Hayal mi? Neden olmasın...
Ilık bir yaz akşamı...
Lacivert geceyi aydınlatan dolunay, havada; bahçenin
çitlerini kucaklamış hanımelinin huzur veren kokusu. Yemyeşil çimler ve
rengârenk güllerle çevrili şirin bir bahçe ve köşedeki dut ağacının yanında
sarmaşık güllerle kaplanmış, ahşaptan bir çardak. İçi yumuşacık bir kanape ve
önünde minik bir masa ile sade döşenmiş. Bir kenarda yeni demlenmiş çayın
semaverden tüten buharı. Masada hazırlanmış çay bardakları, yanında fırından
yeni çıkmış dumanı üstünde kurabiyeler. Etrafta ağustos böceklerinin serenadı
ile bütünleşmiş huzur veren ılık bir meltem esintisi.
Evet... Bu huzurlu ortamı tamamlayabilecek en önemli ve tek
varlık...
Kıymetli gizli hazinem. Sevdiğim...
Kalbimin ve ruhumun diğer yarısı, beni anlayan, seven ve
değer veren, yolumun ışığı, derdimin ortağı, hayatımın rengi, gücümün sırrı,
yüzümdeki tebessüm, gözbebeğim, kıyamadığım, kıskandığım, hem derdim hem
dermanım, hüznüm ve neşem, nefesim, sevgilim, eşim, yolum, yoldaşım, iki
cihandaki tek ve sonsuz dileğim...
Yanımda... benimle!!!
Çardakta yanyana dizdize oturuyorum. İşte bu... Hayatımın
ışığı ve ben. Biz...
Sessiz ve sakin... Çitlerin kenarındaki ufak lambaların
cilveli loş ışıkları, yapraklardan süzülürken, gecenin feneri bize tüm
güzellikleri sunmanın gururuyla, önünden ağır ağır geçen toz mavisi bulutları
selamlıyor. Bulutlar narince gökyüzünde salınırken bir yandan bizi süzer
gibiler...
SEN ve BEN...Biz çayımızı yudumlarken, bana bir yandan bilmediğim,
hiç duymadığım nice güzellikleri, hayatı, bugünü, yarını anlatan seni, ağustos
böceklerinin serenadı eşliğinde zevk ve sükunetle dinliyorum. Bildiğim ya da
bilmediğim kadarıyla sana eşlik ediyorum. Beni dinliyorsun ve çoğu zaman ortak
noktalarda buluşuyor, aynı şeyleri düşünüyoruz. Hatta aynı anda susuyor,
mehtaba dalıyoruz. Sessizlikte dahi kalplerimizin sohbeti devam ediyor. Bakışıp
gülümsüyoruz. Hava serinlemeye başladı şimdi, gidip battaniye getiriyorum.
Birbirimize sarılıp, senin sıcağında omzuna yaslanıyor ve huzurla seni
dinliyorum. Zaman duruyor, ay gecede yükseliyor. Herşey artık susuyor,
gözlerimiz kapanıyor. Rüyalar alemi bizi bekler...
...
Yüzümüzde serin bir esinti ile gözlerimizi açarken, mehtap
silinmeye yüz tutmuş ancak bizi bırakmak istemiyor sanki.
Sabah namazı vakti; sen önde ben ardında hafif nemli, çiğ
taneleri düşmüş çimenlerde namazımızı eda ediyoruz. Bu öyle muhteşem bir an ki;
Rabbime şükür secdeleriyle hamd ve dualar ediyoruz.
Günün ilk ışıklarını el ele beraber karşılıyor. Gökyüzünün
sarıdan maviye dönmesini huşuyla izliyoruz. Gün ağarırken güller tüm
renkleriyle şahitlik ediyor her anımıza, sevdamıza. Güneş artık nurlanmış
yüzüne vuruyor ve ne kadar yakışıyor bu günışığı sana...
...
Peki...
Dinle sevdam;
“Bir hayale
ne kadar inanırsan, onu yaşama ihtimalinde o kadar artar “demişler...
Hadi...
Kapat gözlerini...
Hayallerimin kahramanı...
Seni bekliyorum sevgilim...
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar