Print Friendly and PDF

SANA DOYAMIYORUM; BUNDAN BAŞKA SUÇUM YOK




1540. Sana doyamıyorum; bundan başka suçum yok;
sen de benim verdiğim zahmete doyma
ey iki dünyada da dayancım benim.

Küp de doydu, usandı benden,
saka da, sakanın tulumu da;
fakat benim sular içen, içtikçe kanmayan balığım,
her solukta biraz daha susuz.

Kırın testiyi, yırtın tulumu;
denize gidiyorum ben,
arıtın yolumu benim.

Yeryüzü, gözyaşlarımla niceye bir çamur olup duracak?
Gökyüzü, niceye bir benim gamımla,
benim âhımın dumanıyla kararacak?

Niceye bir şu gönlüm sızlanacak?
Vâh benim gönlüm, eyvah yıkılmış gönlüm...
Niceye bir şu dudaklarım,
padişahımın hayâline karşı feryat edecek?

Denize doğru git de gör,
nasıl arı-duru dalgalar coşup köpürüyor...
Seyret de bak; evim-barkım nasıl gark olmuş o dalgalara.

Dün gece evimin ortasından
Âb-hayat coştu-köpûrdü, dalgalandı;
dün Yusufum, Ay gibi kuyuma düştü.

Ansızın sel geldi,
bütün harmanımı sürdü-götürdü...
gönlümden bir dumandır çıktı,
yüceldi; buğdayı da yaktı, samanı da.

Harmanım kalmadı ama gam yeme;
ne diye gam yiyeyim?
Ay yüzlünün ışık harmanı,
yüzlerce harmana değer, bana yeter de gider.

Hayâli pek ateşliydi,
gönlüme giriverdi de başım ateşlere alıştı;
külâhım yandı- gitti.
**
1550. Dedi ki: Semâ', hakkındaki saygıyı azaltır, mevkiin alçalır...
Mevki senin olsun, onun aşkıdır benim bahtım, benim mevkiim.
Akıl-fikir istemiyorum; onun bilgisi yeter bana...
gece yansında yüzünün nuru seher aydınlığıdır bana.

Gam askeri toplanıyor;
fakat gam ordusundan gam yemiyorum ben;
bölük- bölük ordularım,
göklere dayanmış benim.

Her gazelin ardından gönlüm,
söze-lafa tövbe ediyor ama
Tanrı'nın dileği yolunu kesiyor gönlümün.


A canıma can katan Ay yüzlüm,
doyamıyorum sana;
cevretme, cefâ etme;
efâ lâyığım değildir benim.

Ateşler içindeyim ama
a benim devlet kuşum,
başıma gölge saldın mı
cevrin de hoş bana, cefâ da hoş.
Aşk, sarhoşlara şekerler saçmaya başladı mı,
uğradığım belânın tadı,
şeker kamışı narhını indiriverir.
Artık dumanımda ödağacı kokar;
bana hased eden kör olur-glder;
bedenim semirir de semirir;
kaftanım dar gelir bana.
O anda şu yeryüzü,
gök gibi çark urup dönmeye koyulur;
hay bana, hay-hay bana diye
zerre-zerre nâralar atarak oyuna dalar.
Dün hayalin geldi de gam yeme dedi bana;
gam yemiyorum

A derdi devâ kesilen güzelim dedim.
1560. Dedi ki: Gam da kulun-kölen,
iki dünya da dileğince;
fakat bana kavuşmak istiyorsan ikisinden de uzaklaş.

Dedim ki: Ecel gelse de can,
şu bedenden sıçrayıp çıksa
cana doğru gidersem ayaklarım kırılsın.
Evet dedi; güle bak hele;
kaza-kader, başını koparsa bile
gülerek takdirimin ayaklarına baş kor.
Suratımı ekşitiyorsam dedim,
kıskançlık yüzünden ekşitiyorum;
sevgilimin yüceliğine göz değmesin diyorum hani.
Bırak kem gözü dedi;
kem göz, ancak balçığa değer.,
kem gözler nerden benim ululuğuma erişecek de değecek?
Dedim ki; İki-üç günceğiz balçıkta kaldım;
ne vakit çağıracaklar beni diye korkuyla ümide bağlanmışım.

Balçıkta değilsin dedi;
bu yandaki senin gölgen.,
canlar kapan sanatım,
seni tuttu, şu dünyadan aldı-götürdü.

Güzelim bu sözü söyledi ya; başımdan aklım uçtu-gitti..
hikâyenin kalan kısmından
Akl-ı küll bile bir koku alamaz,
artık benim yerim mi,
kim oluyorum ben?

Kaynak: Divân-ı Kebir, Hz. Mevlâna, tercüme: Abdulbakiy GÖLPINARLI, cilt, VII


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar