Nazım Hikmet...Dervişliğe Hevesli İken
DERGÂHIN
KUYUSUNDA
Ne içli bir dua, ne içten bir ah,
Uyuyor serviler altında dergah!
Kaç kere gönlümü dinledi bu yer.
Tek tük kandillerde yorgun alevler,
Titriyor gecenin sert rüzgarıyla.
Gece sanki sönen yıldızlarıyla
Gölgeli dergâhın dolmuş içine...
Bir inilti, bir ses... bu yalvarış ne?
Yarabbi, ne içten anıldı adın!
"Ölmeden öl!" diyen bir itikadın
Gönülden duyarak ulu sesini,
Ruha ifa sunan felsefesini,
Biri zikrediyor dergâhta işte.
Göklere yükselen bu inleyişte
Elemi gizlidir bir ah u vahın,
Çoktan dervişleri yattı dergahın...
Bu yalvaran kimdir, kim bu zikreden?
Yoksa ağlıyor mu gönlüm bilmeden!
Gönül! bu inilti senden mi geldi?
Hayır, işte o ses yine yükseldi,
Yine yalvarıyor, yine ağlıyor.
Gözümü dumandan eli başlıyor
İçimde yakılan bir buhurdan,
Vuruu duruyor kalbimde kanın.
Bir hayalet oldu yanan benliğim:
Bu kuvvetli ruh kim? bu zikreden kim?
Kim bu varlığımı kendine çeken?
Şimdi bir zulmet te gölge gibi ben
O yalvaran sese ilerliyorum,
"Benliği ölmeden öldü!" diyorum,
Böyle yürüyerek geçtikçe her an,
Gitgide geliyor sesi yakından,
Gitgide sinerken ben gölgelere,
Yorgun ayaklarım çarptı bir yere.
Titredim bir taşa ani temasla,
Ömrümde bu kadar korkmadım asla:
Sanki ta kalbimi bir bıçak yardı...
Önümde bir küme karanlık vardı.
Bütün varlığımı bir an unuttum,
Yavaşça eğilip o yeri tuttum.
Dergah kuyusunun duvarıydı bu...
Yeniden benzimi sararttı korku.
Burdan geliyordu o iniltiler!
Gönülde titrerken şüpheli bir yer
Allah’a yalvaran Allah’ın adı
Beynimin içinde bir uğuldadı.
Sanki bir dakika çarpmadı kalbim...
Ey ulu Allah’ım, ey ulu Rabbim!
Kuyuda zikreden, ağlayan kimdi?
İçine eğildim, anladım şimdi,
İsm-i celalini candan andıkça,
Yer yer yükselerek çalkalandıkça,
Kuyunun zulmette parlayan suyu...
Kuyu zikrediyor, alıyor
kuyu!
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar