Print Friendly and PDF

Ketencizâde Mehmed Rüştü Na’t ı şerif


Na’t ı şerif ve Hâk-pây-ı saâdet-ı peygamberiyyeye gönderilen arz-ı hâl suretidir :

Ey dil yine hem-râh olarak bâd-ı sabâya
Azm et taraf-ı dergeh-i mahbûb-ı Hudâya
Yüzler sürüp ol hâk-i ıtır-nâk-i latife
Ah eyleyerek ağlayarak başla recâya
Sıdk üzre salât ile selâm eyleyip evvel
Bed' eyle niyâza şeh-i iklim i bekâya
De ki seni Hallâk-ı cihân âleme rahmet
Gönderdi şeref geldi şehim her dü-serâya
Hâk-âverin iksirdir ey şâhid-i Levlâk
Kim dest-res olsa erişir hayr-ı gınâya
Her zerresi bir dürr-i girân mâyedir anın
Kim nâ'il olursa nazar etmez kimyâya
Kim cânına hırz eyler ise nüsha-i aşkın
Elbette o cân uğramaya sû-i kazâya
Her derde devâyı sana bahş eyledi
Mevlâ Elbette bulur çâre gelen dâr-ı şifâya
Ey hikmet-i hak üzre hâkim kande bu âciz
Lokman dahi bin cân ile tâlib o devâya
Her kim ki dahîlek sanadır iki cihânda
Eltâf-ı Hudâ ile erer izz ü alâya
Ta'zîm ile ismin anan ey mefhar-i âlem
Bî-rayb bulur her dü-serâ izzet ü pâye
Geldik der-i in'âmma el boş, yüzü kara
Me’luf-ı kadîmiz şehim ihsan u atâya
O nûr-ı mücessem senin evsâf-ı cemilin
Bildirmek içün nâzil olupdur nice aya
Ey ümmî-lakab ya ni kütübhâne-i allâm
İlmine eder hazret-i Kur ân kifâye
Esrârını ancak sana bildirdi o allâm
Hayret getirir noktası kutbu'l-ulemâya 
Gülzâr-ı cihânda ne ki halk eyledi Hallâk
Sensin sebeb ancak bu kadar neşv ü nemâya
Senden güzelim Ka'be-i maksûda erildi
Beyt içre ne hâcet bakıla kıble-nümâya
Ümmîd ederim cennet-i vaslın gece gündüz
Hicrin bana dûzah gibidir koyma o caya
Bu hılkat-ı eşyaya sebeb sensin efendim
Eşyâ yine senden bulur her vech ile vâye
Feryâdıma efgânıma lutfunla nigâh et
Derdinle tenim inlemede benzedi nâya
Çirkâb-ı ma asîde harâb oldu vücûdum
Bir berk-i giyâh gibi gönül uydu hevâya
Meccânen eger cürmümü afv etmeseMevlâ
Nice gideyim mahkeme-i rûz-ı cezâya
Sen hâmi-i ümmetsin eyâ ma'den-i şefkat
Şefkat buyurup âsîleri eyle himâye
Bî-çârelere çâre şefâ'atle olur hep
Çünki iki şeydir elimizde bize mâye
Eltâf-ı Hudâ eyle şefâat dü-cihânda
Bir hısn-ı haşindir bütün erbâb-ı hatâya
Yakdı beni ser-tâ-be-kadem âteş-i gaflet
Salsan n'ola ey nahl-i kerem farkıma sâve
Bir bende-i nâçiz ki çâkerine yazıldım
Sâyende baş eğmem vükelâya vüzerâya
Hasta dilimin merhemi sende durur ancak
Yok fâ'ide sordumsa da pek çok hükemâya
Pergâr-sıfat merkez-i aşk üzre dolandım
Cânâ gireli dâ'ire-i havf u recâya
Şâhım dilerim aşk ile bu hâne-i kalbim
Ancak dola dola kim kalmaya yer hubb-ı sivâya
Ümmetlerini vuslat içün da vet edende
Ah n’ola muhâtab olabilsem o nidaya
Hurşîd-i cemâlin umarız ey şeh-i kevneyn
Hayra getirir kim baka mahsûf olan aya 
Ömrüm bütün isyân ile geçdi nideyim âh
Adem düşicek zelle içün bunca bükâya
Bir tıfîın olunca peder ü mâderi mevcûd
Her derdini söyler ya anaya ya ataya
Ey menba'-ı şefkat ebeveynim sana kurbân
 Zerre nice nisbet olunur şems-i duhâya
Yok hüsn-i amel peyki ecel gelmege hâzır
Şeytân ile nefs aldı beni böyle araya
Bilmem n'ideyim pençe-i a'dâda esirim
Ey şâh-ı cihân merhamet eyle üserâya
Mahlûkda yok ben gibi âsî vü perîşân
Ihsânını mebzûl buyurun böyle gedâya
Asûde olup görmeye hiç mihnet-i dâreyn
Sâyende erişsin o dahi kûy-ı rızâya
Vasfın ki senin câna safâ, ruha gıdâdır
Uşşâk temeyvül edemez özge gıdâya
Na'tın ki Bilâl okur idi vakt-i seherde
Aşk ile felekler de yanardı o sadâya
Ancak seni vasf etmek içün Hazret-i İzid
Ben anladığım bu hâli verdi şu arâya (?)
Tâ vird i zebân eyleyeler medh-i şerifin
Rûzî kıla in amini kısm-ı bülegâya
Hassân gibi RÜŞDİ kuluna atf-ı nigâh et
Sâyende o da mâlik ola hüsn-i edâya
*************
Bu kıllet-i ömr içre o denlü güneh etdim
Yüz binde biri sığmaya bu arz u semâya
Leyk sana ümmet ki beni eyledi Mevlâ
Hâşâ ki beni uğrada âlâm u cefâya
Bu ni'met-i uzmâya bedel Hazret-i Hakk a
Var ömrümü sarf eylesem az hamd ü senaya
Her demde hezârân salavât ruhuna olsun
Yârânına ahbâbma ashâb-ı safâya
Olsun dahi evlâdına ahfâdına cümle
Hem cümle cemâ1atına hem âl-i abâya 
Ediyye ne vâki' ola mabeyni salâteyn
Elbette icâbet olacakdır o du'âya
Bu âciz ti bî çâre perîşân u zülfe
Sen sâhib olunca eder Allah vikâye
Münker yere sarf oldu bu nakdine-i ömrüm
Ahz edemedim su geleli dâr-ı fenâya
Pünhân u ayân etdiğim isyan heme ma’lûm
Mümkin mi kusûrum çekeyim semt-i hafâya
Tevhîd edip Allah'ı seni kim ede tasdik
Ümmîd ederim düşmeye o câh-ı gavâva
Bir dil ki ola aşk ile ma’mûr u müsellem
Hâşâ ki adû rahne ura böyle binâya
Ey ekrem-i âlî bana rahm et ki fakirim
Muhtâclığım benzemez özge fukaraya
RÜŞDÎ kuluna avn ü inayet ola dâiim
Dâ'im ola RÜŞDİ kuluna avn u inâve
Ol denlü salât ile selâm ola sana kim
İzz ü şerefin tek ana da olmaya gâve

Mef û lü Me fâ I lü Me fâ i lü Fe û lün

Medine-i Münevvere’de manzar-ı saadet olan makamdı mübârekden kubbe-i sa’âdet göründükde zuhûr eden na’t-ı şerif :

Yâ Nebiyyallah Cenâb-ı Hakk seni kılmış habib
Sebebden bâğ-ı vahdetde sen oldun andelîb
Enbiyâ vü evliyâ senden devâ ister kamu
Çün hakim-i mutlakm mülkünde bir sensin tabîb
Kûy-ı pâkinde nice şahlar gezer subh u mesâ
Ağlayıp feryâd edip boynun büküp ister nasîb
Niceler bu hâk-i pâke geldi yüzler sürdüler
Geldi mi eyâ benim-tek böyle bir miskin garîb
Dest-gîr ol yâ Resûlallah emândır el-emân
Nefs elinde âciz oldum çok eder mekr ü firîb
Nîm-nigehle her dü-âlemde kulun mesrûr kıl
Bu gedâvı pâdişâh etse çerâğ olmaz acîb
Senden özge yâ kime RÜŞDİ dahılek söylesin
Yâ Nebiyyallah Cenâb-ı Hakk seni kılmış habîb

Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün

Gazel


Garîk-i bahr-i isyânım dahilek ya Resulallah
Gedâyım, çok perişânım dahilek ya Resulallah

Cihanda kalmadı bir cürüm kim ben yapmadım anı
Sana geldim pişmânım dahilek ya Resulallah

Gelen müflis der-i in'amına mamûr olur mutlak
Bana rahm et ki virânım dahilek ya Resulallah

Heva-yı nefse uydum nefsim uydu dev meluna
Neden uydum nemidânem dahilek ya Resulallah

Sakalım ak, yüzüm kara, yaşım heftâde yetmiştir
Velâkin ehl-i imânım dahilek ya Resulallah

Cihanda zerre denlü ateşe takat getürmezken
Cehennemde nice yanam dahilek ya Resulallah

Ketencizâde-veş cümle günahkâre şefaat kıl
Bu hâl üzre duahanım dahilek ya Resulallah


Gazel


Yıldız âsâ geceler gözleyen ey mâh seni
Seyreder gün gibi elbette sehergâg seni

İsm-i a'zâmın senin nâm-ı şerifin oldu
Buldu hüsrân-ı ebed, bilmeyen eyvah seni

İsmini vird-i zebân eyleyen irşâd oldu
Hakk'ı bildi bilen ey mürşid-i agâh seni

Kim bugün yârin ola, yarın olurmuş yârin
İki âlemde bize yâr ede Allah seni

Nâil-i feyzin olan ârif-i billah oldu
Enbiyâ cündüne Hakk kıldı şehinşah seni

Âlem-i gayb u şühud sırrı sanadır mekşuf
Kıldı Hakk mahrem-i esrâr-ı haremgâh seni

Sâyeveş hâk-ı mezellette koma Rüşdi kulun
Kıl şefaat göre hak-bîn ile her gâh seni


Âşığım Ben Sana


Âşığım ben sana rûz-u ezelden
Sen benim şâhımsın ben senin benden

İster öldür kulun ister çırağ et
Râzıyım her ne ki gelirse senden

Cismim de senindir bu cân da senin
Mukîm de senin mihmân da senin

Derdim de senindir dermân da senin
Ben senden geçemem cân çıksa tenden

Sana kulluk için cihâna geldim
Leyk gayet yaman zamâna geldim

Bed-huylar elinden amâna geldim
Ayırma Rüşdî'yi hulk-ı hasenden


Güz Mesârif Destanı


Mevsimi geldi efendi git pelit al, dal da al
Çam, kavak, sorhun, tezek, saçma dahi herhâlde al

Tuz, çaşır, peynir, güzel yaprak bu günlerde gelir
Bir kuru tatlı erik, hurma ile yağ, bal da al

Sebze, kişmiş, bademiçi, fındıkiçi çok getir
Köme, pestil, bamyaya bak her ne var bakkalda al

İki yüz batman kadar un parası ver köylüye
Gendime, bulgur da gelsin, mercimek, şalgam da al

İşine elbette adem ihtiyat etmek gerek
Hasılı tut pendimi, kurbanlığı Şevval'da al

Et gelince zerzevat günden güne elbet gelir
İki yük ala pirinç alınca bir gırbal da al

Ademe bir şan imiş ahırda hayvan beslemek
Adımız var, şanımız var bari birkaç mal da al

Ot, saman, yonca ile arpa alınca dikkat et
Üç sepet, iki kürek, ahır yüzüne sal da al

At, katır, merkep, öküz lazımsa ihmal eyleme
Bir çekiç, bir kerpeten, çokca döğülmüş nal da al

İki top çilvari, üç top basma, on el havlusu
Üç tulum, beş top gezi, lahuri bir top şal da al

Vakıa bunlarsız olmaz bir çiçek gördüm bugün
Çarşıya git bir su'al et, bul anı dellal da al

Bir kazan, iki soba, bir lamba, üç çay güğümü
İki-üç seccade, iki hâlı, üç mangal da al

Biz de inci var velakin az olunca ar olur
Şimdilik çok istemem bundan otuz miskal da al

Otuzaltı tane altun, top dahi lazım bize
İki altun kordela saat, kıza halhal da al

"Ya bize çarşaf' dedi, "alası yok burda" dedim
Otuz altun Bağdad'a ba-posta et irsal da al

Küp, güveç, çömlek, çanak, fincan, tabak subardağı
Bir fıçı gaz, çokça boru, kapıya mandal da al

Pek ucuz bir makine gördüm piyango malıdır
Nerde ise oğlanı ardınca anın sal da al

Kakula, tarçın, biber, hem zencefil malumunuz
Çay, şeker daim alırsın bak da o emsalda al

Çok makama ile güllaç ve şurup, şehriyye hem
Her zaman lâzım bize attardan tutkal da al

Evdeki, hariçteki hizmetçiler muhtaçtır
Her ne isterlerse sor da, onlara partal da al

Bunca eşyayı kim alsın, kuvvetim yoktur dedim
"Mollalar gelsin efendi, bir iki hammal da al"

Neyleyim bilmem ki cebimde yoktur bir beyaz
Bu hayâl mekkaresi ikdam eder ki al da al

Elde para yok ise eşyaları ahzetmeğe
Eyleyip dainleri temin biraz imhâl da al

Parasız ancak bu alemde günah almak olur
Para yoktur söylesem havf eylerim der: çal da al

Kim güvensin bu cihanda bir tıfıl oğlum da yok
Dedi: sıdk ile Huda'dan isteyip etf'al da al

Bu kadar masraf ne kar ile olur sordum dedi:
"Doktor ol, ya avukat, ya dağda ol kattal da al"

Dedim ikbalim olaydı gelmez idim âleme
Dedi: "Ömründe yalan söz söyleme, ikbal de al"

Ah! dedim hâlim yaman; dedi ki: "tut rah-ı rıza"
Lutf-ı Hak'la himmet-i peygamberi hoş-hâl da al

Kesb-i rahat etmeğe alemde yol yok mu? dedim
Dedi: "Terk-i rahat-ı dünyada kıl ikmal da al"

Bildiği hâlde gönül o rahatı almaz dedim
"Hakk'a yalvar" dedi, Hakk kılsm anı meyyal da al

Ey civan ergenliğin bil kadrini, rahat yaşa
Ben de bir iş isterim derse bu bahre dal da al

Bulmak istersen eğer Rüşdi meta-ı izzeti
Kendini gene-i kanaat içre kıl, idhâl da al

Lutfuna mazhar buyur ya Rab Ketencizâde'yi
Cürmünü meccânen afv et koyma bu işgalda al

Bu cihâna geleli hayli zamân oldu bana
Öyle sandım ki kadîm üzre mekân oldu bana
Gün-be-gün za’fdan her hâl yamân oldu bana
Anladım göçmek için cümle nişân oldu bana
Cân gibi dost dediğim düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi ayân oldu bana
Yâr idim herkes ile cümlelere bâr oldum
Gülşen-i dehrde bir gonca iken hâr oldum
Allah Allah ne aceb küşte-i ağyâr oldum
Hâsılı minnet ü gam çekmede bî-zar oldum
Cân gibi dost dediğim düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi ayân oldu bana
Ne içündür bilemem kıldı ehibbâ nefret
Hem-demim hem-rehim hep eyledi terk-i sohbet
Zerre ihsânı olan kıldı çekilmez minnet
Çekilir yük mü nedir bunda da bilmem hikmet
Cân gibi dost dediğim düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi ayân oldu bana
Sağ iken ağzı olanlar diler elbette yemek
Beşerin hâli budur bizleri zannetme melek
Söylemek şekva ise âteş olur söylememek
Hayrı Allah içün et, kılma etek öptürmek
Cân gibi dost dediğim düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi ayân oldu bana
Aslı pâk nesli güzel kimse semâhat eyler
Mükrime bil ki le’im kimse hıyânet eyler
Havf-ı Mevlâ’sı olan işte sadâkat eyler
Tâm tevekkülde olan Rüşdî kanâ’at eyler
Cân gibi dost dediğim düşmen-i cân oldu bana
Düşmen öz bahtım imiş şimdi ayân oldu bana

Böyle bir bezm-i muhabbet her zamân ister gönül
Yâr ile ağyârdan hâlî mekân ister gönül
İhtiyâr oldum elimde ihtiyârım kaldı
İhtiyâr oldukça nev-civân ister gönül
Aşkdan bir bâde nûş et her kederden sâlim ol
Görmez misin her zamân darü’l-amân ister gönül
Çok da yakma cânımı âhımdan eyle istinâb
Ey felek rûz-ı cezâda kana kan ister gönül
Zulmü çok eyler güzellerden feragat eylemiş
Âşıkânın hâline bir mihribân ister gönül
Şâh-ı hûbân nakd-i cân ister metâ-ı vuslata
Ol sebebden Rüşdî dâima terk-i cân ister gönül

Hulk u hûyı hûb olanlar âlemi zîbâ görür
Aşk ile Mecnûn olanlar halkı hep Leylâ görür
Sâlik-i râh-ı hakîkat tefrika bilmez nedir
Deyrde ruhbânı görse tâlib-i Mevlâ görür
Ehl-i irfân olmağa sa’y et bâsiret ehli ol
Çeşm-i ibretle bakanlar katreyi deryâ görür
Eşk-i sûret suda görmüş aksini mihr ü mehin
Nitekim nakşa doyar münkir anı İsâ görür
Sırr-ı vahdetten haberdâr olmayan gâfillere
Her ne esrârı haber versen anı eşyâ görür
Kim müsemmâyı Ketencizâde-veş maksûd ede
Her ne şey görse cihânda mazhar-ı esmâ görür


Kaynak:
Erzurumlu Ketencizâde Mehmed Rüştü Efendi, hzl: Naci ELMALI, 9.10.1984, Elli  Matbaası , Ankara
NACİ ELMALI
 1956 yılında Erzurum'da doğdu. 1977 yılında Erzurum Kâzım  Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe  bölümünü bitirdi. Halen serbest çalışmakta ve Erzurumlu ilgili araştırmalarıyla  tanınmaktadır. Yazarın basıma hazır eserleri  şunlardır :
1 — Erzurumlu Şairler,
2 — Çeşitli Yönleriyle Erzurumlu Folkloru.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar