Print Friendly and PDF

Hiç mi...Yok


 


 

iç kanatan bir yara

duymaya gerek yok ve söylemeye

hangi derdin artığı

yalnız o değil ki

ancak yükseklere çıkmanın bedeli

ağır ödeniyor

 

ulaşılmaz yerlere bakıyorsun

erince çaresiz durgun sular gibi

aşağıya akması gerekirken

hep yukarıya akıyorsun

çok şey bıraktık gerilerde

duyanlara ve bilenlere

yine yalnızlığında

acısını çekmekte

bu değildi ama…

ey Tanrım

çok benzetmeseydin …onu sana

ağladığı hiç duyulmazda

anlıyorum… sen daha çok üzülürsün

var olmanın dayanılmazlığına

hep görüyoruz

sen de…gel gör dedin… her şeyi bırak

yine sensiz değiliz… ama yalnız

bunun için mi geldik bu dünyaya

 

gel de gör… gitte gör…

neyi…

sarılacak bir taşın mı var ısıtacak bir gövden…

soğuk ve çekilmez sancısı

içe sadece karanlık havalar veriyor…

kimden kime duyulacak bu ses…

duyulmasın diyemeyiz de

çığlıkları herkes duyar…evet

sende duydun ezelden ebede

ama yalnızlık içten çıkmıyor…

çaresiz toz olmayan bir yerden bahsettiler

onsuz…toz olmak bile istenmiyor

 

sen yoksun sen yoksun

böyle mi olsun

kim istedi

o seni sen onu bildin ama

buluşmanız imkânsız o yerde

 

yokluk

çok ağır gelmiyor…hiçlikte

unutulmak mı kolay olaydı…keşke


İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar