Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular ki
51. "Hz. peygamber şöyle buyurdu: Ümmetim için, Rabbimden şefaat istedim. Cenâb-ı Hak, senin hatırına yetmişbin kişi hesapsız olarak cennete girecektir buyurdu. Ya Rabbi, artır dedim. Senin hatırına her bin kişi ile birlikte yetmişbin kişi hesapsız olarak cennete girecektir, buyurdu. Ya Rabbi, artır dedim. Allah Teâlâ, önünden, sağından ve solundan birer avuç aldı. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, bu bize yeter Ya Rasûla’llâh deyince, Ömer Rasûl-i Ekremi bırak, Allah bizim için artırdığını artırsın dedi. Buna cevaben Ebû Bekir, bu Rabbimin avuç avuç yapmış olduğu inamlardan birisidir, deyince Hz. Peygamber: Ebû Bekir, doğru söyledi, buyurdu.
65. "Ebû Bürde, babasından naklen şöyle rivayet etti: Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte akşam namazını kıldık. Sonra beklesek de onunla beraber yatsıyı da kılsak a dedik. Ve bekledik. Derken yanımıza çıktı ve: Siz hâlâ burada mısınız? dedi. Biz şu cevabı verdik: Ya Rasûla’llâh, seninle birlikte akşam namazını kıldık, sonra bekleyelim de seninle birlikte yatsıyı da kılalım, dedik. "İyi ettiniz “ “Yahut" isabet ettiniz" buyurdular. Müteakiben başını semâya kaldırdı(çok defalar(başını semâya kaldırırdı) ve: Yıldızlar semânın emniyetidir. Yıldızlar gitti mi, semâya va’ad olunan gelir, Ben ashabım için bir emniyetim. Ben gittim mi, ashabıma va’dolunanlar gelir. Ashabım da, ümmetim için bir emniyettir. Ashabım gitti mi, ümmetime va'dolunan şeyler gelir, buyurdular. “
69. a- "Hz. Peygambere ashâbdan bazıları Ya Rasûla’llâh, falanca kadın gündüz oruç tutuyor, gece namaz kılıyor. Fakat, komşusuna da eziyet ediyor, deyince Rasûl-i Ekrem: O cehennemliktir, buyurdu, Yine onlar, şöyle dediler: Peki, ya falanca kadın sadece farz namazları kılıyor, kurumuş yoğurdun yosunlarından tasaddukta bulunuyor ve komşusuna eziyet etmiyor. Bunun üzerine Rasûla’llâh O cennetliktir, buyurdu. "
84. "Talha b. Berâ hastalandı. Hz. Peygamber ziyaretine geldi. Ayrılırken ailesine, ben Talha'yı Ölecek gibi görüyorum. Eğer Öyle birşey olursa, bana haber verin. Ona şahadet edip, cenaze namazını kıldırayım, buyurdu. Rasûla’llâh, Salim b. Avf oğullarına varmadan Talha vefat etti ve sesler duyuldu. Fakat, Talha daha önce ailesine, beni defnedin, Rabbime kavuşturun. Rasülullahı da çağırmayın. Çünkü ben, onun için Yahudilerden korkuyorum, dediği için Hz. Peygambere haber verilmedi. Rasûl-i Ekrem, meseleye muttali olunca, geldi ve Talha'nın mezarının yanına durdu. Ve orada bulunan insanlar da, onunla birlikte saf haline geldiler. Sonra Hz. Peygamber ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti: Allâhım, Talha'ya o sana gülerek, sen ona gülerek mülâki ol. “
86. "Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûla’llâh’a bir adam geldi de: Ya Rasûla’llâh, bana açlık ve meşakkat isabet etti(yani açlıktan dermansız kaldım), dedi. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem onu(doyurmak için) kadınlarına haber gönderdi, fakat onların yanlarında hiç- birşey bulamadı. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem: Bu gece, şu adamı konuk edip yemek yedirecek bir adam yok mu ki, Allah ona rahmet eylesin, dedi. Derhal Ensâr'dan bir zât ayağa kalktı: Ben, Ya Rasûla’llâh, diye cevap verdi. Akabinde o adamı alıp ailesine götürdü. Kadınına hitaben: İşte Rasûla’llâh'ın konuğu; ondan hiç- birşeyi tutup alıkoyma(konuğa ikram et), diye tenbih etti. Kadın, Vallahi yanımda çocukların azığından başka birşey yok, dedi. Kocası O halde çocuklar akşam yemeği yemek istedikleri vakit onları uyut, gel, kandili söndür, biz bu gece karınlarımızı dürelim(yani Rasûla’llâh'ın konuğu için biz bu geceyi aç geçirelim)dedi. Kadın, kocasının dediği işleri yaptı. Sonra o konuk sabahleyin Rasûla’llâh'ın huzuruna vardı. Rasûiuiiah: And olsun ki, Azîz ve Celîl olan Allah, bu gece Fulân erkek ve Fulân kadının işlerinden hayret etti-yahut güldü, yani acîb hoşnûd oldu, dedi. Azîz Ve Celîl olan Allah da(onlar ve bütün ensâr hakkında) şunu indirdi: Onlar, kendilerinde fakirlik ve ihtiyaç olsa bile, onları öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir. (Haşr, 59, 9)”
90. "Ömer, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemin yanına girmek için izin istedi. Onun yananda Kureyş’ten birtakım kadınlar vardı. Kendisi ile yüksek sesle konuşuyor ve ondan çok şeyler istiyorlardı. Hz. Ömer izin İsteyince, kalkarak perdeye koştular. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemde ona izin verdi. Hz. Peygamber gülüyordu. Ömer, Allah yaşını güldürsün Ya Rasûla’llâh, dedi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem: Şu benim yanımda olanlara şaştım. Senin sesini işitince, perdeye koştular, buyurdu. Ömer, Ya Rasûla’llâh, onların çekinmesine sen daha lâyıksın, dedi. Sonra kadınlara dönerek: Ey nefislerimin düşmanla rı, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemden çekinmiyorsunuz da, benden mi çekiniyorsunuz, dedi. Kadınlar, evet sen Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemden daha sert ve şahinsin dediler. Hz. Peygamber, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, şeytan sana bir caddede rastlamış olsa, mutlaka senin tuttuğun caddeden başkasına tutardı, buyurdular. “
140. "Enes'ten rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: Kıyamet gününde, başının üzerindeki toprak ilk yarılıp çıkacak benim. Bunun için övünmüyorum. Hamd sancağı bana verilecekti: övünmüyorum. Ben, kıyamette, insanların efendisiyim, övünmüyorum, Kıyamet günü cennete ilk defa girecek benim, yine övünmüyorum. Cennetin kapısına geleceğim, halkasından tutacağım. (İçerden) kim o? diyecekler, benim, Muhammed, diyeceğim. Benim için kapıları açacakla! içeri gireceğim. Cebbar'ı karşımda bulacağım, hemen O'na secde edeceğim. (Bana)başını kaldır, ey Muhammed, konuş ki, dinlenesin, söyle ki kabul edilesin, şefaat dile ki sana şefaat hakkı verilsin, buyuracak. Bunun üzerine ben başımı(secdeden)kaldıracağım ve; Ya Rabbi, ümmeti. . . , ümmeti. . . , diyeceğim. Allah; Ümmetinin(arasına)git, kimin kalbinde arpa tanesi kadar iman bulunsan, onu cennete sok, buyuracak. Ben ümmetimin yanına gideceğim, kalbinde arpa tanesi kadar imân bulunanları cennete sokacağım. Cebbar'1 (tekrar)karşımda bulacağım, yine O'na secde edeceğim. (Bana)Ey Muhammed, başını kaldır. Konuş ki dinlenesin, söyle ki kabul edilesin, şefaat dile ki sana şefaat hakkı verilsin, buyuracak. Bunun üzerine ben de başımı(secdeden)kaldırıp; Ya Rabbi, ümmeti. . . , ümmetî. . . , diyeceğim. Allah; öyle ise, ümmetine git, kimin kalbinde hardal tanesi kadar iman bulursan onu cennete sok, buyuracak. Ben de ümmetimin yanına gideceğim ve kalbinde hardal tanesi kadar imanı olanları cennete sokacağım. İnsanların hesaba çekilmesi bitip de, ümmetimden geri kalanları cehennemliklerle birlikte cehenneme girdiklerinde, cehennem ehli onlara şöyle diyecek: 'Allah'a yapmış olduğunuz ibâdetler ve O'na şirk koşmamanız size fayda vermedi. 'Bunun üzerine Cebbar; İzzetime yemin olsun ki, onları ateşten âzad ediyorum', buyuracak. Onlara haber gönderilip, cehennemden, derileri yanık oldukları haldi çıkarılacaklar ve hayat nehrine atılacaklar. Orada, sel yatağında biten taneler gibi yeniden bitecekler. Alınlarına da, 'Bunlar Allah m âzâdlılarıdır. 'diye yazılacak ve götürülüp cennete sokulacakla! Cennet ehli onlara; bunlar cehennemlikler, diyecekler. Bunun üzerine Cebbar şöyle buyuracak; Aksine, onlar Cebbâr'ın âzâdlılarıdır. “
142. "Ölüm Meleği, Hz. Musa'ya gönderildi. Fakat ona geldiğinde Musâ bir tokat vurdu. O da Rabbine döndü ve beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ meleğe gözünü iade etti ve tekrar Musa'ya gidip, elini bir öküzün sırtına koymasını, elinin kapladığı yerdeki her kıl için kendisine bir sene Ömür verileceğini söylemesini istedi. Mûsâ, sonra ne olacak, deyince sonra ölüm, cevabını aldı. Bunun üzerine Mûsâ, o halde şimdi öleyim, dedi ve Allah'tan kendisini Arz-ı Mukaddese'ye bir taş atımı yaklaştırmasını diledi. Hz. Peygamber devamla şöyle buyurdu; orada olsaydım, yolun kenarında kırmızı kum tepesinin altında onun kabrini size gösterirdim. “
143. "Ummü Habîbe veya bir başkası Hz. Peygambere şöyle dedi; Ya Rasulallah, kadının kocası ölür, sonra bir başkasıyla evlenirse öldükten sonra o kadın kıyamet gününde hangisine ait olur? Rasûl-i Ekrem; Beraber olduklarından ahlak bakımından en güzeline, buyurdu. Bir başka hadîste, -En son zevcine ait olur, buyuruldu. Atiyye b. Kays’ın anlattığına göre, Muâviye b. Ebu Süfyân Ebu'd- Derdâ'nın vefatından sonra, Ümmü'd-Derdâ 'ya tâlib olur. Ümmü'd-Derdâ şöyle der: Ebu'd-Derdâ'yı şöyle derken işittim. O da Hz, Peygamberi şöyle buyururken işitmiş; Kadın, cennette en son zevcine aittir. Binaenaleyh, Ebu'd-Derdâ'ya kimseyi tercih etmem. “
148. "Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Kim Benim Veli’me eziyet ederse, Bana açıkça harp ilân etmiş olur. Ben, yapmasını dilediğim hiçbir şey hakkında mü’minin ölümü, karşısındaki tereddüdüm gibi tereddüd etmedim. Fakat bunda, kulum ölümden hoşlanmıyordu. Kulum, Bana yaklaşabilmesi için, kendisine farz kıldığım şeylerin mislini yapması gerekir. Kulum, Bana nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet, Ben onu severim. Ben kulumu sevince de, artık onun işitir kulağı, görür gözü ve tutar eli mesabesinde olurum. Bana dua ettiğinde, icabet ederim. Bana samimi davrandığında, Ben de ona samimi davranırım. Kullarımın içerisinde öyleleri vardır ki, kulluk kapısını ister. Fakat, Ben onu nefsini beğenme kendisine hâkim olur da, ifsat eder diye bundan vazgeçiririm. Yine kullarımın içerisinde, imanının ancak fakirliğin sâlih tuttuğu kimseler vardır. Şayet onları zengin kılsaydım, bu zenginlik onları ifsad edecekti. Aynı şekilde, kullarımın içerisinde, imanını ancak zenginliğin ıslah ettiği kimseler de vardır. Şayet onları fakir kıl, saydım, bu onların imanını ifsad edecekti. Kullarımın içerisinde, imanını ancak sıhhatin ıslah ettiği kimseler vardır. Eğer onları hastalandırmasını, bu onların imanını ifsad edecekti. Kullarımın içerisinde, imanını ancak hastalığın ıslah ettiği kimseler davardır. Onlara sıhhat vermiş olsaydım, bu onların imanını ifsad edecekti. Bunun için, Ben kullarımın işlerini, kalblerindeki geçen şeyleri bilerek, evirip çeviriyorum. Muhakkak ki Ban, herşeyi bilirim ve herşeyden haberdarım. “
149. "Ebû Hureyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber: Müflis kimdir, bilir misiniz, buyurmuş. Aahab: Bizim aramızda müflis, hiçbir dirhemi ve eşyası olmayan kimsedir, demişler. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Hakikaten benim ümmetimden müflis, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekâtla gelecek olan kimsedir. Ama şuna sövmüş, buna zinâ isnadında bulunmuş; şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş; diğerini de dövmüş olarak gelecek ve buna hasenatından, şuna hasenatından verilecektir. Şayet, davası görülmeden hasenatı biterse, onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır. “
153. "Ebû Râfi oğullarından İsmail, babasından naklen anlatıyor: Allah'a yemin olsun ki, biz oturmuş, nafile namazı kılmak, teşbih çekmek için bekliyorduk. Allah kendisinden razı olsun, birden Ebû Zerr el-Ğıfârî'(radıya'llâhu anh) göründü. Mescidin direklerinden birinin yanında namaza durdu. Ben, orada bulunan arkadaşlarıma, ne dersiniz Ebû Zerr namazını bitirdikten sonra, yanma gidip ona Hz. Peygamberden sorsak, dedim. Ebû Zerr namazı bitirince yanma geldik, sağına ve soluna oturduk. Selâm verdik, selâmımızı aldı ve kendisine bize Hz. Peygamberden haber ver, dedik. O, sevgimden dolayı, onun, şöyle buyurduğuna şehadet ederim, dedi ; Bir kimse farz namazlarını kılar, Ramazan orucunu tutar ve namaz kılıp zekât verirse, onun için Cennet vâcib olur. 'Yanımızda Cüheyne'den bir genç vardı. O şöyle dedi: Ey amca, bazı çirkin şeyler olduğu halde bu nasıl mü'min olur? Ebû Zerr: Ey kardeşimin oğlu, sen kimlerdensin, dedi. O, Cüheyne ' den bir genç, diye cevap verince, bunun üzerine Ebû Zerr şöyle dedi: Senin ihmal etmediğin gibi, amcan da ihmal etmedi. Ben, senin sorduğun şeyi, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem sordum. O şöyle buyurdu: 'Yakîn' onları götürür. “
156. "Ebû Hureyre'nin haber verdiğine göre birtakım insanlar Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem: Ya Rasûla’llâh! biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? demişler. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlar; Bedr-i Tâm halindeki gecede siz ayı görme hususunda itişip kakışarak birbirinize zahmet verir misiniz? Ashap; Hayır, Ya Rasûla’llâh. O halde siz onu, işte böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde Allah insanları toplayarak: Her kim(dünyada) neye ibadet ediyordu ise, onun ardına düşsün diyecek, bunun üzerine(dünyada iken) güneşe tapan güneşin, aya tapan ayın ardına takılacak, putlara tapanlar da onların peşine takılacaklar, (ortada)içlerinde münafıkları da olduğu halde(yalnız)bu ümmet kalacak, derken Allah Tebareke ve Teâlâ onlara evvelce tanıdıklarından başka bir suretle tecelli edecek ve: Ben'sizin Rabbinizim, diyecek. Onlar (Allah’ı tanıyamadıkları için): "Biz senden Allah'a sığınırız! Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. Rabbimiz geldiği zaman biz onu tanırız. "diyecekler. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri(karşılarında)onların tanıdıkları sureti ile tecelli edecek ve ; "Ben sizin Rabbinizim" buyuracak. Onlar da: Evet, bizim Rabbimiz sensin diyerek ona tâbi olacaklar. Cehennemin üzerine sırat(köprüsü)kurulacak ondan ilk geçen ben ve ümmetim olacak. O gün peygamberlerden başka konuşan bulunmayacak. O gün peygamberlerin duası da: Allah'ım, selâmet ver! selâmet, demek olacak. Cehennemde sa'dan -dikeni gibi mahmuzlar olacak, siz sa'dan dikenini hiç gördünüz mü buyurmuş. Ashab, evet Ya Rasûla’llâh, demişler. İşte o mahmuzlar sa'dan dikenleri gibi olacak. Şu kadar var ki onların büyüklüğünün miktarını Allah'tan başka bilen olmayacak. Bu mahmuzlar(kötü)amellerinden dolayı insanları kapacaklar, İnsanların kimi mü'rain olduğu için ameli sayesinde (kurtulup)kalacak, kimi de kurtarılıncaya kadar ceza görecek, ta ki Allah kulları arasında(vereceği) hükmü bitirip rahmetinden dolayı cehennemliklerden dilediğini oradan çıkarmak murad edince, meleklere(dünyada)Allah'a şirk koşmayan cehennemlikleri, Allah’ın. kendilerine rahmet buyurmak dilediklerini, Allah'tan başka Allah yoktur diyenleri çıkarmalarını emredecek. Melekler, bunları cehennemde tanıyacaklar, onları secde eserinden bilecekler(çünkü)ateş Ademoğlunu yiyip bitirecek(yenmedik)yalnız secde yeri kalacak. Secde yerini yemeyi, Allah cehenneme haram kılmıştır. Bu suretle, (adı geçen kimseler)cayır cayır yanmış bir vaziyette cehennemden çıkarılarak üzerlerine hayat suyu dökülecek ve selin getirdiği milli toprakta yabanî ot tohumu nasıl biterse, onlar da öyle bitecekler. Sonra, Allah Teâlâ hazretleri, kulları arasında vereceği hükmü bitirecek, ortada yüzünü cehenneme doğru dönmüş(yalnız)bir kişi kalacak. Bu zât, cennet ehlinin cennete en son gireceği olacak ve Ya Rab, benim yüzümü cehennemden çevir, çünkü onun kokusu beni zehirleyip berbat ediyor. Alevi de, beni yakıp kavuruyor, diye Allah'ın dilediği kadar dua edecek. Sonra Allah Tebâreke ve Teâlâ, ona: bunu yaparsam, acaba başkasını da ister misin, diyecek. Hayır, Senden bundan başka birşey istemem cevabını verecek. Ve Rabbine, Allah'ın dilediği kadar ahd u peymanlar verecek. Bunun üzerine Allah, onun yüzünü cehennemden çevirecek. Bu zat, cennete doğru dönüp de onu görünce, Allah'ın dilediği kadar susacak, sonra ey Rabbim, beni cennetin kapısına bari götür, diyecek. Allah Teâlâ ona, sana verdiğimden başka birşey istemeyeceğine söz vermemiş mi idin? Yazık sana Ademoğlu! Ne de gaddarmışsın, diyecek. O zat yine - aman Ya Rabbi, diye Allah'a dua edecek. Nihayet, Allah Teâlâ ona acaba bunu verirsem başkasını da istemeyecek misin diye soracak. O hayır. İzzetine yemin ederim ki istemem, diyecek. Ve Rabbine, Allah'ın dilediği kadar sözler verecek. Bunun üzerine Rabbi onu cennetin kapısına götürecek, cennet kapısına dikildiği zaman cennet ona açılarak içindeki hayır ve sürür şeyleri görecek ve yine Allah'ın dilediği miktar sükût edecek, sonra, Allah'ım beni cennete koy diyecek. Allah Teâlâ, ona, hani sana verilenden başkasını istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazık sana Ademoğlu. ' Ne gaddar şeymişsin, diyecek. O zât, aman Allah'ım mahlûkatının en şakisi ben olmayayım, diye niyaz edecek. Allah'a dua ede ede, nihayet Allah Teâlâ ona güleryüz muamelesi edecek, Allah ona gülümser muamelesi edince bu sefer, haydi cennete gir diyecek. Cennete girdiği zaman ona, dile benden ne dilersen diyecek. Artık, Rabbin- den isteyebildiği kadar isteyecek ve dileyecek. Hatta, Allah kendisine şunu da iste, şunu da, diye istenecek’ şeyleri hatırlatacak. Nihayet, dileklerin arkası kesilince Allah Teâlâ bütün bunlar ve daha bir o kadarı da senindir buyuracak. “
158. "Hz. Aişe anlatıyor: Bir gece Rasâlullah’ı, yanımdan kaybettim. Onu aramaya başladım. Baktım ki, o bir otlakta namaz kılıyordu. Başında üç tane nur gördüm. Rasûl-i Ekrem namazını bitirince, orada kim var, dedi. Benim, Aişe, Ya Rasûla’llâh dedim. Üç nuru gördün mü buyurdu. Gördüm, Ya Rasûla’llâh dedim. Bunun üzerine anlattı: Rabbimden bana birisi geldi ve Allah Teâlâ'nın ümmetimden yetmişbin kişiyi herhangi bir azab olmaksızın cennete sokacağını müjdeledi. İkinci nurda Rabbimden ikinci biri geldi. Ve bana Allah'ın ümmetimden yetmişbin kişiden her birinin yerine, yetmişbin kişiyi daha yine hesapsız ve azapsız olarak cennete sokacağını müjdeledi. Sonra üçüncü nurda, Rabbimden, birisi daha geldi. Ve bana, katlanmış yetmişbin kişinin her birinin yerine yetmişbin kişiyi cennete hesapsız ve azapsız olarak sokacağını müjdeledi. Eunun üzerine ben: Ya Rabbi, ümmetim bu sayıya ulaşmaz, dedim. Allah şöyle buyurdu: Senin için, namaz kılmayan ve oruç tutmayan araplarla [cinler] bu sayıyı ikmal edeceğim. "
166. "Allah, Adem'i yarattığı -zaman onun belini sıvazladı ve kıyamete kadar yaratacağı zürriyetinin her canlı kişisi onun belinden düştü. Bunlardan her insanın iki gözü arasında nurdan bir parıltı yarattı. Sonra onları Âdem’e sundu. Bunun üzerine Adem, : Ey Rabbim, dedi. Bunlar kimilerdir? -Allah, bunlar senin zürriyetindir, buyurdu. İçlerinden bir adam gördü ve onun gözleri arasındaki nurun parıltısı hoşuna gitti. Bunun üzerine, ey Rabbim, bu kimdir dedi. Allah, bu zürriyetinin son ümmetlerinden birisidir ki, adına Davud denilir buyurdu. Âdem, Rabbim onun ömrünü kaç yıl kıldın diye, sordu. Allah, alpmış sene buyurdu. Âdem, ey Rabbim benim ömrümden ona kırk sene ilâve et, dedi. Adem’in ömrü dolunca ölüm meleği kendisine geldi. Âdem, ömrümden kırk sene daha kalmış değil miydi, diye sordu. Ölüm meleği, bu kırk seneyi oğlun Davud'a vermedin mi, diye karşılık verdi. Rasûl-i Ekrem buyurdu ki: Âdem, inkâr etti. Bu yüzden onun zürriyeti de inkâr etmektedir. Adem, unuttu. Bu yüzden onun zürriyeti de unutmaktadır. Âdem yanıldı. Bu yüzden, onun zürriyeti de yanılmaktadır. “
169. "Ebû Hureyre anlatır: Hz. Peygamber işin bir koyun kesilir ve pişirilir. Rasulullah, oradaki birisine bana koyunun Ön budunu ver, buyurur. Onu, ona verirler. Tekrar, bana koyunun ön budunu ver, buyurur. Onu, yine ona verirler . Sonra tekrar, koyunun ön budunu bana ver, buyurunca, koyunun sadece iki ön budu var, der. Bunun üzerine Hz. Peygamber . -Eğer sen arasaydın, onu bulacaktın, buyurur, " Bir başka rivayette Ebû Ubeyde şöyle anlatır: "Hz. Peygamber için bir kazanda et pişirildi. Rasulullah, bana hayvanın ön budunu ver, buyurdu. Verdim, tekrar, bana koyunun ön budunu ver, buyurdu. Yine verdim. Sonra, tekrar, koyunun ön budunu bana ver, buyurunca Ya Rasûla’llâh, koyunun kaç ön ayağı var, dedim. Bunun üzerine Basûl-i Ekrem şöyle buyurdu: Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, eğer susmuş olsaydın ben istediğim sürece sana ön bud verilecekti. “
172. "Hz. Musa kendisine Tevrat indiğinde onu okudu ve orada bu ümmetin zikrini buldu. Ya Rabbi, dedi. Levhalarda ben bir ümmet buldum. Onlar, sonradan gelecekler ama, cennete ilk olarak girecekler. Onları, benim ümmetim kıl. Allah, bunlar Ahmed'in ümmetidir, buyuracak. Hz. Musa yine: Ya Rabbi, ben levhalarda bir ümmet buldum. Onlar şefaat edecek ve edilecekler. Onları benim ümmetim kıl, dedi. Allah, bunlar Ahmed’in ümmetidir. buyuracak. Musa, ey Rabbim levhalarda ben bir ümmet buldum. Onların Incil’leri (kitapları)sadırlarında ve onu zahiren okuyorlar. Onları benim ümmetim kıl, diyecek. Allah, onlar Ahmed’in ümmetidir, buyuracak. Mûsa, ey Rabbim levhalarda bir ümmet buldum. Onlar, fey’i(harpsiz elde edilen ganimet)yiyorlar. Onları benim ümmetim kıl. diyecek. Allah, onlar Ahmed’in ümmetidir buyuracak. Mûsa, ey Rabbim ben levhalarda bir ümmet buldum. Bunlar sadakayı karınlarında kılıyorlar ye ondan dolayı da ecir kazanıyorlar. Onları benim ümmetim kıl, diyecek. Allah, onlar Ahmed’in ümmetidir buyuracak. Mûsa ey Rabbim levhalarda ben bir ümmet buldum. Onlar bir iyilik yapmaya azmettikleri halde yapmasalar bile, onlar için bir iyilik yazılmakta, yaptıklarında ise onlara on iyilik yazılmaktadır. Onları, benim ümnetim kıl. Allah, onlar Ahmed’in ümmetidir buyuracak. Mûsa, ey Rabbim levhalarda ben bir ümmet buldum, onlardan birisi bir kötülük yapmaya azmettiği halde yapmazsa, o ya- i mı vor. Yaptığında da sadece tekbir seyyie yazılıyor. Onları benim ümmetim kıl, diyecek. Allah, onlar Ahmed'in ümmetidir, buyuracak. Mûsa. Ya Rabbi ben levhalarda bir ümmet buldum. Onlar evvel ve âhir bütün ilimlere vâris kalacaklar. Deccâl mesihi öldürecekler. Onları benim ümmetim kıl, diyecek, Allah, onlar Ahmed’ in ümmetidir, buyuracak. Bunun üzerine Musa, öyle ise Ya Rabbi, beni de Ahmed’in ümmetinden kıl da, böylece ben de iki haslete sahip olmuş olayım, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ya Musa, ben seni insanlara risâlet ve kelâmımla seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol. Mûsa, ey Rabbim razı oldum, dedi. “
175. "Allah Teâlâ kıyamet gününde, ey Ademoğlu Ben hasta oldum sen Beni dolaşmadın, diyecek. Ademoğlu, Ya Rabbi ben seni nasıl ulaşabilirim? Sen âlemlerin Rabbisin cevabını verecek. Allah Teâlâ bilmezmiydin ki, falan kulum hasla oldu, sen onu dolaşmadın. Bilmezmiydin ki, onu dolaşıp ziyaret etmiş olsaydın, Beni onun yanında bulurdun, buyuracak. Ey Ademoğlu, senden yiyecek istedim beni doyurmadın diyecek. Ademoğlu, Ya Rabbi, seni nasıl doyurabilirim ki Sen alemlerin Rabbisin diyecek. Allah Teâlâ, bilmezmisin ki, falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadın. Bilmezmiydin ki, onu doyurmuş olsan bunu Benim nezdimde bulacaktın, buyuracak, Ey Ademoğlu, senden su istedim. Beni sulâmadın, diyecek. Ademoğlu, Ya Rabbi, ben Seni nasıl sularım. Sen âlemlerin Rabbisin cevabını verecek. Allah Taala hazretleri, falan kulum senden su istedi, ona su vermedin. Onu sulamış olsaydın, bunun karşılığını Benim nezdimde bulurdun, buyuracaktır. “
186. "İbn Abbâs şöyle diyordu: O; perşembe günü ne acı gündü, dedi de, sonra ağladı. Hatta gözyaşları yerdeki çakılları ıslattı. (Saîd b. Cübeyr. dedi ki: )Ben: Ey Abbâs oğlu! O perşembe günü nedir, dedim. İbn Abbâs dedi ki: Perşembe günü, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemin ağrısı şiddetlenip arttı. Bunun üzerine, bana bir kürek kemiği getirin, size bir'kitap(bir vasiyetname )yazdırayım ki, ondan sonra ebediyyen yolunuzu şaşırmayasınız, buyurdu. Bunun üzerine, orada bulunanlar ihtilâf edip çekiştiler. Rasûla’llâh, hiçbir peygamberin yanında ihtilâf edip çekişmek, lâyık ve doğru olmaz, buyurdu. Oradakiler: Rasûla’llâh'in nesi var(hastalığın şiddetinden dolayı)sayıkladı mı? Bunu, kendisinden almak isteyin dediler. Rasûla’llâh, beni(kendi halime)bırakınız. Benim şu içinde bulunduğum hal, sizin beni davet ettiğiniz şeylerden hayırlıdır» buyurdu ve sahabelere üç şey emretti:
210. "Hz. Peygamberin ashabından bazı kimseler gelerek, şöyle dediler: Gönüllerimizden öyle şeyler geçiyor ki, herhangi birimiz onları söylemeyi bile, büyük bir suç sayıyor. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem, hakikaten böyle birşey hissettiniz mi, diye sordu. Ashab, evet dediler. Rasûl-i Ekrem, işte açık açık iman budur, buyurdu. Bir başka rivayette, onlar şöyle dediler: Ya Rasûla’llâh, bizim gönlümüzden; öyle şeyler geçiyor ki onları konuşmayı hiç sevmiyoruz. Bizim için güneşin doğmaması(bir başkası) semadan (gökyüzünden) yere düş m emiz onu konuşmaktan daha sevimlidir. “
216. "Hz. Peygamber, Ebû Bekir'e: Geceleyin seni Kur'ân okurken işittim. Sesini alçaltarak okuyorsun, buyurdu. Ebû Bekir, muhakkak ben münacaat ettiğim zâta sesimi duyuruyorum, dedi. Ömer’e, ya. Ömer, seni dinledim. Sesini yükselterek okuyorsun, buyurdu. Ömer, “muhakkak ben uyuklayanı uyandırıyor ve şeytanı kovuyorum, dedi. Bilâl'e, ya Bilâl seni okurken dinledim, bir şu sûreden okuyorsun, bir şu sûreden, buyurdu. Bilâl, Kur'ân Allah'ın bazısını bazısına cem ettiği temiz bir kelâmdır, dedi. Bir başka rivayete göre, bir bahçeden diğerine geçiyorum, dedi. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem, hepiniz isabet ettiniz buyurdu. “
219. "Süleyman b. Davud, yeminle söylüyorum ki ben bu gece yüz kadını yahut doksandokuz kadını dolaşırım da, onların her biri Allah yolunda cihâd edecek bir süvari getirir, dedi. Arkadaşı kendisine, inşaallah de, dedi. Fakat o, inşaallah demedi. Butün kadınları dolaştı. Neticede, bir tek kadın müstesna kadınlardan hiçbiri hamile olmadı. Hamil e olan o 'tek kadın da, yarım bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer Süleyman inşaallah deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer süvari olarak muhakkak cihâd ederlerdi. “
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı
açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Benzer Yazılar
Yorumlar