Print Friendly and PDF

ABD’NİN “TERÖRİSTLERİ



"Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına.

Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu görmedi..."
(Sunay Akın)
 CİA: ‘İhvan’ı Nasır’a karşı kullandık! İz bırakmadık!’
“Robert Baer, eski bir CIA örtülü operasyon uzmanı.. ‘Şeytanla Uyumak’ adlı kitabında CIA’nin Müslüman Kardeşler’i Nasır iktidarına karşı nasıl kullandığını anlatıyor:
‘Washington Müslüman Kardeşler örgütüne gizli müttefiki olarak destek verdi. İhvan, Washington’un ‘gizli silahı’ idi. Örtülü operasyon 1950’lerde Dulles kardeşlerin öncülüğünde başladı.. Suudi Arabistan Mısır’da Nasır’a karşı İhvan’ı fonlayacaktı. Washington bu kararı aldığında, Allen Dulles CIA’deydi, John Foster Dulles ABD Dışişlerinde!
‘Baer, ‘Eğer Allah bizden yanaysa harika’ diyor. ‘Eğer Allah siyasi suikastlere izin vermişse o da harika! Yeterki bu gizlice yapılsın!’ Diğer tüm örtülü operasyonlar gibi, Mısır’da da ‘iş’ iz bırakılmadan gerçekleşti. CIA kayıtlarında da, Kongre kayıtlarında da bundan bahis olmadı. Beyaz Saray sadece Müslüman Kardeşler Örgütünü destekleyen Suudlara ve Ürdün’e göz kırptı… .’”
Global Research: (Robert Dreyfuss, “How the United States Helped to Unleash Fundamentalist Islam”)
Bildiğimiz gibi I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, Almanya-Avusturya ve Bulgaristan ile müttefikti.
Mehmet Akif, Arap şeyhlerini İngilizlere dönmekten vazgeçirip Osmanlı’ya kazandırmak için Arabistan’a yollanmış. Dönüşünden sonra, bir ara Almanya’ya giderken yolda Viyana’ya uğramış. Şehre varmış ki ne görsün; olanca kilise canlan veryansın çalıyor; şehir velvele içinde. Akif içinden, “E, hadi bakalım, her halde ya biz ya da müttefiklerimiz bir zafer kazandı da onu kutluyorlar.” demiş. Ama soracağı da tutmuş. Aldığı cevap şu: İngiliz General Allenby Kudüs’e girdi. Onu kutluyoruz [Berkes, Niyazi; İslâmlık, Ulusçuluk, Sosyalizm, 2.baskı, Ank. 1979, s. 18.].
Bir tane daha:
Arap bağımsızlık hareketi yavaş gelişmekteydi. Doğmakta olan politik nitelikteki bu Arap hareketinin liderlerinin çoğu Hristiyan’dı[Mansfield, Peter; Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, Çeviren: Nuran Ülken, İstanbul 1975. s: 30.].
Buyurun bir tane daha:
Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi Arap milliyetçiliğinin ilk ocaklarından biri oldu. Bu misyonerlerin bugün en son temsilcileri bile, Arapları Türk boyunduruğundan kurtarmada kendilerinin ne kadar büyük rolü olduğunu kıvançla hatırlarlar [Berkes, a.g.e., s. 22] .
Kitapta geniş olarak okuyacağınız bizim ve Arapların cehaletine bir kaç misâl vermek’ istiyoruz. Böylece siz muhterem okuyucular, henüz kitabın başında Türk-Arap ilişkilerinde Hristiyanlık kadar cehaletin de önemli yer tuttuğunu göreceksiniz:
Şevket Süreyya Aydemir, İngilizlerin şöyle bir düzmece oyun ile Arapları kandırdığını anlatır. Bu uydurma propagandanın az da olsa etkisinin görülmesi, o günkü cehaleti ortaya koyması bakımından çok ilginçtir.
İngilizler, “Araplara yalnız silâh, para ve diğer yardımlarda bulunmazlar. Aynı zamanda propaganda malzemesi de kullanılır. Ve isyancılar bu propaganda malzemesini, omuzlarında bayrak gibi çöllere taşırlar. Meselâ şunları verelim:
Muhyiddin-i Arabî, bir Arap bilgini ve mutasavvıfıdır. 1165te doğmuş 1240′ta vefat etmiştir. Kabri Şam’dadır. Yani altı yüzyıl evvel yaşamıştır. Ama tam Arap isyanı sırasında ortaya onun bir kehâneti yayılır. Buna göre; “birgün bir “Ennebi”gelecektir.”
“Ennebi-El Nebi” Peygamber demektir. Demek ki bir Peygamber beklenmektedir. Bu müjde şöyle tamamlanır: Bu peygamber Mısır’dan çıkacaktır. Nil suyunu Sînâ çölüne akıtacaktır. Ve Araplık, o zaman kurtulacaktır. Hem de Ennebî, artık zuhur etmiştir. Yani çıkmış, görünmüştür. Bu “Ennebî”, Mısır’daki İngiliz kuvvetleri Başkumandanı ve İngiliz Mareşali Allenby’dir.
Bu isim, Arapça alfabe ile ve eski Osmanlıca’da da olduğu gibi “Alnebi” olarak yazılır. Arapça’da “Ennebî” “El-Nebî” olarak yazılır. Nil suyu da Sînâ çölüne ulaşmıştır. O halde Arapların kurtuluş saati de çalmıştır. [Aydemir, Ş. Süreyya; Makedonya'dan Ortaasya'ya Enver Paşa, istanbul 1978, c. III, s. 290-21.]
-Elbetteki Muhyiddin-i Arabî kaddesellâhü sırrahu'l aziz bu şekilde bir şey yazmamıştır. Ancak o günün (1915) şartlarında buna inananların varolabileceği İngilizleri bu oyuna sevketmiştir.
Cemal Paşanın yaveri, sonraları Atatürkçü Falih Rıfkı Atay 1916  da Enver ve Cemal Paşa’larla Peygamber Efendimiz’in ravzasını ziyaret ederler. Namaza dururlar. Bazı fakir Araplar namaz esnasında su satarlar, almaları için zorlarlar. Namaz esnasında suyu içip para verirler[Atay, Falih Rıfkı; Zeytindağı, İstanbul 1981, s. 55-56.]. Hem bizden hem Araplar’dan cehalet. Bu insanlar elbette aldatılabilir.
İttihad ve Terakki Partisi’nin 1909′dan sonra Araplara yönelik politikaları hatalıdır. Meselâ Arapların din eğitimi dışındaki eğitiminde, Türkçe mecburiyeti getirilmiştir [Mansfield, a.g.e., s. 46.]. Anlamsız ve de kritik günlerde Arapların tepkisine yol açmıştır. Bu da İngilizlerin maksadına yönelik sonuç veriyor.
Her şeye rağmen birçok Arap, 1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yanında yer alıyor. Meselâ Mart 1917 Gazze savunmalarında Türk ve Arap askerleri beraberce kahramanca savaşıyor. [Cemal Paşa; Hatıralar. 4. Baskı, İstanbul 1977, s. 230.]. Böyle olsa da oyun tutmuştur. Osmanlı yıkılmış Araplar İngilizlerin yanında yer almıştır.
***************
Gaybi meselelerin çok kullanılması ile kitlelerin kontrolü yapıldığı birçok misalle sabittir. Çünkü ümitsizliğe düşüldüğünde, kahredici, zalim idareciler, istilâlar, sürgünler, baskılar döneminde insanlar böyle bir ümide muhtaçtır. O sayede kötü şartlara sabredilir, tahammül edilir. Onun için Mehdî inancı bir nevi kullanılmıştır.
Mesela; Osmanlı imparatorluğunun yıkılmaya başladığı dönemlerde halk düşüncesini anlatan bu alıntı durumu çok güzel belirtmektedir.
Bu hallerden halkın ruhundaki eski ciddiyet-i islâmiye ve cemiyet-i milliye de sene be-sene dûçar-ı zaaf ve tebeddül olup seciyelerde me’yusiyet ve zillet ve meskenet temerküz etmeye yol açılarak abes-huvârân zaviye-dârân ve tekke-nişînânın adetleri günden güne arttıkça artıp, mezarlar yanlarında kulübeler ihdâsıyla kimi
“Mekke’den, Medine’den gelen hacıların getirdikleri düş-nâmelerden gûyâ Hazret-i Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin zaman-ı âhir gelmiş ve kıyamet pek yaklaşmış olduğundan ve sâir gûne alamât-ı kıyametten bahisle akşam, sabah Mehdî-i âl-i resulün zuhûr edeceğini ve Hazret-i İsâ’nın gökten inip Mehdî ile birleşerek din-i Muhammedî üzerinde dünya ahâlisini cem’ ve icrâ-yı adalet ve gazâ ve cihadı ref’le temin-i emniyet ve selâmet eyleyeceğini destan şeklinde okumak suretiyle kadın, erkek ashab-ı hamiyet ve merhameti hasis menfaatlerine celp ve daveti iş edinmiş ve hurâfe-cû ve softa-gûların pazarı revâcına yardım ve rağbet göstermeğe çalışmış ve muvaffak olmuş bulunuyorlardı.
Hükümetin devâir-i mütenevvia-i müteşekkilesinde mevki işgal edenler ise böyle şeyleri men edip de terakkîyât-ı medeniye-i zamaniyeyi iltizam ve takibe ve cahil halkı bu yola sevk ve teşvike hasr-ı himmet ve irşad edecekleri yerde, bilakis gaflet ve cehâlet-i halktan ekseriyetle istifâde-i zâtiye yollarını arıyor ve düşünüyorlardı.
….halk dahi bir yeis ve ümitsizlik içinde boğuluyor ve kimseye bir şey diyemeyip yalnız öteden beri kendilerine vaizler, şeyhler taraflarından telkin edilen “Mehdî“ âl-i resûlü intizâren hükümet memurlarını daima ayrı bir meslekte ve dinsizlik tavrında görüyor ve onlara asla kalben muhabbet-i ciddiye ve muâvenet-i fiiliye göstermiyordu.
… zavallı halk bir şey demeye ve bir hak istemeye cesur, atılgan olamayınca hükümet ne isterse sormaksızın onu veriyor ve çoluk çocuğunu aç kalsa da ölmeyecek kadar bir ekmek parası bulabilmek gayretinden başka bir şey düşünemiyor ve gece-gündüz yakında geleceğini haber veren kerametçilerin inandırdıkları Mehdî-i Adili bekliyor. Buna da adalet ve itaat-ı kâmile manası veriliyor. Bu namla ilân ve mensubatına arz-ı şükran-ı bî-pâyân (Sonsuz teşekkür etme) olunuyordu.
O zaman da padişahın nüfuzu İstanbul’dan başka mahallere câri olamayacaktır. Bunun üzerine düşmanlar her taraftan baş göstererek Mehdî-i âl-i resul zuhûr edecek, bütün dünya halkı üzerinde adilâne hüküm yürütecek, kurt ile koyun o zaman yek-diğere saldırmaksızın beraber gezecek ve ondan sonra kıyamet kopacak derler. Git gide hâl bu raddeyi bulacak ve hafazanallah düşmanlar etrafından saracak olursa İstanbul sâkinleri o vakit dûçâr-ı ye’s ve nedamet olacaktır, [ BÖCÜZÂDE Süleyman Sami Hakayık’ül-beyân fi eşkâli’l-ezmân “Yahut”“Ne Derekeye İnmiştik Ne Dereceye Çıktık” “Üç Devirde Gördüklerim”]
Bu anlatılanların altında yatan niyet devletlerin halkı kontrol, pasifize ederek, sömürmesidir. Diğer bir bakış açısı da yıkılması istenen devletlere düşman devletlerin yıkıcı entrikalarının alt yapısını meydana getirebilmek için ön hazırlık aşamasıdır. Tarihte İNGİLİZ SİYASETİ VE HEGOMANYASI bunu en iyi kullananlardan olduğu ve başardığı görülmektedir.
Mehdîlik hareketinin iyi olma ihtimali de yok değildir. Fakat hakîkati ile zuhur etmeyince de çok büyük sıkıntılar olduğu da kesindir. Bu nedenle kişilerin Mehdî profili arkasında hareket etmelerinin çok sakıncalı olduğunu tarih sürekli göstermektedir.

Giderek karmaşıklaşan ilişkiler ağı ile örülen dünyamız ce­hennemin sırtında cenneti yükseltirken, insan bilincini de bulan­dırmada inanılmaz başarı sağlamaktadır. Sistemi ören hakim güçler, tüm ideolojik aygıtları elinde tutarak, gerçeği perdeleyip, toplumu sanal mağara aleminde gezindirmektedir. Fransız aka­demik çevrelerin "otistik bilim" adını verdikleri sanal bilim alanlarını etkili ideolojik aygıt olarak kullanarak tüm toplumu paralize eden güçlüler, toplumu uyarıcı yönde işlev görebilen Jakoben (devrimci) türü davranışları demokrasi adına yasaklamaya yeltenmekteler.
Kapitalizmin bugün ulaşmış olduğu aşama, hiç de sanıldığı dibi insan davranış kalıplarına uygun olduğu için ve ona uyumlu olarak gelişmemiştir. Tarihin ilk dönemlerinden beri gücü eline geçirme mücadelesi, sermayenin kategorik olarak ortaya çıkması ile bir yandan insanla birlikte doğaya yönelirken, diğer yandan da yöntemlerini incelterek, algılanabilme eşiğini yükseltmiştir. En vahşi hali ile kapitalizm, reel sosyalizmin içine düştüğü sıkın­tılı durum karşısında da tek güç ve tek yapı olarak kafalarda yer etmeye başlamıştır. Gelinen son aşamanın toplumları narkoz et­kisi altına sokucu "Yeni Dünya Düzeni" ifadesi ile anılması, tarih bilincini silmeye yönelik bir düzen dayatması tehdidinden başka bir şey değildir.
Etrafa saçtığı parıltılarla insanlığın gözlerini kamaştıran ka­pitalizm, hem zaman içinde dünyanın büyük bölümünü kuruta­rak, hem de eş zamanlı olarak bazı çevrelerin fakirlik düzeyinde tutulması pahasına oluşup gelişmiştir. "Yeryüzünde geri bölgeler olduğu için gelişmiş ekonomiler vardır!" ifadesini göz ardı eden uluslar, bir gün kendilerinin de ileri ekonomiler gibi olacağı ha­yali ile avunurken; o ekonomilerin yarısı kadar gelir düzeyine yetişmelerinin dahi, varolan dünya kaynakları ile olası olmadığını görememektedirler. İşte bu mücadelede hem dünyanın patronlu­ğunu elden bırakmamak, hem de çevreye umut satmak, büyük patronun temel görevi olarak ortaya çıkmaktadır.
Günümüzün olgunlaşmış sermaye yapısında, patron ABD'nin öncülüğünde ve güdümünde giderek entegre olan kapitalizm, toplumlarda tarih bilincini silerek sermayenin devinim kuralları­nı gözlerden uzak tutmaya; sınıf bilincini silerek bireylerin bilin­cine düzen fikrini yerleştirmeye; toplumsallık bilincini silerek de toplumsal sonuçlan bireye özümsetmeye yönelik fevkalade etkili felsefik yöntemler ve söylemler geliştirmiştir.
Çevreyi ve ilişkileri küreselleştirirken, bireyi yalnızlaştıran kapitalizmin işleyiş dinamiğinin deşifre edilip, açığa çıkarılması, insanlığa ve yerküreye, yani doğaya yapılacak büyük bir hizmet­tir.
Kapitalizmle mücadele, bireye hem maddi hem de psikolojik ağır yükler yıkan zor bir çabadır. Bu çabayı gösteren dostlara in­sanlık adına binlerce teşekkürler. Sh:7-8
*************
**********
*******************
Eski bir yazı olmasına rağmen bugünkü örgütlerin geçmişi hakkında özet bilgi sunmaktadır.
Küreselleşme çağında, gittikçe daha keskin biçimde bir baskı aygıtına dönüşen devletlerin önünde şimdi önemli bir sorun du­ruyor: Kendilerini insanlara nasıl kabul ettirecekler? Bunun için yapılacak yegâne şey, insanların onu görmemesini, dikkatlerini başka bir yöne çevirmelerini sağlamaktır. İşte bunun için de "Yirminci Yüzyıl'ın son çeyreğinin ya da Küreselleşme Çağı'nın en müthiş buluşu (keşif değil, icat anlamında) gerçekleşir: Terö­rist; birey, grup, örgüt ya da devlet olarak terörist. Her Tanrı'nın nasıl ki mutlaka bir şeytanı vardır her polis devletinin de bir teröristi olacaktır. Tabii bu, devletin çapına göre bireysel terörist de olabilir ya da devlet dünya patronluğuna oynuyorsa teröristini öyle bireylerden ya da örgütlerden değil, şanına uygun biçimde devletlerden seçer".[ Cangızbay, Kadir (1997), Komprador Rejimin Anatomisi, s.27, Öteki Yay., Ankara.]
İşte dünyadaki hegemonyasını Irak'a birbiri ardına gönderdiği bombalarla kanıtlama çabası içindeki ABD'nin, konuyla ilgili kurumlarının hazırladıkları birçok rapor ABD'nin "terörist"leriyle ilgili. Örneğin ABD Bilgi Ajansı'nın hazırladığı Şubat 1997 tarihli rapor, terörün ne olduğu ve kimlerin terörist olduğu üzerine il­ginç tespitler içeriyor. Rapora girişte, ABD Başkanı Bili Clinton'un bir açıklaması yer alıyor: "Kişisel, toplumsal ve ulusal güvenliğimiz içeride ve dışarıda terörizme karşı izleyeceğimiz politikalara dayanıyor". Clinton'un izleyeceği politikaların neler olacağını 24 Nisan 1996'da uygulamaya koyduğu "Kontraterörizm Yasası"nda bulabiliyoruz. Yasayla ABD, "terörist" ad­dettiği devletlere yardım ve silah satışı yapılmamasını, kendi "terör"le mücadele çabalarına tamamıyla katılmayan devletlerle it­halat ve ihracatın kesilmesini, "terörist" grupların üye ya da temsilcisi olan yabancıların sınır dışı edilmesini ve her türlü "te­rörist" faaliyete karşı ABD silahlı kuvvetlerinin kullanılabilmesini karar altına aldı.
Yasayla hangi faaliyetlerin "terörist" olarak nitelendirileceği de belirlendi: "ABD'nin ulusal güvenliğine, uluslararası ilişkileri­ne ve ekonomik çıkarlarına yönelik faaliyetler". Yine aynı yasa ”terörist" lere her türlü yardımı yasaklıyor: Para, barınacak yer, sahte kimlik, iletişim araçları, silah, patlayıcı madde, gıda gibi yardımlar yasaklanırken, ilaç ve dini malzeme yardımı serbest bı­rakılıyor. ABD, dini yardımların "terörist"leri yola getireceğine inanıyor olsa gerek!
Aynı amaçla 1995'te çıkarılan bir yasa da ABD Başkanı'na ”terörist"lerin kullandığı imkânların (eğitim ve barınma yerleri vs.) tahrip ve yok edilmesi için her türlü aracı kullanma yetkisi tanıyor.
ABD, "Anti-terörizm Eğitimi Yardımı" (ATA) adı altında ATA personelini ABD sınırları dışında anti-terörizm eğitimi yapmaya gönderiyor. Bunun için tüm dünyada özel anti-terörizm eğitim kampları kurulmuş durumda. Şimdiye kadar ATA programı dahi­linde 80'i aşkın ülkeden 19 bini aşkın görevli eğitilmiş bulunu­yor. 1998 yılı için programa ayrılacak bütçe ise 19 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.
ABD, ”terörist"leriyle mücadele etmek için hiçbir masraftan kaçınmıyor. Senato tarafından 1984'te uygulamaya konulan bir programla ABD'nin çıkarlarını tehdit eden faaliyetlerin önlenmesi için bilgi sağlayanlara 2 milyon dolara kadar "ödül" verilmesi ka­bul edildi. Programın yöneticisi Brad Smith, şimdiye kadar prog­ram dahilinde 5 milyon doları aşkın ödeme yaptıklarını açıkladı.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, dünya patronluğunu oynayan ABD, "terörist"lerini öyle birey ya da örgütlerden değil devlet­lerden seçiyor. İşte aynı rapora göre "uluslararası terörizme destek veren ülkeler": Küba, Kuzey Kore, Sudan, Suriye, İran, Irak, Libya.
Aşağıda, kaynakçada belirtilen ve doğrudan ABD'nin CIA, FBI gibi kuruluşlarınca veyahut ABD yanlısı kaynaklarca hazırlanan "teröristler" listesinden yaptığımız bir seçmeyi bulacaksınız. Aşağıdaki ifadelerin tümü adı geçen kaynaklarda aynen kullanıl­maktadır ve ABD'nin "terör"e bakışını sergileyebilmek açısından tamamı ile yorumsuz verilmiştir.



"ABU NİDAL ÖRGÜTÜ (MAJLİS AL-THAWRA AL-FATAH)”
"Fatah Devrimci Konseyi", "Arap Devrimci Konseyi", "Arap Devrimci Tugayları", "Kara Eylül" ve "Sosyalist Müslümanların Devrimci Örgütü" olarak da bilinir. 1973-74'te El-Fetih'den kopanlarca oluşturulan örgüt 1974'ten beri faaliyette. Bekaa Vadisi'nde üstlenmiş durumda. Lübnan'da yüzlerce militanı var. Lib­ya'dan yardım alıyor. İdeolojik motifleri: Filistin milliyetçiliği, pan-Arabizm. Sabri al-Banna (Abu Nidal) tarafından yönetiliyor. Birçok politik, askeri, mali komiteden oluşuyor. Üç ila yedi kişililik yarı askeri hücre örgütlenmesine sahip. 50 çekirdek üyesi ve 1.000 civarında taraftarı var. Libya, Suriye, Lübnan, Doğu ve Batı Avrupa, Hindistan, Pakistan ve Orta-Güney Amerika'da faal. Hedefleri: İsrailliler, eski Filistinliler, El-Fetih, Mısırlılar, Ameri­kalılar, Batı Avrupalılar. 1985 Roma ve Viyana havaalanlarına saldırılar, 1986 İstanbul'da bir sinagoga saldırı adını geniş kitle­lere duyurduğu eylemleridir. 1980'lerin sonlarından beri Batılı hedeflere saldırmadığı görülüyor.
Abdurajik Abubakar Janjalani tarafından yönetilen ve Güney Filipinler'de faaliyet gösteren aşın İslâmcı bir örgüt. "Moro Ulu­sal Kurtuluş Cephesi"nden 1991'de koptu. Bombalama, suikast ve adam kaçırma eylemleri düzenliyor. Filipinler'in güneyindeki Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu Mindanao adasında İran tar­zı İslâmi devlet kurmayı amaçlıyor. İlk büyük eylemini Nisan 1995'te gerçekleştirdi. 1997'deki aralarında bir Katolik din ada­mının öldürülmesinin de yer aldığı birçok suikastten sorumlu olduğundan şüphe ediliyor. Gücü bilinmemekle beraber çoğu Kör­fez ülkelerinde eğitim görmüş ya da çalışmış 200 kadar Müslü­man gençten oluştuğu tahmin ediliyor. Ortadoğu'daki aşırı İslâmcılarla bağları olduğu sanılıyor.
“ALEX BONCAYAO TUGAYI (ABB)"
"Filipinler Komünist Partisi"nin kent müfrezesi olarak 1980'lerin ortalarında oluşturuldu. Aralarında ABD ordu komu­tanı James Rowe'un öldürülmesinin de bulunduğu 100'den fazla cinayetten sorumlu tutuluyor. 1995'te örgütün birçok üyesi eki geçirildiyse de 1996'da yüksek dereceden bir Filipin devlet gö­revlisinin öldürülmesi örgütün hâlâ faal olduğunu kanıtladı. Man 1997'de ABB, "Devrimci Proleter Ordusu" (bir başka silahlı grup) ile ittifak yaptığını açıkladı. Yaklaşık 500 üyesinin olduğu tahmin edilen örgüt özellikle Manila'da faaliyet gösteriyor.
Laik Cezayir rejimini yıkarak İslâmi bir devlet kurmayı amaç­lıyor. GIA şiddet eylemlerine Aralık 1991 seçimlerinde İslâmi Kurtuluş Cephesi'nin (FIS) zafer kazanmasından sonra başladı. Sivillere, gazetecilere ve yabancılara saldırılar düzenliyor. Gücü bilinmemekle beraber yüzlerce ya da binlerce üyesi olabileceği tahmin ediliyor. Batı Avrupa'da yaşayan bazı Cezayirliler ve GIA mensupları örgüte parasal destek sağlıyor. Ayrıca Cezayir hükü­meti Sudan ve İran'ı da GIA'ya destek vermekle suçluyor.
1959'da Kuzeydoğu İspanya ve Güneybatı Fransa'da kuruldu. Marksist eğilimli olan ETA, bağımsız Bask devleti kurmayı amaçlı­yor. Liderleri: José Antonio Urruticoechea-Bengoechea (Josu Ternera, Ocak 1989'da yakalandı), Mugicia Garmendia, Echeveste Eugenio Domingo Iturbe Abasolo (1986'da Fransa tarafından Ga­bon'a sürüldü ve şimdi öldüğü tahmin ediliyor), Santiago Arrospide Sarasola (Santi Potros, 1987'de Fransızlarca yakalandı), Javier Mariator Francisco Larreategui Cuadro (Atxulo), José Javier Zjabaleta Elosegui (Waldo), Eloy Uriarte Diaz de Gereno (Senor Robles ya da Le Robles). Çoğu çifte yaşam süren 200'ü aşkın çe­kirdek üyesi ve çok sayıda taraftarı olan ETA, Madrid, Barcelona ve Bask bölgesinde faal. IRA ile yakın ilişkileri var. Devlet yetkili­lerini, güvenlik güçlerini, sanayiciler ve sanayi tesislerini, ABD ve Fransa ticari varlıklarını hedef alan ETA 1960'lardan bu yana 800 kişiyi öldürdü. ETA, tarihinde birçok kez bölündü, şu an ETA ola­rak bilinen örgüt teknik olarak ETA-M (Militar-askeri).
1969'da Filistinlilerce kuruldu. Marksist-Leninist, Filistin milliyetçisi, pan-Arabist. Filistin'in ulusal amacına ancak kitlesel birdevrim yoluyla ulaşılabileceğine inanıyor. 1991'de iki fraksiyona ayrıldı. Liderleri: Nsif Hawatamah (kurucu), Yasir Abid llubbu, Qais Sammari (Ebu Layla), Abd al-Kerim Hammad (Ebu Adnan), İssam Abd al-Latif (Ebu al-Abbad), Rıfat Salah, Khalid Ebu Abd al-Rahim, Yasir Khalid, Ebu Hasum, Jamil Hillul, Memduh Nufal. 500 üyesi olduğu tahmin edilen örgüt, Lübnan ve İsrail'de faal. İsrail'i hedef alıyor. Yarı Marksist askeri bir çiziye sahip olan örgüt, merkezi komite ve politbüro ve dört piyade taburu, bir topçu taburu, merkezi askeri istihbarat ve özel kuv­vetlerden oluşuyor. Eski SSCB, FKÖ ve zaman zaman Suriye ile ilişkili olmakla beraber bağımsız. Reagan'ın 1983 Barış Planı'nı ve Arafat'ın Ürdün'le "Hüseyin Girişimi"ni reddetti; ancak Suri­ye'nin desteklediği 1983-84 anti-Arafat FKÖ asilerine destek verrmedi. Al-Huriyah (Özgürlük) isimli bir yayınları var.
1970'lerin sonlarından beri aktif olan Mısırlı aşırı İslamcı bir örgüt. Grubun ruhani lideri Şeyh Umar Abd al-Rahman. Grup, Hüsnü Mübarek yönetimini yıkarak İslâmi bir devlet kurmayı amaçlıyor. Mısır güvenlik güçlerine, devlet görevlilerine, Kıpti Hıristiyanlara ve İslâm karşıtı Mısırlılara karşı silahlı eylemlerde bulunuyor. 1992'den beri de Mısır'a gelen turistleri hedef alıyor. Hüsnü Mübarek'e karşı 1995'te Etiyopya'da düzenlenen suikast girişimini de bu grup üstlendi. Birkaç bin üyesi ve sempatizanı olduğu tahmin ediliyor. Ağırlıklı olarak Al Minya, Asyu't, Sina ve Güney Mısır'da faal. Kahire ve bazı kent merkezlerinde de özel­likle işsizler ve öğrenciler arasında destek buluyor. Mısır hükü­meti, örgütün İran, Sudan ve Afgan İslâmi gruplarından yardım aldığını öne sürüyor.
HAMAS, Müslüman Kardeşler'in Filistin kolu olarak 1987'de kuruldu. İslâmi Filistin devleti kurmak için hem siyasi faaliyet yürüttü hem de şiddet eylemlerine girişti. HAMAS üyelerinin bir kısmı camilerde ve yardım kuruluşlarında üye kazanmak, para­sal destek sağlamak, eylem düzenlemek ve propaganda yapmak için açık çalışma yürütüyor. Örgütün silahlı gücü özellikle Gazze ve Batı Şeria'da yoğunlaşmış durumda. Sabit üye sayısı bilinme­mekle birlikte on binlerce sempatizan ve taraftara sahip. Ülke dışındaki Filistinlilerden, İran'dan ve Suudi Arabistan gibi ülkeler­deki "özel hayır sahiplerinden" destek alıyor. Batı Avrupa ve Ku­zey Amerika'da belli bir seviyede faal.
Ekim 1993'te iki grubun (Harakat ul-Cihad al-İslâmi ve Harakat ul-Mujahedin) birleşmesiyle kuruldu. Pakistan'ı üs ola­rak kullanan, özellikle Keşmir'de faal olan İslamcı bir grup. Keş­mir'de 1995'te 5 turisti kaçırıp öldüren Al-Faran grubuyla bağ­lantılı. HUA, Keşmir, Pakistan ve Hindistan'ın bazı bölgelerinde birkaç bin kişilik silahlı bir güce sahip. Hafif ve ağır silahlar, sui­kast tüfekleri, patlayıcı ve roket kullanıyor. Militanlar Afganistan ve Pakistan'da eğitiliyor. Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerindeki sempatizanlardan bağış topluyor. HUA'nın askeri fi­nansmanının kaynağı ve boyutu bilinmiyor.
"İslâmi Cihat", "Devrimci Adalet Örgütü", "Dünya Üzerinde Ezilenlerin Örgütü", "Filistin'in Kurtuluşu İçin İslâmi Cihad" isimleri ile de biliniyor. 1962'de İsrail işgali altındaki Lübnan'da kuruldu. İslâmi Cihad adını da kullandı. Şii kökten dinci örgüt, Lübnan'ı İran tarzı bir İslâmi cumhuriyet haline getirmeyi amaç­lıyor. Ruhani lideri İmam Muhammed Hüseyin Fadlallah; diğer liderleri Imad Mughniya, Abbas al-Musawi, Hüseyin al-Musawi, Subhi al-Tufayli. 4 ila 6 bin üyesi var. Bekaa Vadisi, Güney Lüb­nan, Beyrut, Batı Avrupa ve Afrika'da faal. Amerikalıları ve Av­rupalılar ile İsraillileri ve Lübnan'daki yabancı kuvvetleri hedef alıyor. Hiyerarşi yok, grupların Şii dini önderliği altındaki konfe­derasyonu; birçok örgütle taktiksel işbirlikleri, İran'la ve al Da'wa ile ilişkili. Lübnan, Suriye ve çeşitli FKÖ gruplarıyla zaman zaman yan yana zaman zaman da karşı karşıya geliyor. Şu yayın organlarına sahip: al-Ahad (İttifak), Sawt al-İslâm (İslâm'ın Sesi), radyo istasyonu.
Kökenleri 1916'ya dayanan örgüt 1969'da kuruldu. İrlanda milliyetçisi, solcu, Katolik öğeleri içinde barındırıyor. Kuzey İr­landa'yı İrlanda Cumhuriyeti'ne katmak istiyor. Gerry Adams, Martin McGuinnes örgütün liderleri. 200-400 çekirdek üye, 600 düzenli savaşçı ve 2.500 civarında sempatizana sahip. İrlanda, Kuzey İrlanda, İngiltere, Hollanda, Almanya ve Belçika'da faal. Askeri örgütlenmenin yanı sıra "Sinn Fein" (Biz Kendimiz) adı .ıltında siyasi örgütlenmeye de sahip. İngiliz ve Protestan devlet görevlileri, polis ve askerler, NATO tesisleri ve çeşitli ekonomik unsurları hedef alıyor. Askeri örgütlenme, küçük bağımsız bi­rimler (6 ila 10 üyelik), Kadın Kolu (Gunmann Nam Ban); Gençlik Kolu (Fianna Na H'Eirenann). 1969 öncesi IRA'yı çok fazla Mark­sist bulup IRA'dan kopanlarca kuruldu. AN Phoblacht isimli bir yayınları var.
1980'lerin başlarında Pakistanlı Şeyh Mübarek Ali Gilani ta­rafından kuruldu. Şiddet yoluyla İslâmî yaymayı amaçlıyor. Gilani şu anda Pakistan'da yaşıyor, ancak örgütün birçok hücresi Kuzey Amerika ve Karibanlar'da faal. Örgüt, İslâm karşıtı olarak gördü­ğü hedeflere saldırıyor. 1980'lerde ABD'de çeşitli şiddet eylem­leri düzenledi.
1969'da Japonya'da Japon Komünist Ligası'ndan koparak ku­ruldu. Japonya'da saklandığı sanılan Fusako Shigenobu tarafın­dan yönetiliyor. Marksist kökenli grup, Japonya hükümetini de­virdikten sonra dünya devrimine yardımcı olacak faaliyette bu­lunmayı amaçlıyor. Manila, Singapur gibi Asya kentlerinde hüc­reler örgütlediği yönünde bir iddia var. Japon yetkilileri ve te­sisleri hedef alan örgütün 7 çekirdek üyesi olduğu tahmin edilir­ken sempatizan ve taraftar sayısı bilinmiyor. Baader ve Meinhof örgütlerine Kızıl Ordu adını buradan esinlenerek koydu.
"Cihat Grubu", "İslâmi Cihat", "Yeni Cihat Grubu", "Zaferin Öncü Kolu", "Talaa' el-Fetih" olarak da biliniyor. 1970'lerden be­ri faal olan Mısırlı bir aşırı İslâmcı grup. En az iki fraksiyona bö­lünmüş olduğu biliniyor: ana parçada yer alanlar Mısır'da hapiste olan Abbud al-Zumar tarafından yönetiliyor; kendilerini "Yeni Cihat Grubu, Zaferin Öncü Kolu, Talaa' el-Fetih" olarak adlandı­ran diğer fraksiyon ise Mısır dışında bilinmeyen bir yerde yaşa­yan Dr. Ayman al-Zawahiri tarafından yönetiliyor. Şeyh Umar Abd-al Rahman'ı ruhani lider olarak kabul ediyorlar. Üst düzey Mısır devlet görevlilerine silahlı saldırılar düzenleyen örgüt 1981'de Enver Sedat'ın öldürülmesinden de sorumlu. Güvenlik kuvvetlerini, Kıpti Hıristiyanları, turistleri ve kabine üyeleri de dahil olmak üzere üst düzey devlet görevlilerini hedef alıyor. 1993'te İçişleri Bakanı Hassan Al-Alfi ve Başbakan Atef Sedky'nin öldürülmesinden sorumlu olduğu da tahmin ediliyor. Birkaç bin üyesi olduğu sanılıyor. Kahire civarında faal. Mısır hü­kümeti, örgütün İran, Sudan ve Afganistan'daki İslâmi gruplar tarafından desteklendiğini öne sürüyor.
Kitabı Mukaddes'te yer alan İsrail devletini kurmayı amaçlı­yor. Kach (İsrailli-Amerikalı bir radikal olan Meir Kahane tarafın­dan kuruldu) ve onun yan örgütü Kahane Chai (Meir Kahane'nin oğlu Bünyamin tarafından babasının ABD'de öldürülmesinden sonra kuruldu) İsrail kabinesi tarafından, grubun Dr. Baruch Goldstein'in al-İbrahimi Camisi'ne düzenlediği saldırıyı destekle­diklerini açıklaması ve İsrail hükümetine karşı sözlü saldırıları üzerine 1948 Terörizm Yasası'na göre Mart 1994'te terörist olarak ilan edildiler. İsrail hükümetine karşı protestolar düzenleyen grup, Arapları ve Filistinlileri de hedef alıyor. ABD ve Avru­pa'daki sempatizanlarından parasal destek alıyor.
1972'de Sri Lanka'da kuruldu, 1975'e dek şiddet kullanmadı. Tamil ayrılıkçısı olan örgüt, Sri Lanka'daki Tamil grupları arasın­daki en güçlü örgüt. Diğer bilinen cephe örgütleri ise şunlar: "Dünya Tamil Birliği" (WTA), "Dünya Tamil Hareketi" (WTM), "Kanada Tamilleri Birlikleri Federasyonu" (FACT), "Ellalan Gücü". LTTE, Sri Lanka devlet güçleri ile gerilla taktiğine dayanan bir silahlı çatışmaya 1983'te girdi. Grubun seçkin üyelerinin oluşturduğu "Kara Kaplan" birliği önemli tesislere karşı intihar saldırıları düzenliyor ve tüm LTTE üyeleri yakalandıklarında düşmana teslim olmamak için yanlarında zehir taşıyorlar. LTTE, istihbarat servisi, deniz gücü (Deniz Kaplanları), askeri ve siyasi kanatlarıyla güçlü bir örgütlenmeye sahip. Sri Lanka'da 3 ila 6 bini eğitilmiş 10 bin silahlı savaşçısı bulunan örgüt, dış ülkelerde de büyük destek buluyor. LTTE, Sri Lanka'nın kuzey ve doğu kıyı şeridinde hakim durumda. Hint Tamilleri ile ilişkili. Örgütün li­deri Veluppillai Prabakaran.
“LOYALİST VOLÜNTEER FORCE (GÖNÜLLÜ KRALLIK GÜCÜ)"
1996'da "Loyalist Ulster Volunteer Force"dan koparak kurul­du. Kuzey İrlanda'daki İrlanda milliyetçileri ile siyasi görüşmeler yapılmasını baltalamak için Katolik politikacılara, sivillere ve ba­rış görüşmeleri sürdüren Protestan politikacılarına karşı saldırı­larda bulunuyor. LVF'nin kurucusu ve lideri Billy "King Rat" Wright, 27 Aralık 1997'de "İrlanda Ulusal Kurtuluş Ordusu" (INLA) tarafından öldürüldü. LVF, Temmuz 1997'de Katolik bir kızı, Protestan bir erkek arkadaşı olduğu için öldürdü. Billy Wright'in öldürülmesinden sonra da politik hiçbir eylemleri ol­mayan Katolik sivillere saldırı düzenledi. İngiliz basını örgütün 500 kadar üyesi olduğunu tahmin ediyor.
“MANUEL RODRÍGUEZ VATANSEVER CEPHESİ (FPMR)”
1983'te Şili'de, "Şili Komünist Partisi"nin silahlı kanadı olarak kuruldu ve ismini Şili'nin İspanya'ya karşı verdiği bağımsızlık sa­vaşının kahramanından aldı. Şili hükümetini devirmeyi amaçlayan kentli Marksist bir grup olan örgüt 1980'lerin sonlarında ikiye ay­rıldı ve bir kısım 1991'de siyasi parti haline geldi. Diğer kısım ise Şili'de faal olan tek terörist grubu oluşturuyor. Örgütün liderleri: Roberto Torres, Claudio Enrique (yakalandı). Yüz ila bin civarında üyesi olduğu tahmin edilen örgüt Şili'nin büyük kentlerinde faal. Yerel ekonomik hedefler, Amerikan yetkilileri ve Mormon Kilisele­ri örgütün hedefleri arasında yer alıyor. Devlet güçlerinin operas­yonları sonrası örgüte büyük darbe indirildi. Ancak dört FMPR üyesi Aralık 1996'da helikopterle hapishaneden kaçmayı başardılar.
“MUJAHEDIN-E KHALQ ÖRGÜTÜ (MEK)”
"İran Ulusal Kurtuluş Ordusu", "Müslüman İran Öğrencileri Topluluğu" gibi adlarla da biliniyor. 1960’larda kurulan örgüt 1970'lerde İran'da değişimin tek yolunun şiddet olduğu kararma vardı. İslâm ve Marksizm’in bir sentezini yapmaya çalışan örgüt İran'daki dini rejime karşı eylemler yapıyor. MEK, İran Hüküme­tine karşı şiddeti de içeren dünya çapında bir kampanya yürütü­yor. MEK, 1970'lerde Şah rejimine karşı düzenlediği eylemlerin yanı sıra birçok ABD askerini de hedef almıştı. Örgüt, 1979'da Tahran'daki ABD elçiliğinin işgalini de desteklemişti. Örgüt, Ni­san 1992'de 13 ülkede İran elçiliklerine saldırılar düzenleyerek gücünü gösterdi. Irak'ta üstlenmiş olan birkaç bin savaşçısı var ve bunların çoğu MEK'in "Ulusal Kurtuluş Ordusu"nda (NLA) ör­gütlü bulunuyor. 1980'lerde devlet güçleri tarafından Fransa'ya kaçmak zorunda bırakılan örgüt liderleri 1987'de Irak'a yerleş­meye başladılar. Irak'tan aldığı desteğin yanı sıra çeşitli örgüt­lenmelerle, göç etmiş İranlılardan da yardım topluyor.
1963-64'te Kolombiya'da kuruldu. Marksist-Leninist-Maoist, Küba yanlısı. Liderleri: Manuel Perez Martinez, Nicolas Rodrigues Batutista (Dario). En az 3 bin savaşçısı olduğu tahmin ediliyor. Santander, Arauca ve Antioquia'yla Venezüella'da faal olan örgüt petrol şirketlerini hedef alıyor, banka soygunları, bombalamalar ve silahlı saldırılar düzenliyor. Örgüt yapısı bilinmiyor; Küba ve Nikaragua ile ilişkili olduğu tahmin ediliyor...
Aralık 1969'da "Filipinler Komünist Partisi"nin gerilla kolu olarak kuruldu. Maoist; ve gerilla savaşıyla Filipinler hükümetini yıkmayı amaçlıyor. Kır tabanlı bir hareket olmakla beraber kent­lerde de eylem gerçekleştiriyor. Finansmanını bağışlar ve yerel işyerlerinden "devrimci vergi" adı altında topladığı paralarla sağlıyor. Birkaç bin üyesi olduğu tahmin edilen örgüt özellikle Manila'da faal.
1970'lerde Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler tarafından örgüt­lendi. "Gaza" yoluyla İsrail'i yıkıp İslâmi bir Filistin devleti kur­mayı amaçlıyor. ABD de İsrail'e sağladığı destek nedeniyle örgüt tarafından düşman ilan edildi. Gücü bilinmeyen örgüt, başta İs­rail olmak üzere Ortadoğu'da faal. En geniş olarak Suriye'de ör­gütlü. İran ve Suriye'den destek alıyor.
FHKC-GK'dan 1970'lerin ortalarında kopanlarca kuruldu. Fi­listin milliyetçisi olan örgütün liderleri: Muhammed Abu alAbbas, Abu Ahmad Hajji Yusuf al-Makdah, Abd al-Fatah al-Ghanim. Örgüt daha sonra FKÖ, Suriye ve Libya yanlıları olarak ayrıldı. Muhammed Abu al-Abbas'ın yönettiği FKÖ yanlıları 1984'te FKÖ Yürütme Komitesi'ne girdiler, ancak 1991'de ayrıl­dılar. Üye sayısı bilinmemekle beraber en az 50 üyesi olduğu tahmin ediliyor. Ortadoğu ve Avrupa'da faal olan örgütün he­defleri İsrail ve Amerikalılar ve bazı Araplar.
Kamboçya hükümetini devirmeyi amaçlayan komünist bir başkaldırı. Khemer Rouge, Pol Pot'un liderliğinde 1970'lerde 1 milyon insanı öldürdü. Grup 1996'da büyük kayıplar verdi ve 1997'de birkaç parçaya ayrıldıysa da hâlâ tehlikeli sayılabilecek bir grup olma özelliğini koruyor. Bir-iki bin kişilik bir gücü olan örgüt özellikle kırsal alanlarda faal.
Filistin milliyetçisi ve Marksist eğilimli örgüt 1967’de Ür­dün'de kuruldu. Liderleri: Dr. George Habbaş (kurucu), Fuad Abu Ahmad, Ahmad Abd al-Rahim, Abd al-Rahim Fallah, Ali Abu Mustafa, Bassam Tawfiq Abu, Sahrif, Abu Mahir al-Yaman. 300 ila 1.200 kişilik bir güce sahip olan örgüt, İsrail, işgal altındaki topraklar ve Arap devletlerinde faaliyet gösteriyor ve İsrail, ABD ve Yahudileri hedef alıyor. Merkezi Komite ve Polütbüro örgüt­lenmelerine sahip olan örgüt FKÖ üyesi ve Avrupalı sol gruplar­la, PIRA, Japon Kızıl Ordusu, Güney Yemen, Suriye, Libya, Kuzey Kore (ve eskiden SSCB, Demokratik Almanya) ile ilişkilere sahip; al-Hadaf (Hedef) isimli bir de yayınları bulunuyor.
Filistin milliyetçisi ve Marksist eğilimli örgüt 1968'de FHKC'den savaşa fazla vurgu yapıp politikada eksik kaldığı ge­rekçesiyle ayrılanlarca Ürdün'de kuruldu. Liderleri: Ahmad Jabril (kurucu), Talal Naji, Abu Abid, Abu Tamam, Abu Firaz, Abu Riyad, Abu Zaim Fadl Shururu. 600 civarında üyesi olduğu tahmin edilen örgüt İsrail, Lübnan, Ürdün ve Batı Avrupa'da faal ve İsrail, ABD ve bazı Arapları hedef alıyor. Şam'da karargahı, Lüb­nan'da üsleri ve Avrupa'da hücreleri olan örgüt hücre örgütlen­mesi yapısında sahip, FKÖ üyesi ve FHKC ile bağları var. Örgü­tün ila al-Amam isimli bir yayın organı bulunuyor.
1966'da Kolombiya Komünist Partisi'nin askeri kanadı olarak kuruldu. Marksist eğilimli örgütün amaçlan hükümeti ve egemen sınıfları devirmek. Liderleri: Manuel "Dead Shot" Marulanda Velez (Pedro Antonio Marin Tiroijo), Jacobo Arenas, Raúl Reyes. 7 bin gerillaya sahip olan FARC, Orta ve Güney Kolombiya'da fa­aliyet gösteriyor; yerli ve yabancı kişi ve tesislere karşı suikast ve bombalama, adam kaçırma eylemleri düzenliyor.
Adını, Yunanistan Poli-teknik Enstitüsü'nde 17 Kasım 1973'te meydana gelen öğrenci ayaklanmasından alan örgüt 1975'te Yu­nanistan'da kuruldu. Marksist eğilimler taşıyan örgüt, ABD kar­şıtı, Yunanistan'ın NATO'dan çıkmasını ve ABD askeri, politik ve ekonomik baskısının kaldırılmasını savunuyor. Örgütün üye sayı­sı bilinmemekle beraber çok az olduğu tahmin ediliyor. Atina ağırlıklı olmak üzere Yunanistan'da faal olan örgütün hedefleri arasında Yunan ve ABD yetkilileri, Türk diplomatlar, askeri ve ti­cari sahalar yer alıyor. Noemvri (Kasım) isimli bir de yayınları bulunuyor.
Yunanistan'ı 1967'den 1974'e kadar yöneten askeri cuntaya muhalefet eden odaklar arasından ortaya çıkan aşın solcu bir ör­güt. 1971'de kurulan örgüt kendisini anti-kapitalist ve antiemperyalist olarak nitelendiriyor. Yunanistan'daki ABD askeri varlığının çekilmesini istiyor. Yunan polisine göre ELA'nın diğer Yunan terörist grupları 1 Mayıs, Devrimci Dayanışma ve 17 Ka­sım Devrimci Örgütü ile ilişkileri var.
“SENDERO LUMINOSO (SLAYDINLIK YOL)"
"Pardido Comunistadel Peru en el Sendero Luminiso de Jose Carlos Mariategui" (Jose Carlos Mariategui'nni Aydınlık Yolunda Peru Komünist Partisi) olarak da biliniyor. Marksist-Maoist örgüt 1969-70'te Peru'da kuruldu, 1980'de terörist faaliyetlere başla­dı. Liderleri: Prof. Manuel Abimael Guzman (Komutan Gonzalokurucu); Maximillian Duran (hapiste), Mezzich César, Carlota Tello Cutti (Carla). 5 bini savaşçı olmak üzere 20 bin üyesi oldu­ğu tahmin edilen Aydınlık Yol, Peru'nun büyük bir bölümünde faal. 1992'de Guzman'ın, 1995'te de diğer liderlerin bir kısmının yakalanması örgütü zora soktu. Güvenlik ve askeri tesisleri, ban­kaları şirketleri, elçilikleri hedef alan örgüt, Merkezi Komite ve 6 bölgesel komiteden oluşuyor.
TUPAC AMARU DEVRİMCİ HAREKETİ (MRTA)
1983'te kuruldu, Marksist-Leninist, Castro yanlısı, komünist örgüt. Peru devleti yerine Marksist bir rejim kurmayı amaçlıyor. Üye sayısı bilinmiyor. Liderleri: Ernesto Montes Aliaga, Jose Carazas Ybar (hapiste), Cirilo Javier Huamani (hapiste). Wilder Rojas Sanchez (hapiste), Lulis Varese Scoto (hapiste). 50 ila 200 üyesi olduğu tahmin ediliyor. Lima ve Cuzco üs olmak üzere Huancayo, Chimbóte, Arequipa, Chicolayo ve Frujillo'da faal. Devlet güçlerine, ekonomik ve diplomatik hedeflere karşı saldırılar düzenleyen MRTA, Aralık 1996'da Japon elçiliğine düzenle­diği baskınla adını yeniden dünya kamuoyuna duyurdu. Kişisel önderlik ve hücre örgütlenmesine sahip olan MRTA'nın, Kolom­biya'daki M-19 ile yakın ilişkileri var. Ayrıca Venceremos (Kaza­nacağız) isimli bir yayın organına da sahipler.
Hindistan'da Khalistan isminde bağımsız bir Sikli devleti kurmayı amaçlayan Sikhlerce ortaya konan bir terör. Aralarında en faal gruplar şunlar: "Babbar Khalsa", "Uluslararası Sikh Gençlik Federasyonu", "Dal Khalsa", Saheed Khalsa Gücü", "Dünya Sikh Örgütü".
Dal Khalsa: (18 ve 19. yy.daki Sikh düzensiz ordusunun adı) 1978'de Pencap'ta kuruldu. Lideri Jajgit Singh Chauhan. Üye sayı­sı bilinmiyor. Hindistan, İngiltere, Kanada ve ABD'de faal. 1981de bir Hint uçağını kaçırdılar, 1986'da General Vaidya'nın (1984te Sikh militanlarına karşı düzenlenen Mavi Yıldız Operasyonu sı­rasında ordu kumandanı olan) öldürülmesiyle prestij kazandı
Khalistan Komando Kuvveti: 1980'lerin başında Pencap, Hin­distan'da General Labh Singh tarafından kuruldu. Singh 1988'de öldürüldü. Üye sayısı bilinmemekle beraber Sikh ayrılıkçı grupla­rı arasında büyük bir yer tuttuğu sanılıyor. Pencap'ta faal.
Khalistan Özgürlük Kuvveti: 1980'lerin başında Pencap'ta 'Brah­ma' tarafından kuruldu. Brahma, 1988'de öldürüldü. Pencap'ta faal.
Khalistan Ulusal Konseyi: 1979'da Londra'da kuruldu. Lideri, Dr. Jagjit Singh Chauhan (Londra'da sürgünde). Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Pencap'ta faal.
"Bütün Hindistan Sikh Öğrencileri Federasyonu: 1980'lerin başlarında Hindistan'da kuruldu. Marksist, Sikh ayrılıkçısı. Pencap ve Hindistan'da faaliyet gösteriyor.
"Babbar Khalsa: 1980'lerin başında Hindistan Pencap'ta ku­ruldu. Hindistan, ABD ve Kanada'da faal. Yüksek derecede mer­kezileşmiş hücre örgütlenmesine sahip.
"Bhindranwale: 1980'lerin başında Hindistan'da kuruldu. Li­deri, Gurbachan Singh Monochahal". Sh: 149-142
KAYNAKÇA:
Kronenwetter, Michael (1989), The War on Terrorism, New York. Long, David E. (1990), The Anatomy of Terrorism, New York.
Yonah, Alexander (der). (1992), International Terrorism: Political and Legal Documents.
Office of the Coordinator for Counterterrorism, U.S. Department of State (1998), Foreign Terrorist Organizations.
Office of the Coordinator for Counterterrorism, U.S. Department of State (1998), Patterns of Global Terrorism-1997.
U.S. Information Agency (1997), "Global Issues: Targetting Terrorism", Vol: 2, No:l.



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar