Print Friendly and PDF

Yaşam Çiçeği



"Hayatınızda eksik olan, ihtiyacınız olan ne ise onun bolluğunu sunuyor. Mutluluk eksikse mutluluk, para eksikse para, yani siz bu şekle bakıp neyiniz eksikse onu isteyeceksiniz. O sizin titreşiminizi, frekansınızı yükseltmeye yardımcı olacak"

YAŞAM ÇİÇEĞİ’nin desenleri evrendeki her şeyi oluşturan kutsal oranların çıkış noktasıdır. Bu kutsal geometri, kendimizin ve evrenin gerçeğine ulaşmakta bize yardımcı olur. Bu formu üstünde taşıyanın sezgisel gücünün artacağı, negatif enerjilerden korunacağına inanılır.

En dış çember dâhil, iç içe geçmiş 20 çemberden oluşur ve herşeyin sırrını içinde sakladığına inanılır. Aslının iki boyuta indirgenmiş halidir.

Aslında çember de değil küredir bunlar. Üç boyutlu olarak hatta çok boyutlu olarak düşünülmelidir. Yaşam Çiçeği içinde Platon’unun 5 cismini* ve metatron’un kübü’nu barındırır. O şekiller de tüm varoluşu inşa ederler.

Kutsal geometriyle bağdaştırılır. Semavi dinlerin hepsinde kullanılmıştır. Dünyanın çok farklı coğrafyalarındaki (güney Amerika, Anadolu, Ortadoğu, Mısır, Asya, uzak Asya, Afrika) arkeolojik çalışmalarda örneklerine rastlanmıştır.


Türkiye’de, Burdur müzesinde bir lahit kapağında, Manisa müzesinde, Hacıbektaş-ı Veli türbesinde bir çeşmenin üstünde ve Efes antik kentinde.

Evrenin ve yaşamın tüm kodunun ve başlangıcının bu sembolde gizli olduğuna inanılmakta. Drunvalo Melchizedek “yaşam çiçeğinin unutulmuş sırrı” isimli kitabında bu sembolün Atlantis zamanında bilindiğini ve Atlantis’in çöküşüyle unutulmaması için Mısır’a taşındığını söylemektedir.

Ayrıca Da Vinci’nin de sembolü kullandığını anlatır. Gaziantep’te bir kazıda sembole tekrar rastlanmıştır.

‘Sadece tek bir Ruh. Sümerlerin varoluşundan çok önce , Mısır Sakra’ yı inşa etmeden, Endülüs ovası bile gelişmeye başlamadan önce, Ruh insanların bedenlerinde, yüksek kültürlerde dans ederek yaşamış. Bizler kendimizi tanıdığımızdan çok daha fazlasıyız. Biz unutmuşuz.’

‘Uzun zaman önce bizler çok yüksek bir bilinç seviyesinden düştük ve hafızalardaki hatıralar henüz ortaya çıkmaya başlıyor. Burada dünya üstündeki yeni- eski bilinç seviyemiz bizi sonsuza kadar değiştirecek ve bizleri gerçekte tek bir Ruh olduğunun farkındalığına geri getirecektir.’

Yaşam Çiçeğinin çizimi sadece Mısır’ da değil, dünyanın her tarafında bulunur.

Bu çizim, İrlanda’ da, Türkiye’ de, İngiltere’ de, İsrail’ de, Çin’ de, Tibet’ te, Hindistan’ da, Japonya’ da; her yerde bulunur. Dünyanın her yerinde de adı aynıdır. Yaşam Çiçeği. Evrendeki başka yerlerde adı değişiktir. Sessizliğin Dili ve Işığın Dili olarak tercüme edilebilir. Bütün dillerin kaynağıdır. Evrenin öncelikli dilidir:- saf şekil ve orantı.’

Yaşam Çiçeğine çiçek denilmesinin nedeni sadece çiçeğe benzemesinden değil meyve ağacının evrelerini temsil etmesinden dolayıdır da.

Bir ağaç, sonra bir çiçek sonra bir tohum varsa ve Dünya’ da gördüğümüz meyve ağacının döngüsü, geometrilerle paralellik gösteriyorsa o zaman ağacın kaynağı mükemmel bir şekilde Tohumun içinde olmalıdır.’

Sembolde kusursuz bir geometri söz konusudur. Kutsal kitaplarda dünyanın 7 günde yaratıldığı söylenir; her 1 gün 1 küre ile ifade edilir. Bu iç içe geçmiş 7 küre ilk olarak yaşam tohumunu veriyor. Sonra 19 küreye kadar devam eder ve onları bir bütün olarak içine alan 20’nci küre ile de Yaşam Çiçeği meydana geliyor.

Drunvalo Melchizedek’in Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı I kitabından.

Bütün evren bu kutsal küreden doğmuştur. Bu küre koşulsuz sevginin sembolüdür.

Bizim DNA, RNA’mız bu holografik modelden türemiştir. Bizim hücrelerimizdeki en küçük atomik parçacığın modeli budur.

Kadim Mayalar Evren-bilincin matematiksel doğasını keşfettiler.

Yaratılışın doğası 13 ve 20 sayılarının frekanslarını içeriyordu. 13 sayısı sembolik olarak daire ile, 20 sayısı da sembolik olarak kare ile ifade ediliyordu.

Mayalarda Hunab K’u nun sembolü daire içinde kare olarak gösteriliyordu. Hunab K’u nun anlamı ölçüyü ve hareketi verendir.

Hunab, Yaradan ve K’u piramid demektir.

Aslında, bununla Tanrısal piramidin içindedir demek istiyoruz fakat Mayalara göre bizim fiziksel bedenlerimiz de piramittir ve içinde tasarımcının gücü vardır. 13 ve 20 sayılarının gücü bizim içimizdeki evrenin gücünü uyandırıyor diyebiliriz.

Bedenimizde 13 ana eklem mevcuttur: Ayak bileklerimiz, dizlerimiz, kalça eklemlerimiz, dirseklerimiz, el bileklerimiz, omuz eklemlerimiz ve boynumuz. 20 tane parmağımız vardır. Döllenme esnasında daire olan yumurtayı döllemek için yumurtanın etrafında muhakkak 13 sperm olması gerektiği tesbit edilmiştir.

Eğer 20 parmağımızla 13 eklem hareketini toplarsak bu 33 eder ki bu bizim ışık bedenimizin sayısal ifadesidir. Omiriliğimiz 33 parçadan oluşur.13 sayısının tam merkezi 7 dir ve bu bizim 7 çakramızın işaretidir.

Mayalara göre 7’nin gücünü kullanabilen 33’ün gücünü de kullanabilir. 13 ve 20 frekansları ay döngüleriyle, güneşle, galaktik zamanla ve dünya zamanıyla uyumludur.

Ruhumuz bedenimizi hareket ettirmek için 13 eklemimizi kullanır. Bu frekans Dünyamızın ve Galaksimizin doğal dönemleriyle uyumlu olduğu için 13 ve 20’nin olumlu tesirlerini hem organik yapımızda hem de boyutlar arası enerji akışlarına uyumda görürüz.

Mayaların takvimine göre 13’üncü ışın, takvimdeki en yüksek titreşimdir;dönüşümü temsil eder. 20’nci işaret ,”AHAU” Solar Zihin hem fiziksel hem spiritüel olarak ışığın gizemini açığa çıkarır. Bu işaretlerin elverişli birleşmeleri gezegenimizin daha büyük bir IŞIĞA uyumlanma zamanına girdiğimizin göstergesidir.

13-20-33 sayılarının frekansları bizim içimizdeki Tanrıyı uyandırır.

13: Zeki, yeniliğe açık, araştıran keşfeden, gücü egoistçe kullanmayan demektir.

3+1=4 eder. Bu sayı, karmik borçları ödemekle ilgilidir.

20: Uyanış; yeni anlam yeni planlar,sabırla, istekle, devamlılıkla gücü dönüşümde kullanabilmektir. Mutluluk verecekleri yaratabilmek ve olumsuzları silme gücüdür.

33: En şanslı sayıdır. Sevginin sihridir. Her alanda şanstır. Tesbih sayısı…


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar