Print Friendly and PDF

Mecnunem Seninim Leyla






75





Vezin: Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün





Ey gönül Mecnûn kimdir zahiren âkil nedir
Gâh habs u gâh ıtlak olmadan hâsıl nedir





Zülfi sevdasıyla âlem birbirine girdiler
Vade-i bezm-i visale kim erer vâsıl nedir





Bunca kavgalar ki oldu geldi geçdi gitdi hep
Bâ’is-i kavga nedür bildün mi hiç asıl nedir





Etdi binyüz birde bin bir hikmetin cümle tamâm
Oldı tekmîl-i fazilet seyr edün kâmil nedir





Meryem ü İsâ vü Mehdî Âdem ü Havva gibi
On iki yaşındadır Mısrî aceb hâmil nedir





Ey gönül Mecnûn kimdir zahiren âkil nedir  
Gâh habs u gah ıtlak olmadan hâsıl nedir





Ey gönül Mecnûn kimdir zahiren akıllı nedir 
Bazan hapishane ve bazan hür olmaktaki netice nedir





Zülfi sevdasıyla âlem birbirine girdiler
Vade-i bezm-i visale kim erer vâsıl nedir





Zülfi sevdasıyla âlem birbirine girdiler
Kim vuslat meclisine ne zaman erer kavuşan kimdir





Saçın karışıklığını nasıl tarak düzeltirse insanın dağınıklığını âşk demi düzeltir.





Bunca kavgalar ki oldu geldi geçdi gitdi hep
Bâ’iş-i kavga nedür bildün mi hiç asıl nedir





Bunca kavgalar ki oldu geldi geçdi gitdi hep
Kavuşma kavgası nedir hiç asıl nedir bildin mi?





Allah Teâlâ’nın cemal ve celal sıfatlarının cilvesidir. İkide O’ndandır. Fakat ayrı gibi dururlarken birbirleri ilen yakınlaşmaları ile âlemde şuunâtın artışına sebep olur. Bu şen’lerin çıkışına sebep olur.





Niyâzî-i Mısrî, her şeyin aslı Allah Teâlâ’dır, diye beyan etti.





Etdi binyüz birde bin bir hikmetin cümle tamâm
Oldı tekmîl-i fazilet seyr edün kâmil nedir





Etti binyüz birde bin bir hikmetin cümle tamâm
Fazilet tamam oldu kâmil nedir seyredin





Fazilet gayret neticesi ile bulunmadığı için Allah Teâlâ’nın bu yönde lütfu gözetilmelidir.





Meryem ü İsâ vü Mehdî Âdem ü Havva gibi
On iki yaşındadır Mısrî aceb hâmil nedir





Meryem ve İsâ, Mehdî, Âdem ve Havva gibi
On iki yaşındadır Mısrî aceb doğacak nedir





Niyâzî-i Mısrî kuddise sırruhu’l-azizin oniki yaş mevzusunda bahsettiği konunun içeriği ne olduğu tam olarak anlaşılmamaktadır. Fakat Hz. Meryem aleyhisselâmın İsâ aleyhisselâmı dünyaya getirdiği yaş olması nedeniyle, kendinde olmuş olan zuhuratın beyanını açıkladığı anlaşılmaktadır. Çünkü bazı yerlerde Mehdî ve İsâ olabilirliğinden bahsettiğini bildiğimiz Niyâzî-i Mısrî’nin bu yaş ve tecellilerinin sırrına vukufiyeti ile verdiği müjdeler bulunmaktadır.





HZ. MERYEM aleyhisselâm [1]





[“ مريم Hz. Meryem” sözcüğü “ مفعل mef’al ” kalıbında bir sözcüktür. Sözcüğün “bir yerden ayrılmak”[2] anlamındaki “ رام rame” fiilinden türemiş olması mümkündür. Ancak bu ismin Kitab-ı Mukaddes’te iki yerde Mûsa aleyhisselâmın kızkardeşinin adı olarak geçmesi, sözcüğün İbraniceden geldiğini göstermektedir. [3] Yeni Ahid [İncil]’de bu sözcük Marim, Maria ve Mariamme tarzında 53 kez yer alır. Bu sözcüklerin kesin anlamı net olarak bilinmemektedir. Yorumcular tarafından, “Hz. Meryem” sözcüğü ile ilgili, “deniz damlası”, “denizyıldızı”, “tanrıya bağlı”, “tanrıyı seven”, “hanımefendi”, “ışık veren”, “şişman”, “prenses”, “mağrur”, “güzel kimse”, “kâmil kimse” gibi anlamlar ileri sürülmüştür.[4]





Hz. Ali kerreme’llâhü vecheden nakledilen bir rivayette Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, semayı işaret ederek: "Hanımların en hayırlısı Meryem" yeryüzünü işaret ederek de: "Hanımların en hayırlısı Hatice'dir" buyurmuştur.[5]





Yine Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem: "Erkeklerden bir çok tam olan vardır. Ancak kadınlardan sadece, Meryem bnt. İmran, Firavunun hanımı Âsiye ve Hatice bnt. Huveylid tamdır. Âişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü ise Serîd'in diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir" buyurmuştur.[6] 





“Hz. Meryem” sözcüğü Kur´ân-ı Kerim’de 34 kez isim şeklinde, 1 kez de “o” zamiriyle işaret edilmek suretiyle toplam 35 kez geçmektedir.





Hz. Meryem’in kimliği ve ailesi hakkında yazılıp çizilenlerin ekserisi hayal ürünü olup bu konuda Hıristiyan kaynaklarında da yeterli bilgi ve belge yoktur. Dolayısıyla, Hz. Meryem’in anasının adının “Hanna” olduğu, onun da Zekeriyya aleyhisselâmın baldızı olduğu, Zekeriyya aleyhisselâmın eşinin [yani Hz. Meryem’in teyzesinin] adının “Elizabet” olduğu yönündeki nakiller kesinlik arz etmemektedir. Çünkü Taberî Tarihi’nde de olduğu gibi, bu nakiller kesin olmayan Hıristiyan kaynaklarına dayanmaktadır:





Hıristiyanlar, Hz. Meryem’in İsâ’ya on üç yaşında gebe kaldığını, İsâ aleyhisselâm göğe kaldırılıncaya kadar otuz iki yıl ve birkaç gün dünyada kaldığını, Hz. Meryem’in İsâ aleyhisselâmın göğe kaldırılmasından sonra altı yıl daha yaşadığını iddia ederler. Buna göre Hz. Meryem elli küsur yaşında Hakk’a yürümüş demektir.[7]





Kur´ân-ı Kerim’de Hz. Meryem’in anası babası ile ilgili geniş bilgi verilmemekle birlikte, Âl-i Imran suresinin 35. ayetinden anlaşıldığı kadarıyla babasının adı Imran’dır.





Hz. Meryem’in doğumu ile ailesinden ayrılışı arasındaki yaşamına dair Kur´ân-ı Kerim’de herhangi bir bilgi verilmemiştir. Konumuz olan ayetlerde verilen bilgiler, Hz. Meryem’in yetişkinlik çağına ait bilgilerdir.





Kur´ân-ı Kerim’e göre Hz. Meryem, ehlinden ayrılıp tek başına doğuda bir bölgeye gitmiştir. O dönemde Hz. Meryem’in kaç yaşında olduğu ve ehlinden hangi sebeple ayrıldığı konularında herhangi bir bilgi yoktur. Ayette geçen “ إنتباذ intibaz” sözcüğü “eldeki şeyi öne veya arkaya fırlatıp atmak, tek başına ayrılma, uzaklaşma, ilişik kesme” anlamındadır. [8] Nitekim bir kimsenin insanlardan uzak bir köşeye oturması da “intebeze” sözcüğüyle ifade edilir. Dolayısıyla Hz. Meryem’in kendi evinin doğu taraftaki odasına veya mabedin doğu köşesine çekildiği yolundaki yorumlar sözcüğün anlamına ve ayetin ruhuna aykırıdır. Sözcüğün ifade ettiği anlama göre Hz. Meryem yakın çevresinden kopmuş, onlardan ayrılıp uzaklara gitmiştir. Kısacası Hz. Meryem evden kaçan kızdır. Durumun böyle olduğu, Hz. Meryem 17. ayetteki “ehliyle kendisi arasına bir perde edinmişti” ifadesinden de anlaşılmaktadır. Çünkü bu ifade, onun kendisiyle ailesi arasına bildiğimiz bez perde çektiği anlamına değil, ailesinden mesafeleşip uzaklaştığı, ailesiyle irtibatı kestiği anlamına gelir. Bunun bir örneği de Sad suresinin 32. ayetindeki “Ben, hayır [servet, çıkar] sevgisini, Rabbimin zikrinden dolayı sevdim. -Sonunda onlar perdenin arkasına girdiler.-” ifadesinde görülmektedir.





Hz. Meryem’in ailesini terk etmesinin sebebi olarak “hayız gördüğü için utanmıştı” veya “hamileliği bahanesiyle uzaklaşmıştı” tarzında yapılan yakıştırmalar, ayetin orijinal anlamını bozmaktan başka bir şey değildir. Bizim kanaatimize göre Hz. Meryem sorunludur ve sorunları sebebiyle yakın çevresinden uzaklaşmıştır. Hz. Meryem’in sorununun ne olduğunu anlama konusunda Âl-i Imran suresinin 36, 37, 42 ve 43. ayetlerindeki bazı ifadeleri birer ipucu olarak değerlendirmek mümkündür:





“Bir zaman İmran’ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben karnımdakini tam hür olarak Senin için adadım Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en çok bilensin” demişti.





Onu doğurunca da: “Rabbim, onu kız doğurdum; -hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve ona Hz. Meryem adını verdim. Ve ben onu ve soyunu şeytan-ı racimden Sana sığındırırım” dedi.





Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona Zekeriyya kefil oldu. Zekeriyya ne zaman onun üzerine, mihraba girse, onun yanında bir rızk bulurdu. O [Zekeriyya]: “Ey Hz. Meryem! Bu sana nereden?” dedi. O [Hz. Meryem] da: “O, Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızk verir.”[9]





“ Ve hani melekler “Ey Hz. Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey Hz. Meryem! Rabbine gönülden kul ol, ona boyun eğ ve rükû edenlerle [rükû eden erkeklerle] beraber rükû et!” demişlerdi.”[10]





Yukarıdaki ayetlerde yapılmış olan vurgulardan hareket edilerek olayların gelişimi ve Hz. Meryem’in sorunları hakkında bazı tahminler yürütülebilir:





Hz. Meryem, erkek çocuk isteyen ve bekleyen, çocuk kız olunca da pek sevinmeyen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Imran’ın karısının “Onu kız doğurdum” ifadesinin hemen arkasından gelen Rabbimizin “-hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir-” şeklindeki ifadesi, Hz. Meryem’in İmran’ın karısının zannettiği ve ayette dile getirdiği gibi olmadığını göstermektedir.





Diğer taraftan Âl-i İmran suresinin 37. ayetindeki “Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi” ifadesi de, Hz. Meryem’in normal bir insan özelliğinden çok bir bitki özelliği taşıdığını düşündürmektedir. Bir insanın bitki özelliğinde olması Rabbimizin yaratılış kanunlarına ters değildir. Çünkü insanın yaratılış aşamalarından birisi de bitkilik evresidir:





“Ve Allah sizi yeryüzünde bitki olarak bitirdi.” [11]





Hz. Meryem’in daha sonra erkeksiz hamile kaldığı da göz önüne alınırsa, bitki özelliğinde olması onun tıpkı çiçekli bitkilerin çoğunda görüldüğü gibi “erselik” [12] yapıda olduğu, yani vücudunda hem erkek hem dişi üreme organı bulunduğu ihtimalini ortaya çıkarır ki, bizim kanaatimiz de bu yöndedir.





Bir husus da Âl-i İmran suresinin 42. ayetindeki “seni âlemlerin kadınlarına seçti” ifadesidir. Çünkü bu ifade ile belirtilen seçkinlik, Hz. Meryem’in meziyetleri dolayısıyla diğer kadınlardan üstünlüğünü değil, onun biyolojik farklılığını, fazlalığını, fizikî bakımdan diğer kadınlarla aynı yapıda olmadığını anlatmaktadır.





Hz. Meryem’in erselik yapıda olması, ehlini terk edip uzak bir yerde tek başına yaşamaya gitmesinin sebebini de izah etmektedir. Yani Hz. Meryem, her problemli insanın yapabileceği gibi, bünyesindeki bu farklılığın meydana getirdiği psikolojik sıkıntı ile evini terk etmiştir.





Ayrıca Hz. Meryem’in (20. ayette görüleceği üzere) “Bana bir beşer dokunmamıştır” şeklindeki ifadesi de, onun erselik yapıda olmasına uygun bir ifadedir. Çünkü Hz. Meryem “Bana bir erkek dokunmamıştır” dememiş, hem erkek hem kadın için söz konusu edilebilecek bir ifade kullanmıştır.





Bütün bunlardan başka, Hz. Meryem’den rükû eden erkekler ile beraber rükû etmesinin istenmesi de çok ilginçtir. Yani Hz. Meryem’e haniflik konusunda erkek olarak görev yapması bildirilmiştir. Ayetteki “er-Rakiîn” ifadesinin müzekker getirilmesi herhâlde sadece seci’ [kafiye] olsun diye değildir.





Tamamen Kur’an ayetlerindeki ifadelere dayandırdığımız bu tahminler, bilimsel gerçeklerle de hiçbir çelişki göstermemektedir.]










[1] http://www.istekuran.com





Alıntı yaptığımız bu makalededeki görüşlerin bilinmesi ve ileride yapılacak tefsir faaliyetlerinde zenginlik vereceği düşünülmektedir. Bahsedilen görüşler zahiri planda içerik olarak uygunluğunun hakikat penceresindeki durumu için Allah Teâlâ bilir demek daha uygundur.





[2] (Lisanü’l-Arab c:4, s.325. rym mad.)





[3] (Çıkış:15/20 ve Sayılar: 26/59)





[4] (Prof. C. Tümer; Hz. Meryem, T.D.V. Yayınları; T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Meryem mad.)





[5] Buhâri, Menâkıbü'l-Ensâr, 19: Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 69; İbn Asâkir, Menâkıb, 88.





[6] Zübeyr b. Bekkâr, Müntehab, 37. (VAROL, 1990)





[7] (Kurtubi; Meryem/16 hakkında)





[8] (Lisanü’l-Arab; c.8, s.429. nbz mad.)





[9] Âl-i İmran 35–37





[10] Âl-i Imran 42, 43:





[11] Nuh, 17





[12] Erselik : Erdişi. dişi ve erkek üreme organlarını birlikte taşıyan birey; çiçekli bitkilerin çoğu, salyangozlar erseliktir; dişi ve erkek üreme organlarının tek bireyde olmasıyla cinsel mücadelenin olmadığını gördüğümüz canlı çeşidi.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar