BRUCE LEE İLE YAPILAN RÖPORTAJ
Çekim
263-05-224-10. Test X1, kayıt 1.
-Pierre Berton
Şov'dasınız. Dünyanın büyük başkentlerinde yayın yapmaya devam ediyoruz. Bu
yayın size Hong Kong'tan ulaşıyor. Ve Pierre'nin bu geceki konuğu Çin'in en son
süper starı. Onun adı Bruce Lee, hatta o Çin lehçesi konuşamıyor.
-Karşınızda Pierre.
-Bruce, şimdi
kameraya doğru bak ve bize adını, yaşını, nerede doğduğunu anlat.
-Benim
soyadım Lee, Bruce Lee. 1940 yılında San Francisco'da doğdum. Şu an 24
yaşındayım.
Hong Kong film
endüstrisinde çalışıyorsun?
- Evet, yaklaşık 6 yaşından beri.
Hong Kong'ta ne zaman fotoğraf çekebildiğinizi
anlatır mısın?
-Hong Kong'ta görüntü
kirliliği olduğundan çoğunlukla sabahları. Yaklaşık 3 milyon insan yaşıyor. O
nedenle her zaman, bir resim çekeceksiniz çoğunlukla gece 12, sabah 5 arası
olmalı.
- Hong Kong'tan ne
zaman ayrıldın?
- 1959 yılında, 18
yaşındayken.
- Yeni bebeğiniz
oldu?
- Evet. Bundan dolayı biraz uykuzsun, değil
mi? 3 gecedir.
Biraz gösteri yaptı.
-Yada
biraz geri çekilip, Tamam burada bırakalım. sonra tekrar yaparız.
- Pekala.
- Bizim iş de
böyledir.
-Green Hornet
dizisinde Şöför Kato'yu oynadınız. Rolü almanızın ana nedeni başroldeki Britt
Reid'in adını söyleyebilen tek Çinli görünümlü kişi olmanız.
-Bunu
bir şaka olarak alıyorum, tabii ki. Ne lanet isimdi öyle adamım. O zaman hep
demişimdir, Ben de ne süper dikkat varmış.
"Green Hornet filminde, kendim
olamıyordum. "Güvenli bir şekilde fazladan kendi tekniklerimi ekleyerek
göstermeye uğraşıyordum" "Ama hiç sorulmadı, Bruce ne yapmak istiyor
diye" Sözü açılmışken, söylemem gerekir ki, orada
gerçekten berbat bir iş yaptım.
-Gerçekten mi?
Kendini beğenmedin mi?
-Anlayamadım.
Dizi bittiğinde, kendi kendime sordum. "Ben ne halt yiyeceğim şimdi?"
-Dövüş
sanatları hayatımda gördüğüm kadarıyla çok çok derin bir anlamı var.
-Sonuçta
her tür ilim kendinizi tanımanızı sağlar.
-Bir
aktör olarak, bir dövüş sporcusu olarak, bir insan olarak bütün bunları dövüş
sanatlarından öğrendim.
-Yani
mesele saf doğal olmak ya da hiç doğal olmamak değil. Amaç doğal olurken, doğal
olmamak. İkisinin yarı yarıya birleşimi.
- Yin yang.
- Doğru dostum, bütün
olay bu.
-Bu
çok felsefi gelebilir ama hayatta rolünüzü oynarken rol yapmamak yahut rol
yapmadan rolünüzü oynamak.
- Seni takip
edemiyorum.
-
Öyle mi yaptım, ha?
-Hollywood'ta James
Garner, Steve McQueen gibi ünlüler için bir okul kurdunuz. Neden onlar Çin
Dövüşü öğrenmek istediler? Filmdeki
rolleri için mi?
-
Gerçekte değil. Onların çoğunun kendilerine öğretip öğretemeyeceğimin sorma
sebebi kendilerini korumak değildi.
Kendilerini tanımayı öğrenmekti. Birkaç hareket yoluyla öfke, azim gibi
unsurları kontrol edip anlamayı öğrenmek istediler. İnsan bedenini tanıma
sanatını, dövüş yoluyla onlara göstermem için bana ödeme yaptılar. Arka
bahçemiz her zaman bir arka bahçe okulu oldu. Bir baktın Jim Coburn çıkagelmiş.
Yahut Steve McQueen uğramış.Tabii bunlar büyük bir sorun değildi.
-Öğrencilerinin
hepsi meşhurdu. James Garner, Steve McQueen, James Coburn, Roman Polanski.
Hangisi en iyiydi?
-
Bu değişir? Dövüşçü olarak bakarsanız Steve McQueen, o silahın oğlu. Doğasında
bu var. James Coburn barışçıl bir adam.
- Onunla tanıştım.
-
Onu tanıyorsun. Gerçekten çok hoş birisi. Süper cana yakın, yumuşak, neyi
kastettiğimi biliyorsun? Onun bir
parçası felsefeye yatkındır. Bundan dolayı onun kavrayışı Steve'den daha
derindir. Aslında anlıyorsunuz, ikisinin birleşimi.
İnsanda bir doğuştan içgüdü, bir de kontrol mekanizması vardır. İkisini ahenk
içinde birleştireceksiniz. İçgüdülerinize aşırı sahipseniz, bilimden çok
uzaksınızdır. Yanlış sonuca varırsınız. Kontrolcülüğe aşırı sahipseniz hemen
makineye dönüşürsünüz. İnsanlıktan çıkarsınız.
-Elinle ya da
ayağınla 5-6 parça tahtayı kırabilir misin?
-Tahtalar sana geri vuramaz. Muhtemelen elimi
ya da ayağımı kırarım.
-Artık
stile inanmıyorum. Demek istediğim şu tip stillerin var olduğuna inanmıyorum.
Çin dövüş stili gibi. Ya da Japon dövüş stili. Dövüşün herhangi bir stili yoktur.
Herhangi bir stilniz yoksa, kendi kendinize şöyle sorarsınız: "Kendimi bir
insan olarak en iyi hangi stille ifade edebilirim?
"
Bu şekilde bir stil oluşturamazsınız. Çünkü stil bir saflaştırma yöntemidir.
Kendine has özelliklerin bulunduğu sürekli geliştirilen bir süreçtir.
-Çin boksu
diyorsunuz. Bizim boksumuzdan ne farkı var?
-
İlk olarak bizde ayak da kullanabilirsiniz. Sonra dirsek kullanabilirsiniz. Oh!
Harika dirsek!
- Başparmak da
kullanır mısınız?
- Öyle diyorsun, dostum, kullanıyoruz.
-
Bütün parmaklarını kullanıyorsun.
-
Öyle yapmak zorundasın. Çünkü hepsi insan bedenine aittir. Yani,her şey. Yani
sadece eller değil.
-Müsabakadan
bahsediyorsanız. Yani spordan, konumuz ayrı bir şeydir. Yönetmelikleriniz
vardır. Kurallarınız vardır. Ama kavgadan falan bahsediyorsanız,
-
Kuralsız?
-
Hiç kuralsız. Gerçek dövüş. O zaman bebek, vücudunun her bölümünü eğitsen iyi
olur.
-Yumruk
atmak istiyorsam, yapacağım dostum, yapacağım, diye ifade ederim. Yumruk atmak
istemezsiniz, sadece yumrukları savuşturmaya uğraşırsınız. Rakibe karşı koyup,
kendinizi ifade etmeyi istemezsiniz. Yani bunlar rakibe karşı koymak için
kendinizi eğitmek zorunda olduğunuz bir tür yoldur. Bu belki değişik gelebilir.
-Dışarı
itiyoruz, ama her zaman sürekli harekete devam ediyoruz. Büküyoruz, geriyoruz.
-Longstreet
dizisinde. İzleyici üzerinde muazzam bir etkisi oldu. Nasıldı?
-
Sanırım onun başarısındaki faktör benim Bruce Lee, kendim olmamdır.
- Kendin olman?
- Kendim, doğru. Şu kısmını yaptım, sadece
kendimi ifade ettim, hep söylediğim gibi, o zaman dürüstçe kendimi ifade ettim.
-Dizide Stirling
Silliphant'in senaryosunu hatırlıyor musun?
-
Öğrencilerimden biridir.
- O da mı?
-
Evet.
- Herkes öğrenciniz
olmuş. Orada bazı replikler, senin felsefeni betimliyor.
-
Hatırlıyor musun bilmiyorum.
-
Aklımda. Dedim. Şöyle bir şeydi, tamam mı?
-
Düşünmekle zaman harcarsan, kaybedersin. Düşüncelerini boşalt, dedim. Şekilsiz,
biçimsiz ol. Su gibi. Şimdi suyu bir kupaya koyarsanız, o zaman su bir kupa
olur. Bir şişeye koyarsanız, şişeye dönüşür. Çaydanlığa koyarsanız, çaydanlık
haline gelir. Bak su akabilir, ilerleyebilir, akabilir, gürleyebilir. Su ol,
arkadaşım.
-
Bu gibi. Anlıyorsun?
- Anlıyorum. Ana fikri anladım.
-
Aha.
- Arkasındaki gücü anladım.
- Sinema harekettir.
- Evet. Demek
istediğim, diyalogları minumum seviyede tutmalısınız.
-Oldukça çok şanslısın. Amerika'da
"Warrior" adında bir TV programı çekeceksin. Batılı bir ortamda dövüş
sanatları mı kullanacaksın?
-Film endüstirisinde
çıkıp, şöyle diyen insanlar var mı, "Seyircinin Amerikan olmayanlara nasıl
tepki vereceğini bilmiyoruz?"
-Böyle
sorular hep soruldu. Aslında, hala tartışılan bir konudur. İşte bu yüzden
Warrior muhtemelen TV'ye çıkmayacak.
- Anlıyorum.
-
Anlıyorsun?
- Çünkü maalesef
dünyada hala böyle şeyler var.
-Çoktan
kararımı verdim şu konuda. Bence Amerika'da doğulu şeyler canlandırılacaksa,
demek istediğim, gerçek doğulular oynatılmalı.
- Hollywood tabii
bunu yapmaz.
- Bundan emin
olabilirsin, dostum. Mesele hep at kuğruğu saçlı, oradan orayan sıçrayan çekik
gözlü olmak ve bunun gibi şeylerdir.
-Süper star kelimesi
gerçekten canımı sıkıyor, nedenini açıklayayım. Çünkü süper star kelimesi,
dostum, bir göz aldanmasıdır. Halkın seni adlandırdığı bir şeydir.
- Anafikir,
akan su asla yosun tutmaz. O nedenle sen akmaya devam etmelisin.
-Kendine
dürüstçe ifade etmek, kendine yalan atmamaktır. Kendini dürüstçe ifade etmek
işte budur arkadaşım, yapılması çok zordur.
Gücünüzü
bulun, hayatta bir şeyler deneyin. Sadece öyle oturup, ağırdan almayın.
-Yaşam
bundan ibaret değildir. “Yarın ölmem gerekirse Pişmanlık duymayacağım. “Yapmak
istediklerimi yaptım. Hayattan çok fazlasını bekleyemezsin.
-Bruce Lee zor bir ikilemle karşı karşıya. O
Amerika'da yıldızlığın eşiğinde, ama zaten Hong Kong'ta aktör olarak burada
süperstarlığı elde etti. Peki onun seçimi hangisi: Doğu mu yoksa Batı mı?
Bu gelişmekte olan çoğu aktörün hoş karşılayacağı bir tür sorun.
-Kendini Çinli mi
yoksa Kuzey Amerikalı mı olarak düşünüyorsun?
-Kendimi ne olarak düşünmek istediğimi
biliyorsun?
-
Bir insan olarak. Çünkü, "Konfiçyus'un dediği gibi" görünmesini
istemiyorum ama gökyüzün altında, cennetin altında tek aileden başkası yoktur.
Şu işe bak ki adamım, insanlar başka başka. Zihnini boşalt. Şekilsiz ol,
biçimsiz ol. Su gibi. Şimdi suyu bir fincana koy, su fincan olur. Şişeye koy,
şişe olur. Demliğe koy, demlik olur. Mademki su akabalir ya da büyük bir
gürültü yapabilir.
Su
ol, arkadaşım.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar