez
103. Bütün dini ilkeler hep hayalidir
104. Sezgi, kökleşmiş bir alışkanlık eseridir
105. Allah bir kuruntudur ve ona verilen sıfatlar
birbirini ortadan kaldırır ve birbirini yıkıma uğratırlar
106. Her din, çelişkileri sır aracıyla
birleştirmek için hayal edilmiş bir sistemden başka bir şey değildir
107. Özellikle rahiplerin çıkarı için icat
edilmiş olan sırların saçmalığı ve yararsızlığı dünya ölçüsünde bir Allah'ın
dünya ölçüsünde bir din bildirmesi gerekirdi
108. Dinin gereksizliğini kanıtlayan şey,
anlaşılmasının olanaksız olmasıdır
109. Bütün dinler, çeşitli dinlerin
taraftarlarının birbirine karşıt ve tümü aynı ölçüde akıldışı ve abes
inanışlarıyla gülünç hale getirilmiştir
110. Ünlü bir ilahiyatçının görüşü deistlerin
Allahı ilahiyatçıların Allahından ne daha az çelişkilidir ne de daha az mevhumdur
111. Kavimler yüzyıllar boyu bir tanrısallığın
hüküm ve kudretini tanımıştır demekle Allah'ın varlığı asla kanıtlanamaz
112. Tanrıların tümünün kaynağı vahşettir
113. Bütün dinler dipsiz cehalet, hurafe, kan
dökücülük abideleridir ve yeni dinler yeniden gençleşmiş eski deliliklerdir
114. Dini geleneklerin tümünde ahmaklık ya da
barbarlık ziyafeti vardır
115. Bir dini görüş ne kadar eski ve genel
olursa, o kadar kuşkulu ve güvenilmezdir
116. Din konusunda kuşkuculuk, teolojik ilkelerin
yüzeysel ve derin olmayan bir araştırma ve incelenmesinin sonucudur
117. Vahyin reddi
118. Allah'ın bir kez insanlara görünmüş, onlarla
konuşmuş olduğunun kanıtı nerede?
119. Hiçbir şey mucizelerin doğruluğunu
kanıtlamaz eğer Allah söylemiş olsaydı, çeşitli mezheplerin, tümü birbirinin
ardından lanet okuyan, tümü birbirini haklı olarak hurafe ve küfürle suçlayan
mensuplarına ayrı ayrı yollar söylemiş olması tuhaf olurdu
120. Mucizelerin karanlığı ve kuşkulu kökeni
121. Sözde mucizelerin saçmalığı
122. Mucizelerle ilgili karar verme tarzı
konusunda, Pascal’ın görüşünün reddi
123. Teolojinin asıl ilkelerine göre, her yeni
vahiy ve tebliğ, sahte ve dinsiz eser sayılmalıdır
124. Şehitlerin kanı, mucizelerin gerçekliği ve
Hristiyanlığın tanrısal kökeni aleyhinde tanıklık eder
125. Şehitlerin bağnazlıkları, peygamberlerin hep
çıkara dayanan çabaları, dinin doğruluğunu asla kanıtlamaz
126. Teoloji Allah'ından, aklın ve zekâ
ışıklarının bir düşmanı yapar
127. İman akılla uzlaştırılamaz, birleştirilemez
ve akıl imandan üstündür
128. İmanı aklın yerine koymak isteyenlerin
şarlatanlıkları ne kadar saçma ve gülünçtür
129. Kendisi hakkında en çok belirsiz olduğu
söylenen şeye, kanıtsız söz üzerine inanmak gerektiği nasıl iddia edilir?
130. İman yalnızca zayıf, bilgisiz ya da tembel
ruhlarda kök salar
131. Yalnız tek bir hak dini olduğunu öğretmek
bir saçmalıktır ve milletlerde bir karışıklık nedenidir
132. Ahlak ve erdem için din hiç gerekli değildir
133. İhtiraslara karşı din en zayıf engeldir
134. Şeref ve haysiyet duygusu, ihtirasları zapt
etmek ve kısıtlamak için, dinden daha sağlam ve daha güçlü bir dizgindir
135. Hiç kuşku yok; temsil ettiklerini
söyledikleri Allah gibi, çoğunlukla zalim ve acımasız zorbalar olan ve dini
ancak esirlerini daha çok hayvanlaştırmak, zincirleri içinde daha kolay yiyip
yutmak için kullanan hükümdarların ihtiraslarına karşı, din, daha etkili bir
gem, daha etkili bir engel değildir
136. Hükümdarların kutsal hukuku denilen en
saçma, en gülünç, en iğrenç gaspın kökeni
137. Hükümdarlara hâkimane öğütler
138. Din politika için kötüdür; edepsiz,
kötülükçü zorbalardan ve iğrenç ve bedbaht uyruktan başka bir şey meydana
getirmez
139. Hıristiyanlık, her din gibi, en çok dayanağı
olduğu zorbalığı vaat ederek yayılmıştır
140. Dini ilkelerin tek hedefi, hükümdarların
zorbalıklarını güçlendirmek ve milletleri bunlara kurban etmektir
141. Kavimlere zarar verdiklerinde Allah'tan
başka korkacakları olmadığına kralları inandırmanın kötülüğü hakkında
142. Sofu bir hükümdar bir ülke için bir beladır
143. Baskı yönetimi için, dinin himayesi, halkın
elem ve galeyanına karşı zayıf bir kuşatmadır
144. Bir zorba, kendi kendine zarar veren ve bir
uçurum kenarında uyuyan bir akılsızdır
145. Hükümdarları korkudan, vicdan azabından
kurtararak doğru yoldan sapmalarını, din kolaylaştırır
146. Aydın bir hükümdar nedir?
147. Ruhban heyetinin üstün ihtirasları ve
cinayetleri ruhban heyeti, sözde Allahlarının ve dinin yardımıyladır ki,
ihtiraslarım tatmin etmişler ve cinayetlerini işlemişlerdir
148. Rahiplerin şarlatanlıkları
149. Ahlakı, bütün doğru fikirleri, bütün doğru
inançları bozan dinin meydana getirdiği sayısız felaketler
150. Bütün dinler hoşgörüsüzdür, vicdan
özgürlüğünü kabul etmez ve dolayısıyla iyiliğin ve güzelliğin yıkıcısıdır
151. Bir devlet dininin saldırganlığı
152. Din, kan dökücülüğü meşrulaştırarak
acımasızlık dizginini gevşetir ve ilahi amaçlar için gerekli olabileceğini
öğreterek cinayeti mubah kılar
153. Dine atfedilen kötülüklerin, ancak
insanların ihtiraslarının hüzün verici eserleri
154. Olduğu iddiasının reddi
155. Hiçbir ahlak, dini görüşlerle
uzlaştırılamaz, birleştirilemez
156. İncil'in ahlakı uygulama yeteneğinden
yoksundur
157. Bir azizler toplumu mümkün değildir
158. İnsanın doğası bozuk değildir; bunun tersini
iddia eden bir ahlak insan için değildir
159. İzleyicilerinin ilahı hazreti İsa hakkında
günahların affı dini inancı, rahiplerin çıkarı için icat edilmiştir
160. Allah korkusu ihtiraslara karşı acizdir
161. Cehennemin icat edilmesi, kötülüğe engel
olamayacak ölçüde saçmadır
162. Özellikle rahiplerin çıkarı üzerine kurulu
dini ahlak ve erdemlerin saçmalığı hakkında ilahiyatçıların öğrettiği ve
uyguladığı biçimiyle Hristiyan iyilikseverliği nasıl bir sonuç doğurur
163. Rahipler için altın madeni olan "günah
çıkarma" ayini, ahlakın gerçek ilkelerini yıkmıştır
164. Bir Allah'ı varsaymak, ahlaka gerekli
değildir
165. Din ve dinin metafizik ahlakı kavimler için
kötüdür ve insanın doğasına zıttır
166. Dinle siyasetin birleşmesinin, gerek
hükümdarlar gerekse kavimler için ne kadar kötü olduğu hakkında
167. Kültler ağır ve milletlerin çoğunluğu için
yıkımdır
168. Din, ahlakı felce uğratır
169. Sofuluğun kötü sonuçları
170. Ahret hayatını varsaymak, insan için ne
avutucudur ne de ahlaka gereklidir
171. Bir tanrıtanımaz iyi hareket etmek, tavır ve
davranışlarında iyi ve dürüst olmak için, bir sofudan daha çok nedenlere
sahiptir
172. Pek çok görüldüğü gibi, ateist bir kral,
dindar ve çok adi bir kraldan üstündür
173. Felsefe aracılığıyla edinilen ahlak erdem
için yeterlidir
174. Görüşler yaratılış üzerinde ender olarak
etkili olur
175. Akıl, insanı din yokluğuna ve ateizme sevk
eder, çünkü din saçmadır ve rahiplerin Allahı kötü ve korkunçtur
176. "Teizm"i, yani Allahçılığı ve
sofuları ortaya çıkaran, korkudur
177. Allah sevilebilir mi, ya da Allah'ı sevmeli
mi, ya da sevmemeli mi?
178. Allah ve din hakkında her yerde var olan
çeşitli ve çelişkili fikirler kanıtlar ki, Allah ve din, hayalgücünün ham
hayallerinden başka bir şey değildir
179. Her dinin temeli olan bir Allah'ın varlığı
daha kanıtlanmamıştır
180. Çıkar duygusuyla hareket edenler
inanmayanlar değil, inançlı geçinen rahipler ve her dinden meslektaşlarıdır
181. Gurur, büyüklenme ve kalp bozukluğu,
Allahsızlardan ve inanmayanlardan çok, sofularda, hocalarda, hahamlarda bulunur
182. Batıl fikirlerin ömrü sınırlıdır ve gerçek,
akıl ve hakkaniyet üzerine kurulmayan hiçbir saltanat kalıcı değildir
183. İlahların göstericileri aklın elçileri ve
özgürlüğünün savunucuları olsaydı, ne kadar kudret ve saygıya mazhar olurlardı
184. Dinin yerine felsefe geçseydi, evrende ne
kadar mutlu ve büyük devrimler gerçekleşirdi
185. İnanmayanın ölürken tövbe etmesi, inanmamak
aleyhine hiçbir şey kanıtlamaz
186. Allahsızlığın toplumun bütün bağlarını
parçaladığı doğru değildir
187. Halk için dinin çok gerekli olduğu hakkında
sık sık tekrarlanan görüşlerin reddi
188. Akıl ve muhakemeye dayanan her sistem halka
göre değildir
189. İlahiyatın gereksizliği ve tehlikesi
hükümdarlara makul öğütler
190. Dinin halk ve hükümdarlar üzerinde kötü
etkileri
191. Tarih bize öğretir ki, bütün dinler,
milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın tanrısallık tarafından
gönderildiklerini söyleyen
192. Adamlar tarafından tesis edilmiştir
193. Eski ve yeni dinler, soyut kuruntularını ve
gülünç ayinlerini hep birbirlerinden almıştır
194. Teoloji felsefeyi hep gerçek yolundan
çevirmiştir
195. Teoloji, dünyada ve doğada
196. Hiçbir şeyi açıklamaz ve aydınlatmaz
197. İnsan ruhunun maneviyatını, ilahiyatın ne
kadar kısıtladığı ve kültür, akıl ve gerçek ışıklarının ilerlemesini ne kadar
ertelediği hakkında
198. Dinin ne kadar aykırı ve kötü olduğu ne
kadar tekrar edilse ve kanıtlansa azdır
199. Din pandora kutusudur ve bu uğursuz kutu
açılmıştır
Kaynak: JEAN MESLİER,
Sağduyu, Tanrısızlığın İlmihali, hzl: Sadık Perinçek Kaynak Yayınları, 1995,
İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar