Print Friendly and PDF

Gülistanın Gülleri






Zamanında  ayrı ayrı diyarlara düşmüş eş ruhlu bir kadın ve bir genç varmış…

Onlar aynı bahçenin gülleri. Ancak bu ayrılıkları kaderin cilvesindenmiş. Bilinmez bir vaktin sonunda gülistanda karşılaşmışlar. Meryem ve genç birlerini görünce çok sevinmişler.

Sonunda cesur olan Meryem Hakk adamı gence demiş ki…

“Beni alır mısın?”

Fakir olan Hakk adamının, dünyada çok kazancı yokmuş. Tek serveti dili ve ilmi imiş.

“Benim sana sana verecek ne bir güzelliğim ne de bir servetim var…El Cahiz gibi çirkin biriyim.Beğenilecek bir şeyim de yok ki” demiş…

Meryem bir türlü razı olmamış… ben bu işin bir kolayını bulmalıyım onu ikna etmeliyim diye günlerini geçirmiş. Hani bu anlatılanlar hikayelerde olur…fakat olanlar gerçekmiş.

Meryem’in önüne bir gün nurlu bir kağıt düşmüş yücelerden.. üstünde  “Kur'ân-ı Kerim’de her şey var…arayana ve bulana” diye bir ayet görüvermiş. Anlayamamış bunu Meryem. En iyisi sevdiğime haber edeyim demiş.

“Kalbim! gökten düşer gibi bu kağıt düştü üstüme”

Hakk adamı ağlamaya başlamış. Uzun bir müddet susmuş. Sonra

“Meryem bunu sana göndermişler ama bana söyleniyor ki, bu sözden dolayı …tamam, senin olayım…Benim hafızamda Kur'ân-ı Kerim’den birçok süre var…ancak Kur'ân-ı Kerim’in kalbi Yasin-i Şeriftir. Onu sana mihir olarak veriyorum.  Benimle evlenir misin” demiş.

Meryem şaşkın şakın Hakk adamına bakmış…hani hayır diyordun neden kararını değiştirdin demiş..

Bunun üzerine Hakk adamı aşağıdaki hadisi nakletmiş. Emir yüceden başım boynum üstüne demiş.

Gülistanda iki gül vuslata ermiş.  Hakk Erenler o geceye kadir demişler…sırrını ketmişler…onların soyları hala devam edermiş...öyle söyleniyor…


İsmail Hakkı Altuntaş

************

 Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Rasülullâh “salla’llâhü aleyhi ve sellem” bir kadın gelerek:

"Ey Allah'ın Rasülü, dedi. Sana nefsimi bağışlamaya geldim.''

Rasülullâh “salla’llâhü aleyhi ve sellem”  kadına şöyle bir nazar edip sonra tepeden tırnağa gözden geçirdi, bir de sâbit baktı ve sonunda (hiçbir şey söylemeden) başını yere eğdi.

Kadın, Rasülullah “salla’llâhü aleyhi ve sellem” in, hakkında hiç bir hükme varmadığını görünce oturdu. Derken bir adam doğrulup:

"Ey Allah'ın Rasülü! Sizin ona ihtiyacınız yoksa onu bana nikahlayın!'' dedi.

Resûlullah “salla’llâhü aleyhi ve sellem” :

"Yanında (buna mehir olarak verecek) bir şeyler var mı?'' diye sordu. Adam:

"Vallahi yok. Ey Allah'ın Rasülü!'' deyince:

"Ailene git, bir şeyler bulabilecek misin bir bak!'' dedi. Adam gitti ve

az sonra geri geldi:

"Hayır, vallahi ey Allah'ın Resulü hiç bir şey bulamadım!'' dedi. Rasülullah tekrar:

"İyi bak, demirden bir yüzük de mi yok!'' buyurdu. Adam tekrar gidip

yine geri geldi ve:

"Hayır! Vallahi ya Rasülullah, demirden bir yüzük bile yok! Ancak işte şu izârım var, yarısı onun olsun'' dedi. Sehl der ki: "Adamın ridası yoktu''

Rasülullâh “salla’llâhü aleyhi ve sellem” :

"İzarın ne işe yarar? Onu sen giyecek olsan onun üzerinde bir şey olmayacak, şayet o giyecek olsa senin üzerinde bir şey kalmayacak!'' buyurdular. Bunun üzerine adam oturdu. Epey bir müddet oturduktan sonra, kalktı.

Rasulullah “salla’llâhü aleyhi ve sellem”  onun döndüğünü görünce, geri çağırılmasını söyledi. Adamı çağırdılar.

"Kur'ân'dan ne biliyorsun (hangi süreler ezberinde?)" diye sordu. Adam:

"Şu şu süreleri biliyorum!'' diye bildiklerini saydı.

"Yani sen bunları ezbere okuyor musun?" diye tekrar sordu. Adam:

"Evet! '' deyince, Rasülullah “salla’llâhü aleyhi ve sellem” :

"Haydi git, ben kadını sana temlik ettim'' buyurdu.''

Bir rivâyette: "Kur'an'dan bildiklerin(i öğretmen) mukabilinde onu sana nikâhladım" buyurdu."

[Buhari, Nikâh 6, 32, 35, 37, 40, 44, 50, 51, Vekâle 9, Fedâilu'l-Kur 'ân 21, 22, Libas 49; Müslim, Nikâh 76, (1425); Muvatta, Nikâh 8, (2, 526); Ebu Dâvud, Nikâh 31, (2111); Tirmizi, Nikâh 22, (1114); Nesâi, Nikâh 62, (6, 113).]

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar