HAKİKAT PINARI
Tevbe, her şevden Allah Teâlâ’ya dönmektir. Çünkü her
şey Allah Teâlâ’nındır.
“Tûbû ilâllah”[1] âyet-i kerîmesinde hem işaret vardır, hem müjde vardır. Eğer kabul etmeyeler idi.
Emretmezler idi. Emir kabule delildir. Taksirin görmekle bile.
Habibim! Rabb-i Teâlâ, tevbeden sonra
anların günahlarını mağfiret edici ve tevbelerini kabul ile merhamet
buyurucudur. Tevbe-i nâsuh makamına kaim olup o halde Kendileri için
mağfiret talep olunmakla afv olur. Yahut mademki günahı itiraf ile nedameti
izhar eylediler, o halde mağfur olmuş oldular.”
|
Hacı Hasan Akyol Efendi kaddese’llâhü
sırrahu’l azîz
|
Yanar ateşe her kim ona dokunursa;
Ama nasıl yanar kendi ateş olursa.
|
|
Mülk ve devlet, asker ve rical iledir
Rical, mal ile bulunur
Mal, reâyeden husule gelir
Reâye adl ile müntazâm-ül hal olur
[Bugünün türkçesi ile]
Yurdun korunması askersiz olmaz
Asker parasız toplanmaz
Para yurt mamur olmadıkça kazanılmaz
Yurt mimarı iyi siyaset olmadıkça mümkün
olmaz
Siyaset ise adaletten başka bir şeye
dayanmaz
|
III.Alaeddin Keykûbat’ın Osman Gaziye
gönderdiği [Ramazan 683 tarihli menşur dan] Berat
|
İbn-i Abbas radiyallâhu anh tabiinden olan
İkrime radiyallâhu anha buyurdu ki;
“Sana bir kimse gelir de kendisi için
önemli olan bir şeyden fetva sorarsa, fetva ver.
Yine bir kimse gelirde kendisine alakası
olmayan bir şeyden sorarsa, fetva verme.
Sen bu şekilde hareket edersen, kendinden
insanların üçte iki nispetinde sıkıntısını gidermiş olursun.”
|
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslâmiyye
Kamusu, İstanbul, 1976, c.I, s.419
|
“Ben görmez idim; gözde ayanhep Sen imişsin.
Ben bilmez idim; sinede can hep Sen imişsin.
Ben cümle cihan içre nişanın arıyordum;
Heyhat! Bütün, cümle cihan, hep Sen imişsin.”
|
(Molla Nureddin Câmî kaddese’llâhü
sırrahu’l azîz (H. 817 M. 1414) (Şeyh Saffet Kemaleddin Yetkin Türkçesi)
|
“Bize kâfir demiş Müftü Efendi,
Tutalım ben ona diyem müselmân
Varıldıkta yarın rûz-i cezaya,
İkimiz de çıkarız onda yalan!”
|
|
"Aşktan sarhoş olanın
âlemlere karşı çıkmamasına
şaşarım.
Hakk'ı gören kişinin ayık durabilmesine
şaşarım.
Yolumuz aşktır, fakat iç dünyamızda kalışına
şaşarım"
|
|
Hz. Ömer radiyallâhü anh bir keresinde hutbe okurken
"Allah kime hidayet verirse artık onu saptıracak
kimse yoktur; kimi de saptırırsa, artık ona hidayet verecek kimse yoktur"
demişti. Cemaatten bir genç, Farsça bir şey söyledi. Tercümanını
çağırarak gencin ne dediğini sordu. O da
"Allah Teâlâ kimseyi saptırmaz" dediğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer
radiyallâhü anh gence hitaben söyle dedi:
"Yalan söyledin ey Allah Teâlâ'nın düşmanı!
Seni yaratan da, saptıran da Allah'tır.
Dilerse seni cehenneme sokacak olan da O'dur."
|
(İbrahim b. Hasan, et-Tefsîru'l-Me'sûr
an Ömer, (İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'ten naklen), 393.)
|
Sevban radiyallâhü anh anlatıyor. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem buyurdu ki;
"Ümmetimden bir kısım insanları bilirim ki,
Kıyamet günü Tihâme dağları emsalinde tertemiz hayırlarla gelirler. Allah
Teâlâ o sevapları, saçılmış toz haline getirir (değersiz kılar, kabul
etmez). Sevban radiyallâhü anh dedi ki :
"Ey Allah'ın Resulü! Onları bize tavsif et,
durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz de onlardan olmayalım!" dedi.
Sonra Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem açıkladı:
"Onlar sizin din kardeşlerinizdir. Sizin
cinsinizden insanlardır. Sizin aldığınız gibi onlar da gece ibadetinden
nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah Teâlâ'nın yasaklarıyla tenhada
baş başa kalınca o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler. ”
|
Kütüb-i Sitte
|
Sözü bilen kişini, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz
|
Yunus Emre kaddese’llâhü sırrah’ül azîz
|
Hz. Mevlana kaddese’llâhü sırrah’ül azîz dostlarını bir arada
görünce:
“Hep böyle olun, birlik de iyilik, yalnızlıkta sıkıntı
vardır.
Mesela; bir çayıra yalnız bırakılan bir koyun gelişip
et tutmaz hatta ölür, onu kurt parçalar. Aynı şekilde bir yere tek olarak
dikilen bir ağaç bakılsa bile kök salıp yetişmez. Yetişse bile bu nadiren
olur. Bu yüzden toplu olarak, ayrılığa düşmeden yaşamanın faydaları çoktur” der
|
EFLAKİ, Ahmet, Ariflerin Menkıbeleri. trc.Tahsin Yazıcı, 1973İstanbul. Milli
Eğitim Bakanlığı, 2.cilt, s,88
|
Otman Baba kaddese’llâhü sırrah’ül azîz abdallarına şöyle seslenir:
“Tilki boya küpüne düşüp rengarenk oldu. Tilkilere “
ben tavus kuşu oldum” dedi ama tilki oğlu tilkidir.
Her kim Allah Teâlâ’yı severim dese dünya sevgisini
kalbinden çıkarmasa yalancıdır.
Her kim ilim öğrenmek davasın etse sonra da rahatlık
istese yalancıdır.
Her kim marifet davasın etse dilini her söze salıverse
yalancıdır.
Her kim aşk davasın etse halveti sevmese
yalancıdır....”
Ademoğluna suret-i insaniye yakışır.
.
|
KOCA, Şevki. 2002 . Od’man
Baba Vilayetnamesi,Vilayetname-i Şah-ı Göcek Abdal. İstanbul: Bektaşi
Kültür Derneği.s. 271
|
İsmail Hakkı Bursevî kaddese’llâhü sırrah’ül azîz talebelerine sık
sık şu öğütleri verir:
“Arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalırsın veya
dalalete saparsın!
Topluluktan ayrılan helak olur.
Tek olarak yola çıkma.
Yolun başlangıcında olanlar âmâ gibidir önünü göremez.
Her an bir tehlike ile karşı karşıyadır. Kendisine yol gösterecek birine
ihtiyacı olduğu gibi, tasavvuf yoluna yeni girenin de yol göstericiye o
kadar ihtiyacı vardır.
Kâmil bir eğiticinin elinde terbiye olunan bir insan,
kısa bir süre içerisinde maksadına kavuşur. Bunun misali dağlardaki meyveler
ile bahçelerdeki meyvelerdir. Yani dağlardaki ağaçların meyveleri terbiye ve
bakım görmedikleri için geç olgunlaşır ve tatlı olmazlar. Fakat bostanlarda
bahçıvanların bakımıyla yetişen ağaçların meyveleri hem kısa zamanda
olgunlaşır hem de çok lezzetli olur”
|
Evliyalar Ansiklopedisi.
İhlas Gazetecilik ve Yayıncılık,1992, İstanbul, c.3, s: 411
|
Adamın biri Akhisarlı İsa kaddese’llâhü sırrah’ül azîze
“Benim oğlum büyüdükçe arsızlaştı, söz dinlemez oldu, neredeyse beni
dövecek.” Akhisarlı İsa :
-Oğluna kızınca nasıl davranırsın?Kötü söz söylersen,
beddua edersen gitgide arsızlaşır. Adam da:
-Beni incitince ben de öfkeyle hakaret ederim hatta beddua da ederim.
Akhisarlı İsa:
-Oğlun senin sözünü dinlemediğinde, sana saygısızlık
ettiğinde sen ona güzellikle, yumuşakça davran, hakkında dua et çünkü
babanın duası evlat için büyük hazinedir, mutluluğuna vesiledir, der. Bir ay sonra aynı adam yanında bir
delikanlı ile Akhisarlı’nın huzuruna gelir ve:
-İşte bu, o delikanlıdır, sizin dediğiniz gibi yaptım o da böyle
terbiyeli bir delikanlı oldu, der. Delikanlı da Akhisarlı’nın elini öper ve
huzurdan ayrılırlar.
|
KÜÇÜK, Sezai - MUSLU, Ramazan. Akhisarlı Şeyh İsa Menâkıpnâmesi, İbn-i
İsa Saruhanî, Sakarya, Aşiyan Yayınevi, 2003, s. 58
|
İran asıllı ünlü filozof İbn el-Mukaffa
şöyle diyor:
“Bilginin hiçbir harfi ve hiçbir adı
yoktur ki rivayet edilmemiş, öğrenilmemiş, geçmişteki bir öncünün söz veya
yazısından alınmamış olsun. Bu da şunu gösterir: İnsanlar bilginin
temellerini ortaya koymamışlar, gelecek bilgisi onlara ancak (ilâhî kaynağa
uzanan) bilgi ve hikmet sahibinden gelmiştir.”
|
İbn’ul Mukaffa, el-Edeb’üs-Sağîr, İslâm Siyaset Uslubu
İçinde, çeviren: Vecdi Akyüz, Dergâh Yayınları, İstanbul 2004, s. 17-18.
|
“Bir şeye baktığın zaman o şu şekilde
seslenir. Sakın bize aldanma, bizim müstakil vücudumuzun var olduğunu
sanma, bizim hakikatimiz olan Allah Teâlâ’ya bak. Biz fitneyiz, seni
aldatırız.”
“Dersini akıldan değil Allah Teâlâ al. O
zaman ilmin sana olsun delil.”
“Yitik bulununca emek aranmaz.”
|
|
“O severse, seversin.
O sevmezse, nefret edersin.
O severse, sen O’sun.
O’nla olmak isteme
O ancak seninle olur.
Her şey O ise,
Sen O’nunsun.
Sen O.
O ise
O’ dur,.
|
|
GÜNÜN SÖZLERİ
- “Cebrâil
aleyhisselâm gelip
‘Ey Allah’ın Resûlü! Ümmetinin fakirleri, zenginlerinden (öbür dünya hesabıyla) yarım gün olan beş yüz yıl daha önce cennete girecekler”
dediği esnada biz de oradaydık. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buna sevindi ve
“içinizde şiir okuyan kimse var mı?” diye sorunca, orada bulunan bir bedevî,
“Evet Ya Rasûlüllah” karşılığını verdi. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem;
“Hadi (oku)” diye emretti ve bedevî, şu şiiri okudu: - *****
Hevâ yılanı ciğerimi ısırdı,
Ne bir tabibi ne de efsun yapanı var,
Âşık olduğum sevgiliden gayrı.
Hem efsunum hem de panzehirim ondadır.
***** - Bunun
üzerine Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ve oradaki sahabeler vecde
geldiler. Öyle ki Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ridâsı
omuzlarından düştü. Bu halden kurtulunca herkes kendi yerine geçti.
Muâviye b. Ebü Sufyân
“Ey Allah’ın Resûlü! ne kadar güzel oynuyorsunuz!” dedi. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
“Bırak bunu ey Muâviye! Sevgilinin zikredildiğini işittiğinde titremeye kapılmayan kerem sahibi hiçbir kimse yoktur.” dedi ve sonra ridâsını dört yüz parçaya bölüp yanındakilere dağıttı.”
(Avârifü’l Maarif)
- Bir
nokta ise eğer bu semavata göre arz,
Binnisbe etmeliyim kendimi yok farz!
Şinasi
- Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Bela (ağızdan çıkan)söze bağlıdır, eğer bir
kimse başkasını köpek sütü emdi diye ayıplarsa, o kimse de, o köpekten süt
emer. Yani bir kimse, bir başkasını kötü bir iş yapmakla ayıplarsa, ayıpladığı
o kötü iş, onun kendi başına mutlaka gelir.”
(Alauddin Ali b. Abdülmelik b. Kadı Han Muttaki
el-Hintçe, Kenzü’l-ummâl fi süneni’l-akval ve’lef’al,
III, 315)
III, 315)
- “İnsan
istese de istemese de tarihini sırtında taşır.”
- Gavs’ül-Azam
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi kaddese’llâhü sırrah’ül Azize
sordular.-Edison bütün insanlığı aydınlattı, cennete girecek mi? -
“Gardaşım! Cennet usta Yeri Anliyormusun, iman yeridir.”
“Hey Yolcu, yapılmaz.Yollar Yollar yürüyerek oluşturulur”
İspanyol Atasözü
- “Üç
hâkimin hükmünde isabet aranmaz: kalbin, kaderin, ölümün.”
Nurettin Topçu, Var Olmak, İstanbul, 1965, s.
93.
- Ey
İnsanlar!
Görüyorum ki evleriniz Rum Kayserleri evine
Lüks hayranlığınız, Kisra’nın tutumuna
Servet peşinde koşmanız Karun anlayışına
Saltanatınız firavunun saltanatına
Nefisleriniz Ebu Cehil’in nefsine
Gururunuz Ebrehe’nin gururuna
Yaşayışınız sefihlerin yaşayışına benziyor.
Allah Tıklayın söyleyin,
Muhammedî olanlar nerede?
Yahya bin Muaz radiyallahu anh
·
“Batıl fikirler bu âlemde hiç bir vakit eksik olmadı.
Galiba bundan böyle de eksik olmayacaktır.”
Galiba bundan böyle de eksik olmayacaktır.”
Hacı Hasan Akyol Efendi kaddese’llâhü
sırrahu’l Aziz
- Bir
şey bilmediğini bilmeyene cahil, bir şey bilmediğini bilene âlim
denir.
- “Hep
Sandim ki ben yapıyorum.
Nerede …. Yapanda
o yaptırda o. Öyle ise üzülmeme gerek kalmadı “
- “Yitik
bulununca emek aranmaz.”
- “Bir
şeye baktığın Zaman o, şu şekilde seslenir. Sakın bize aldanma, Bizim
müstakil vücudumuzun var olduğunu sanma, Bizim hakikatimiz olan Allah’a
Teâlâ’ya bak. Biz fitneyiz, seni aldatırız.”
- “Dersini
akıldan alıyormusun, alma.
Allah Teâlâ’dan al.
O Zaman ilmin sana olsun delil.”
- “Hakk’ın
ve, melek de olsan faydası yoktur, yine yaprağın siyahtır inayeti
olmayınca kulların var!”
Hazret-i Mevlânâ kuddise sırruhu’l Aziz
- Bazıları
Allah Teâlâ’nın istediğini, bazıları emrini yapar. İsteğini ârifler,
emrini yapanlar âlimlerdir. Öyleyse dogrusu hangisidir. doğrudur dersen
yanlıştasın İkiside, birisi Doğru dersen daha cok yanlıştasın. Öyleyse
Çözüm nedir dersen cevabı, kaderdir.
Şeyh Seyyid Güloğlu
- Bütün
dilleri bilen bir Süleyman gelmedikçe, ikilik ortadan kalkmaz. Her vaktin
bir Süleyman’ı vardır. Gönülleri birleştirir, berraklaştırır. Kalplerde
hiçbir toz ve pas bırakmaz. Gönülleri anne gönlü gibi şefkatle doldurur.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin,”Müslümanlar tek bir can gibidir”
sözünü gerçekleştirir. Dini bütün müslümanın gözleri, devamlı vaktin
Süleyman’ını arar.
HZ. MEVLÂNA kaddese’llâhü sırrahu’l azîz
- Ne
ararsın tanrı ile aramda,
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda,
Başı açığa neden türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne,
Yoksa sana bir zararı içerim
İkimizde gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk`e dua et…
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk`e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz
Neyzen Tevfik kaddesellahu sırrahül aziz
·
Şeytanın kandırması çoktur.
Hayır yolu ile kandırdıkları ise daha fazladır.
Bu şekilde kurban ettikleri sayısı ise hergün daha fazla olmaktadır.
Onun için hayırlı bir iş yapıyorum derken daha çok düşünmek gerekir.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem istişare edin derken hayırlı işler için söylemiştir.
Şer işin istişaresi zaten yoktur.
Akıllı geçinen istişare edendir.
İstihare de zayıf kimseler içindir. Ancak ne oldu ise bu müslümanlara istihare ederler ve istişarelerinide şeytan yaranları ile yapmaktadırlar. Sonumuz hayırlı olsun, diyelim. “
Hayır yolu ile kandırdıkları ise daha fazladır.
Bu şekilde kurban ettikleri sayısı ise hergün daha fazla olmaktadır.
Onun için hayırlı bir iş yapıyorum derken daha çok düşünmek gerekir.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem istişare edin derken hayırlı işler için söylemiştir.
Şer işin istişaresi zaten yoktur.
Akıllı geçinen istişare edendir.
İstihare de zayıf kimseler içindir. Ancak ne oldu ise bu müslümanlara istihare ederler ve istişarelerinide şeytan yaranları ile yapmaktadırlar. Sonumuz hayırlı olsun, diyelim. “
·
“Düşmanından öç almanın en iyi yolu, onun gibi davranmamaktır”
Marcus Aurelius, Düşünceler, s. 83 (VI/6)
· Ne at üstündeyim ve ne de bir yükün altında
Ne bir halkın sultanı ne de bir padişahın
hizmetçisiyim
Sadî Şirâzi
· "İlaç ve deva olarak ne yaptılarsa
Istırap arttı, ihtiyaç da giderilmedi."
Istırap arttı, ihtiyaç da giderilmedi."
· "Riyaseti, insanların el açıp beddua
edecekleri kişilerin eline vermek hatadır."
Sadî Şirâzi
[1] “Rabbinizden
mağfiret dileyin; O'na tevbe edin; doğrusu Rabbim merhamet eder ve çok sever.” (Hud,
90)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar