ZENGİNLİĞİN UNUTTUĞUMUZ YÖNÜ
Zenginliğin mal olan tarafına
bakmakta hepimiz mahiriz. Ancak zenginliğin bir boyutu olan ilim –günümüz
dünyasında daha geçerli- göz ardı ettiğimiz bir konudur. İlim ehlinin yetiştiği
dönem, geçirdiği evreler ve kavuşacağı büyük nimetler/zenginliği getirirken
birçok sorumluluğu da getirmektedir. İlim ehl-inin cennete girerken zenginler gibi biraz
zorlanacağını düşünüyoruz. Ancak hesap
meydanında bekleme süresi fazla olması karşılığında kavuşacakları nimetlere gıpta ile
bakacağımız kesindir. Hz. Rasûlu'llâh
salla’llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Kıyamet gününde
âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi
şehitlerin kanından ağır gelir."
(Suyûti, el Câmiu’s Sağir, nr 10026; İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l-
İlm, nr. 139)
Aşağıdaki yazılar konuya açıklık getirsin diye ilave edilmiştir.
İhramcızâde İsmail Hakkı
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“İki haris doymaz. Biri ilmin
harisi diğeri de malın harisidir.”
[Hâkim, el-Müstedrek, 1/169; Taberânî, el-Mucemü’l-Kebîr, nr. 103iflfc
Dârimî, es-Sünen, 1/108.]
“Fakir müminlerin zengin
müminlerden kırk yıl önce cennete girecekler.” (bk.
Mecmau’z-zevaid, 8/105).
"Fakirler, cennete zenginlerden beş yüz sene önce girerler."(Tirmizi, Zühd
37.)
"Muhâcirin
fakirleri, onların zenginlerinden cennete beş yüz sene önce girerler.”(1)
Başka bir rivâyette de kırk yıl önce girecekleri ifade edilmektedir.(2)
İki hadiste geçen farklı rakamlar üzerine değişik yorumlar yapılmıştır.
Örneğin, bu iki hadis arasındaki rakam farkı, bunların tahdit değil, çokluk
ifade etmek maksadıyla kullanılmış olduğu yorumu yapılmış ve bu şekilde araları
te’lif edilmiştir.(3) Yani buradaki rakamlar kesretten kinâye olarak
düşünülmelidir. Muhteva yorumlarında da farklı görüşler söz konusudur.
Hadislerde temel nitelik olarak, sabreden fakirlerle, varlıklı olmanın
gereğini yerine getiren dürüst ve şükreden zenginlerin öne geçirildiğini
görürüz. Buna göre "her fakirin her zenginden daha önce cennete
gireceği" gibi bir genel hükme varılması söz konusu
olamaz. Cennete en son girecek nice fakir bulunduğu gibi, cennete ilk girecek
olan nice zengin de vardır. Çünkü Peygamberimizin (asm) doğru ve güvenilir
tüccarın peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle birlikte haşrolunacağına dâir
hadisini(4) ve benzer rivâyetleri de hatırdan çıkarmamak gerekir. Dolayısıyla
fakirliğin övüldüğü şeklinde bir mana anlaşılmamalıdır.(5)
İbn Hazm (ö.456/1064) muhâcir fakirlerinin cennete zenginlerden önce
girmelerinin sebebini fakir olmalarına değil de, amellerinin daha fazla oluşuna
bağlamaktadır. (6) Mal ve servete sahip olmayan fakirlerin, hesap verecekleri
dünyalıkları olmadığı için cennete zenginlerden önce girecekleri konusunda
yorum yapanlar da vardır.
İbn Teymiyye (ö.728/1328) fakirlerin önce cennete girmelerini şöyle
izâh eder:
"Fakirler, cennete zenginlerden önce girecekler,
çünkü onların hesap verecekleri malları, servetleri yoktur. Zenginler ise
mallarının ve servetlerinin hesabını verecekler, nereden kazanıp nerede
harcadıkları sorulacağından dolayı gecikirler. Ancak cennete girdikten sonra
haseneleri daha fazla ise fakirlerden dereceleri daha üstün olur. Nitekim
zengin nebîler, sıddîklar ve diğerleri haseneleri fazla olduğu için fakirleri
geçeceklerdir."(7)
Dolayısıyla İbn Teymiyye, fakirlerin cennete önce girmelerinin sırf
fakirliklerinden dolayı olmayıp hesaplarının az oluşundan, zenginlerin
gecikmelerinin sebebini de zenginlikten dolayı olmayıp mal ve servetlerinin
hesabını vermelerinden dolayı olduğunu ifade eder.(8)
İbn Kayyım el-Cevziyye (ö.751/1350) de benzer bir yorum yapmaktadır:
Hadis, her ne kadar fakirlerin zenginlerden önce cennete gireceklerine
delâlet ediyorsa da, fakirlerin derece ve makamda zenginlerden üstün olduğuna
delâlet etmez. Şükreden zengin ile adaletli hükümdar hesap vermek için cennete
girmekte geç kalsa da cennete girince derecesi ve makamı daha yüksek olur.(9)
Fakat cennete girdikten sonra bunların makamları önce cennete girmiş olan
fakirlerin makamlarından daha yüksek de olabilir. Abdurrahman b. Avf’ın
(ö.32/652) malının çokluğundan dolayı hesap vermesi için geciktirilmesi, sonra
da Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ve arkadaşlarına katılması,
onun mertebesinin noksanlığını gerektirmediği gibi, İslâm dinini kabulde önde
gelenlerden olmasına ve cennet ile müjdelenmişlerden olmasına mani değildir."
(10)
Kaynaklar:
1- Tirmizî, Zühd, B. 37. Ayrıca bk., Ebû Dâvûd, İlim, B.13; İbn Mâce,
Zühd, B. 6; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 296,343.
2- Müslim, Zühd, H.No: 37; Tirmizî, Zühd, B. 37; Dârimî, Rikâk, B. 118.
3- Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,VII, 445, Akçağ Yay., Ank., 1988. Âyete göre 500 senelik zaman dünya hesabına göre olup, bu süre âhirete göre yarım gündür. “Muhakkak ki Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” ki, bu da dünya hesabıyla 500 sene, âhiret hesabıyla yarım gün olacağı ifade edilmektedir. Bk. Tirmizî, Zühd, B. 37. Âyet için bk., Hac, 22/47.
4- Tirmizî, Buyû, B. 4. Ayrıca bk., İbn Mâce, Ticârât, B. 1.
5- Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, III, sh., 237, terc ve şerh., M. Yaşar Kandemir-İ. Lütfi Çakan-R. Küçük, Erkam Yay., İst., 1997.
6- Bk. İbn Teymiyye, Mecmû’u Fetâvâyı İbn Teymiyye, XI, 21, 69, 127-128, tertib: Abdurrahman Muhammed b. Kâsım, Mektebetü’l-Maârif, Ribâd, Mağrib, trs.
7- İbn Teymiyye, a.g.e., XI, 121.
8- İbn Kayyım el-Cevziyye, Sabredenler ve Şükredenler (Uddetü’s-Sâbirîn ve Zehîratü’ş-Şâkirîn), sh., 182, 189, terc., Zeynelâbidîn Tatlıoğlu, İnsan Yay., İst., 1989.
9- İbn Kayyım el-Cevziyye, a.g.e., sh., 189.
2- Müslim, Zühd, H.No: 37; Tirmizî, Zühd, B. 37; Dârimî, Rikâk, B. 118.
3- Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,VII, 445, Akçağ Yay., Ank., 1988. Âyete göre 500 senelik zaman dünya hesabına göre olup, bu süre âhirete göre yarım gündür. “Muhakkak ki Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” ki, bu da dünya hesabıyla 500 sene, âhiret hesabıyla yarım gün olacağı ifade edilmektedir. Bk. Tirmizî, Zühd, B. 37. Âyet için bk., Hac, 22/47.
4- Tirmizî, Buyû, B. 4. Ayrıca bk., İbn Mâce, Ticârât, B. 1.
5- Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, III, sh., 237, terc ve şerh., M. Yaşar Kandemir-İ. Lütfi Çakan-R. Küçük, Erkam Yay., İst., 1997.
6- Bk. İbn Teymiyye, Mecmû’u Fetâvâyı İbn Teymiyye, XI, 21, 69, 127-128, tertib: Abdurrahman Muhammed b. Kâsım, Mektebetü’l-Maârif, Ribâd, Mağrib, trs.
7- İbn Teymiyye, a.g.e., XI, 121.
8- İbn Kayyım el-Cevziyye, Sabredenler ve Şükredenler (Uddetü’s-Sâbirîn ve Zehîratü’ş-Şâkirîn), sh., 182, 189, terc., Zeynelâbidîn Tatlıoğlu, İnsan Yay., İst., 1989.
9- İbn Kayyım el-Cevziyye, a.g.e., sh., 189.
(bk.
Saffet Sancaklı, Fakirlik ve Zenginlikle İlgili Hadisler Üzerine Bir Deneme,
C.Ü.İ.F.D., sayı: 5/1, Sivas, 2001.)
Şerafeddin Zeynelabidin-i Dağıstanî
kuddise sırruhu'l-âlî buyurdular:
İmâm-ı Gazâlî Muhyiddîn el-Arabî’ye
dedi ki:
—”Beni tanıyor musun?”
Muhyiddîn-i Arabî:
—“Evet tanıyorum dedi.”
İmâm-ı Gazâlî buyurdu ki:
—“Sen beni nasıl ve ne vâsıta ile tanıdın?”
Muhyiddîn-i Arabî cevâben:
—“Evet zaman-ı tahsilimde biraz hicâp vâki oldu.”
İmâm-ı Gazâlî dedi ki:
—”Sen ilmini kimlerden öğrendin ve kimlerden icâzet aldın?”
Muhyiddîn-i Arabî cevâben dedi ki
—“Ben şimdiye kadar 700 kimsenin meclis ve sohbetlerinde
bulundum ve bunlardan ders aldım.”
İmâm-ı Gazâlî hazretleri dedi ki:
—“DERS OKUDUĞUNUZ VE İCÂZET ALDIĞINIZ KİMSELERDEN 500 KİMSE
EHLİYET SAHİBİ DEĞİL VE ONLARDAN TAHSÎL ETMENİZ LEHİNİZE DEĞİL, ALEYHİNİZEDİR.
ONLARDAN TAHSÎL ETMENİZ SANA CENÂB-I HAKK TEÂLÂ HAZRETLERİ’NİN PEK ÇOK
ATÂYÂSINDAN MAHRUM KALMANIZA SEBEP OLMUŞTUR.”
Oğlum dinle.
—“Men takemmele bi sohbeti’l muarrizine an rabbiküm, fekat
nâdâ alâ nefsihî. Ennehû min men ehânehullâhe ve men yuhînullâhu, femâ lehu min
mukrimîn… Cenâb-ı Hakk Teâlâ Hazretleri’nin hududundan tecâvüz eden ve Hakk
yolundan sapan kimselerin sohbetleri ile kendini iyi bilen ve onlarla sohbet
etmek güzel ve iyi olduğuna (hüsn-ü niyetli olan) îtikat eden kimse, kendi
nefsine ilân etmiş ki (Ey nefs sen Cenâb-ı Hakk Teâlâ’nın zelîl ettiği kimseden
oldun) diye ilân etmiş olur. Ve böyle olan kimse bu âyet-i kerîme’nin sırrına
maz- har olur. » buyurdu. Bu âyet-i kerîme’yi okuduktan sonra 500 adet ulemânın
isimlerini birer birer zikr ve tâdât buyurdu (saydı).
“İŞTE BU KİMSELERDEN İLİM TAHSÎL ETMEK, SENİN İÇİN ÇOK
HİDÂYETTEN MAHRUM OLMANA SEBEP OLDU.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar