Print Friendly and PDF

KAÇ KERE ALDATIR İNSAN, KAÇ KERE ALDANIR ASLINDA…

Bunlarada Bakarsınız



Eski bir yazıdan
İnsanın en büyük korkusudur belki de aldatılmak, bazen sevgilinin, bazen ailenin, bazense dost bildiği insanların onu aldatmasından ne kadar da korkar…
Sırtındaki binlerce bıçak darbesi ve hala saplı duran bıçakların her biri akşam yatağa yattığında yerlerini belli eder, huzursuz uyku dedikleri havalardan değildir o bıçaklardandır aslında.
Saymak zor aldatılışları insan ömrü kadardır belki de…Her bir gün, yeni bir aldatılışa gebedir. Bir gerçek var ki; o gerçek varoldukça görülmesi kolayken, yıllar geçtikçe daha da hissedilmez,  görülmez olur insanın gerçeği inkara giden o yollarında. Bir aldanmadır her aldatılış. Hayatı yaşarken her aldanma bir aldatılış olur. Suçu hiçbir zaman kendin de aramaz ya insan notu veren öğretmendir çalışmayan insan değil, her zaman hasta etmeyi kendine görev bilen havalardır ya suçlu ince giyinenin masumluğunda, işte aldatan suçludur bir de kendine aldananın ruhu duymadan…
Aldatan yoktur belki de hiç olmadı, insan eliyle varoldular, suçlanacak biri gerekliydi insanın kendi kişiliğine dokunmadan, çuvaldızı kendine batırmadan tüm yükü üstüne yıkacağı bir günahkar…
Aldatan yoktu, aldanan vardı hayatlarda…
Aldanılan bir de…Aldanan hep insandı kendi içinde, aldanılan ise kalbiydi, beyniydi. Görmek istediği renklerle kuşatmışken dünyayı, istedi ki herkes onu onun istediği gibi sevsin, onun istediği miktarda, onun verdiği değerle, onun istediği mevsimde, onun istediği gün, onun istediği saatte, üzerinde onun istediği giysiyle…Bencilliğini, duyarsızlığını çıkarmadan üstünden…
Ne büyük aldanmaydı yıllar yılı inandığı!
Güneş hiçbir zaman ben varsam hava sıcaktır demedi ki, mart kapıdan bakınca yaz geldi sanan insanlara, hiçbir yıldız demedi ki kaydığım an dilek tut gerçek olacak diye, hiçbir kalp sol yanından çıkıp ben doğru insana gidiyorum demedi insanlar “işte doğru insan bu” derken şimdi kimdir suçlu ya da suçlu var mıdır?
Kendi ektiklerini biçmesi gerekirken, herkes başkalarına attı tüm yükü, “benim istediğim gibi ekeceksin, biçmesi de senden” dedi. İçine hiç karşı tarafı katmadan. Bir çok insan olası anneler, babalar seçti doğmamış çocuklarına, ömür boyu çok mutlu olacağına emin olduğu eşler, sevgililer, hiç acı vermeyecek sandıkları nice değerler verdiler seçildiklerinin, değer verdiklerinin haberi olmadan. Onlar başkalarıyla mutlu hayatlar seçtiklerinde ise haklarıymış gibi öfke ve nefret gönderdiler beddualara yükleyip, kendilerinden haberdar bile olmayan sevdiklerine…Hiç göremediler sevdiklerinin sevenleri olamayacağını gerçeğini…
Aldatılmadı kimse bugüne kadar hep aldandı.
Acılar… 7’sinden 77’sine her dönem, her olayda acılı roller biçtiler kendilerine, rolleri başarıyla uyguladılar. Hep “neden ben” ile başlayan sorular sordular en yakın arkadaşlarına, sırdaşlarına. Acının büyütüp olgunlaştırdığını bilmeden, aldandıklarını anlamadan. Aldandılar isteklerini gerçekten olması gereken sandıklarından, aldandılar varolmamış hayal hayatlarında biçtikleri rolleri rol sahipleri kabul etmediklerinde. Kendi seçtiği yolların sonundaki ışığa aldandırlar en çok, yolun sonundakini güneş ışığı sanarken cılız bir ampul olduğunu gördüklerinde. Alın yazılarına, kaderlere sövdüler çoğu zaman, nasıl olsa kendileri yazmamıştı. Ne kolaydı her şeyi, hatta hayatta tüm yaptıklarını inkar edip 3.tekil kişileri idam sandalyesine çıkarmak, kalem kırmak..
Ondan bile korktular yeri geldiğinde 3.tekil kişilerden istediler kendilerini asmalarını çoğu zaman, bazense onlara söylemeden kendilerini asmasını beklediler. Olmayınca da üzüldüler aldanmışlar.
Bir kadın kendine bile itiraf edemediği mutsuzluğunun, aynadaki aksine yansımasından bile korkuyorken; evliliğinin tek kalıntısı yüzük parmağındaki metale bel bağlayarak mutlu evliliği olduğuna inanarak aldandı, kocası asıl sevdiği kadının her akşam gördüğü değil de senelerdir burnunda kokusuyla yaşadığı  sevdalısının onu düşündüğü her an sevdalısının da onu düşündüğünü sanarak aldandı, bir çocuk “Dünya’nın en güzel oyuncak arabası benim kırmızı arabam” derken aldandı bir okul günü sıra arkadaşının okula getirdiği son model oyuncak arabayı gördüğünde, acı çektirenlerden öc alma gününü bekleyen nice insan öc aldığında aldandı öc almanın dayanılmaz bir güzellik olduğuna…Sonrasında huzursuzluğu devam ettiğinde, yine de mutlu olamadığında yeteri kadar öc alamadığına inanarak…
Aldanılmış nice duygularla, düşüncelerle geçerken koca ömürler, son nefesin son nefes olduğu bilinmediğinden olsa gerek ömürlerin hiç bitmeyeceğine aldanıldı, ölüm vakti geldiğinde ne kadar çok şey yapmak gerektiği fark edildiğinde.
Aldatılan yoktur, aldanan vardır hayatta..
Aldatılmaz kimse başka birinin zoruyla, aldanır… Bazen saflıktan, bazen masumiyetten, bazense istedikleriyle yaşadıklarının aynı olma zorunluluğuna olan inancından…Aldanır sonunda işte…Acıları panzehir yapıp içindeki zehri akıtmadıkça, gözyaşlarını silinmesi gereken acizlik belirtileri değil de yaşadıklarının getirdiği duyguların sıvı hali olduğunu anlamadıkça, iki kişilik hayat oyunlarında her iki kişiyi de kendi oynadıkça aldanır nice kez hayatın onu aldattığını düşünerek. Geriye kalansa aldatan hayat değil, aldanan insan olur koca bir ömrü aldanmayla heba ettiğini bile bilmeyerek…
Şimdi sormalı mı insanın hayatta kaç kere aldatıldığını…Kaç kere aldandı kim bilir…

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar