SİCK...THE LİFE & DEATH OF BOB FLANAGAN... SUPERMASOCHİST 1997
(Hasta: Süpermazoşist Bob Flanagan’ın Yaşamı
ve Ölümü)
Yönetmen:
Kirby Dick
Karakter: Bob Flanagan
1997 yılında
plastisite ve mazoşizm üzerine bir belgesel ortaya çıktı. Bu belgeselde Bob Flanagan bir
performans sanatçısı gibi kendi mazoşist eylemlerini insanların önünde
sergiliyordu. Bunu açık bir şekilde, şiirsel ve zaman zaman çok komik bir
tarzda yapıyordu.
Flanagan’ın açılış sahnesinde onu çıplak
olarak görürüz. Yüzünde utangaç bir ifade ve kafasının üzerinde bir huni
vardır. O fiziksel olarak incinmiş ve nefesi kesilmiş gibi görünmektedir. Çok
rahatsız edici bir acı içinde olduğu bellidir.
Bob 1952 yılında genetik bir akciğer ve
pankreas bozukluğu olan kistik fibrozis ile doğmuştur. Bu hastalıkta beden
normal dışı kalın salgı, mukus üretmektedir. Bu hava geçişini tıkamaktadır ve
normal olarak nefes almayı olanaksız hale getirmektedir. Ve ayrıca kronik
sindirim sorunlarına yol açmaktadır. Onun her nefes alışında bir mücadele
vermesi gerekmektedir ve oksijensizlik sıklıkla mor renge dönüşmektedir. Bu
hastalıkla doğmuş olan pek çok hasta çocukluk döneminde veya yirmilerinin
başlarında ölmektedir.
Bob’un ebeveynleri hastaneden eve
geldikleri anda onun acı içinde olduğunu fark etmişlerdir. Henüz on sekiz
aylıkken doktorlar akciğerleri arasında cerahat bulmuşlardır ve göğüsten
yapılan iğnelerle tedaviye başlamışlardır. Bu işlemler onda korku ve dehşet
hissi yaratmıştır ve ümitsiz bir şekilde çığlıklar atmıştır. Çocukluk boyunca
düzenli olarak hastaneye gitmiştir ve bir oksijen çadırının içinde neredeyse
çıplak olarak çeşitli testlere tabi tutulmuştur. Doktorlar monitörden onun
durumunu gözlemlemişlerdir. Kistik fibrozis teşhisi konulduktan sonra onun
bedeni artık yabancılar tarafından görünebilir olmuştur ve bu durum nedeniyle
utanma duygusunu yitirmiştir. Nefes almasına ve hastalıkla mücadele
etmesine yardımcı olması için, doktorlar onun içine her türden tüp
yerleştirmiştir. O, sorununun öneminin de farkındaydı: Kendinden daha küçük
olan iki kız kardeşi de aynı hastalığa sahipti ve onlardan birisi altı aylıkken
ve diğeri yirmi bir yaşındayken ölmüştü.
Orange Country Kistik Fibrozis Cemiyeti’nin
poster çocuğu olmasına rağmen gizli bir yaşam sürdürmeye başlamıştı. Genç bir
çocuk olarak, midesi durmaksızın ağrıdığı zaman, penisi kendisinin dikkatini
dağıtacak şekilde uyarılıyordu. Liseye giderken, geceleri çıplak olarak
yatıyordu ve nedenini bilmeksizin kendisini kalın bir tutkal ile kaplıyordu.
Acı veren bir pozisyonda olarak kendisini kemerle bir kapıdan asıyordu.
Ardından etini delecek şekilde kemerin üzerine iğneler yerleştirmeye
başlamıştı.
Otuz bir yaşındayken, çok sorunlu bir
aileden gelmiş olan Sheree Rose’a aşık oldu. Filmde, biz Sheree’nin annesini,
Sheree’nin babası olan kocasını açık bir şekilde küçümserken görürüz. Sheree bu
duruma karşı edilgendir ve hiçbir şefkat ifadesi göstermemektedir. Sheree
çocukluğundan beri kendisini başkalarına hükmetmeyi seven biri olarak
tanımlamıştır. O, Bob’un sadistidir.
Filmde Sheree Bob’u onun kendi rızasıyla,
kölesi olarak kullanmaktadır. Onu aşağılamaktadır, bir bıçak ile meme uçlarına
yakın derisini kesmektedir, onun meme uçlarına kıskaç koymakta, onu zorla
beslemekte, bir ip ile rengi mor olana kadar bağlamaktadır, bir bilardo topu
kadar büyük olan çelik topu onun anüsüne bastırmakta ve erojen bölgelerine
iğneler batırmaktadır. Ağzı ve dudakları iğne iplik ile dikilerek kapatılmıştır.
Bir biberona doldurulmuş olan Sheree’nin idrarını içmektedir. Biz onu penisinin
üzerinde bok ile görürüz. Onun tüm delikleri doldurulmuştur. Bu aktiviteler
Bob’un ereksiyon olmasını sağlar ve bunları takip eden seks sırasında büyük
orgazmlar yaşamaya yönlendirir.
Bob yirmili yıllarını ve otuzlu yıllarını
ve kırklı yıllarının başlarını kistik fibrozis hastalığının en yaşlı
yaşayanı olarak geçirmiştir. Gece kulüplerinde mazoşist ritüeller icra
etmiştir. Bunu yaparken nefes alabilmek için her zaman oksijen maskesi
takmaktadır.
Çıplak Bob Flanagan’ın final sahnelerinden
birinde o bir çekiç almakta ve tam ortasından penisini bir tahtaya
çivilemektedir. Ardından çiviyi çıkarır ve penisindeki derin delikten bir
kaynak gibi, kamera merceği de dâhil olmak üzere her tarafa yayılacak şekilde,
kan fışkırmaktadır.
Flanagan'ın sinir sisteminin bütün bunlara
nasıl dayandığını kesin olarak tanımlamak önemlidir. Onun beyni tamamen
sıradışı devreler geliştirmiştir. Acı sistemi haz sistemi ile bağlantılıdır.
Flanagan’ın acıdan haz alınabilirlik
fantezileri erken dönem çocukluk yıllarından kaynaklanmaktadır. Onun ilgi
çekici öyküsü yegâne yaşam deneyiminin geliştirdiği sapkınlığını onaylar. Bütün
bunlar onun travmatik belleği ile bağlantılıdır. Bir çocuk iken, hastanedeki
çocuk karyolasına kaçmaması ve kendisine zarar vermemesi amacıyla bağlanmıştır.
Yedi yaşındayken kapalı bir yere hapsedilmesi, onun için dar bir yere
sıkıştırılmasına karşı sevgi beslemesine dönüşmüştür. Bir yetişkin iken
sargılar içinde olmayı ve kelepçelenmeyi veya bağlanmayı ve uzun zaman boyunca
işkence edilir bir konumda asılı kalmayı sevmektedir. Çocukken hemşirelerin ve
doktorların kendisini incitmelerine katlanmak durumunda kalmıştır, yetişkinken
o gönüllü olarak bu yetkiyi Sheree’e vermekte, onun kölesi olmaktadır. O
aslında sahte tıbbi işlemleri onun üzerinde uygulayarak yetkisini kötüye
kullanmaktadır. Doktorlarıyla olan çocukluk ilişkilerinin göze çarpmayan
inceliklerini yetişkinliğinde tekrarlamaktadır. Bob’un Sheree’ye kendi
rızasıyla travmasının bir yönünü tekrarlamasına izin vermesi doktorların
yaptıkları gibi derisinden kan alınması ve onun incitilmesi yaşamının ona bağlı
olduğunu bilmesi anlamına gelmektedir.
Çocukluk travmalarının bu yansıması bu tür
incelikli ayrıntıların tekrarı aracılığı ile olmaktadır. Fetişistler -nesneleri
çekici bulanlar aynı özelliğe sahiplerdir. Robert Stoller, bir fetişistin bir
öykü anlatan bir nesne olduğunu, çocukluk döneminden bir travmadan kaynaklanan
bir sahneyi yeniden yakaladığını ve onu erotikleştirdiğini söylemiştir (Lastik
iç çamaşırlar ve yağmurluklara karşı bir fetişizm geliştirmiş olan bir adam
çocukluğunda yatağını ıslatan biridir ve bu nedenle lastik pedler üzerinde
uyumaya zorlanmıştır).
Bunu çok aşağılayıcı ve rahatsız edici
bulmaktadır. Flanagan çok sayıda fetişi olan biriydi. Tıbbi aletler ve kesici
metaller onun vazgeçmediği aksesuvarlarıydı. Vidalar, çiviler, kıskaçlar ve
çekiçler çeşitli zamanlarda erotik mazoşistik uyarımlar için etini delmede
kullandığı nesnelerdir.
Flanagan’ın haz merkezleri hiç kuşku yok ki
iki şekilde yeniden donatılmıştır. İlki, kızgınlık gibi normal olarak hoş
olmayan duygular artık hoşlanılır olmuştur. O sürekli olarak ölümle flört
etmektedir çünkü erken bir ölüm yaşayacağı bellidir ve bu korkusunu aşmaya
çalışmaktadır. Küçük bir plastik çadırın içine konularak doktorlar tarafından
küçümsenmiş olarak artık gösteri yaptığı yerlerde böylesine dar mekanlara
sıkıştırılmasından gurur duymaktadır. Bir çocuk iken açığa çıkarılmış olan ve
aşağılanan duygularının efendisi olabilmek için, muzaffer bir gösterici
olmuştur. Utanma bir hazza dönüşmüştür ve utanmazlık yönünde başkalaşmıştır.
Onun yeniden donatılmasının ikinci yönü
fiziksel acının hazza dönüşmesidir. Etinin içindeki metal artık kendisini iyi
hissettirmektedir, ona ereksiyon sağlamakta ve onu orgazma ulaştırmaktadır.
Büyük fiziksel stres altındaki bazı insanlar endorfin açığa çıkarır. Bu, esrar
benzeri ağrı kesici acıyı dindirmekte ve kişiyi coşkulu hale getirmektedir.
Ancak Flanagan kendisinin acısını dindirmediğini açıklamıştır. O acının üzerine
gitmektedir. Kendisini ne kadar çok incitirse acısı o denli duyarlı hale
gelmektedir. Ve o denli daha fazla acı hissetmektedir. Acı ve haz sistemleri
birbirine bağlantılı olduğundan, Flanagan gerçek yoğun acıyı hissedince kendisini
iyi hissetmektedir.
Çocuklar yardıma muhtaç halde doğarlar ve
cinsel plastisitenin kritik döneminde kendilerinin terk edilmesinden sakınmak
için her şeyi yaparlar ve yetişkinlerle bağlantılı kalmaya çalışırlar.
Yetişkinlerin ceza olarak verdikleri acı ve travmaları sevmeyi öğrenmek zorunda
kalsalar bile bu eğilim içinde olurlar. Küçük Bob’un dünyasındaki yetişkinler “onun
kendi iyiliği için” onun üzerinde acı dayatmasında bulunmuşlardır. Şimdi,
bir süpermazoşist olarak, ironik bir şekilde kendi iyiliği için acı yaşamak
istemektedir. O geçmişteki çaresizliğinin tamamıyla farkındadır. Kendisini
incitmemesini “çünkü ben büyük bir bebeğim ve bu şekilde kalmak istiyorum” diyerek
açıklamaktadır. Belki de işkence edilen bir bebek olarak kalmak kendisini ölümden
uzak tutmanın hayali bir yoludur. O eğer Peter Pan olarak kalabilirse, sonsuza
dek Sheree tarafından “işkence edilerek” en azından asla büyümemiş olacak ve
bebek olarak ölecektir.
Filmin sonunda biz Flanagan’ın öldüğünü
görürüz. O şaka yapmayı bırakır ve köşeye atılmış bir hayvan gibi görünmeye
başlar. O korkusu tarafından yenilgiye uğratılmıştır. İzleyici onun ne denli
ürkmüş olduğunu görür. O acılarını ve korkularını ehlileştirmek için mazoşistik
bir çözüm keşfetmiştir. Bu noktada biz Sheree’nin ayrılıktan bahsettiğini
Bob’dan öğreniriz—bu her çocuğun en kötü korkusu olan terk edilmeyi
çağrıştırmaktadır. Sheree sorunun Bob’un artık kendisine boyun eğmemesi
olduğunu söyler. O tümüyle kalbi kırık görünmektedir—ve sonunda kadın kalır ve
ona nazikçe bakım uygular.
Onun son anılarında, neredeyse şok içinde,
hüzünlü bir şekilde, “Ben ölüyor muyum? Ben anlayamıyorum ... Neler oluyor? ...
Ben buna asla inanmadım” dediğini duyarız. Mazoşistik fantezileri, oyunları ve
ritüelleri böylesine güçlü olan biri, acı dolu bir ölümü kucaklayarak,
gerçekten yenilmiş görünmektedir.
Onun yeniden donatılmasının ikinci yönü
fiziksel acının hazza dönüşmesidir. Etinin içindeki metal artık kendisini iyi
hissettirmektedir, ona ereksiyon sağlamakta ve onu orgazma ulaştırmaktadır. Büyük
fiziksel stres altındaki bazı insanlar endorfin açığa çıkarır. Bu, esrar
benzeri ağrı kesici acıyı dindirmekte ve kişiyi coşkulu hale getirmektedir.
Ancak Flanagan kendisinin acısını dindirmediğini açıklamıştır. O acının üzerine
gitmektedir. Kendisini ne kadar çok incitirse acısı o denli duyarlı hale
gelmektedir. Ve o denli daha fazla acı hissetmektedir. Acı ve haz sistemleri
birbirine bağlantılı olduğundan, Flanagan gerçek yoğun acıyı hissedince
kendisini iyi hissetmektedir.
Çocuklar yardıma muhtaç halde doğarlar ve
cinsel plastisitenin kritik döneminde kendilerinin terk edilmesinden sakınmak
için her şeyi yaparlar ve yetişkinlerle bağlantılı kalmaya çalışırlar.
Yetişkinlerin ceza olarak verdikleri acı ve travmaları sevmeyi öğrenmek zorunda
kalsalar bile bu eğilim içinde olurlar. Küçük Bob’un dünyasındaki yetişkinler
“onun kendi iyiliği için” onun üzerinde acı dayatmasında bulunmuşlardır. Şimdi,
bir süpermazoşist olarak, ironik bir şekilde kendi iyiliği için acı yaşamak
istemektedir. O geçmişteki çaresizliğinin tamamıyla farkındadır. Kendisini
incitmemesini “çünkü ben büyük bir bebeğim ve bu şekilde kalmak istiyorum”
diyerek açıklamaktadır. Belki de işkence edilen bir bebek olarak kalmak
kendisini ölümden uzak tutmanın hayali bir yoludur. O eğer Peter Pan olarak
kalabilirse, sonsuza dek Sheree tarafından “işkence edilerek” en azından asla
büyümemiş olacak ve bebek olarak ölecektir.
Filmin sonunda biz Flanagan’ın öldüğünü
görürüz. O şaka yapmayı bırakır ve köşeye atılmış bir hayvan gibi görünmeye
başlar. O korkusu tarafından yenilgiye uğratılmıştır. İzleyici onun ne denli
ürkmüş olduğunu görür. O acılarını ve korkularını ehlileştirmek için mazoşistik
bir çözüm keşfetmiştir. Bu noktada biz Sheree’nin ayrılıktan bahsettiğini
Bob’dan öğreniriz—bu her çocuğun en kötü korkusu olan terk edilmeyi
çağrıştırmaktadır. Sheree sorunun Bob’un artık kendisine boyun eğmemesi
olduğunu söyler. O tümüyle kalbi kırık görünmektedir—ve sonunda kadın kalır ve
ona nazikçe bakım uygular.
Onun son anılarında, neredeyse şok içinde,
hüzünlü bir şekilde, “Ben ölüyor muyum? Ben anlayamıyorum ... Neler oluyor? ...
Ben buna asla inanmadım” dediğini duyarız. Mazoşistik fantezileri, oyunları ve
ritüelleri böylesine güçlü olan biri, acı dolu bir ölümü kucaklayarak,
gerçekten yenilmiş görünmektedir.[1]
HAZLAR VE AŞKLAR ELDE ETMEDE “BEYİN PLASTİSİTE”SİNİN İSTİSMARI
İnsanlar
cinsel plastisite açısından başka yaratıklardan farklı bir dereceye
sahiplerdir. İnsanın partnerleri ile yaptığı cinsel eylem herkes için farklı
olabilir. İnsanların bedenlerinde cinsel uyarılma ve haz alma şekli farklı
olabilmektedir. Bazıları sürekli olarak yeni deneyimler yaşama arayışı
içindedirler. Bir eşcinsel adam bir ırktan veya etnik gruptan farklı deneyimler
yaşamak isteyebilir. Başka birisi ise bunu aşın aykırı bulacak ve farklı bir
deneyim peşinde olacaktır. İnsanoğlunun cinsel hazlarının plastisitesi bir
kişinin kendi yaşam çizgisi içinde de dönem dönem farklılık gösterebilmektedir.
İnsanın libidosu donanım değildir, sürekli olarak değişebilmektedir. Psikolojik
durum ve cinsel birliktelikler geçmişine bağlı olarak kolaylıkla değişir. Ve
bizim libidomuz da değişken olabilmektedir. Daha bilimsel olarak anlatmak
gerekirse biyolojik bir varlık olarak her açlık hissettiren içgüdü her zaman
için tatmin edilme talebindedir—ancak bunun obur bir şekilde değil, gurme [2]
olarak yapılması gerekir. Oysa insanlar, tıpkı oburlar gibi, güçlü
tercihlerinin esiri olabilmektedir. Burada cinsel cazibe ön plana çıkmaktadır.
Bu, sınırlayıcı bir durumdur. “Ben sarışınlardan hoşlanıyorum” demek kumralları
ve kızılları üstü kapalı olarak dışarda bırakmak anlamına gelmektedir.
Cinsel
tercihler de zaman zaman değişebilmektedir. Bazı bilim adamları bizim cinsel
tercihlerimizin doğuştan belirlendiğini düşünmektedir. Yaşamları boyunca hiçbir biseksüel [3]deneyim
yaşamamış olan heteroseksüel kişiler[4]
için ve kendini küçüklüğünden beri eşcinsel olarak hisseden kişiler için bunun
bir kader olduğuna inanılmaktadır.
Cinsel
plastisite çok sayıda farklı partnere sahip olan kişilerde en üst noktasına
ulaşmış görünmektedir. Onlar her bir yeni sevgiliye uyum sağlamayı
öğrenmişlerdir, ancak plastisite yaşı ilerleyen evli çiftlerin de iyi bir
cinsel hayata sahip olmaları için gerekli olan bir durumdur. Onlar tanıştıkları
yirmili yaşlardakinden altmışlı yaşlarda daha farklı durumlardadır.
Cinsel
plastisitenin konusu daha farklı noktalara kadar uzanabilmektedir. Fetişistler
cansız nesnelere karşı arzu duyarlar. Erkek fetişistler uzun topuklu bir
ayakkabı veya bir kadının iç çamaşırlarıyla, gerçek bir kadından daha fazla
heyecanlanabilir. Eski dönemlerden beri, kırsal alanlarda bazı insanlar
hayvanlarla ilişki yaşamıştır. Bazı insanlar bazı karmaşık cinsel oyunlardan
haz almaktadır. Sadizm, mazoşizm, röntgencilik, teşhircilik gibi farklılıklar
içeren cinsellik arayışında olanlar vardır. Onların aradıkları şeyleri yazıya
dökmek gerekse gerçekten de bu bir iş ilanı formatında olacaktır.
Cinsellik
bir içgüdü olarak kabul edilir ve içgüdü geleneksel olarak türden türe değişen
kalıtsal bir davranış şeklinde tanımlanmaktadır. İçgüdüler genel olarak
değişime karşı direnirler ve yaşamda kalmanın donanımlı bir amacı şeklinde
görülürler. İnsanların cinsel “içgüdü”leri bu çekirdek amacın çatlaması gibi
görünmektedir.
Hiçbir
başka içgüdü biyolojik amaç tamamlanmadan tatminkâr olamaz, hiçbir başka içgüdü
kendi amacından bu denli bağlantısız değildir. Antropologlar uzun zamandır
insanlığın cinsel birleşmenin yalnızca üreme için gerekli olmadığını
bildiklerini göstermişlerdir. Bu “yaşam olgusu” tıpkı bugün
çocuklarımızın öğrenmek durumunda olduğu gibi, bizim atalarımız tarafından
öğrenilmiş olmalıdır. Birincil amaçtan bu şekilde bir ayrışma belki de
cinsel plastisitenin nihai işaretidir.
Aşk
da gözle görülür şekilde esnektir ve onun ifadesi tarih boyunca değişikliklere
uğramıştır. Biz duyguların en doğal olanı olarak romantik aşktan bahsederiz.
Bu, tüm toplumlarda yaygın olarak görülen bir yoğunlaşma durumudur. Binlerce
yıldır pek çok evlilik gündelik nedenlerle ebeveynler tarafından
belirlenmiştir. Ancak buna rağmen unutulmaz romantik aşk öyküleri tarih
içindeki yerini almıştır. Romantik aşk aristokrasi içinde ve ancak yirminci
yüzyıldan itibaren toplumsal bir onaylama durumu yaşanmaya başlamıştır. Evli
olmayan bir adam ile evli olan bir kadın arasındaki bir aşk genellikle hüsranla
sonuçlanacaktır. Ancak bireyselliğin demokratik ideallerinin yayılması ile
birlikte insanlar eşleri olacak kişiyi seçebilmeye ve tanımaya başlamışlardır.
Bizim
cinsel plastisitemizin nöroplastisite (beynin plastik –dönüştürülebilir
elastik) ile olan bağlantısını sorgulamak anlamlı olacaktır. Araştırmalar
nöroplastisitenin beyin içinde bazı bölümlerde yerleşmediklerini ve duyusal,
motor ve kavrayış açısından bazı alanlara sahip olmadıklarını göstermektedir. Beyin
yapısı seks içeren içgüdüsel davranışları düzenler. Bunu yapan kısım
hypothalamus olarak adlandırılır. Burası, tıpkı amygdala’da olduğu gibi
plastik bir yapıya sahiptir. Duygular ve kızgınlıklar bu bölümde
şekillenmektedir. Korteks gibi beynin bazı parçalan potansiyel olarak daha
fazla şekillenebilir bir yapı içinde olabilir çünkü değiştirilebilecek daha
fazla nöron ve bağlantı vardır. Bu, tüm beyin dokusunun bir özelliğidir.
Plastisite hippocampus içinde var olur (burası bizim belleğimizin kısa dönemden
uzun döneme geçtiği alandır). Bizim nefesimizi kontrol eden alan da burasıdır.
İlkel duyular ve ağrı hissi buradan gelmektedir. O omurilik içindedir. Oyuncu
Christopher Reeve omuriliğinde şiddetli bir zedelenme yaşamıştır ve kazadan
yedi yıl sonra bazı duygularını hissedebilmeye ve hareket edebilmeye
başlamıştır.
Merzenich
deneylerinde beyin sisteminin değişebildiğim ortaya koymuştur. Aynı “plastik
kurallar” “kullan veya kaybet” veya “birlikte ateşlenen” nöronların
bağlanması uygulanmaktadır.
Beyin
haritasına uygulanan aynı plastik kurallar, daha karmaşık bir yapıyı temsil
eden ilişkiler, cinsellik ve başka durumlar için de geçerli midir? Merzenich
karmaşık beyin haritalarının da basit haritalarla aynı plastik ilkeler ile
yönetildiğini göstermiştir.
Freud
“Cinsel içgüdüler plastisiteye sahiptir, onların değişim kapasiteleri
vardır” demiştir. Cinselliğin plastik bir yapısı olduğunu söyleyen ilk kişi
Freud değildir. Platon, sevgi üzerine yazdığı diyaloglarında Erosun çok farklı
biçimlerde olduğunu tartışmıştır.
Bu
konuya en büyük katkı cinsel plastisite için kritik dönemlerin keşfi olmuştur.
Freud cinselliğin ilk aşamasının çocuğun kendi ebeveynlerine duyduğu ilk tutku
ile başladığını söylemiştir. O hastalarını ve çocukları gözlemleyerek cinsellik
ve yakın hissetme için ilk kritik dönemin ergenlik değil, çocukluk olduğunu
belirtmiştir. Çocuklar tutku dolu, ön cinsel duygulan hissetmeye muktedirdir.
Bu tıpkı Anın yaşadığı durumdur. Freud çocuklara yapılan cinsel istismarın
zararları üzerine keşifler yapmıştır. Çocukluk dönemindeki cinselliğin
kritik dönemi çocuk için çok hassas bir dönemdir. Kişinin cinsellik hakkındaki
düşünceleri ve sonraki davranışları bu dönemde şekillenecektir. Eğer aile
sıcak, duyarlı ve güvenilirse, çocuk bu tür bir ilişki konusunda daha sonrası
için sağlıklı bir yapıya sahip olacaktır; eğer aile ilgisiz ise çocuk da benzer
eğilimler içinde olacaktır. Freud çocukluk döneminde yaşananların bizim
beynimizde donanım haline geldiğini ve yetişkinlik döneminde tekrarlandığını
belirtmiştir. Normal cinsellik sınırlarının ötesine geçilmesi onda geçmiş
deneyimleri tekrar yaşamayı tetikler.….Kişilerin çevresel faktörlerden gelen
uyarımların yardımıyla yeni beyin sistemleri ve haritaları geliştirdikleri kısa
zaman pencereleri vardır.
Çocuk
duygularının yetişkinlik aşk ve cinselliği içindeki izleri gündelik davranışlar
içinde saptanabilir. Bizim kültürümüzdeki yetişkinler en çekici bayanlara “bebek”
şeklinde argo bir tanımlamada bulunurlar. Bu, onlar çocukken kendi annelerinin “tatlım”
gibi sözcükleri kullanmasının bir uzantısıdır.…. Yetişkinler bebek gibi
konuştukları zaman, “tatlım” ve “bebeğim” gibi sözcükler kullanırlar. Bu
onların konuşmalarına sözel bir tat katar. Freud’a göre onlar olgun zihinsel
durumlarından yaşamın daha önceki aşamalarına ilişkin olarak “gerileme”
yaşamaktadır. Plastisite terimleri ile söylendiğinde, böyle bir gerileme, bence
daha önceki evrelerdeki tüm çağrışımları tetikleyecek olan eski nöral yolların
maskesinin düşmesini içerir. Gerileme yetişkin ön sevişmesinde olduğu gibi hoş
veya zararsız olabilir veya sinirli bir ruh hali yaşanmasına neden olacak
şekilde yetişkinin çocukça saldırganlık duygularının açığa çıkmasına neden
olabilir.
“Küfürlü
konuşmak”
bile bebeğin cinsellik aşamasında iz bırakmaktadır. Cinsellik eylemlerinin
küfür şeklinde ifade edilmesi çocuğun kendi genital organlarını keşfetme
sürecinde bunların “kirli” olduğunu hissetmesine yol açar.
….
Kritik
dönemin yetişkinlikteki cinsel arzuların şekillenmesine yardımcı olduğu bizim
yaygın olarak kabul gören biyoloji anlayışımızdan farklı bir durum ortaya
koymaktadır. Bazı insanlar -örneğin modeller ve film yıldızları yaygın olarak
güzel ve seksi olarak düşünülürler. Bu kişiler bize çekici gelmektedir çünkü
onlar doğurganlığın ve gücün vaadinde bulunan sağlıklı görünümün biyolojik
işaretlerini sunmaktadır. Erkekler hasta görünümden uzaktadır; kadınlar ise doğurganlığı
simgelemektedir. Bir erkeğin kaslan kadını ve onun doğuracağı çocukları
koruyacağına dair izlenim bırakmaktadır.
Ancak
bu, biyolojinin bize öğrettiklerini basitleştirmek anlamına gelir. Herkes
bedene aşık olmaz. Bir kadın veya erkek “ben onun sesini duyduğum zaman onun
benim için olduğunu biliyordum” diyebilmektedir.[5]
Ses tonunun yanı sıra onun bedeni bu duyguları hissetmesine yardımcı
olabilir ve cinsel hazlar yüzyıllar geçtikçe değişim göstermektedir. Ruben’in
güzellik anlayışı şimdiki standartlardan çok farklıdır. Cinsel haz kültür ve
deneyimden büyük ölçüde etkilenmektedir.
“Edinilmiş
tatlar”
doğuştan gelenler yerine öğrenilmiş olduklarının tanımını sunmaktadır. Bir
bebeğin süt, su veya tatlıların tadını edinmesine gerek yoktur; bunlar haz olarak
zaten algıladığı şeylerdir. Edinilmiş tatlar ise başlangıçta denenen ve belki
de beğenilmeyen fakat sonra hoş olduğu düşünülen şeylerdir—peynirin kokusu,
İtalyan bitter çikolata, şarap, kahve, kızarmış böbrek kokusu böyledir.
Çocukluk döneminde rahatsız olunan pek çok yiyecek yetişkin insanlar için “lezzetli
tatlar” olabilmektedir.
Elizabeth
döneminde kadınların soyulmuş elma kokusunu sürünmeleri yaygındı. Aşıkları onlar
yanında yokken bile elma kokusuyla onları hissedebiliyordu. Bizler ise, diğer
taraftan, kendi beden kokumuzu bastırması için meyve ve çiçek özlerinden elde
edilen sentetik aromalar kullanıyoruz. Her iki yaklaşım da doğaldır ve
anlaşılması kolaydır. Bizim için “doğal olarak” aykırı gelen inek
idrarı Doğu Afrika’daki Masai kabilesi için saçlarına sürdükleri bir
losyondur—bu, onların kültürlerinde ineğe verdikleri önemin doğrudan bir
göstergesidir. Bizim “doğal” olarak düşündüğümüz pek çok tat öğrenme
aracılığı ile edinilmiştir ve bizim için “ikinci doğa” olmuştur. Biz “ikinci
doğa”mızı “orijinal doğa”mızdan ayıramayız çünkü bizim nöroplastik
beyinlerimiz, bir kez donatılmış olarak, her bir parçası bizim orijinal
doğamızda olduğu gibi, yeni bir doğa geliştirmişlerdir.[6]
***
Pornografinin verdiği zararlar
Günümüzde
cinselliğin etkisi nedeniyle mevcut porno sektörü kişilere cinsel hazlar
sunmaktadır.
Pornografi yüksek hızlı internet bağlantıları ile yayılarak nöroplastik
değişimler sağlayacak şekilde ön koşullu olarak herkesi tatmin etmektedir.
Pornografi
ilk bakışta tamamen içgüdüsel bir konu olarak görünmektedir: Cinsel açıdan açık
saçık resimler içgüdüsel yanıtları tetiklemektedir. Bunlar milyonlarca yıllık
değişim geçiren ürünlerdir. Ancak bu doğru olsaydı pornografinin değişmeyen bir
olgu olması gerekirdi. Atalarımızı heyecanlandıran aynı beden kısımları ve
onların oranları bizi de tetiklemeliydi.
Ancak
pornografi dinamik bir fenomendir ve edinilen hazların ilerlemesine bağlı
olarak kendisini mükemmel bir şekilde uyumlandırmaktadır. Otuz yıl önce
“hardcore” porno genellikle iki yetişkinin genital organların gözükeceği
şekilde cinsel birleşme içinde olmaları anlamına gelirdi. “Softcore” ise
kadınların, çoğunlukla yatakta, genellikle iç çamaşırları üzerinde olarak fakat
yan romantik ve şuh bir poz vermiş şekilde durmaları ve birkaç aşamada büstiyerini
çıkararak göğüslerinin ortaya çıkması şeklindeydi.
Şimdi
ise hardcore zor kullanarak yapılan ve dozu gitgide artan, kadının yüzüne
boşalmanın gerçekleştiği, zorla anal seks yapma gibi görüntüler içermektedir. Hardcore
pornografi böylesine sapkınlaşmışken, softcore porno ise artık birkaç on yıl
öncenin hardcore görüntülerine ulaşmıştır.[7]
Karşılaştırdığında şimdi takvimlerin üzerinde bile üstsüz kadınların çeşitli
görünümleri vardır. Medya organlarında tüm gün boyu bu yönde yayın
yapılmaktadır. Televizyon, müzik küpleri, reklamlar ve benzer pek çok medyada
bu unsur kullanılmaktadır.
Pornografinin
gelişimi olağandışı olmuştur, kiralanan tüm video kasetlerin yüzde 25’i porno
kasetlerdir ve insanların internete girmelerinin en yaygın dördüncü nedeni
budur. Bir
MSNBC.com araştırmasında 2001 yılında internet kullanıcıların toplamında
pornografik sitelerde vakit geçirme oranı yüzde 80 dolayında olmuştur. Çok
sayıda insan bu nedenle işini ve eşini kaybetme durumu ile karşı karşıya
kalmıştır. Softcore pornografinin etkisi şimdi daha derindir çünkü artık
o gizli değildir. Çok az cinsel deneyimi olan genç insanların özellikle
şekillenebilir beyinleri onların cinsel hazları ve arzularının biçimlenme
süreci içinde etkilemektedir. Pornografinin yetişkinler üzerinde de şekillendirme
etkisi derin olabilmektedir çünkü onların beyinleri de yeniden
şekillenebilmektedir.
1990
lı yılların ortalarından sonlarına kadar, internet hızlı bir şekilde gelişirken
ve pornografi onun özelliklerini keşfeden birçok kişi hasta olmuşlar tedavi
görmek zorunda kalmışlardır. Onların her biri pornografinin bir türünün hazzını
edinmişlerdi ve bu durum onların cinsel uyarımları üzerinde olumsuz bir etki
yaratıyordu. Ve bu nihayetinde onların ilişkilerini ve cinsel yeterliliklerini
etkiliyordu.
Bu
adamların hiçbiri temel olarak olgunlaşmamış veya sosyal olarak sorunlu kişiler
değildi. Kendilerini dünyadan çekerek gerçek kadınlarla ilişkilerinin yerine
büyük bir pornografi koleksiyonu koymamışlardı. Bunlar genel olarak beğenilen,
eğitimli ve başarılı ilişkiler ve evlilikler yaşayan kişilerdi. Tipik olarak bu
adamlar internette gitgide daha fazla vakit harcıyorlardı, porno görüntülere
bakıyorlar ve mastürbasyon yapıyorlardı. Başlangıçta playboy-tarzı bir siteye
giriyorlardı veya birinin kendisine eğlence amaçlı olarak gönderdiği çıplak bir
resim veya video klibe bakıyorlardı. Başka bir durumda ise zararsız bir siteyi
ziyaret ediyorlar ve bu siteden riskli olan başka sitelere yönlendiriliyorlardı
ve kısa süre içinde kancaya takılmış oluyorlardı.
Bu kişiler kısa süre içinde kendi gerçek cinsel partnerleri ile
sorun yaşamaya başlıyorlardı. Çünkü artık onlar kendilerine çekici gelmemeye
başlıyordu. Artık seks sırasında daha fazla heyecan arıyorlardı. Yatakta klasik
bir seks yaşamak yerine porno görüntülerde gördüklerine benzeyen fanteziler
yaşamak istiyorlardı. Bazıları nazikçe kendi sevgililerini bir porno yıldızı
gibi davranmaya ikna etmeye çalışıyorlardı. Onların cinsel fantezi yaşamları
gitgide artan bir şekilde beyinlerine yeni yüklemeler yapıyordu. Daha önceki
cinsel fantezilerin yerini daha ilkel ve daha fazla şiddete dayalı yeni
senaryolar alıyordu. Bu insanlar gitgide daha fazla olarak internet pornosuna
bağımlı hale geliyorlardı.
Tıpkı
bir uyuşturucu alışkanlığı gibi onlar gitgide daha fazlasını istiyorlardı. Pornografi
üreticileri bu baskının farkında olarak gitgide daha fazlasını sunuyorlardı.
“Ereksiyon Yetersizliği”nin İlaçlarla
Tedavi Veya Giderilme Tuzağı
Porno sitelerinin arka planı cinsel yönden uyarıcı ilaçlar ile
dolup taşmaktadır. Bu reklamlarda penise giden kan akışını hızlandıran ve
çoğaltan viagra türü ilaçlar ön plana çıkmaktadır. Günümüzde genç insanlar da
“ereksiyon yetersizliği” tarzında bir soruna kafalarını fazlaca takmış olarak
bu konuda sorunun beyinlerinde değil, penislerinde olabileceğini
düşünmektedir. Pornografi kullanırken onların penisi işlevini görmektedir ancak
normal cinsel ilişkilerinde aynı şeyi söylemek mümkün olmamaktadır.
Bu
değişiklikler birkaç kişi ile sınırlı değildir. Sosyal bir değişim meydana
gelmektedir. Her ne kadar özel cinsel davranışlar hakkında bilgi edinmek
genellikle zor olsa da, bu günümüzdeki pornografi için geçerli değildir
çünkü onun halk tarafından kullanımı gitgide artmaktadır. Bu değişim bizim
onu “pornografi” yerine “porno” terimi ile adlandırdığımız değişim ile
eşzamanlıdır.
Tom
Wolfe, Amerikan kampus yaşantısı hakkında yazmış olduğu I Am Charlotte Simmorıs
(Ben Charlotte Simmons’um) adlı kitabında üniversite kampuslarındaki öğrenciler
üzerine yıllar boyunca süren gözlemlerini aktarmıştır. Kitapta bir erkek çocuk,
Ivy Peter, erkek yatakhanesine gelmekte ve “pornosu olan var mı?” diye
sormaktadır.
Wolfe
yazısını “Bu tuhaf bir soru değildi. Çok sayıda çocuk açık bir şekilde her
gün en az bir kez nasıl mastürbasyon yaptıklarını, sanki bu psikoseksüel
sistemin olağan bir durumuymuş gibi anlatmaktadır” diye sürdürmüştür.
Çocuklardan biri Ivy Peters’a, “Üçüncü katı dene. Orada birkaç tane dergi
var” der. Ancak Peters’ın yanıtı “Dergi beni kesmez .. . ben video
istiyorum,” şeklinde olacaktır. Başka bir çocuk “Hey İsa aşkına, I.P., saat
akşamın on’u. Bir saat içinde geceyi burada geçirmek için kaltaklar gelecek ...
Ve sen porno videodan ve kendi elini becermekten bahsediyorsun” demiştir. Sonra
Ivy omuz silker ve avuç içini açarak, ‘Ben porno istiyorum. Benim için bu
daha önemli” der.
Bu,
onun dayanma gücüdür. O bir uyuşturucu bağımlısı gibi olduğunu fark eder. Artık bu konuda
kendisini kontrol edememektedir. Ve tehlike onun dayanma gücünün ilişkilerini
bozuyor olmasıydı. Benim görmüş olduğum hastalarda olduğu gibi bu iktidarsızlık
sorunlarına neden oluyordu ve bunu ancak yeni uyaranlarla aşabiliyorlardı.
Pornografi üreticileri sürekli olarak yeni, daha sert temalar ortaya koymak
durumundaydı. Onlar bunu yapmak zorundalardı çünkü müşterileri sürekli
olarak daha fazlasını istiyorlardı. Erkek dergilerinin arka sayfalan ve
internet pornosu Viagra-türü ilaçların reklamlarıyla doluydu—bunlar yaşlanmaya
bağlı olarak penisteki kan damarlarının tıkanmış olması nedeniyle daha yaşlı
erkeklerde rastlanan ereksiyon sorunları için üretilmiş olan ilaçlardır. Günümüzde
porno sörfü yapan genç erkekler büyük oranlarda iktidarsızlık veya üstü kapalı
bir terimle söylemek gerekirse ereksiyon olamama korkusu yaşamaktadır.
Aslında bu yanlış yönlendirici terim bu insanların penislerinde
bir sorun olduğuna dair bir düşünceyi içerir, fakat sorun onların kafalarında,
cinsel beyin haritalarındadır. Onlar
pornografiyi kullandıkları zaman penis iyi bir şekilde işlevini görmektedir.
Pornografiyi tüketmeleri ve iktidarsızlık arasında bir ilişki olması nadir
olarak meydana gelir
(Ancak çok az erkek bilgisayar başında porno siteleri gezerek geçirdikleri
zamanı “beyinleriyle mastürbasyon yapma” olarak tanımlar).
Pornografi bağımlılığı
İnternet
pornografisine olan bağımlılık bir metafor değildir. Tüm bağımlılıklar
uyuşturucuya veya alkole karşı değildir. İnsanlar ciddi bir şekilde kumar ve
hatta koşmaya bağımlı olabilirler. Tüm bağımlılıklar etkinliğin kontrolünün
kaybolmasını gösterir. Onun olumsuz sonuçlarına rağmen gitgide daha yüksek
seviyede tatmin uyarımı ihtiyacı doğmaktadır ve bağımlılık yaratan eylemi
tüketmeme durumunda tatminsizlik duygusu yaşanır.
Tüm
alışkanlıklar uzun dönemlidir, bazen ömür boyu sürmektedir. Bağımlılıkta ılımlı
olmak olanaklı değildir ve bu madde veya etkinlikten tamamen kaçınılması
gereklidir. İsimsiz alkolikler “eski alkolik” olduklarında ısrarcıdırlar ve
onlarca yıl boyunca içki içmeyen kişiler bir toplantıda kendisini “Benim adım
John ve ben bir alkoliğim” şeklinde tanıtacaktır. Plastisite terimleriyle
değerlendirildiğinde onlar genel olarak haklıdırlar.
Araştırmacılar
bir sokak uyuşturucusuna bağımlılık ile ilgili olarak Maryland’de fareler
üzerinde bir deney yapmışlardır. Fare bir kolun üzerine basarak bir doz
uyuşturucu almaktadır. Hayvanın kola basma isteği arttıkça onun uyuşturucuya
olan bağımlılığı o denli artmış olmaktadır. Kokain, tüm diğer yasadışı
uyuşturucular gibi uyuşturucu bağımlılığı olmayan kişilerde bile neden
istendiği açıklanabilecek bir madde içermektedir. Koşma sırasında beyini daha
etkin hale getiren ve haz veren sinir taşıyıcısı dopamin[8]
açığa çıkmaktadır. Dopamin ödül taşıyıcı olarak adlandırılır çünkü biz bir şeyi
başardığımız zaman -bir yarışta koştuğumuz ve kazandığımızda bizim beynimiz
onun açığa çıkmasını tetiklemektedir. Kendimizi tükenmiş hissetmemize
rağmen bir enerji artışı hissederiz ve bir zafer turu atarız. Kaybedenler
ise, diğer taraftan, böyle bir dopamin artışı yaşamazlar, onların enerjisi
anında tükenir ve yarışın bitiş çizgisinde yığılıp kalırlar. Kendilerini
korkunç derecede kötü hissetmektedirler. Dopamin sistemimiz, bağımlılık
maddeleri onun için uğraş vermeden bize haz vermektedir.
Dopamin,
Merzenich’in çalışmasında görmüş olduğumuz gibi ayrıca plastik değişim
içermektedir. Bizi
heyecanlandıran aynı dopamin artışı bizi amacımızı gerçekleştirmeye yönlendiren
davranışlarımızdan sorumlu olan sinirsel bağlantıları da güçlendirmektedir.
Merzenich bir hayvanın dopamin ödül sistemini bir ses çıkarırken harekete
geçirmek için bir elektrot kullanmıştır. Dopamin açığa çıkması plastik değişimi
uyarmıştır, hayvanın işitsel haritasındaki ses için temsili bölge
genişlemiştir. Porno ile önemli bir bağlantı dopaminin cinsel heyecan sırasında
da açığa çıkıyor olmasıdır. Bu her iki cinsiyet için de orgazma ulaşmayı
kolaylaştıran ve gitgide artan bir seks dürtüsüdür. Bununla birlikte beynin haz
merkezleri harekete geçmektedir. Bundan dolayı pornografinin bağımlılık yapan
bir gücü vardır.
….
Pornografi
üreticileri sağlıklı bir haz ve rahatlama vaadinde bulunurlar fakat onlar
sıklıkla bir bağımlılık ve sonunda hazda bir düşüş sunarlar. Paradoksal olarak,
erkek hastalar sıklıkla pornografiyi şiddetle arzuladıklarını fakat ondan
hoşlanmadıklarını söylemişlerdir.
Genel
görüş bağımlılığın onun yerleşmesinin geçmişte izlerinin olmasıdır. Bu
bağımlılık kişiye haz verir ve onu acıdan uzak tutar. Bağımlılığın yetersiz
dozda alınması daha fazlasının istenmesine neden olur. Geriye çekilmeden önce
onu daha fazla istersiniz. İstemek ve hoşlanmak iki farklı şeydir.
Bağımlılığı olan kişi haz etkisini arttırmak için gitgide daha fazla maddeye
veya etkinliğe gereksinim duyar. Artan isteme sonrasında kişinin “iştahı”
kabarır. Bunun seks isteği veya iyi bir yemek isteği olması arasında çok fazla
fark yoktur.
Beynimizde iki ayrı haz sistemi vardır. Onların bir tanesi heyecan
hazzı, diğeri ise tatmin hazzı ile ilgilidir. Heyecan hazzı büyük ölçekli,
olarak dopamin bağlantılıdır. Ve bizim gerilim seviyemizi arttırır.
İkinci haz sistemi ise tatmin ile
ilgilidir. Bu
tüketme hazzıdır. Onun nörokimyası endorfinin açığa çıkması temeline
dayanmaktadır. Uyuşturucu kullanmak bunu tetikler. Kişi yerinde duramayacak
şekilde bir mutluluk hissi ile dolar.
Pornografi
insanlara cinsel nesnelerin sonsuz bir haremini sunmaktadır. Hiperaktivite ve
iştah sistemini harekete geçirir. Porno izleyenler beyinlerinde yeni haritalar
geliştirirler, bu görmüş oldukları fotoğraflar ve videolar üzerine temellenmiş
olan haritalardır. Biz bir harita alanı geliştirdiğimiz zaman, onu hareketli
bir şekilde tutmak isteriz. Nasıl ki gün boyunca oturduğumuz için kaslarımız
alıştırma yapma konusunda sabırsız oluyorsa, bizim duyularımız da harekete
geçirilme konusunda açlık hisseder.
Pornografinin tetikleyici köleliği ve
zararları
Bilgisayar karşısında porno görüntülere bakarak oturan adamlar
kafesteki farelerden farklı değildir. Denek
olarak kullanılan fareler düğmeye basarak bir doz dopamin almaktadır. Pornografi
tarafından aklı çelinmiş olan insanlar da beyin haritalarının şekilsel değişimi
için gerekli olan ortamı yaratmışlardır. Birlikte ateşlenen nöronlar birlikte
hareket ettikleri için, bu adamlar şekilsel değişim için gerekli olan kendini
vermiş dikkat yoğunlaşması ile beynin haz merkezine bu görüntüleri
göndermektedir. Onlar bilgisayarlarından uzak oldukları zaman bu görüntüleri
hayal etmektedir. Ya da kendi kız arkadaşları ile seks yaparken bile bunları
hayal ederler ve onları böyle olma konusunda yönlendirirler. Cinsel heyecan
hissettikleri her an “bir doz dopamin” almış olacaklardır. Ödül şeklindeki bu
aracı madde oturum sırasında beyindeki bağlantıyı sağlamlaştıracaktır. Davranışı
kolaylaştıran tek şey ödül değildir, artık dükkânda Playboy alırken hissettiği
utanma duygusunu hissetmeyecektir. O, artık hiçbir “cezalandırma”
yaptırımına maruz olmaksızın yalnızca ödül elde edecektir.
Web sitelerinde ona heyecan veren
görüntüler farkında olmadan kendi beyinlerini değiştirmelerine neden olacaktır.
Plastisite rekabetçi olduğu için, yeni ve heyecanlı şeylere karşı beyin
haritaları daha önceden kendisini çekmiş olan şeylerin üzerini kaplayarak
değişim göstermektedir—bu kişilerin kız arkadaşları
artık onlara eskisi kadar cazibeli gelmeyecektir.
Çocukluk dönemi etkilerinin beyin
plasitesine etkisi
İngiltere
de yayınlanan bir yayın organı olan Spectator’da ilk kez olarak yayınlanmış
olan Sean Thomas’ın öyküsü porno bağımlılığına kapılmış olan bir adamın ilgi
çekici sunumudur. Porno onun beyin haritasındaki ışığı ve onun cinsel
hazlarını değiştirmiştir. Thomas “Ben asla pornodan hoşlanmadım,
gerçekten öyle. Evet, gençlik yıllarında Playboy'un nüshalarını yastığımın
altında sakladığım olmuştur fakat bütün olarak düşünüldüğünde ben gerçekten
onlara karşı bir aşırı düşkünlük hissetmedim. Onları sıkıcı, tekrara dayanan,
saçma ve satın almayı utandırıcı bulurdum.” Porno sahnelerdeki çıplaklığı
iğrenç ve kadınların üzerindeki pos bıyıklı azgın erkekleri fazla gösterişli
buluyordum. Ancak 2001 yılında ilk kez olarak internet kullanmaya
başladıktan kısa bir süre sonra herkesin hakkında konuştuğu internet pornosu
üzerine merak sardı. Sitelerin pek çoğu ücretsizdi. Çıplak kızların resim
albümleri vardı. Çeşitli fanteziler ve çekici görüntüler vardı. Bir siteden
öbürüne geçmek çok kolaydı ve beyindeki, sahip olduğunu bile bilmediği, bir
düğmeye basılması için tasarlanmış görünüyorlardı. Jakuzi içindeki
lezbiyenlerin, çizgi film şeklinde porno görüntülerin, liseli kızların, grup
seksin ve Asyalı kadınların üzerine boşalan erkeklerin görüntüleri vardı.
Resimlerin çoğu bir öykü anlatıyordu.
Thomas ilgisini çeken bazı görüntüler ve yazılar görmüştü. “Bir
sonraki gün onlar beni daha fazla çektiler. Ve ertesi gün daha fazla.” Kısa
süre sonra tüm boş dakikalarını büyük bir açlıkla internet pornosu araştırarak
geçiriyordu.
Sonra
bir gün kıça şaplak atan görüntülerin olduğu bir siteye rastladı. Onun yoğun
bir şekilde heyecanlanması şaşkınlık vericiydi. Thomas kısa süre içinde bununla
ilgili tüm siteleri buldu, bunlar “Bernie’nin Kıça Şaplak Atma Sayfaları” ve
“Kıça Şaplak Atma Koleji” gibi internet sayfalarıydı.[9]
“Onun gerçek bir bağımlılığa tutulduğu an buydu” diye yazmıştır. “İlgim bu
yönde yoğunlaşmıştı. Ben lezbiyen jinekolojisi, ırklar arası hardcore
görüntüler ve Japon kızlarının seksi pantolonlarını çıkartması gibi şeylere
eğilim duyuyordum. Ayrıca iç çamaşır giymeden voleybol oynayanlara, birbirini
soyan sarhoş Rus kızlarına ve duşta kadın partneri tarafından tıraş edilen
Danimarkalı aktristlere karşı ilgi duyuyordum. Başka bir deyişle internet beni
cinsel fantezilerin ve kaçamakların sayısız çeşitliliğine sürüklüyordu ve
internette bu arzuların tatmin edilmesi süreci beni daha fazla ilgi göstermeye
yönlendiriyordu.”
Kıça
şaplak atılması görüntüleri belki de çocukken almış olduğu bir cezayı
çağrıştırıyordu. Bu bir çocukluk deneyimi veya fantezi olabilirdi. Görmüş
olduğu imgeler onun ilgisini çekmişti fakat onu zorlamamıştı. Başka
insanların cinsel fantezileri bizi sıkar. Ne aradıklarından tam emin
olmaksızın, onlar yüzlerce imge ve konu tararlar, ta ki bir imge veya cinsel
metin onları gerçekten heyecanlandırana kadar.
Thomas
bu imgeyi bulduğunda o değişti. Kıça şaplak atma imgesi onun dikkatini
çekmişti, bu bir plastik değişim durumuydu. Ve gerçek bir kadından farklı
olarak, bu porno görüntüler bilgisayarda her gün ulaşabileceği imgelerdi.
Thomas
artık bağımlı olmuştu. Kendini kontrol etmeye çalıştı fakat günde en az beş
saatini dizüstü bilgisayarının başında geçirmekten kendisini alamıyordu. Kız arkadaşı onun
tükenmişliğinin farkında olarak, gözünün başka bir şey görüp görmediğini merak
ediyordu. Bu yaşam tarzı nedeniyle adamın sağlığı bozuluyordu ve onu bir
hastanenin acil servisine götürecek bir dizi hastalık belirtisi göstermeye
başlamıştı. Hastane odasında geçirdiği zaman onun nihayet bir durum
değerlendirmesi yapmasını sağlamıştı. Erkek olan arkadaşlarıyla konuşmaya ve
kendisi gibi bağımlılığı olan başkası olup olmadığını araştırmaya başladı.
Açık
bir şekilde Thomas’ın cinselliği hakkında onun kendisinin bile farkında
olmadığı bir şey vardı. Acaba internet onun içinde olan bir şeyi açığa mı
çıkarmıştı yoksa kendisinde önceden olmayan bir şeyi mi içine sokmuştu? Onun
gördükleri binlerce erkeğin tanıklık ettiği türden görüntülerdi. Duşta
erotik bir gösteri yapan Danimarkalı bir oyuncu neden herkeste benzer bir etki
bırakmıyordu. Freud bu tür fantezilerin zihinde bir yer kapladığını çünkü
onların içinde bireysel bileşenler olduğu söylemişti. Örnek olarak, bazı
heteroseksüel adamlar nispeten daha yaşlı kadınların, daha genç kadınlarla
yaşadıkları lezbiyen ilişkilere ilgi gösterirler. Bunun nedeni erken dönem
çocukluk döneminde sıklıkla “patron” olarak nitelendirdikleri anneleri
tarafından yönlendirilmiş olmaları olabilir. Çocukluk dönemlerinde bazı erkek
çocuklar annelerini “bir kız gibi” hissederler ve daha sonrasında
onların lezbiyen sekse olan ilgileri bir şekilde açığa çıkmış olabilir.
Hardcore
porno erken dönem sinir şebekelerinin bazılarını maskeler. Bunlar kritik
dönemlerde biçimlenmiş olan şebekelerdir. Bütün bu erken dönem, unutulmuş veya
baskılanmış şeyler yeni bir şebeke oluşturacak şekilde bir araya gelirler.
Porno sitelerinde tüm görüntüler karışık ve iç içe girmiş bir şekilde katolog
olarak verilir. Er ya da geç, sörf yapan kişi kendi ilgisini çeken bir görüntü
görür ve onun üzerine tıklar.
Ardından sürekli olarak dopamin salgılamasını sağlayacak şekilde
görüntüler gelmeye başlar. O bir şekilde bir tür “yeni cinsellik”
yaratmıştır. Gömülü olan cinsel eğilimleri içinde güçlü köklere sahip olan bir
libidoyu yeniden inşa etmiştir. Sıklıkla direnç geliştirdiği için, cinsel
yükümlülüğün hazzı saldırgan bir şekilde açığa çıkan haz ile tamamlanır. Ve
cinsel içerikli ve saldırgan görüntüler gitgide artan bir şekilde birbiri içine
girer—bundan dolayı hardcore pornolarda gitgide artan bir şekilde sadomazoşist[10]
temalar kullanılmaktadır.
…………………………………..
***
İnsan
haz sistemlerinin yeniden donatılması ve cinsel hazların edinilmesi cinsel
sadomazoşizm gibi sapkınlıklarla büyük ölçüde farklılaşma yaşayabilmektedir. Burada
fiziksel acı cinsel hazza dönüşmüştür. Beyin bunu yapmak için doğal olarak
hoş olmayan bir şeyi hoş hale getirmek zorundadır ve dürtüler normal olarak
bizim haz sistemimizle plastik olarak yeniden donatılmış olan acı sistemimizi
tetikler.
Sapkınlığı
olan insanlar sıklıkla kendi yaşamlarını saldırganlık ve cinsellik etkinlikleri
etrafında organize ederler ve onlar sıklıkla utandırma, düşmanca tutum, meydan
okuma, unutma, sinsilik, şehvetli günahkarlık ve tabuları yıkma gibi durumları
idealize ederler; onlar “normal” olmayan şeyleri özel hisseder. Bu “haddini aşma” ve
küstah tutumlar sapkınların keyif almalarının temelini oluşturur. Sapkınlığın
idealleştirilmesi ve “normal olanın” değerinin düşürülmesi Vladimir Nabokov’un
Lolita adlı kitabında zekice ortaya konmuştur. Kitapta orta yaşta olan
bir adam idolleştirilmiştir ve daha yaşlı kadınları küçümseyerek on iki
yaşındaki erişkin olmayan bir kız ile seks yapmıştır.
Cinsel
sadizm iki bilinen eğilimin birleşimi içinde plastisiteyi betimlemektedir.
Bunlar cinsellik ve saldırganlıktır.
Bunların her biri ayrı ayrı haz verebilmektedir ve elde edilen haz ikiye
katlanmıştır. Mazoşizm daha da ileriye gider çünkü doğal olarak hoş olmayan bir
şey, acı, bir hazza dönüşmektedir. Bunun olması için bizim haz ve acı
sistemlerimizin plastisitesi daha temel ve daha canlı bir şekilde değişerek
kendisini ifade etmelidir.
Yıllar
boyunca tutulan polis kayıtlan bu tür ciddi sapkınlıklar içinde olanların
profili hakkında bilgi verir. Sinirlilik ve depresyon gibi sorunları olan hasta
ruhlu kişiler nadiren terapi arayışında bulunmaktadır çünkü onlar genel olarak
hallerinden memnundur.
Kaliforniya’da
bir psikanalist olan Dr. Robert Stoller Los Angeles polis kayıtlan üzerinde
önemli araştırmalarda bulunmuştur. Hardcore sadomazoşizm deneyimi yaşamış olan
insanlarla röportaj yapmıştır. Onun keşfettiği şey mazoşist katılımcıların
hepsinin ciddi fiziksel rahatsızlıkları olduğudur. Onlar çocukken veya ergenlik
döneminde korkutucu ve ağrı verici tıbbi tedaviler görmüşlerdir. Stoller “Sonuç
olarak onların [hastanelerde] uzun dönemli bir tedavi süreci içine girmeleri
gerekiyordu” demiştir. “Bu tür sapkınlıklarını ancak böyle
yenebileceklerdi.” Onlar çocukluk döneminde acı çekmişler, ifade edilemez
şiddet öğeleri yaşamışlardı. Gün ortasında kabuslar görmek, değişken
zihinsel durumlar içinde olmak veya mastürbasyon fantezileri içinde olmak
onların sıkça yaşadıkları şeylerdir. Onlar böylece travma öykülerini mutlu
bir son ile bitiriyorlardı. Ve kendi kendilerine Bu kez ben kazandım
diyorlardı. Ve onların kazanma şekli çektikleri ızdırabın erotikleşmiş haliydi.
“Doğal
olarak” ağrı veren duyguların onlar için hoşlanılır olma düşüncesi bizim
güçbela inanacağımız bir şeydir. Çünkü bizler kendi duyulanınızda ve
duygularımızda doğal olarak hoşlanılır şeyler arayışındayızdır. Ancak her
şey bu kadar düz mantık üzerinde ilerlemez. Biz çok sevinçli olduğumuzda
ağlayabiliriz ve nevroz durumlarında insanlar cinsel haz hakkında suçluluk
hissedebilirler. Biz doğal olarak hoşlanılmayan bir duygunun, örneğin
üzüntünün, müzik, edebiyat veya başka sanat dallarında güzel bir şekilde ve
incelikli olarak ele alındığını biliriz. Korku filmine gitmek veya çarpışan
arabalara binmek gibi heyecan verici şeyler olabilmektedir. İnsan beyninde pek
çok his ve duyu haz sistemine veya ağrı sistemine bağlı olabilir ve bu
bağlantıların veya zihinsel çağrışımların her biri beyin içinde sıradışı bir
plastik bağlantı gerektirir.
Stoller’in
röportaj yaptığı hardcore mazoşistler acı duygularıyla bağlantılı olan bir yola
sahip olmak zorundadır. Onlar kendi cinsel haz sistemlerine katlanmak
durumundadır. Bunun sonucunda yeni bir birleşik deneyim, şehvetli bir acı
oluşur. Bunların hepsi cinsel plastisitenin kritik dönemleri sırasında yeniden
donanarak oluşmuş olan erken dönem çocuklukta güçlü bir şekilde yaşanmış
şeylerdir.
……
Porno
müptelası olan hastaların çoğu en azından bir kez sorunu anlayarak bu durumdan
kurtulma isteği içinde olmuşlardır ve plastik olarak bunu nasıl yapabileceklerini
düşünmüşlerdir. Ancak sonunda kendi arkadaşları tarafından çekilmişlerdir. Bu
adamların hiçbirisi bağımlı kişiliğe sahip olan veya ciddi çocukluk travmaları
yaşayan kişiler değillerdir. Onlar kendilerine olan şeyi anladıkları zaman bir
süre için sorunlu sinirsel şebekelerini zayıflatan bilgisayarlarını kullanmayı
durdururlar ve pornoya olan iştahları söner. Onların cinsel hazlar edinme
konusundaki tedavileri daha sonraki yaşamlarında, kritik dönemde olduklarından
çok daha basit olacaktır. Bu adamların bazıları, tıpkı A gibi, kendi cinsel
tarzlarını değiştirirler çünkü bizim sorunlu hazlar edinmemize olanak tanıyan
nöroplastisitenin aynı yasaları ayrıca bizim daha yeni, daha sağlıklı yoğun
tedavimiz için olanak tanır ve bazı durumlarda bizim daha eski ve sorunlu olan
hazlarımız kaybolur. Bu, her ne kadar cinsel arzular ve aşk ile ilgili olsa da,
bir kullan-veya-kaybet beynidir. [11]
[1] Geniş
bilgi: DOIDGE Dr. Norman [Kitap]. - Kendini Değiştiren Beyin, Özgün Adı: The
Brain that Changes Itself, Editör: Prof. Dr. YAŞAR KÜÇÜKARDALI İngilizceden
Çeviren: İBRAHİM ŞENER, Nisan-2012, İstanbul. s.111-146
[2] Gurme:
Tatbilir, yemeklerin, şarap ve kahve
gibi içeceklerin farklı çeşitlerinin tatlarını birbirinden ayırabilen, duyarlı
damağı olan kişilere verilen addır.
[3] Biseksüel,
duygusal ve/veya cinsel yönelimi hem kendi hem de karşı cinsine dönük olan
canlı. Biseksüel sözcüğü hem isim, hem sıfat olarak kullanılır.
Biseksüel bir kimsenin aynı anda hem bir erkekle hem
de bir kadınla cinsel olarak ilgili olması gerekmez. Bazı biseksüeller bu ya da
öteki toplumsal cinsiyetle (veya her ikisiyle de) asla cinsel ilişkiye
girmemişlerdir. Heteroseksüeller ve gay erkekler ile lezbiyenler için geçerli
olduğu üzere, cinsel çekim her arzu edildiğinde davranılmasını gerektirmez.
[4] Heteroseksüel ya da düzcinsel, duygusal ve/veya cinsel yönelimi
karşı cinsine dönük olan canlı. Dişi ise erkekten, erkek ise dişiden hoşlanan
canlıdır. Heteroseksüel cinsel ilişki, üremenin tek doğal yoludur ve her
toplumda normal olarak karşılanır.
[5]
“Kadının bakışı fitnedir. Fakat bu fitne, sesi de duyuldu mu bir katken yüz
kat olur. Sesini yüceltmesine imkân
bulunmazsa kadının bakışı, yalnız başına fayda etmez.” Mesnevi, c.VI
4557-4558
[6] Perfume:
The Story of a Murderer: Koku: Bir Katilin Hikayesi (2006) Bu filmi izlemenizi
tavsiye ederiz. Bu film kokunun etkinden bahseder. Etkilerin ve çevrenin nöroplastik
beyinlerimizi nasıl etkilediğini göreceksiniz.
Filmde, Bir parfüm
yapımcısı olan Jean-Baptiste Grenouille'in annesi (BİRGİT MİNİCHMAYR)
yılın en sıcak gününde şehrin balık pazarının bulunduğu mahallede doğum
yapmaktadır. Bu istenmeyen çocuğu çevresinden saklamaya çalışmaktadır. Fakat
yeni doğan bebek çıkardığı inanılmaz gürültü sayesinde çevreden yetişenler
tarafından annesinin gazabından kurtulur. Çocuk yaşayacaktır fakat annesi
çocuğunu öldürmeye çalıştığı için asılarak idam edilecektir.
Grenouille hayatının ilk
yıllarını Madame Gaillard'ın (SİAN THOMAS) yetimhanesinde geçirir.. Diğer
çocuklar onda bir gariplik olduğunun farkındadılar. Altı yaşına geldiğinde
küçük çocuk hala konuşamamaktadır fakat kokular hakkındaki inanılmaz yeteneği
ortaya çıkmaya başlamıştır.
13 yaşına geldiğinde Madame
Gaillard 10 franka Grenouille'I Grimal'a (SAM DOUGLAS) satar. Grimal bir deri
işleme atölyesi işletmektedir. Yaşam şartları cehennemden beter, pis kokulu
nitratlar, kokuşmuş postlar içinde geçmektedir fakat bu ortamda hayatta kalmayı
başarıp genç bir adam olmuştur.
Paris'e ilk gittiğinde
havada hiç tanımadığı yabancı kokuları keşfeder genç adam' Ve bu kokular onu
hiç sahip olmadığı olamayacağı hayallerine sürükler' istemeden de olsa bir genç
kadının ölümüne sebep olur'
[7] Porno
film ya da pornografik film genellikle izleyiciyi cinsel anlamda uyarmak amacı
ile kurgulanmış, cinsel ilişki sahneleri barındıran sinema filmidir. 1900'lü
yılların başında film yapımının icadından kısa bir süre sonra, bu türün ilk
örnekleri ortaya çıkmıştır.
Porno filmler diğer pornografi türleri ile birçok
ortak noktaya sahiptir. Cinsel birleşmenin açıkça gösterilmediği filmler
softcore olarak adlandırılırken, birleşmeyi gösteren veya kimi ekstrem ilişki
türlerini konu alan filmler hardcore olarak adlandırılır. Hardcore pornografi
filmleri cinsel bir haz uyandırmak için aşırı sapkın ve fantastik kurgular ile
yapılabilmektedir.
[8]
Dopamin: vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır. Beyinde, dopamin
reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar. Dopamin,
ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar.
Nörohormon olarak görevi hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını
baskılamaktır.
[9]
Kıça şaplak atma psikiyatride işlenmiş bir konudur. Bu konuyu temel alan film
dahi çekilmiştir.
Tehlikeli İlişki (2011) A Dangerous Method;
bu filmde kıça şaplak atmanın metod olarak tedavisi açık şekilde
anlatılmaktadır. Filmde Tecrübesiz psikiyatrist Carl Gustav Jung ve
danışmanı Sigmund Freud ve aralarına giren sorunlu ama bir o kadar da
güzel genç kadın Sabina Spielrein arasındaki fırtınalı ilişkiler
bütününe, bir de sınırları yıkmak konusunda kararlı olan ahlaksız hasta Otto
Gross katılır. Her birinin şehvet, tutku ve aldatma üzerine kişisel keşifleri,
modern düşüncenin doğasını tamamen değiştirecektir.
Filmde babası tarafından
poposu dövülen kızın yaşadığı durumun cinsel fantaziye dönüşü açıkça
işlenmiştir.
Dr. Carl Jung ile ileride
doktor olacak fakat hasta olarak gelen Sabina Spielrein arasında geçen kıça
şaplak atma hakkında şu konuşma geçiyor.
Dr. Carl Jung:
Bana hatırladığınız kadarıyla babanız
tarafından ilk kez dövülmenizi anlatın.
Sabina Spielrein:
Sanırım dört yaşımdaydım.
Bir tabak kırmış olmalıyım. Evet, ve babam bana küçük odaya gidip kıyafetlerimi
çıkartmamı söylemişti. Sonra içeri geldi ve popoma vurdu. Sonra o kadar
çok korkmuştum ki altımı ıslattım ve o sonra sonra yeniden vurdu. Ve ben O
Dr. Carl Jung:
ilk zaman olanlarla ilgili
olarak ne hissettiniz?
Sabina Spielrein:
Hoşuma gitti.
Dr. Carl Jung:
Tekrar eder misiniz lütfen?
Duyamadım.
Sabina Spielrein:
Hoşuma gitti. Beni
heyecanlandırdı.
Dr. Carl Jung:
Hoşunuza gitmeye devam etti
mi?
Sabina Spielrein:
Evet. Evet. Önceleri sadece
babamın küçük odaya gitmemi söylemesi yeterdi. Ben de ben de ıslanırdım.
Ağabeylerime gelince, hatta tehdit edildiğimde odaya gitmek ve yere uzanıp
kendime dokunmak istiyordum. Sonra okulda, herhangi bir şey bunu tetikliyordu
her çeşit aşağılanma. Aşağılanacak şey arıyordum. Burada bile paltoma
bastonunuzla vurduğunuzda. Hemen geri dönmeliydim çünkü çok heyecanlanmıştım.
Benim için...Benim için hiç umut yok. Ben adi pis ve ahlaksızım.
[10]
Sadomazoşist, başkalarına acı vermekten veya acıya maruz kalmaktan cinsel zevk
alan kimse. Günümüzde “Alemin Kralı” adlı dizide evli olan karıkoca karakterin
ilgi çekmesi altında olan psikolojik durum bunu vazıh şekilde hardcore porno
seviyesindedir.
[11] Geniş
bilgi: DOIDGE Dr. Norman [Kitap]. - Kendini Değiştiren Beyin, Özgün Adı: The
Brain that Changes Itself, Editör: Prof. Dr. YAŞAR KÜÇÜKARDALI İngilizceden
Çeviren: İBRAHİM ŞENER, Nisan-2012, İstanbul. s.111-146
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar