Print Friendly and PDF

Cinlere Meydan Okumada Hz. Ali’den Yardım Almak

Bunlarada Bakarsınız

 




Mollâ Câmî, insanlar arasında yaşanan Müslüman kâfir savaşının benzerinin cinler arasında da yaşandığını Hz. Ali kerrem'allahü veche radiyallâhü anhin kerâmetlerini anlatırken ifade eder.

Onun aktardığına göre, Peygamberimiz salla'llâhü aleyhi ve sellem Hudeybiye antlaşması sırasında Mekke’ye yöneldi. Müslümanlar susayınca su aradılar ama bulamadılar. Peygamberimiz bir yerde konaklayıp şöyle dedi: Kim içinizden birkaç kişi ile falan kuyuya gidip kapları su ile doldurup getirebilir?

Peygamber gideni cennetle müjdelemektedir. Bir kişi kalkıp: Ben giderim dedi. Peygamber de Seleme b. Ekva’nın aralarında bulunduğu birkaç kişiyi onunla beraber gönderdi. Onlar kuyuya yakın bir yere geldiler ama ağaçlardan öteye geçemeyip geri döndüler. Peygamber salla'llâhü aleyhi ve sellem onlara: Onlar cinlerden bir gruptular, sizi korkuttular, daha önce size söylediğim gibi eğer gitseydiniz size zarar veremezlerdi. Bir kişi daha kalkıp aynı şekilde gidip geri geldi. Peygamberimiz ona aynı şeyi söyledi. Tabi ashabın susuzluğu artmıştı.

Peygamberimiz Hz. Ali’yi çağırıp onu görevlendirdi. Hz. Ali bu sefer o grupla şu şiiri okuyarak kuyudan su almaya gitti. Gidince şöyle terennüm ediyordu: 

أَعوذُ بِالرَحمٰنِ أَنْ أَمِيلاً
مِن عَزفِ جِنٍ أَظَهروا تَهْوِيلاً
وَأَوقَدَتْ نِيرانَها تَغْويلاً
وَقَرَعْتُ مَع عَزْفِها الطُّبُولاً

Rahman’a sığınırım, elbet o bizi korur, bizi gördüklerinde gürültü çıkarmak cinlerin âdetindendir.

Davullarını çalar, gürültü çıkarırlar, çok ateş de yakarlar amaç hep korkutmaktır.

[Not: Bu Beyti cinlenenin yanında okuyun Hz. Ali kerrem'allahü veche radiyallâhü anhın himmeti hazır olur. Cinler korkar kaçarlar]

Ağaçlık yere gelirler, yine aynı sesler duyulur, onunla beraber olanları korku sarar. Onlar Hz. Ali’nin diğer iki kişi gibi döneceğini zannederler. Hz. Ali onlara: Beni takip edin korkmayın, size zararları dokunmaz, der. Bunlar, yollarına devam ederler. Odun olmadığı halde ağaçların ortasında büyük ateşler çıkmaya başlar. Kesilmiş başlar görülür, korkunç sesler işitilir. Hz. Ali onlara:

Sağa sola bakmadan arkamdan geliniz, der. Bunlar kesik başların arasında geçip kuyuya varırlar. Sadece bir adet kovaları var, o da bir iki su çekimi sırasında kopar kuyuya düşer. Kuyunun içinden kahkaha sesleri gelmeye başlar. Hz. Ali birini geri dönüp bir kova getirip getiremeyeceğini sorar. Olumsuz cevap alınca beline bir ip bağlayıp kuyuya iner. Kuyudan gelen sesler o kadar artar ki onlar Hz. Ali’nin öldüğünü zannederler. Hz. Ali, tekbir getirir, ben Allah’ın kulu peygamberin kardeşiyim, der ve onlardan kapları aşağı atmalarını ister. Atılan kapları doldurup yukarı çıkartır. Sonra geldikleri yerden geri dönerler ama bu sefer o ürkütücü sesler kesilmiştir. Ağaçlık alanı bitimine az kala bu sefer Peygamber ve Hz. Ali’yi öven sesler işitirler. Peygamberimizin yanına geldiklerinde olanları ona anlatırlar. O da, dönerken işittiğiniz ses Safa dağında putların Şeytanı olan Mus’ır’ı öldüren Abdullah adlı cinnin sesi olduğunu söyler. [Câmî, Şevâhidu’n-Nubuvve, 203204.]

Abdullah adlı cinninin gerçek adı Semhac’dır. Peygamberimizin ona bu adı vermesini sebebi müellifin aktardığına göre şudur: Peygamber Safa’ya çıkıp Ebu Cehil’in içinde bulunduğu müşriklerin ileri gelenlerine:

Ey Kureyşliler! Allah’tan başka ilahın olmadığına şehadet getirini, der. Velid b. Muğire, Ebu Cehil’e, müsaadenle ben bu gün bunu (Peygamberimizi kast etmektedir) rezil edeyim onu utandırayım, der. Ebu Cehil onay verince o da boynuna putu götürüp Peygamberimize:

Ey Muhammed! Sen kendi mabudunun sana şah damarından daha yakın olduğunu söylüyorsun. İşte bizim tanrımız senin tanrın nerededir, diye sorar. Sonra o putu yere koyup ona secde ettiler ve ona, Ey tanrımız bize yardım et ki Muhammed’i öldürelim, derler. Sonra o putun içinden Peygamberimizi kötüleyen ve İslamiyet’e hakaret eden bazı sözler işitilir. Peygamberimiz bunun üzerine geri dönerken “bu nasıl bir iştir?” diye soran Abdullah b. Mesud’a, böyle putların içine girip de halkı yoldan çıkaran şeytanları Allah, fazla yaşatmaz, der. Nitekim üç gece sonra biri, Peygamberimizin yanına gelir selam verir. Peygamberimiz, onun melek veya cinni olduğunu sorar, o da cinni olduğunu tembihler. Cinnî ona dün onu kötüleyen şeytanı safa tepesinde yakalayıp öldürdüğü müjdesini verir. Ona yarın dostları ile Safa tepesine gitmesi halinde bir müjde daha göreceğini söyler. Bunun üzerine onun adını sorar o da Semhac olduğunu söyleyince Peygamberimiz ona bundan böyle adının Abdullah olduğunu belirtir. Ertesi gün Safa’ya giderler. Bu sefer dün Peygamberimize hakaret eden putun sözleri yerine onu öven sözler işitilir. Buna kızan müşrikler, o putu yere atıp parçalarlar.[.Câmî, Şevâhidu’n Nubuvve, 72-73.]

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar