Ölmüşü Acıtır mı Ölüm
Yoluna
can verdiğim, ateşim, nurum, bir tanem!
Sevmek,
sevişmek acı günlerde acıtır, canım dayanmaz, buna yürek şahidimdir.
Dert
yoldaşım…sensiz yürek yürek mi ?
Ruhum
sevgide, fakat yakmalı yüreksizliğimi.
İçimde
kıyametler kopuyor, diyemem. Acıyla yoğrulmuş, kara toprağım.
Dayanamazsan,
gel kaçalım da, nereye?
Ölümü
olan hayatın neyine bağlıyız ki?
Üstüne
ne söylemişlerse, söylesinler ölümden başka herşey yalan.
Hayatı
sığdırma dar kalıplara, yüzyıllık ömrün sonu da ölüm, bir aylığın da.
Koynunda
şimdi ölsem düz insan olmaktan çıkar mıyım?
Her
gün ölen kırk defa ölümü tatsam veya söylesem, ne ifade eder?
Can
vermek için sıra bekliyorum, her şey gibi.
Bir
mum ışığı geceye yara atar ve parçalarken, sensizlik yasak olmalı.
Çirkinliğin
arttığı, güzelliği kaybetmiş hayatın neyine üzülüyorsun?
İnsan
sevgiyle yaşamalı ve ölmeli.
Sabahı
akşamı olmayana kara toprağın neyi artacak ki, kendinden verdiğini geri alınca?
Çaresiz
ağlayana sus demek boştur.
Ben
her gün sensizlikten ölürken, diyorsun bak ölüm var.
Ölüm
tatmayanlaradır.
Ölmüş
birine, bundan sonrası var mıdır, dense…ancak sessizlikle cevap verir. Belki
gel sen de gör, demiştir…eğer duyanı varsa…
Böyleyken
böyle…
İsmail Hakkı Altuntaş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar