Nehirdeki Aşkım
İşte hikâye...
Sürpriz bir sonu var mı bilemem
ama, her şey insan için bir sürpriz olmalı. Sonu belli olan hikâyenin tadı pek
olmaz.
İnsanlar hep büyümek isterler. Fakat
köydeki olan ne kadar büyüyebilir ki, bir metropolde olan kadar olabilir mi?
"Japon balıkları küçük akvaryumda çok büyümez. Yerleri genişledikçe iki, üç, dört misli
büyürler.”
Sorduğum her akıldânesi, başarıyı
kolayda aradı. Ancak bir şey ne kadar zorsa kazanılan kazancında o kadar büyük
olacağını öğretti bu hayat bana.
Kendimi düş kırıklığına uğratmak
istemiyorum. Bu dünyada arzulanabilecek her şey fazlaca var. İyi ki gelmişim, diye
kendimi şanslı saymalıyım. Sonuçta dünya bir rüya. Bu rüyada kimse sorarsan sor
acılar ön planda ve bir şeyin habercisi olan önseziler hatırlarda.
Aşk, su misali akar ya…sende
uğrarsan eğer bu ırmağa, yıkanmaktan çok boğulmayı ara.
İnsan, hayatının aşkını
gördüğünde zaman donarmış. Bende ilk onu duyduğumda merak etmiştim. Sonra şok
oldum gördüğümde. Dahası da ölmüş büyük balık gibi suda kayboldum.
Zaman çok geçti. Kendini bulmaya başladığımda
ise, geçen zamanı yakalamak için, gecikmişim,
ihtiyarlamışım, çok hızlı olmam gerekti. Acı bir gerçek ama yetişemez oldum.
Şimdi hayatımın aşkını aramakla
mı geçireceğim. Sabretmekle mi. Ah u figan etmekle mi.
Her ne olursa olsun beni ayakta
tutan, birazcık görme umudu. Galiba o da çok zor, yalnız öleceğim.
İmkansız dedim, görmek seni imkansız.
Dünyada gerçek güzele kavuşmak. Kim
dese ki ben kavuştum hepsi yalan…Öyle olsaydı kimse ölür müydü? Sonuçta bütün insanlar
ölüyor.
Gel gelelim, her şey için bir
kulp takarlar iyi kötü. Aşıkların ki ise deli divane, bu dahi az gelir,
takanlara.
İyi olmak güzel, ama şeytani veya
kötü olarak nitelendirildirilmek, sadece kişiyi
yalnızlığa düşürdüğünü öğrendim.
Eğer ki gelmişsen bu hayata
vurulursun, bıçaklanırsın, çiğnenirsin. Bir aşığa sırf sevdasını görmek ve
onunla konuşmak için çektiğin acılar mutlu
kılar. Takıntılar ve iftiralar çerçöp olur.
İnsan mısın…bu senin yazgın.
Kader bazen zalimce oyunlar oynar. Aklı olmayana her türlü zenginliği verirken
akıllı olanı çöp toplayıcısı yapar da sebebini bulan olmaz.
Ki sen ne olursa olsun, hayatla
savaşmak zorunda kalırsın. Bazen yenilir
veya batarsın.
Eğer bu gemiye binip yelken
açtıysan vazgeçme, hedefinden sadece
aptallar vazgeçer.
İşte aşkını tanıma yoluna girdiysen,
sonucunda tanımak mı, bu nasıl olcaktan çok gayretine aşık ol. Onu tanımak ve
kavuşmak için koca bir ömür ister. Vuslatında beklediğin kadar kolay olmaz.
Sen sevgini ve seni bulunduğun ortama neyin getirdiğini unutma
Her zaman olduğu gibi seni kurtaracak olan bu
aşkındır.
Yaşamaya bak, hayatın içinde bir
ikinci hayatın olacakmış gibi. Hayalinde bile olsa, bu anında yapamadığını
orada yapabilirsin…
Nasıl olur deme?
Neden hep bir konuya soruyla,
inkârla başlar ki insan. Hele birde sırlar içine daldıysa.
Söylüyorum.
Konuya soruyla başlama. Eğer
sorarsan illaki bir cevap verilir. Hoşunda gitmez. İnkâr etmeye başlarsın. Ya bu
adam hasta dersin, sonra bir zaman geçer, kendinin hasta olduğu ortaya çıkar. O
ise geçip gitmiştir sen ise kalmışsındır yapayalnız ortada.
İnsan kendini dahi az tanımıyor. Ne
söylesen bir nedenle yalan oluyor. İnsanın gerçeği içine. Ben dahi soranlara
ise kendi gerçeklerimi söyleyememişken. Ancak hayatta seni anlayan bir tane
çıkarsa ona ömrünü ver, verebileceksen daha fazlasını da ver.
Onun gibi ol, kendin olmaktan
vazgeç.
Tek dileğim bir kez gördüğümü bir
daha görmek. Duamdır ona uzaklığı bana yakın yapma.
Hasretinden ve gurbetten gözyaşlarım
hiç kurumayacak.
Bu haller neden bulaştırdığını
düşünüyorum. Cevap bulmak zaten imkânsız.
Bir şükrüm var, kaderin dönüp
dolaştırıp ve beni gafilcesine ağına düşürmesi. İyi ki düşürdü.
Zaten zaman muhalif, yaş
ilerledi, algılamam, duygular bambaşka hale geldi.
Ben asla geri dönemem sevdamdan. Sonuçta
akıllı olmak deli olmak, iftiraya kurban olmak var olsa da. Artık ben olmak
istemiyorum ki, ben olduğumda sahteydim. Şimdi o oldum, gerçeğin ta kendisiyim.
İnancımda tam buna.
Nehirdeki aşkım, bundan sonra senim.
Eğer ki ben seninle bir hikaye olursam, ebedi anılacak olur adım ve sanım.
Benim eksiğim tam olmuş derim.
Ölüm gölgesi üzerimizden eksik
değil. Şerden de korkmam çünkü sen benimle berabersin, daha ne isterim.
Bundan sonraki hayatımın günleri bu
aşkla sürecek.
Bazı insanlar ölünce mezarına çiçek dikerler ertesi gün gidince onların kuruduğu görülür. Çok kişi bu bakımsızlık nedeni sayarlar. Bilmezler ki aşkın alevi öldükten sonra sönmez ki. Aşktan ölen insanın üstünde ter ü taze kalır mı, yanar kül olur. Mezarımın yerine rüzgâr değdikçe kaybolur. Ben senin için yanmışım, toz duman olmuşum. Ne mutlu bana. Yeter ki bir sen anıl, ben sende varım, bu kafi kalır bana…
Böyledir bitmeyen bir hikâye.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar