Print Friendly and PDF

Arayı, Arayı, Arayan Bulur

 


dilberin iki oka benzeyen gözleri,
delecek ciğer arıyormuş dediler.
"Mevlana"


başım hoş ve yüksek sesle söylüyorum

nerde kaldı, verdiğin sözler, ettiğin yeminler?

bir kez olsun inadıma, beni dinleseydin

şimdi söyleniyorsun

bu sadece "Yürü-git", demek olmasaydı

 

canıma and olsun ki

başım dönmüş-gitmiş,

gönlünde bir iz bırakmadan

aradıkça arıyorum

kanlar gibi, duvar ardına sinmedim,

karanlık arayanlardan da değildim

ne zaman gönül mahallene dalıp çağırdıkça

sen saklanmaktan hiç vazgeçmedin

biz avcı değiliz ki,

av arayan ancak sensin.

uçmasın der gibi

ayrılık gagasıyla, sürekli kanatlarımızı yoluverdin.

 

olur ya, gönlünü kaptırmış bir âşık, kaybolursa

onu tekkede arama,

illaki meyhaneciden arayıp-sor

sen bilirsin aslında onun cevabını

bu sabah çıkarken evinden

bir ses duymuştun

eşikten mi demiştin,

o ayak toprağının inleyen sesiydi.

her zamanki gibi yine aldırış etmedin

 

bekletmeseydin

horluklarla dışkapıda

altı kapılı kader sarayında

şimdi onu aramazdın

"Arayı, arayı arayan bulur"

İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar