EZOTERİK BİLGİ KAYNAĞINDA YASAK MEYVE- FORBIDDEN FRUIT IN THE SOURCE OF EZOTERIK
hzl: Fuzuli BAYAT
Türk kültür ekolojisinde yasak meyve
diğer dini- mitolojik sistemlerdeki aynı adlı olguyla benzerlik gösterir.
Mitolojilerde ve dini sistemlerde yasak meyve insanın ezoterik bilgisinin
sonucu, içten dışa dönüşün başlangıcıdır. Yasak meyvenin yenilmesiyle
insanoğlunun irade gücünün, sabrının sınırları belirlenmiş olur. Hem Türk
mitolojisinde hem de diğer dini-mitolojik sistemlerde insanoğlunun Tanrı emrine
karşı gelmesi, bir mükemmellik kaynağı olan başlangıçtan, dini terimle
cennetten, uzaklaşması şeklinde anlaşılır. Yasak meyve konusu insanın yasaklara
karşı direnişi, bilinmeyenleri bilmek isteğinin açığa çıkmasıdır. Bu yazıda
yasak meyvenin yenilmesiyle insanın ölümle tanışması, üreme dönemine geçişi
araştırılmış, konu ezoterik bilgi bağlamında ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: yasak meyve,
ezoterik bilgi, ölümle tanışlık. : Forbidden fruit, ezoterik knowledge, acquaintance with
death.
Mitolojik ve dinsel öğretilerde
mükemmellik kaynağı olan başlangıç bir cennet olarak tasavvur edilir. O
bakımdan mitolojilere ve dini sistemlere göre mükemmellikten, dolayısıyla ilk
başlangıçtan uzaklaşan insanlık doğal olarak bir düşüş devresi geçirmiştir. Bu
düşüşü ve düşüşle beraber mükemmelliğin yavaş yavaş kaybolması mitolojilerde ve
dinsel öğretilerde diğer olgularla beraber yasak meyve motifine bağlanır.
Yasak meyve bir taraftan insanın
ezoterik bilgisinin sonucu, içten dışa dönüşünün başlangıcıdır, diğer taraftan
yasak meyve iyi olanla kötüyü, ayıpla doğruyu, açıklıkla örtülüğü seçme
aracıdır. Mitolojik-dini bilgilere göre yasak meyveye kadar yalnız iyi, güzel,
doğru olan mevcuttur. Oysa yasak meyvenin yenilmesiyle insanoğlu ters kutupta
olan kötülüğü, çirkinliği, ayıbı, yalanı, kıskançlığı, fesadı görmeğe başlar.
Yasak meyvenin yenilmesiyle insanoğlunun gözünün açılması gerçekleşmiş,
gelecekte yüksek bir teknoloji üretmesine, fizik ilimlerini ileri götürmesine
yol açmış ancak başlangıçta mevcut olan kozmik bilgiden uzaklaşmasına da sebep
olmuştur.
Yasak meyveyi yemekle ilk insanın
cennetten kovulması hakkında anlatılan mitolojik öyküler ve dini hikâyelerle
yaratanın insanoğluna büyük bir hürriyet vermesine rağmen, bu hürriyetin belli
bir sınır dahilinde olduğunu da kanıtlar durumdadır. Bunu Kuran-ı Kerim de açık
bir şekilde gösterir. Cenâb-ı Allah, Adem’e yasak meyveye yaklaştığı takdirde zalimler
zümresine gireceğini bildirmiştir. Buradan yasak meyvenin bir sınav unsuru
olduğu veya sınav rolü üstlendiği görülür. Nitekim irade gücü, yasaklara uyma
insanoğlunun başlıca görevi olarak bilinir ve ezoterik bilgilere göre sırrı
dışa vurma kamillikten yoksun olma anlamına gelir. Bunların bozulması kozmik
bilgilerden uzaklaşmaya neden olur. Mutlak bağımsızlık başlangıçta hoş
karşılanmamış bu hürriyete özel bir sınır konulmuş ve sınırın geçilmesi felaket
olarak değerlendirilmiştir.
Kuran’da yasak meyvenin ismi geçmez.
Bunun başlıca sebebi yasak meyvenin bir sembol olmasıdır. Yasak meyve
insanoğlunun Tanrı emrine karşı gelmesi, bir mükemmellik kaynağı olan
başlangıçtan, dini terimle cennetten, uzaklaşmasıdır. Aslında bazı tefsir
yorumcularının yazdığı gibi bu fazla bilmek değil, kozmik bilgiden
uzaklaşmaktır.
Tevrat’ta bu yasak meyvenin buğday
olarak gösterilmesi de bir semboldür. Üzüm, incir olarak yorumlamalar da kutsal
kitabı zorlamaktan başka bir şey değildir. Çünkü önemli olan meyvenin türü
değil, verilen mesajdır.
Semavî dinlerin doğuş nedenleri ve
doğduğu bölge de hemen hemen aynı olduğu için birçok konuda olduğu gibi yasak
meyve konusunda da ortak özellik sergiler. Bir diğer önemli mesele mitolojide
olduğu gibi semavî dinlerin de aynı kozmik kaynaktan geldiğidir. Yasak meyve
mitolojik sistemlerden farklı olarak semavî dinlerde didaktik bir özellik
çerçevesinde sunulmuş edebiyata ve sanata konu olmuştur.
Diğer mitolojik sistemlerde ve
uygarlıklarda olduğu gibi Türk mitolojisinde de ilk insanın ortaya çıkışı büyük
önem taşır. Hatta Türk mitolojisinde ilk insanın Törüngey adlanması da
dolayısıyla ilkliğe atıfta bulunur. İlk insan olan Törüngey adında da ilk
yaratılan varlık anlamı kalmıştır. Türkçede *tö (türemek, yaratılmak) fiil
kökünden gelen törün (yaratılmış, düğün, merasim anlamları vardır) ismi - gey
eki almakla yaratılan anlamlı kelime oluşmuştur. Törüngey, ilk yaratılan ve ilk
olarak da ölümü tadan varlık olma özelliğini kendi adında korumuştur.
İlk insanın yaratılış monoteist
dinlerin kitaplarında da yer almıştır. Ancak ilk insanın yaratılmasıyla ilgili
çok sayıda araştırmalara bakmaksızın halen de ilk insanın yaratılma öyküsünün
kaynağı öğrenilmemiştir. Çünkü mitolojik sistemlerin bazılarında yasak meyve
anlayışı yoktur. Ancak onlarda da insanoğlunun zamanla bütün yasakları
kaldırdığı ve Tanrısına asi olduğu görülür. Simgesel şekilde verilen bu motif
kozmik bilgi kaynağının yok olması, sınırlamalara karşı insanın direnişi
anlamına gelir. Ayrıca insanın bilinmeyenleri bilmek isteğinin yasağı bozacağı
taktirde cezalanacağına karşılık daha da dominant olmasıdır.
Yasak meyve kozmik bilgiden mitolojik
çağa taşınmış ve mitolojik bir üslupla hikaye edilmiştir. Bu hikâyelerin
okunuşu metnin derinliklerinde sunulmak istenen mesajın kozmik hafızada kalan
ezoterik bilgiler olduğunu kanıtlar durumdadır.
Yasak meyve konusu ilk insanın
yaratılmasıyla ilgili mitle bağlantılı bir biçimde takdim edilir. İlk insanın
yaratılışı ve yasak meyve dinî edebiyatın dışında halk edebiyatının da konusu
olmuştur. Türk saz şâirlerinin şiirlerine konu olan yasak meyve ezoterik
bilginin simgesel takdimi ile dikkat çeker.
Hıristiyan dininde yasak meyveye
ezoterik bir anlam verilmeğe çalışılmışsa da bu başarılı bir yorum olarak
nitelendirilemez. Nitekim Hıristiyan yorumcularına göre yasak meyve kadınla
erkek arasındaki cinsî yaklaşmanın yasak olduğu anlamına gelir.
Hıristiyanlıktaki ruhbaniyet (yani evlenmemek), evlenmemeyi ibadet ve sevap
itikat olarak bilmek telakkisi ile ilgili olduğu için bu tür bir yorum
yapılmıştır. Kuran’da böyle bir yoruma esas verecek hiçbir işaret yoktur.
Kuran’a göre insanın yasak meyveyi yemesi Allah’ın yer yüzündeki halifesi
olduğunu unutmak ve asalet davasına kalkışmakla asilik belirtilerini ortaya
koymaktır. Ezoterik bilgilere göre yasak meyve akılı aldığı için yüce Yaratanı
unutturur.
Unutulan veya unutturulan şey (yani
Allah) ise bütün bilgilerin, bütün iyiliklerin ve bütün güzelliklerin
kaynağıdır. Dolayısıyla kutsal kitabın metninin de yasak meyveyle kast ettiği
ezelî ve ebedî bilgi kaynağının zamanla insanoğlundan uzaklaşması meselesidir.
Bu bağlamda yasak meyve yenilmek için değil, sınırlama yapmak, kulluk göstermek
ve sınav için konulmuştur.
Yasak meyve ezoterik bilgi bağlamında
Sümer mitlerine kadar ulaşır. Hastalık ve ölümün olmadığı bir ülkede yetişen
meyvelerden birinin yasak olduğu anlaşılır. Bu cennet bahçesinde Yer Tanrıçası
sekiz ağaç yetiştirir. Bu ağaçlar meyvelenince Bilgelik Tanrısı Enki meyvelerin
her birinden tadır. Buna Yer Tanrıçası çok kızar, Tanrıyı ölümle lanetleyerek
ortadan yok olur. Bilgelik Tanrısı çok ağır hastalanır. Diğer Tanrılar büyük
güçlüklerle Yer Tanrıçasını bularak Bilgelik Tanrısını iyi etmesi için
yalvarırlar. Tanrıça, Bilgelik Tanrısının 8 bitkiye karşı hasta olan 8 organı
için birer Tanrı yaratır.3 Bu mitten anlaşılan şu ki yasak meyveyi yemek
kazanılan bilgeliğe eşdeğer tutulmuştur. Mit sembolik olarak yalnız Bilgelik
Tanrısını bu meyveden yedirir.
Benzeri bilgiye Tevrat’ta da
rastlarız. Rab Allah Adem’e, “Bahçenin her ağacından ye, fakat iyilik, kötülük
bilme ağacından yemeyeceksin, yersen ölürsün.”, dedi. (Tekvin 2:5-23) İnsanın
ölümlü kılınması etiolojik bir şekilde bu mitle açıklanmış olur. Aynı bilgi
Kuran’da da geçmektedir. “Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan
istediğiniz yerden bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa
zalimlerden olursunuz.” dedik. (Bakara Suresi, 35-37) Bütün bunlardan şu sonuç
çıkmaktadır: Yasak meyve insanın bilmediklerini bildirecek bilgilerle
donatılmış, ancak bilginin saf ve temiz olan insanın başına bela getireceği de
vurgulanmıştır.
İlk insanın yenmesi yasak kılınmış
meyvenin yenmemesinin gerekçesini Kuran’dan
öğrenmek mümkündür. “Ant olsun ki, biz daha önce Adem’e ahd vermiştik, fakat
unuttu, onu azimli bulmadık. Meleklere Adem’e secde edin demiştik, İblisten
başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti. Ey Adem! Doğru bu, senin eşinin
düşmanıdır, sakın cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette
ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orda ne susarsın ne de güneşin sıcağında
kalırsın, dedik. Ama Şeytan ona vesvese verip: “Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını
ve sana çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” dedi. Bunun üzerine ikisi
de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla
örtünmeye koyuldular. Adem Rabb’ine başkaldırdı. Rabb’i yine de onu seçip doğru
yolu gösterdi.” (Tâhâ Suresi, 115-122) Cennette yerleşen, iyi ve kötüyü idrak
etme ağacının meyvesini yemekle insan yasağı bozmuş ve ölümsüzlükten ölüme terk
edilmiştir. Sonraki dönemde karşımıza çıkan şaman ağacı ilk mükemmelliği
simgeleyen cennet ağacıdır ki sırra erme ritüelinde başlangıç bilgiye
sahiplenmek anlamı içerir. Ancak Kuran’da bir yerde (Tâhâ Suresi, 20) meyvesi
yasak edilen ağacın adı sonsuzluk ağacı olarak geçer. Bu terim iki anlamda
kullanılabilirdi:
1. Sonsuz
veya ölümsüz hayata işaret şeklinde.
2.
Cennetin insanoğlu için sonsuz olmayışı anlamında.
O halde ilk insanın yasağı bozması
mantıksal olarak kadere bağlanmış olur. Yüce Varlık insanoğlunun bu yasağı
bozacağını bilirdi ve insanı iradesiyle baş başa bırakarak insanın iradesini ne
yönde kullanacağının ölçüsünü merak ederdi...
Anlaşıldığına göre ezoterik bilgi
başlangıçtan mevcut olmuş, ancak Tanrı onu inisye edilmemişlere yasaklamıştır.
Bu iç bilgi insanoğlunun yasağı bozmakla öğrenmeye çalıştığı bilgidir. İlk
insan ezoterik bilgiyi kavramağa hazır olmadığından sembolik olarak ezoretizmin
simgesi olan meyve yasaklanmıştır. Çünkü ezoterik doktrinler yayıldıkça
aslından uzaklaşır, yavaş yavaş yozlaşırdı. Dinlerin ezoterik ve egzoterik
yanları olmakla birlikte, o belli kesimlere ait bir din de değildir. Dinlerden
farklı olarak ezoterizm kutsal olana daha derin bir bakıştır. Ezoterik bilgi
olayı da semavi dinlerde yasak meyve, kozmik bilgide ise inisye olmayanların
bilmesi yasaklanan bilgidir.
Kuran’daki yasak meyve olayı Meydan
Larousse’da biraz farklı şekilde anlatılmıştır. Cennetteki iyiyi kötüden
ayırmaya ölçü olan elma ağacından yemesi Adem'e yasak edilmişti. Cennetten
kovulmasına kızan Şeytan, yılan ile anlaşıp Adem ile Havva’yı, yasak meyve
yedirterek cennetten kovduruyor. Bununla da Şeytan Yüce Yaratanın yer yüzünün
halifeliğini verdiği insanoğlundan intikam almış olur.
Türk mitolojisine de giren yasak meyve
olayı bütün yönleriyle Tevrat’ta tasvir edilen cennetten kovulma motifini
hatırlatır. Türk kozmogonisinde ilk yaratılanlardan olan Törüngey ve Ece’yi de
yer altı dünyasının hakimi Erlik kandırır. Yaratılış mitinin W. Radloff
varyantında rast geldiğimiz4 Havva ile Adem’in benzeri olan Törüngey ile Ece,
ilk insanların vücutlarının tüylerle kaplı olması, yasak meyve motifi, çiftin
yer üzerine atılması vs. V. Verbitskiy varyantında yoktur. Kovulma motifinde
Ece, Erlik’in sözleri üzerine yasak meyvelerden birini ısırır, meyve kendisine
çok tatlı gelir. Isırdığı meyveyi kendisi yemekle kalmaz, kocasına da yedirir.
Her ikisinin yasak meyveyi yemeleriyle o ana kadar çıplaklıklarını koruyan
tüyler aynı anda dökülür ve çıplak olduklarının farkına varırlar. Tanrı bu
çifti koruyamayan yılanı lanetler ve görüldüğü yerde öldürülmesini ister.
Törüngey’le Ece ölümlü kılınır ve Erlikle mücadele etmek için orta dünyaya
gönderilirler. Bu mitte Kuran’daki Şeytanın yerinde Erlik görülür. Ancak
Tevrat’ta mevcut olan yılan motifine burada da rastlamak mümkündür.
Yasak meyvenin yenilmesinden sonra
insanın ölümlü olması ve insan neslinin türemesi olayları gerçekleşmiştir.
Nitekim yasak meyvenin yenilmesinden sonra Tanrı kadına doğurma cezasını
vermiştir. Simgesel olarak insan soyunun artması ve tarihi zamana geçiş yasak
meyvenin yenilmesiyle belirlenir. Türk mitolojisinde ilk yaratılan Ece ve
Törüngey yasak meyveleri yemeleri sebebiyle ebedi ışıklı dünyadan karanlık
dünyaya kovulmuş olurlar ve yaratma sona erer, bundan sonra üreme başlar.
Burada Tevrat’taki iyi ve kötüyü bilme ağacı değişik bir şekilde işlenmiştir.
Nitekim meyveyi yedikten sonra Törüngeyle Ece çıplaklığı, yani kötülüğü fark
ederler veya kötülükle tanışırlar. İnsanları yasak meyveden koruyamayan yılan
lanetlenir. Yaptığı suçtan dolayı Ece, Tanrı tarafından çocuk doğurma ve doğum
sancısı çekme cezasına çarptırılır. Törüngey’e ise ceza olarak kazanarak
hayatını kurmağı verir. Mitte bilinçaltında yatan yaratılmadan üremeye geçiş ve
ölüm kavramları yasak meyveyle eşleştirilir. Kovulma üremeye, yasak meyve de
ölüme transformasyon edilir.
Diğer taraftan yasak meyve sembolik
olarak beşeri aşk ve cinsellik olayının bilinmesini engeller. Nitekim yasak
meyvenin yenilmesiyle koca karısını bilir. Bu olay Tevrat’ta daha geniş,
Kuran’da kısa ve tanımlara fazla girilmeden anlatılmıştır: “Ve Adem karısı
Havva’yı bildi ve gebe kalıp Kabil’i doğurdu ve yine kardeşi Habil’i doğurdu.
Habil koyun çobanı oldu. Fakat Kabil çiftçi oldu. Ve Kabil günler geçtikten
sonra, toprağın bereketinden Rabbe hediye getirdi. Habil de sürüsünün ilk
doğanlarından ve yağlarından getirdi. Ve Rab Habil’e ve onun hediyesine baktı,
fakat Kabil’e ve onun hediyesine bakmadı. Ve Kabil çok öfkelendi. Ve Rab,
Kabil’e dedi: “Niçin öfkelendin ve suratını astın? Eğer iyi davranırsan o yükseltilmeyecek
mi? Ve iyi davranmazsan günah kapıda pusuya yatmıştır. Ve onun isteği sensin,
fakat sen ona üstün ol.” Ve Kabil kardeşi Habil’e söyledi ve vaki oldu ki,
kırda oldukları zaman Kabil kardeşi Habil’e karşı kalktı ve onu öldürdü.
(Tekvin, 4: 1)
Kuran’da insan kanının dökülmesi nefse
ve kıskançlığa bağlanır: “Onlara,
Adem’in iki oğlunun haberini gerçek oku: Hani bir kurban takdim etmişlerdi de,
birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. “Ant olsun seni
öldüreceğim” dedi. Diğeri de “ancak sakınanlardan kabul eder” dedi. “Ant olsun
ki, sen öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana öldürmek için el uzatacak
değilim: Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” “Ben istiyorum ki, sen
hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın:
Zalimlerin cezası budur” dedi.
Nihayet nefsi, onu, kardeşini
öldürmeye itti de onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu. Derken Allah,
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga
gösterdi: “Yazık bana! Şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz
mi oldum” dedi ve ettiğine yananlardan oldu.” (Mâide Suresi, 27-31) Aynı
hikayeye Sümer mitolojisinde iki yerde rastlanır. Birisinde çobanların tanrısı
Dumuzi ile çiftçilerin tanrısı Enkimdu, Aşk Tanrıçası İnanna’ya âşık
olurlar. Her biri İnanna’ya kendi ürününü över ve sonuçta Tanrıça, Çoban
Tanrısı Dumuzi’nin ürünlerini beğenerek onunla evlenir. Enkindu bu seçimi
dostça kabul ederek onlarla arkadaş olur.
İnsan soyunun türemesiyle kan ve fitnenin
de aynı anda gelmesi kozmik bilgide baş veren felaketlerin cemiyete aktarılması
veya makro-kozmik yapının mikro- kozmik yapı üzerine geçirilmesidir.
Semavi dinlerde cennetten birinci
kovulan İblis, ikinci kovulan da Ademdir. İblisle Adem arasındaki bağı Tevrat
ve Kuran mitolojleri çeşitli şekillerde ancak özde aynı açıklarlar. Bu sembolik
bilgide kapalılığın açıklığa çıkması, gizli olanın aşikarlık kazanması inancı
vardır. Nitekim İblis, diğer varyantta yılan kötüyü, Adem iyiyi simgeler. Her
ikisinin cennetten çıkması dünyanın oluşumunda önemli olmuş, gelişimin anahtarı
rolünde bulunmuştur.
Vaat edilen iki cennet yerine
insanoğluna tatlı suları, sütü, balı ve her türlü meyvesi olan yer üzerindeki
cennet verilmiştir.
Mükemmellik ve kavrama süreci yasak meyvenin
yenilmesiyle başlar. Hıristiyanlıkta cennette yaşayan çiftlerin bu yasak
meyveden yemeleri ile çıplak olmalarını fark etmeleri, sembolik şekilde insanın
kötülükle ilk tanışması anlamına gelir. Nitekim günah ve kötülük, suç ve ceza
yasak meyvenin yenilmesiyle başlar. İlk mükemmellik kaybolur, insanoğlu zamanla
kozmik bilgilerden mahrum bırakılır. Ölümle insan ilk mükemmelliği, kısaca
söylemek gerekirse ilahi menşeli olduğunu fark etmiş olur. Eski Mısır mitolojik
metinleri (Ölüler Kitabı) de bunu tasdik
eder durumdadır. Babil medeniyetinde de idrak ağacı motifi vardır.
Yasak meyvenin yenilmesiyle insanoğlu
içten dışa geçmiş ve şuuraltında koruduğu makro-kozmik bilgileri çeşitli trans
yolları (mesela dans etmek) ve araçlarla (şaman ağacı) yeniden kazanmağa
çalışmıştır. İslam tasavvufu, kaybolmuş ezoterik bilgiyi bulmak düşüncesinin
sonucunda ortaya çıkmıştır. Tasavvufta riyazet ve nefsi yenmek, bir zaman
nefsini yenemeyen ilk insanın yasak meyveyi tatmasıyla kaybettiği ilk
mükemmelliği elde etmek çabasından başka bir şey değildir.
Yasak meyve ölümün simgesi olarak da
değer kazanmıştır. Nitekim Tevrat’ta Tanrı insanı meyveyi yerse öleceğiyle
haberdar eder. Bu olgu folklora ölümün menşeini anlatan mitolojik hikâyeler
şeklinde dahil olmuştur. Amerika ve Afrika yerlilerinin mitinde ölümün ilk defa
ortaya çıkması da Tanrı kelamına uymamakla ilişkilendirilmiştir.
Yasak meyve konusunun eski
mitolojilerde, semavi dinlerde ve Türk mitolojik metinlerinde benzer şekilde
varyantlaşması ilk ezoterik kaynağın mevcutluğu fikrini oluşturur. Nitekim bu
konu birbirinden çok uzakta yerleşen kavimlerde benzeri şekilde ifade edilir.
Yasak
meyvenin yenilmesinde bir dönüşme semantiği söz konusudur. Ölümsüz hayattan *
ölümlü hayata veya cennetten * dünyaya, kamillikten * nefse uymağa,
yaratılmaktan * üremeye vs. Bu dönüşümün ölümle - hayat, kozmosla - kaos sınırı
yasak meyvedir.
Sonuç
olarak kozmik hafızada yasak meyve ilk bilgi, gerçeğe götüren bilim olarak
değerlendirilir. Ancak zamanla kozmik bilginin unutulması sonucunda yasak meyve
bilgi kaynağından asilik sembolüne dönüşmüş, yasak meyvenin insana sunulması
dinlere göre Şeytana mal edilmiştir. Aslında başlangıçta yasak meyve Tanrının,
insanın yemesi için gönderdiği ve insanlığın batını gözünü açmağa yönelik
olmuştur. Bu bağlamda yasak meyve, bir kader sembolüdür ve yenilmesi zaruriydi.
Nitekim
yasak meyvenin yenilmesiyle yaratılmaktan * üremeye, statiklik simgesi olan
ölümsüzlükten * yenilenmenin, değişmenin simgesi olan ölümlü hayata geçiş söz
konusudur.
ARBERRY A.J., Sufizm. An Account of
the Mystics of İslam, London, 1950.
BAYAT F., Türk Mitolojik Sistemi.
Ontolojik ve Epistemolojik Bağlamda Dünya Modeli, c.1, İstanbul, 2007.
COOK R., The Tree of Life, image for
the Cosmos; New York, 1974.
ÇIĞ M.İ., Kuran, İncil ve Tevrat'ın
Sümer'deki Kökeni, İstanbul, 1996.
KRAMER S.N., Tarih Sumer’de Başlar,
İstanbul, 1992
MİFI Narodov Mira, T.1, Moskova, 1991.
PADLOFF W.W., İz Sibiri. Stranitsı
Dnevnika, Moskova, 1989.
Turkish Studies International Periodical For
the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 3/5 Fall 2008
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar