Print Friendly and PDF

Düş Kapanım







Günümün Işığı!

Bir yanım, eşim,  hoş geldin,

Seninle olan beraberliğimizden sonra hayatım değil rüyalarım bile değişti. Aşkımızın kanatları kızgın çöllerde yahut kutup ayazlarında hiçbir kabusa takılmadılar. Bu çok güzel bence.

Aşkı kazandık. 

Solmuş hayallerimize göz yaşlarımızı akıtıyoruz. Dahası çocukluğumuzun asla geri gelmez dediklerini beraber tekrar getirdik ve yıldızlara uçurduk.  

Hayatın kuralı sadece insanlar için değil, hatıralar içinde aynı…ölürken biz bize can içre can olduk. Bu da eşsiz bir güzellik. 

Nedenim!

Gençliğimiz gitti, diyerek üzülmüyoruz, geri kalan çocukluğumuz  bile cana geldi.

İlk vurulduğumuz kişi kimdi, hiç düşünüyor musun?

Kaybolanımız neydi, kazanılan da…

Dün gibi, kapına astığın gülü öperken kendimi nasıl hissettiğimi…kapıyı açtığında teninin enfes  kokusunun  burun deliklerimden içeriye dalışını ve ben o an, saniyelerle kaybettiğimiz yılları gördüm.  

İnsanı mest olmaz mı ilk yaratıldığı toprağını ve kendisini ezelden ebede taşıyanı.

Sarısını tarif edemem ama o nazikçe kıvrılmış saçlarını ve bedeninin kendine has kokusu  beni çılgına çevirmeden sarhoş etti.  İçen biri olsa bu kadar olur. Kala kaldım.

Sana  bayılıyorum dedikçe, sen hayır deme, bedenin, aşk kokuyor.  Çaresiz kalıyor insan.

Melekler günahsız olur. Sen melek değilsin ama bir başkasın. Seninle her şekilde günahı  önemsemez oldum. Aslında bu hiç iyi değil ama ben ne yapayım. Seni seviyorum. Elimden gelse ver de,  canımı
vereyim. Hayatıma kan ve can sensin. Sonra senin bana ihsan ettiğini  senden esirgemem olmaz ki..

Kanım!

Ben seninle yaşadığım her günümü değerli kılmak istiyorum… çünkü benim hayata bağlayan
tek kordonum sensin.

Şunu da yeminle söylemeliyim, senin sevginin üstüne sevgi tutmamışım…ezeli ve ebedi sevdam  sensin.

Kaçınılmaz son diyorlar ya…… aşkım ben seninle mutluyum başka bir şey istemiyorum. Ancak sana dayanamıyorum, tamam, kader mahkumuyuz,  ikimizde razı olmalıyız. Fakat neden bu ayrılık acıları reva görüldü ki?

Bana yaşattığın en güzel hayalleri seninle kucaklaşmalarımızın tadını, kokunu,  bakışını öpücüğündeki şefkati unutabilir miyim?  

Sadece sen!

Bulmuşum susuz çölde devesini kaybeden bedevi gibi. O nasıl mutlu olduysa ve  ölümün kıyısından döndüyse, bende ondan farklı olamam ki?

Düşünmeden duramayan ve aklını kaybetmiş  olan bu halimi görsen sen bile ağlarsın…ağlamayasın diye çabucak, ayaklarına yüz tutup can vermek istiyorum.

Nefsim,   günah korkusunu başıma kakanlara aldırmadan sana kavuşmak için çabalıyor karanlık düşüncelere dahi dalıyor. Yanmak pahasına.

Yapabilecek çok cesaretim yok ama yine de hayatımı perişan eden sapkın derecedeki tutkumla çekincelerime aldırmıyorum.

Yapabileceği tek şey beklemek olan acınası halim! 

Acımıyorum, bu aşkımın davası divana kalmasın.

Her şeyin bitti, itibarsız kaldın deseler, aşkım ve tutkum kaybolmayacak asla. İblisin ilahi aşkına sadakati bile buna erişemez. O bile bana hayrette kalmış inan.

İçime senden bir parça koydun  ve nasip olduya… sorun değil, sonsuzlukta bir teline boynu verecek kadar bir can taşıyorum, hemen şimdi alabilirsin, kabuslarım bitti, benim düş kapanım…

İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar