Rumi Şiirlerinden
Duydum ki
bizi bırakmaya
azmediyorsun
etme
Başka bir yar
başka bir dosta
meylediyorsun
etme
Sen yad eller
dünyasında
ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü
kasdediyorsun
etme
Çalma bizi
bizden bizi
gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına
nazar ediyorsun
etme
Ey ay felek
harab olmuş
alt üst olmuş senin
için
Bizi öyle harab
öyle alt üst ediyorsun
etme
Ey makamı var
ve yokun üzerinde olan
kişi
Sen varlık sahasını
öyle terk ediyorsun
etme
Sen
yüz çevirecek olsan
ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı
kastediyorsun
etme
Bizim dudağımız kurur
sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi
öyle yaş dolu
ediyorsun
etme
Aşıklarla
başa çıkacak gücün
yoksa eğer
Aşka öyleyse
ne diye hayret
ediyorsun
etme
Ey cennetin cehennemin
elinde olduğu kişi
Bize cenneti
öyle cehennem
ediyorsun
etme
Şekerliğinin içinde
zehir zarar vermez
bize
O zehiri
o şekerle sen bir
ediyorsun
etme
Bizi sevindiriyorsun
huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun
sen mahvediyorsun
etme
Harama bulaşan gözüm
güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen
hırsızlık ediyorsun
etme
İsyan et ey arkadaşım
söz söyleyecek an
değil
Aşkın baygınlığıyla
ne meşk ediyorsun
etme
Mevlâna
Celâleddin Rumî kaddesellâhü sırrahu’l
azîz
Seven ve sevilen
arasında tek kalan hatıra aşklarıdır.
Eğer bir gün seversen;
Sevdiğin terk edince,
ağıt yakacağın sana haber verilse, ki öyledir,
Niye sevdiğini kendine
sor.
Sevdiğin, seni niye
terk edecek diye.
Hakikatte vasıl
olanların destanı hiç yok.
Aslında Hz. Şems bu
ayrılığı ile kendine büyük ikramda bulunmuştur. Çünkü asıl terk eden Mevlâna
idi.
Mevlâna o hale
gelmişti ki uzayında Şems’in güneşinin ışıkları artık sönen yıldızlara
dönmüştü. Vefalı dostun tek yapacağı şey sönmüş yıldızın kaybolmasından başka
bir şey olmayacağı idi.
Yanan da o, yandıranda
o, hepsi Hz. Mevlâna olmuştu.
Ne
aklım kaldı benim, ne dinim,
Ne
kararım kaldı benim, ne sabrım,
Gel
ne olur, gel artık.
Ne
gönlümün derdini sor bana,
Ne
sararan yüzümü sor bana,
Ne
içimin ateşini sor bana,
Gel
gözünle gör, gel artık.
Sıcağınla
pişmiş bir somun gibi
O
kıpkızıl, al al yüzümü sorma.
Gene
ekmek gibi bayatlayıp bayatlayıp,
Gene
ekmek gibi ufalana ufalana
Çaresiz,
dökülmüşüm yollara,
Gel
topla beni, gel artık.
Bir
vakitler bir aynaydım,
Yüzünden
izler toplamadaydım,
Şimdi
buruştum, şimdi sarardım,
Gel
gör beni, gel artık.
Dere
gibi akıyorum sağa sola,
Ayrılık
her yanımda pusuda
Sabahları
yalvarırım yakarırım
Rüzgârların
karşısında,
Gel
ne olur, gel artık.
Başın
kille ıslaksa da,
Ayağına
diken batmışsa da,
Durma
gel Allah aşkına,
Gel
demeden kurtar beni.
Ey
âşıklar peygamberi,
Gönül
ateşinde yanmışım ben,
Boğulmuşum
gözyaşına
Git
sor Allahın seversen
Ne
yol gösterir sevgili,
Ne
çare yazar bana?
Mevlâna
Celâleddin Rumî kaddesellâhü sırrahu’l
azîz
**
Diyorlar
ki: Yaşıyorsun yaaa…..
-Istırap
çeksem acısını benden çok duyacak yok!
-Sevincim
de üzüntüm de yalnız aslında.
-Yaşadığım
her şeyi yalnız yaşıyorum.
-Çünkü
hakikatte yalnızım…diyor.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar