Print Friendly and PDF

Azığım yok, Yazığım çok


51





Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün





Kus-i rihlet çaldı mevt ammâ henüz cân bî-haber,
Asker-i a’zâya lerze düştü Sultan bî-haber.
  





Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatur gâfil binâsı oldu virân bî-haber.  





Dil bekâsın,  dost fenâsın istedi mülk-i tenin,
Bir devâsız derde düştüm ah ki Lokmân bî-haber.  





Bir ticaret kılmadın ben nakd-i ömr oldu hebâ,
Yola geldim lîk göçmüş cümle karbân bî-haber.  





Çün “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ garîb,
Dîde giryân sine büryân akıl hayrân bî-haber.  





Azığım yok,  yazığım çok yolda türlü korku var,
Yolum alırsa n’ola ger div vu şeytân bî-haber.  





Yol eri yolda gerektirir çağ ve çıplak aç u tok,
Mısrıyâ gel dedi sana çünkü canân bî-haber.  





Kus[1]-i rihlet çaldı mevt ammâ henüz cân bî-haber,
Asker-i a’zâya lerze düştü Sultan bî-haber.  





Sefer davulu çaldı ölüm[2] fakat henüz cân habersiz,
Titreme düştü aza askerlerine Sultan habersiz.  





Sultan murad bedende ruhtur. Ruh dünyaya gelince bedene aşık olmuş, asıl vatanını unutma haline düşmüştür. Fakat ölüm düşüncesi ise bu unutkanlığı ayıklığa çevirmiştir. Ruh vatanî aslîyi arzu eder hale gelmiştir.





Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatur gâfil binâsı oldu virân bî-haber.  





Günde ömür binamın bir taşı yere düştü,
Canın binası harab oldu gâfil yatar habersiz.  





Dil bekâsın,  dost fenâsın istedi mülk-i tenin,
Bir devâsız derde düştüm ah ki Lokmân bî-haber.  





Ten mülk-i gönül bekâsını,  dost fenâsın istedi,
Ah devâsız bir derde düştüm ki Lokman Hekim habersiz.  





Manevi hastalıkların doktoru mürşid-i kâmillerdir.





Bir ticaret kılmadın ben nakd-i ömr oldu hebâ,
Yola geldim lîk göçmüş cümle karbân bî-haber.  





Ben bir ticaret kılmadım ömür sermayesi oldu hebâ,
Yola çıktım lakin bütün arkadaşlar göçmüş habersiz.





Mecliste oturan kişiler birbirlerin ruhî hallerinden çok zaman haberi olmaz. Herkes Kâbe’yi tavaf ederken, kimisi tavafın sayısıyla meşgul olurken kimiside hakikatine nazar eder. Tavaf ederken Allah Teâlâ’yı tavaf ederde yanındakilerin haberi olmaz.





Dil Kâ'besini ey dost diller tavaf ederken,





Nâgâh ol gamzelerin canı şikâre çıkmış.





Dost kande deyû gözler her-dem nigâh ederken,





Canlar meğer seninle şol bir kenara çıkmış.





Kim hergîz bilmemişler sayd ettiğini ânlar,





Bezm-i ezelde çeşmin meğer bu kâre çıkmış.





Hulk ü huyunu gören cümle melek demişler,





Dil saydına vahdetten bunda karâra çıkmış.





Mülk-i feragat içre sultân iken vücûdun,





Bu âlem-i şühûdu geşt ü güzâra çıkmış.





Diyâr-ı âdemde hâk-i pâyin iken HULÛSÎ,





Sen bezirgân-ı Hakk'a canı pâzâra çıkmış.





Seyyid Osman Hulusi Darendevî





kaddese’llâhü sırrah’ül azîz





Çün “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ garîb,
Dîde giryân sine büryân akıl hayrân bî-haber.  





Ne zaman “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ garîb,
Gözyaşlı göğsüm kebap akıl hayrân habersiz. 





 اِرْجِعِى اِلَى رَبِّكِ  “dön Rabbine, sen” [3] hitabı ile karşılaşınca hayretler içinde kaldım.  Çünkü günlerce çekilen zahmetlerin karşılığı verilecek, fakat ben ne yapacağımı bilemiyorum.





Azığım yok,  yazığım çok yolda türlü korku var,
Yolum alırsa n’ola ger div vu şeytân bî-haber.  





Azığım yok,  üzüntüm çok yolda türlü korku var,
Yolum alırsa n’ola şayet dev ve şeytan habersiz.  





Kur'an-ı Kerim’de korku psikolojisine Hz. Mûsa aleyhisselâmın hayatı ile işaret edilmekte ve bu psikolojisi nedeniyle Allah Teâlâ tarafından korkmaması noktasında uyarılmaktadır. Kur'an-ı Kerim onun bu korkularına işaret ettiği gibi, onun kaçma eyleminin de korku psikolojisi nedeniyle ortaya çıkardığı bir tepki olduğunu işaret etmektedir.





Korku ve endişe, canlı organizmaların duygusal nitelikleridir ve gerçek bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında insandan oluşan kaygı duygusuna işaret ederler. Korku ve endişenin ileri düzeyde oluşu, davranış bozukluklarına işaret eder ki bu bozukluklar psikiyatri biliminin inceleme ve iyileştirme alanında kabul edilmektedir. Bununla birlikte, korku duygusu tehlikeden uzaklaşarak güvenli alana kaçma eylemini oluşturur ki bu her insanda var olan savunma mekanizmalarından biridir.





İnsanda korku ve endişeyi oluşturan nedenler, nesne ve olayların tehlike ve zararları konusunda bilgi sahibi olmasıdır. Hz. Mûsa aleyhisselâm, Firavun’un kendi otoritesine kaşı çıkanların ve otoritesini sarsanlara karşı zulmü konusunda ve asa mucizesinde asanın dönüştüğü yılanın insana zararı konusunda bilgi sahibidir.





Kur'an-ı Kerim Hz. Mûsa aleyhisselâmın psikolojik bir niteliği olarak korku ve endişesine vurgu yapmaktadır. Şöyle ki;





İlk olarak; Allah Teâlâ, Mûsa’yı Firavun’a dinsel ilkeleri tebliğ etmek için gönderdiği zaman, onda korku ve endişe duygusunun var olduğu görülmektedir. Bu duygusu nedeniyle o, ailesinden kendine bir de yardımcı vermesini Allah Teâlâ’dan istemekte ve her ikisi de Firavun’a giderken korku ve endişelerini açıkça ifade etmektedirler.[4] 





İkincisi; Hz. Mûsa aleyhisselâm, sihirbazlar büyülerini yaptıkları zaman, onların büyüleri karşısında bir korkuya kapılmıştır. Bunun üzerine Allah, üstün gelecek olanın kendisi olduğunu ona bildirmiştir.[5] Onun, sihirbazların büyülerini gördüğü anda korkuya ve endişeye kapılması, kendi elinde gerçekleşecek büyüleri yutan nitelikteki gücün bilgisine sahip olmadığını ima etmektedir.





Üçüncüsü; Hz. Mûsa aleyhisselâmın asası bir yılan haline geldiği zaman Mûsa’nın ondan korkması ve bunun üzerine Allah Teâlâ’nın ondan korkmadan asasını almasını istemesinde[6] görülmektedir. Gerçekte korku duygusu, kişinin mahiyet ve işlevi hakkında bilgi sahibi olduğu bir nesnenin başka bir nesneye dönüşmesi karşısında her insanda olabilecek bir duygudur.





Dördüncüsü; Mûsa aleyhisselâmın asa mucizesinin anlatıldığı başka bir bağlamda, asasının yılana dönüştüğünü gördüğünde arkasına bakmadan kaçtığı ve bunun üzerinde de Allah Teâlâ’nın kendisine korkma; çünkü benim katımda peygamberler korkmaz[7] dediği anlatılmaktadır.[8]





Korkuyu yenebilmenin en büyük yardımcısı başka bir korkunun yerleşmesine bağlıdır. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;





“Nerede olursan ol, Allah’tan kork!” [9] bu şekilde diğer korkulardan insan kendini emniyete alır.





Yol eri yolda gerektirir çağ ve çıplak aç u tok,
Mısrıyâ gel dedi sana çünkü canân bî-haber.  





Bu zaman yol eri çıplak aç ve tok olsun yolda gerektirir,
Yâ Mısrî sana gel dedi çünkü canân habersiz.  





 “Yol eri yolda gerektir...”   de yol eri gibi sülûk ehlinin sülûklerinin seyri esnasında açlık,  tokluk,  çıplaklık gibi düşünceleri olmamalıdır.   Mal zenginliğini veren Cenâb-ı Hakk’tır.   Yine insanların nafaka ve kisvelerini (giysilerini) de veren O dur.





“Habersiz canan”dan maksat ruhun aşık olduğu bedendir. Beden manevi âlemlere olan seyirden çok zaman habersizdir. 










[1] Kûs: f. Kös. Eskiden muharebelerde deve veya araba üstünde taşınarak çalınan büyük davul





[2]  Mevt: Ölüm. Âhirete göç. Dünyadan gitmek. * Mevt, mü'minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur.





[3] Fecr, 28





[4] Tâhâ,24-36, 42-46; Kasas, 33-35.





[5] Tâhâ, 65-70.





[6] Tâhâ, 17-21; Kasas, 31.





[7] Neml, 10





[8] (YAR, 4 : 2 -2006)





[9] Dârimî, Rikâk, 74; Hâkim, el-Müstedrek, I, 54. (UYSAL, 23 Bahar 2007 )


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar