Print Friendly and PDF

Âşık ve Maşuk Sorgusu

 




Âşık ve Maşuk Sorgusu

Zamanında bir şeyh vardı.. Suçu da nedir şimdilerde unutulmuş ve zindana atılmıştı…
Söylenildiğine göre hakimi de sert ve kolay ikna olmayan biri imiş.
Suçlu bulmak için sürekli sormuş. Niyeti mahkum etmek olursa suçlu ne yapsın tabiki düşer…zindana.

Kararmış şeyhe sordukça sormuş…sonunda…Yusuf gibi adını temize çıkarsa da atılmalıydı kör kuyusuna…

Sonradan derlermiş hakim de o şeyhi çok severdi ama nedense ceza verdi, diye söylenmişler…
Mahkeme uzun sürmüş çok konuşmalar geçmiş. O mahkemeye tanık olan ben diyaloglar arasında geçen hikâyeleri aktarmalıyım… bu önemli.

Şimdilerde Kara Şeyh zindanda zannedersem…

Çok hikayeler anlatılmış bu şeyh hakkında…Ona verilen cezada ağırlaştırılmış durumlarda ilave edilmişti…Susuz bırakılmak, akreplerin dans ettiği yerde yatmak…

Aslında yatmasından çok ölmesi isteniyormuş…Oscar Wilde’nin “Her maşuk öldürür gene de sevdiğini/Bu böyle bilinsin herkes tarafından” Hallac’ın baş verdiği darağacındaki hal gibi…

Zamanla ölsün, ya da onu öldürsün zindan…acayipde gelmesin. Derler ki, zindan duvarlarında ki taşlar onun için ağlarmış. Hangi duvara yüzü değse oradan ona su akarmış…çünkü Kara şeyh iyi günlerinde  suyu Kerbela’daki Hz. Hüseyin ruhuna sıcak suyu soğuk niyetine… içermiş

Kim kızarsa ona da Hz. Hasan’ın eşi Cade’nin içirdiği/yedirdiği zehir kadar değil ya deyip sabredermiş. Bu nedenle mübarek efsunlu imiş. Akreplerin cirit attığı zindanda bir türlü de ölmezmiş.

Genel Af çıkmış… yine de hakim bir yolunu bulmuş çıkmasına izin vermemiş. Veremezdi tabiki…sır ifşa olmasın diye.

Bir gün hakim rüya görmüş…Hakime demişler ki.. o seni çok sevdiği için sözlerine aldırmadı. Kaç kere senin için kendine dertler sıvadı sen ise ona Züleyha oldun…reva mı bu? Denilmiş…

Hakim bakmış ki iş kötüye gidiyor çıkarmış Kara şeyhi zindandan…

Ne olacak yıllar sonra Kara şeyh çıkmış.

Ama ne gören gözü kalmış ne de duyan kulağı var…sanırsın bir meyyit gibi…

Kimi kimsesi de kalmamış.

Köhne evine gitmiş ve  dört duvarına kavuşmuş.. Tanrı da yalnızlığını dört duvara sığdırırmış ya...

Barışıklığı oradaydı…kendini üzmeyen barış evinde…huzur bulurdu.

Ey şeyh! dediler susmasan…konuşup anlatsan derdini…

Ne anlatacak ki… suskun suskun gizli kaldığı yalnızlığında bir mum gibi erimiş…

Mum aydınlattı etrafını da ancak ışığın sahibi soran olmadığı gibi bir şarkısını söyleyecek kimse hala yok zannedersem…

Size o mahkemede geçen olaylar hakkında anlatılan kıssaları hatırlatayım,  sizlerde ne anlarsınız bilemem…ancak hepsi bir sofrada birleşince tatlı bir aşure olur…Nuh aleyhisselâmın tufandan çıktığında yediği yemek gibi…

Çünkü Aşk tufan gibidir...kurtulanı olmaz…öleni de sayısızdır…

Ali Emiri/

İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar