PÎR-İ MÜNÎR VE DESTGÎR SEYYÎDÜ’L MELÂMÎ MUHAMMED NÛRU’L ARABÎ HULEFÂSINDAN ABDÜLKERÎM RÛHÎ Kaddesellâhû Sırrahû’l Âlî HAZRETLERİ’NİN NUTK U ÂLÎLERİ
Ey
vücûd u etvâriyye’de cevelân Habîb-i Kibriyâ
Ey
vücûd esrarına seyrân Habîb-i Kibriyâ
Vâcîd
ü mevcûd seni mir’ât edindi şübhesiz
Sîreti
Hakk, sureti Rahmân Habîb-i Kibriyâ
Şânını
tebcil için geldi Hüve’l Hakku’l mübîn
İşte
burhân, şâhidim kur’ân Habîb-i Kibriyâ
Vasfı
Kur’ân, halkı Kur’ân, sâhib-i sebu’l mesân
Sırr-ı
Yezdân, zâhirin Furkan Habîb-i Kibriyâ
Vech-i
pâkin nûr u şems, Zât-ı Hakk mücellâsıdır
Cümle
âlem, hüsnüne hayrân Habîb-i Kibriyâ
Tâhir
ve Hâdi ve Yâsin Hâ-yı Hakk’ın mimisin
Nûn
ve Sâd ve Kaaf ve’l Kur’ân Habîb-i Kibriyâ
Hubb
u Zâtın mazhârı, kenz-i vücudun matla’ı
Mebde’i
küll aslına burhân Habîb-i Kibriyâ
Hâsılı
Hakk zâtını mahbûb edip ba’s eyledi
On
sekiz bin âleme Sultân Habîb-i Kibriyâ
Ey
cemâlin vedduhâ velleyl saçın vessâfıdır
Kaşların
mihrâbına kurbân Habîb-i Kibriyâ
Men
reânî, kader el-Hakk, nuktî iykandır
bize
Görünen
senden, gören Sübhân Habîb-i Kibriyâ
Hizmet-i
na’ât-ı şerifinle RÛHÎ fahreder
Mahz-ı
lütfundan diler ihsân-ı Habîb-i Kibriyâ
<--------------------------------O-------------------------------->
Melâmî, küntü kenzin matla’ı mânâyi inşandır
Melâmî,
hubb u zâtın mazhârı Mahbûb u Yezdândır
Melâmî,
tâifânı kutsîyâna kıbledir cânâ
Melâmî,
ehl-i vicdâna muallâ Arş-ı Rahmândır
Melâmî,
ilm ü zevkin menba’ı, bahrü’l meânîdir
Melâmî,
kasr-ı irfân, manzar-ı dîdâr-ı cânândır
Melâmî,
bil, nikaab-ı Kibriyâdır len teranî’den
Cemâl-i
zâtını görmekte Mûsâ mest ü hayrândır
Melâmî, hâsılı mir’ât-ı Hakk’tır zâhir ve bâtın
Bis’at-ı
izzet üstünde oturmuş gizli sultândır
Melâmî,
cennet-i adn’e misâldir, andadır dîdâr
Serâyı
lâ yezâldir, girenler şâd ve handandır
Melâmî,
enbiyânın vasfıdır, tâc-ı velâyettir
Nebî,
Mürsel, velî, mü’min ve kamûsu yek dîl ve cândır
Melâmî,
dürrü bî hemtâya kân olmuş musaffadır
Ulûhiyyet
cenâbında, ubudiyetiyle mihmandır
Melâmî,
görmedin mi Âdemi mescûd u Hakk kıldı
Tekebbür
eyleyip levm eden matrûd ve şeytandır
Melâmî,
hâsılı kâinâta kıbledir el-Hakk
Fevtuva
emrini Hakke’l yakîn gör mahz-ı Kur’ândır
Melâmî,
şerefrâzî Ahmed Muhtar ile Haydar
İkisi,
nûr u vâhiddir zuhurda cemm ü Furkândır
Melâmî,
aşk ve zevk cezbe-i Rahmâna mâliktir
Yüzüdür
Kâ’betü’l uşşâk, sıfâtı Hakka bürhândır
Melâmî,
seyr-i fillâh, seyr-i billâh ve maAllâhta
Rıdâ-i
Kibriyâ olmuş, mekânı lâ mekândır
Melâmî,
fî sebîlullâh mülevm olsa ne gam yâhû
Vikaaye
eylemek, mâşûk edeb-i âşıkândandır
Fenâ’
fillâhta lâl olmuş, bekâ billâhta hâl olmuş
Rasûlullâhta
kaal olmuş, nişânı bî nişandır
Melâmet
taht-ı gâh-ı kurb u ev ednâ’da vazolmuş
Habîbullâha
mahsus, bir serâyı nûr efşândır
Cemî
enbiyâyı Mürsel, velî, kâmîl ve kümmel
Âna
ümmet olur, anlar bilirler ol ne sultândır
Hüve’l
Hakkı mübîndir, zü'l kuvvet'il Metîndir
Dahî
Tâ-Hâ ve Yâsin’dir muîn-i kalb-i Kur’ândır
Ki
zâtın vasfı Kur’ân, veçhi Rahmâna şâhittir
Kefâ
billâhî şehîden nazmı vird-i ârifândandır
Âna
ümmet olan erler, erenler izini izler
Melâmet
Sırrını gizler, sanır nâ ehl-i nâdandır
Eyâ
mağrur, nedendir âşıka ta’n ve mezemmetler
Eğer
insâf edersen, dediğin billâhi bühtândır
Bu
lar Dünyâ ve mâfîhâyi, belki terki terk etmiş
Melîk-i
muktedir indinde her biri bir Süleymândır
Fenâ’
Kâfında Ankâdır bular, gün ve mekân bilmez
Semâ-i
âlem-i lâhutta doğmuş, mâh-i tâbândır
Melâmet
şânını bilmek dilersen ey karındaşım
Fütûhât
ile Ta’rîfât beyân eder senâhândır
Ne
günâ vasfeder Hakkı kitâb-ı el-hitâbında
Buna
teslîm olur insân, eğer olmazsa hayvândır
Basîret
ehline RÛHÎ hedâyâdır bu manzûmât
Değildir
bî haber câhillere, maksûdum ihvândır.
<--------------------------------O-------------------------------->
Melâmîyim,
işit benden kelâmı
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Sana
tarîf idem dârusselâmı
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Kime
evvel tecellî eyledi Hakk
Zuhûru
Hakk bilir ef’âli mutlak
Eğer
insâf edersen bil muhakkak
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Nedir,
bildinmi tevhîd-i sıfâtı
Kamû
eşyâda sârîdir hayâtı
Benimle
zâhir oldu nûr u zâtı
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Bu
kez ef’âl ve evsâfı koyup gel
Hüviyyet
sırrını cândan duyup gel
Eğer
âşık isen aşka uyup gel
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Bu
bahrin kesreti emvâcıdır bil
Sülûk
erbabının mî’râcıdır bil
Melâmîler
anın hüccâcıdır bil
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Gören
Hakk, görünen Hakk, kıl temâşâ
Vücûdunda
şeriki varmı ? Hâşâ
Zuhûrudur,
kamu âlâ ve ednâ
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Eğer
meczûb u Hakk oldunsa câna
Makâmın
kaabı kavseyn oldu dânâ
Nedir,
bildinmi sırr-ı ev ednâ
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
Şuûnât-ı
Hudâ oldu zuhûrât
Anınçün
kalmadı RÛHÎ küdûrât
Bu
dem aynı Hakk oldu cümle zerrât
Melâmîyim,
melâmiyim, melâmî
<--------------------------------O-------------------------------->
Melâmet
sırrına mahrem olan geçmezmi kavgadan
Tecellîye
cemâl ister, ne anlar kuru dâvâdan
Serîr-i
limaallâh da resm ve evsâf hebadır hep
Ne
bilsin zâhid-i hodbin olanlar bu muammadan
Hüvel
evvel, Hüvel âhir, Hüvezzâhir, Hüvel bâtın
Hemân
bir zât-ı mutlaktır görünen bu merâyâdan
Bu
sırra zümre-i nâcî melâmîler olup âgâh
Erüp
iklîm-i tahkike, geçip dünyâ vü ukbâdan
Melâmîler
kubâb-ı izzet içre mahfîdir RÛHÎ
Bilinmez,
almayınca sırrını ev ednâdan
<--------------------------------O-------------------------------->
Cânlara
cânân olan, Seyyîd Muhammed Nûrdur
Dertlere
dermân olan, Seyyîd Muhammed Nûrdur
Nûru
ayn-ı ârifândır, zevki ilm-i vâsılân
Cümleye
sultân olan, Seyyîd Muhammed Nûrdur
Reber-i
ehl-i melâmet, mürşîd-i râhı Hudâ
Mü’mine
îmân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
İlm
ü zevk’e âşinâ, olmak dilersen gel berû
Mâden-i
irfân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Niceler
inkâr ile matrûd u dergâh oldular
Sâhib-i
fermân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
“Kul
kefâ billâh” ‘ı tâ’lîm eyledi ihvanına
Alleme’l
Kur’ân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
“Men
ra’nîyi kadren” elhakk mârı meyyit nassını
Cem
ile Furkân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
İsmi
nurdur, cismi nurdur, kalbi nurdur, sırrı nûr
Enver-i
Yezdân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Aynı
Muhiddîn ve Sadreddîn olup etti zuhur
Kâmil
insân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Enbiyânın
vârisidir, evliyânın hâtemi
Aslına
bürhân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Sırrına
“sümme denâ”geldi, ‟tedellâ” vasfına
Sûret-i
Rahmân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Kaabe
kavseyn belki ev ednâ sarâyında hemân
Mahrem-i
Sübhân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
Çoktur
isyânım deyû, kesme ümidin RÛHİYÂ
Şâfî’i
ihvân olan Seyyîd Muhammed Nûrdur
<--------------------------------O-------------------------------->
Ey velâyet burcunun mâhı, velâyet matla’ı
Vey
mürüvvet mâdeni, esrâr-ı Hakkın mahzeni
Mukaddem
teşrifini gördükte bu Şems ve Kamer
Devrini
ber-bâd edüb seyrinde oldu serseri
Nûr
u mahz idi vücudu, hem de ismi nûr idi
Nûr
u vahdetle müzeyyen eyledi âlemleri
Sîyreti
bahr-i vücûbdur, bahr-i imkân sureti
Mecma’ilbahreyn
iken oldu dürrbağa muhtefî
Alleme’l
esmândır, hem sırr-ı ev ednândır
Keşfetti
gözden hicâbı, etti isbât dilberi
Sırr-ı
vahdet âşikâr oldu, melâmîler gibi
Hem
Hudâyı, hem de hoşnûd eyledi Peygamberi
Bir
Hudâ ve bir tecellidir zâhir ve bâtın kamû
İki
görmekten hazer kıl, zâhidâ bul vahdeti
Girme
dâm-ı kesrete, hubbu sivâdan fâriğ ol
Âşık
ol, mş’ûku bul, kaldır aradan kesreti
Vasf-ı
ma’şûk u hakikat eylemek mümkünmüdür
Olamaz
âmâya ta’rîf görmeyince gözleri
Abd-ı
mahz ol, sâhil-i bahr-ı vücuda vâkıf ol
Böyledir
rükn ü hakîkat enbiyânın sünneti
Sorsalar
“ena Hudânâüssebîl”₁ ‘i RÛHİYÂ
KUL
HUVALLÂHÛ AHAD tefsiri oldu âyeti
<--------------------------------O-------------------------------->
Tahtgâh-ı
dîl’de iclâs eyledi sultân-ı aşk
Kürsî’yi
sadra kuruldu bir azîm dîvânı aşk
Reşşedüp
envâr-ı aşkı mübtelâ uşşâkına
Mest
edüp üftâdegânı, oldular hayrân-ı aşk
Nevha-i
Nûh’a₂ sebeb olduysa ger aşkın yeli
Gark
eder uşşâkını, baştan başa tûfân-ı aşk
Âdem
ve Havvâyı köretti hâyı huyu aşk
Geldi
İsmâil ve Yahyâ, oldular kurbân-ı aşk
Aşk
değil mi zulmet-i Mûsâ’da nârı nûr eden
Yâ
değil mi, Yûsufu mahbûb eden zindân-ı aşk
Görmedinmi
Mustafâyı, rehnümâs₃-ı aşk idi
Leyle-i
isrâ’da cilve eyledi Sübhân-ı aşk
Sidreden
geçti ve kandu, bârigâh-ı hazrete
Sırrına
bizzât tecelli eyledi cânân-ı aşk
Bâde-i
ehabbet₄’den nûş eyleyen uşşâka bak
Bildiler,
ma’rûf olandıriârîf-i irfân-ı aşk
Âlem-i
imkâna sığmaz, mağrib-i ankâyı aşk
Kayd-i
imkânla bulunmaz, merkez-i meydân-ı aşk
Bâ’i
bismillâhı aşkı şerh edersen RÛHİYÂ
Nokta-i
sırr-ı Alî ve sen fâş olur Kur’ân-ı aşk
₁ “ena Hudânâüssebîl” :Bize Hakk dînine yol
göster
₂ Nevha-i Nûh:Nûhun feryâtları
₃ Rehnümas:Yol gösterici
₄ Ehabbet:Çok sevilen
Kaynak:Tevhî-i Meâl
Müellif: Hasan Sabri Dölen Kaddesellâhû Sırrahû’l Âlî Hazretleri
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar