BEDEN VE GİYSİLERİN DİLİ
Sessiz olmalıyız,
konuşmayalım, üst başımız
Gövdelerimizin durumu açığa vuracaktır
Nasıl bir yaşam sürdüğümüzü.
Gövdelerimizin durumu açığa vuracaktır
Nasıl bir yaşam sürdüğümüzü.
Coriolanus,
V.Perde, III.Sahne,
William Shakespeare
William Shakespeare
Amerikalı romancı ve gazeteci Alison
Lurie giysi aracığıyla iletişim
kavramını Giysilerin Dili (birinci baskı, 1982) adlı kitabında herkesin
anlayacağı bir şekilde anlatmaktadır.
Giyim örnekleri kişisel kimliğin
işaretleri olarak her zaman özel bir önem taşımıştır ve çağlar boyunca,
kuşaktan kuşağa, kültürden kültüre o dönemi yansıtan etkili simgeler olarak
işlev görmüştür. Dil öğrenmek konusunda güçlük çekenlere bir şeyleri açıkça
anlatabilme yetisini barındırırlar. Bu yüzyılda her on yıllık dönemin kendine
özgü bir giyim tarzı vardır ve bu tarz hem söz konusu on yıl hem de onun
sosyal, politik, ekonomik ve teknolojik durumu hakkında çok şey anlatır.
1920’lerin serbest genç kızlarınca giyilen kısa ve düz elbiseler kadınların
fiziksel ve sosyal bağımsızlaşmasını anlatır. 1970’lerin hippilerince takılan
çiçekler, giyilen yumuşak hatlı ince dokumalar savaştan iğrenme ve doğaya
dönüş yönündeki sosyal eğilimi haykırır. Eğer giysiler doğruyu
açığa çıkarabiliyorsalar, yalan da söyleyebilirler. Kılık değiştirmeyi sağlar,
gizleri açığa vurur, yetersizlikleri örterler. Tam donanımlı bir giyim, hatta
tek başına bir parça bile farklı anlamlar taşıyabilir.
Küpeyi
ele alalım.
1980’lerdeki geniş altın küpeler başarılı ve kariyer sahibi bir kadın için
zorunlu bir aksesuardı. Annemin
kuşağı geniş altın küpelerin bayağı bir görüntü sergilediğini düşünürdü, çünkü
öğleden sonraları şık giysilerle yalnızca küçük, mütevazi, olasılıkla da inci
küpeler giyilirdi. Şatafatlı şeyler akşam giyimine uygundu. Büyükannem kulak
deldirmenin “bayağı", yalnızca çingenelere göre bir şey olduğunu
düşünürdü. Kraliçe Alexandra’nın Kıta Avrupası adetlerine uyarak kulaklarını
küçükken deldirdiğini ve sonradan kişisel tarzının ifadesi haline gelen uzun
sallantılı küpeler ve bir inci tasma taktığını göz ardı ederdi. I. Elizabeth
döneminde tek altın halka küpe takanlar korsanlar ve Sir Francis Drake gibi
serüvencilerdi. Bugün
tek altın halka küpe eşcinsel bir erkek tarafından kulaklarından birine
takılıyor, punklar neredeyse bir halka küpe salkımı takıyorlar,
genç ve zengin ticaret adamları iki kulağına birden takıyor artık 1990’ların
modayı izleyen kadını bu tür küpelerden kaçınıyor, etnik gümüş işleri ve boncuk
küpeleri yeğliyor.
Bir kişinin giysilerin dilini
anlayabilme yetisi çeşitli faktörlerce belirlenir:
•
kendi giyinişinin farkında olma düzeyi;
•
giysilere ilgi düzeyi;
•
alternatif yorum türlerine yatkınlığı;
•
giysiler hakkında konuşmaya istekli olması.
Colin
McDovvell Öldürmeye Kuşanmak: Seks, Güç ve Giysiler (1992) adlı kitabında giyimin topluma ilişkin bir yorum
olduğunu hararetli bir şekilde savunur; söz konusu kitap ne bir sosyal tarih,
ne antropolojik bir inceleme, ne de bir moda yorumudur, ama yazarın değişken
tarzıyla her üçüne de ilişkin öğeler içerir. McDovvell giyime gösterilen
parlak ilginin yenilenmesi durumunun uzun süredir “toplumun çoğunluğu
tarafından bir kenara itildiğini” savlar. Giyimin moda biçiminde yalnızca moda
yazarlarının, sıradışı tiplerin ve aşırı zenginlerin ziyaret ettiği bir kenar
mahalleye sürgün edilmesinden üzüntü duyduğunu belirtir.
Siz ince ayrımları fark etseniz de
etmeseniz de, gövdeniz ve giysileriniz sizden önce konuşurlar. Giysiler
aracılığıyla yaratılan bilinçli ya da bilinçsiz görsel imaj gözümüze çarpan ilk
şeydir. Daha tek bir söz bile edilmeden, gövde, duruş ve giysilerce biçimlenen
görüntü bize bir şeyler söylemeye başlar. Bu görsel bilgiyi kendi deneyim ve
zihin uğraşlarımızın süzgecinden geçiririz. Birisi bizimkini çok yakından
yansıtan bir tarzda giyinmişse, olasılıkla aynı tavır, inanç ve değerleri
taşıdığımız sonucuna varırız. Olasılıkla bu kişilerin bizim için taşıdığı
çekiciliğe kapılırız ve onlarla iş yapmaya daha yatkın oluruz.
KARAKTER İPUÇLARI
Zekice bir giysi seçimi yoluyla
karakter ve tarza ilişkin çok sayıda mesaj iletme olanağı vardır. Giysiler
karakteri tanımlamak amacıyla kullanıldığında, kelimenin tam anlamıyla bir “alameti
farika” haline gelirler. Verdiğim
seminerlerde “Ben kimim?" adını
verdiğim bir ısınma alıştırması kullanırım. Katılanlar için bu alıştırmanın
ana noktası, soru sormaksızın birbirleri hakkında olabildiğince çok şey bulmak,
yani becerebildikleri ölçüde karakter ipuçları toplamaktır. Herkes sözlü soru
yerine gözlem ve tümdengelim yoluyla meslektaşlarının yaşını, ilgilerini ve
yaşam tarzlarını keşfetmek zorundadır. Gereksindikleri bütün bilgi giyim ve
tavırlarda yatmaktadır. Kimileri bu alıştırmayı ürkütücü bulur. Gözlemler
aracılığıyla kendi haklarında çok fazla şeyi açığa vuracaklarını düşünürler
işaretleri okuyup onlardan bir anlam çıkarma konusundaki incelmemişlikleri ya
da deneyim yoksunluklarının ortaya çıkmasından, ya da birini patavatsız bir
yorumla utandırma ihtimalinden ürkekler. Geriye kalanlarsa yaptıkları yorumlardaki
doğruluk payı nedeniyle neredeyse bilinmezden haber veren kişiler gibidirler.
İnsanlar kendilerini tanıttığında, onların “doğruluğu” ile bizimki arasında ne
tür uyuşmazlıklar olduğuna bakarız. Bu aşamada giysilerin dilini okuma
yeteneği konusundaki bireysel düzeyimizi buluruz.
Bu alıştırma insanların yabancı
bir dile yatkın olup olmamasıyla paralellik taşır. Her grupta bir ya da iki
kişi konuyu yorumlayıp açıklayacak birini gereksinir. Bu kişilerin düşük
kavrayış düzeyi bir entelektüel üstünlük duygusundan kaynaklanıyor olabilir.
Gerçekte şöyle demektedirler: “Giysileri anlamaya gerek yok, çünkü sözcükler ve fikirler
daha önemlidir.” Bazıları
giysilerin dilini bilmenin Fransızca kahve ısmarlamayı bilmekten daha yararlı
olmadığını düşünür. Bu türden kişiler gösterişli olanla kılıksız olanı,
klasikle avangardı ayırt edebilirler, ama hepsi o kadar, daha karmaşık
çözümlemeler geliştiremezler. Kapalı yetişme tarzları, tutucu terbiyeleri ve
düşük motivasyonları gerekli söz dağarcığını öğrenme şanslarını sınırlar. Bazıları
bu dili okuyabileceklerini, ama konuşamayacaklarını duyumsarlar. Diğer
insanlardan doğru sinyaller toplar, ama “yüksek sesle” tecrübe edemezler.
Süreci içselleştirip entellektüalize ederler ve kendilerini pratik bir yolla
sınamak konusunda isteksiz olurlar. Bir de hep doğru şeyleri giyen, ama bu
seçime nasıl vardıklarını bir türlü açıklayamayan bir azınlık olduğunu fark
etmişimdir. Bunlar işin özünü kavramadan taklit etme yeteneğine sahiptir. Yine
de geriye kalan pek çok kişinin geniş bir söz dağarcığı, yüksek bir özgüveni ve
yeni şeyleri deneme cesareti vardır ve yanlışlarından öğrenmeyi bilirler.
Erkeklerle kadınların bu
alıştırmaya karşılık verme biçimi arasında bir ayrım vardır. Bazı erkekler
bunu bir meslektaşlarına saldırma ya da onu alt etme fırsatı olarak
kullanırlar. Erkeklerin çoğu giysiler hakkında konuşmayı önemsiz
bulur kadınlarsa bayılırlar. Giyim biçimleri tartışılırken
herkes iyice paranoyaklaşır. Erkekler de kadınlar da giysilerin gösterme gücünü
taşıdığı sosyal ve siyasi ifadelere gerek değeri vermeyi başaramazlar. Görünüşle kişisel kimlik arasındaki bağı kavramayı
beceremezler. Moda yorumcuları giyimin ciddi bir şekilde tartışılmasının insan
davranışlarına gösterilen ilginin merkezinde yer alması gerektiğine dair
kavrayışlarını geliştirmekle meşguller. Yine de bu kavrayışın evrensel bir
kabul gördüğü söylenemez.
BEDEN DİLİ VE DURUŞ
Hollywood’da güçlü
insanlar yavaş hareket ediyor, yavaş konuşuyor.
Michael
Caine
Kişisel tarzı beden dili yoluyla
iletmek ortaya doğru veya yanlış mesajlar atmakla, gizli düşünce ve duyguları
açığa vurmakla ilgili değildir. Söz konusu iletim yolu daha çok jest ve
davranışlar hakkında edinilen bilgiyi kullanmakla ve böylelikle ortaya kişinin
olumlu bir imajını çıkarıp kendini başkalarının sözsel-olmayan işaretlerine
daha duyarlı kılmakla uğraşır. Hepimiz insanları-okuma becerilerimizi
gerçekten görmek için bakmakla ve gerçekten duymak için dinlemekle
yenileyebiliriz. Gövdesini hareket ettirme biçimi o kişinin ne ölçüde bir durumun
denetimi altında olduğunu gösterebilir, ortaya güçlü bir tarzın imzasını
çıkarabilir, doğallık ya da sahtelik taşıyabilir. Zor durumlarda sinir
uçlarımız doğal davranışların önünü keser. İnsanlar bir iş görüşmesindeki doğru
oturuş biçimi konusunda benden öğüt isterler. “Bacak bacak üstüne
atmalı mıyım? Öne mi eğilmeliyim, geriye mi yaslanmalıyım? Burnumu kaşırsam
insanlar ne düşünürler?” Bir biçimde yanlış yaparken
görüleceklerinden kaygı duyarlar. Kıpırdamadan oturmayı öğrenin, düzgün soluk
alıp verin, olumlu düşünün ve doğal davranmaya çalışın hâlâ verilebilecek en
iyi öğütlerdir
PROFESYONEL DURUŞ
Profesyonel bir tavır için
aşağıdaki beden dili özelliklerini göz önünde tutmak gerekir:
GÖZLER. Göz teması sağlayıp sürdürme yeteneği özgüvenli
görünmenizi sağlar; gözleri aşağı indirmek kişiyi itaatkâr gösterir.
YÜZ. Yüz ifadesi yedi temel duyguyu gösterebilir: korku,
öfke, şaşırma, iğrenme, mutluluk, üzüntü, acı.
Yüzünüzün bu duyguları nasıl
yansıttığını ve bunların yanlış anlaşılma ihtimali olup olmadığını da bilmek
gerekir. Yüz ifadenizin etkileyici özellikleri olup olmadığını ya da ne
hissederseniz hissedin ifadenizin bir maske gibi değişmeden kalıp kalmadığını
biliyor musunuz?
KAŞ İŞARETİ. Birinin bakışını yakaladığınızda kaşları bir iki saniyeliğine
yukarı kaldırmak dostça ve güven vericidir. Dilediğiniz hoşnutsuzluk ya da
düşmanlık sinyali göndermek olmadıkça başka birinin kaş işaretine karşılık
vermeye çalışın.
BURUN UCUNDAN BAKMAK. Başınız dik, hafifçe geriye yaslanmışsınız diyelim.
Başka birine bakarken başınızı öne eğmezseniz, karşınızdakilere burnunuzun
ucundan bakıyor gibi görünür ve onlara uzak duruyor ya da üstünlük taslıyor
izlenimi uyandırırsınız.
DURUŞ. Oturuş, duruş ve yürüyüş biçiminiz özgüvenli ya da çekingen,
keyifsiz ya da iyi görünmenize yol açabilir. Resmigeçitteki bir askerin duruşu
zorunlu olarak iyi duruş değildir. Özgüvenli ve dik bir duruş edinebilmek için,
omurganızdan geçirilmiş, ensenizden uzanan ve başınızın üstünden dışarı çıkan
bir tel olduğunu düşleyin. Bu tel yukarıdan yumuşakça çekilirse, aşama aşama
göğsünüzü, omuzlarınızı ve başınızı kaldırıp düzleştirecektir. Bu tele bağlı
ve başınızın ensenizin üstünde dalgalanmasını sağlayan bir helyum balonu olduğunu
düşünün.
JEST. El sıkmak, kucaklamak, öpmek, el sallamak gibi jestler bilinçli
eylemlerdir. Kulak çekiştirmek, ense kaşımak, kâğıtları küçük küçük parçalara
bölmek türünden olanlarsa bilinçsizce yapılırlar. Jesti söylenen şeyi
vurgulamak amacıyla yaparız. Jestler dikkati sözü edilen fikre ya da
iletmeye çalıştığınız anlamın yansımasına çekmelidirler, jestin kendisine
değil! Dinlerken ya da edilgen durumdayken de kullanılırlar, sıcak veya soğuk,
saldırgan, uysal, gösterişli ya da tümüyle gereksiz olabilirler. Jesti
yorumlamak yönündeki her türden girişimde şunlar göz önünde bulundurulmalıdır:
•
görüldüğü BAĞLAM kolları ve bacakları kavuşturarak bir
yerlerini ovalamak yüksek bir güvensizlik düzeyini gösteriyor olabilir,
rüzgârlı bir tren istasyonundaysa ısınmaya çalıştığınızın göstergesidir;
•
egemen KÜLTÜR elle yapılan jestlerin anlamı kültürler
ve kıtalar boyunca son derece belirgin bir değişkenlik gösterebilir;
•
o anda kullanılan diğer jestlerin neler olduğu
diğerlerinden ayrıştırılmış bir jest yerine, jest DEMETLERİNİ yorumlamaya
çalışın.
BÖLGE VE KONUM. Kişisel mekân duygumuz bizim için çok önemlidir.
Hepimiz görünmez ve korunaklı kişisel alanımızın ya da “uzay kapsülümüzün"
farkındayızdır. Başkalarıyla aramıza koyacağımız rahatlatıcı mesafe kültürlere
göre değişkenlik gösterecektir. Kentteki alanlarla taşradaki alanlar arasında
fark vardır. İnsanlar arasındaki mesafeye duyarlıyızdır ve ilişkileri
konusunda buna göre yargıya varırız. Uzmanlar Batı Kültürü’nde işlerlik
taşıyan dört alan olduğunu söylemektedir.
DÖRT ALAN
ÇOK YAKIN ALAN. Gövdelerimizden 15-45 cm.’lik mesafe. Bu alana giriş
izni vermek konusunda son derece seçici davranırız ve yakın dostumuz, eşimiz ya
da aile üyelerimizden olmayan birinin bu alanı ihlal etmesini aşırı düşmanca
bir davranış olarak görebiliriz.
KİŞİSEL ALAN. Bunun iki alt-alanı vardır:
-
yakın kişisel alan; 45-75 cm. arasındadır ve yakın
arkadaşlara, eşlere ve arkadaş toplantılarına ayrılmıştır;
-
uzak kişisel alan; 75-120 cm. arasındadır. Bu
mesafeden birbirinizle konuşabilirsiniz, ama atmosfer daha resmidir. Bu alanı
çok beklenmedik bir şekilde veya davet almadan ihlal ederseniz, bu durum
ürkütücü, daha çok da itici görünebilir.
SOSYAL ALAN. Bir oda ya da mobilyalar boyunca yaklaşık 120-360 cm.,
örneğin, seminer yöneticisiyle katılanlar arasındaki mesafe yarı-resmi bir iş
yapıldığını gösterir, ya da patronla yeni işe alınan kişi arasındaki mesafe
statü farklılığını iletecek şekilde korunur.
KAMU ALANI. Üç metreden daha ötesi. Tam olarak bir konuşmacının
bir toplantıdaki sesleniş mesafesi. Bu alanın uzak ucu kendilerine tanımadıkları
birinin nutuk çektiği bir insan grubundan oluşur. Böyle bir toplantıda belediye
çalışanlarından birinin konuşma yapması sık rastlanır bir durumdur. Gereksiz
ölçüde uzak tutulan bir mesafe hiç istenmeden bir düşmanlık doğurabilir. Geniş
çaplı toplantılardaki bazı konuşmacılar hareketli ve çekilebilen bir mikrofon
kullanmaktan hoşlanırlar, böylece seslendikleri alanları değiştirebilir, insanlara
çok daha az yıldırıcı ve resmi olan, yüzyüze kalabilecekleri bir mesafeden
yaklaşırlar.
ALANLAR
Kamu 360 cm. ve ötesi
Sosyal 120-360 cm.
Kişisel Uzak
75-120 cm.
-Yakın 45-75 cm.
Çok yakın 15-45 cm.
DOKUNUŞ
İşyerinde dokunuş çok duyarlık
taşıyan bir konudur. Konuşurken karşıdakine içgüdüselce dokunan sıcak ve
canayakın insanlar soğuk tiplere sıkıntı verebilirler. Dokunuş gönül indirme
gibi yorumlanabilir ancak bir çocuğun kafasını hafifçe tıpışlarsınız! Dokunuş cinsel taciz gibi yorumlanabilir
sizin dostça bir jest olmasına niyetlendiğiniz şey izinsiz bir cinsel girişim
gibi algılanabilir. Dolayısıyla iş dünyasında dokunuş, acil bir durum
yoksa ya da siz aşırı ölçüde fiziksel ya da duygusal bunalıma girmiş bir
meslektaşınıza destek sunmak istemiyorsanız, el sıkışmayla sınırlıdır.
Giyim zihnin görülür
kıldığı mobilyasıdır.
James
Laver
Giysiler ve kişilik
Bugün gayet iyi
görünüyorum konuşma için “giyindim",
ama çoğunlukla sanki raydan çıkıp bir tepeye toslamış gibiyim.
ama çoğunlukla sanki raydan çıkıp bir tepeye toslamış gibiyim.
Victoria
Wood,
RADIO TIMES dergisindeki 1992 tarihli söyleşiden
RADIO TIMES dergisindeki 1992 tarihli söyleşiden
Başarılı giyinen bir kişi
yaptıklarına uygun ve kişiliğinin doğru bir yansıması olan ayırıcı bir giyim
tarzı bulur. Bu bir kez geliştirildi mi her duruma uydurulabilir. Çok basitmiş
gibi görünüyor, ama uygulaması hiç de kolay değildir. Çoğu insan bu konuda
düşünmeye başlamayı bile zor bulur.
Herkes elbiseler hakkında aynı
şekilde düşünmez. Yetişme biçimleri, kendilerine duydukları inancın düzeyi,
öz-imajları ve kişilikleri alışverişe çıktıkları ve giyindikleri sıra
verecekleri kararları etkileyecektir. Kimileri bu süreçten bütün bütüne kaçar
ve her gün bir üniforma giyerler. Bazıları, özellikle erkekler (yalnız onlar
değil tabii!) bırakırlar, kendilerini başkaları giydirsin eşleri, anneleri,
arkadaşları ya da giyim mağazası görevlileri.
GİYİMİ KİŞİLİĞE BAĞLAMAK
İnsanlar, giyim konusunda tarafsız
düşünmeyi birazcık zor bulsalar bile, kendilerini “Giysiler-düzlemi”nde doğru
konuma yerleştirebilirler bu, YANSIZ noktasından iki aşırı uca, DIŞA-VURUMCU ve
OLUMSUZ’a uzanan, giysiler üzerine düşünme ve duyumsamaya ilişkin düşsel bir
hattır. Kendinizi nereye yerleştirdiğinizi bulmak, iş giyimi konusunda
gelecekte vereceğiniz kararlara yardımı dokunacak yararlı bir araç olacaktır.
Dışa-vurumcu -----------Yansız---------Olumsuz
YANSIZ GİYİNENLER
ayarı
bozuk bir benlik duygusuna sahiptir, çoğunlukla genliklerinde veya ilk
çocukluk çağlarında, belki yatılı okulda, silahlı kuvvetlerde ya da koruyucu
ve düşgücü zayıf bir anneden öğrenilen bir “reçete’’ye göre giyinirler. Eğer
görünüşe çok fazla dikkat ediyorlarsa, gösterişli görünmekten kaçınacaklardır.
Üst başları kabul edilebilir nitelikte olmasına karşın, tarzın bilincinde olma
ve itibar görme söz konusu değildir. Başkalarının kendi görünüşlerinden ne
çıkarabileceği konusundaki bilinçlilik düzeyleri de düşüktür. Toplum bunu
beklediği için giyinmek durumunda olduklarını bilirler, ama bu etkinlikten ne
ürker ne de hoşlanırlar o yalnızca bir rutindir. Giyim tarzları taşıdıkları
başkalarına uyma duygusundan, esinlenme taşımayan düzenlerinden, bütçe
duyarlıklarından tanınabilir.
DIŞAVURUMCU GİYİNENLER
giysilerden
zevk alırlar. Onlar için giyinmek ve ne giyeceğini seçmek keyifli bir
uğraştır. Bu uğraşlarında zamana, yere ve ortama önem vermezler ve böyle
yapmalarında izleyici bir kitleleri olup olmamasının belirleyici bir yanı
yoktur. Ayrıntılara gösterilen özen son derece önemlidir, giysileri birbirine
uyumlu kılmakta sıkıntı çekerler ve her zaman üst başları düzgün görünür.
Giyime gösterdikleri törensi tutumdan farkedilebilecek şekilde, giysileri
üzerlerine iyi oturur ve son derece bakımlı görünür. Giysileri kişiliklerinin
ve duygularının bir dışavurumu olarak kullanırlar. Olumlu bir öz-imaja
sahiptirler, ancak davranışları giysiler ve görünüşle ilgili bir saplantıya
gömülü olabilir. Giyiniş biçimleri bireyselliklerinin dışavurumu olduğundan,
dışavurumcular kendileriyle tam olarak aynı şekilde giyinen birine rastlama
korkusunu yaşayacaklardır. Dışavurumcu giyinenler giysileri, bir iç çekişme ya
da çatışmanın parçasını veya dışsal belirtisini oluşturacak şekilde bir
gizlenme yeri olarak da kullanabilirler.
OLUMSUZ GİYİNENLER giysiler üzerine kata yormaktan
hiç hoşlanmazlar. Kılıksız ve uyumsuz görünebilirler. Giysileri temiz, bakımlı
veya ütülü değildir, üstlerine iyi oturmaz. Olumsuzluk kendine duyulan inancın
yüksek veya düşük bir düzeyde olmasından ya da bir üstünlük duygusundan
kaynaklanabilir.
“İnsanlar beni olduğum gibi kabul etmek zorunda.” Ya da bu tutum, dış faktörlerce
onaya gerek duymayan içsel ve güçlü bir benlik duygusundan doğabilir.
Bazı insanlar, duydukları öfke
yüzünden kendilerini bilinçli olarak itici kılabilirler. Görünüş biçimleri ne
hissettiklerinin anlaşılır bir dışavurumudur. Fazla kilolu, genç, özürlü ya da
farklı olmaktan öfke duyuyor olabilirler. Kendilerini aldatılmış hissederler.
Kendilerini ne kadar itici kılarlarsa, o ölçüde acı çekerler. Uzun saçlardan
bir perdenin ardına gizlenen, üzerine kolları ellerini bile örten uzun ve
biçimsiz bir yün hırka giyen yetişme çağındaki kız erişkinliğe geçme döneminde
yaşadığı öfke ve karışıklığı maskeliyordur.
Kimi insanlar, uygun biçimde
giyinmenin önüne bilinçli ya da bilinçsiz olarak engeller dikerler.
Tanımladığım giyim kişiliği tiplerinin pek çok açığa çıkış biçimiyle yüzyüze
gelirim. Bunlardan bazıları züppedir. Kendi tarzlarının ve tutumlarının başka
herkesten daha üstün olduğuna inanmışlardır. Giysi züppeleri pek çok alt gruba
ayrılır. İşte bazıları:
“MODA” ZÜPPESİ. Moda ve giyime karşı entellektüel
açıdan üstünlük taslayan bir tutum benimser ve her zaman tuhaf bir görünüş sergiler.
Görünüş ve öz-imajın önemine ilişkin kavrayışları düşüktür. Giyim duygusunu
yüzeysel bir ilgi olarak görürler. Kimi zaman bön ya da dünyadışı bir tavırla,
bilinçsiz giyim hataları yaparlar gömlek ve kravatla spor ayakkabıları, jogging
eşofmanıyla klasik ayakkabılar, acemice bir araya getirilmiş renk, kumaş ve
desenler. “Bütünsel görünümü" kavrayamazlar. Giysileri imaja göre değil,
işleve göre sınıflandırırlar.
“KİŞİLİK” ZÜPPESİ. Bu tür insanlar son derece fazla
bir kişisel karizmaya sahip olduklarını, dolayısıyla canları ne isterse onu
giyebileceklerini düşünürler. Kendi tarzlarına öylesine güven duyarlar ki başka
birinin, özellikle de imaj danışmanlarının öğütlerini hiç mi hiç ciddiye
almazlar. Nasıl giyineceklerini yalnız kendileri bilmektedirler, çünkü
kendilerini çok iyi tanımaktadırlar! Sonuç bu kişilerin çoğu zaman tuhaf bir
imaj sunmalarıdır. York Düşesi de bu kategoriye girmektedir. “Kişilik” züppesi
görsel “şakalara" düşkündür. Çoğun bir akşam yemeği, dans partisi ya da
maskeli balo gibi özel olaylar için gayet iyi giyinebilirler. Gerekli olduğunda
doğru şeyi giyebileceklerini bilmenin gururunu taşırlar ama kararlarını durum
değil, kendileri belirleyecektir.
“KALİTE” ZÜPPESİ. Yalnızca “iyi” giysiler giyer ve
güzelliğin, tarzın, özgünlüğün ya da göz alıcılığın başka şeylerden de kaynaklanabileceğini
anlayamazlar, iyi giyimli olacaklardır, ama çoğu zaman bayağı ya da ucuz
görünme korkusu yüzünden tarz sahibi ve şık olmayı başaramayacaklardır. Tarz,
rahatlık ya da moda uğruna kaliteyi riske etmek konusunda isteksiz olurlar.
Yüksek düzeyde marka bağımlıdırlar ve güvenliklerini statü taşıyan markalardan
edinirler. Bunlar klasik ya da modaya uygun markalar olabilir. “Eğer Gucci’yse çok iyidir!” İlle de SONRADAN GÖRME olmaları gerekmez, genellikle
kendilerini zevk ve tarzları konusunda güvensiz hissederler. Bu güvensizliğin
iyi bir ölçüsü dışa takılan marka etiketidir. Kalite züppelerinin marka
saplantısı, geçmişte her zaman Aquascutum ya da Burberry’den giyinmiş olan,
giysileri artık iyice eskimiş olsa bile bunları giymeyi sürdüren SONRADAN DÜŞME kişilere de
uygulanabilir.
“SOSYAL” ZÜPPE. Çevrelerindeki insanlarla aynı
moda giyinmekten çekinmezler, gerçekte bundan kendileri için belli bir
güvenlik alanı türetirler. Sosyal giyinenler aynı tarzda giyinmek ister ve
(statülerine bağlı olarak, bir katalog ya da terziden) bir arkadaş veya
meslektaşlarınınkine benzer bir elbise sipariş ederler. İnsanlar aynı sosyal
olayda görünmek üzere benzer türden elbiseler giymişlerse, bir arkadaş grubu
dayanışması sergileniyor demektir (ister Ascot’taki at yarışına gidecek
olsunlar, ister çılgınca bir partiye!). Sosyal giyinenler uyumcu giyinen
tiplerdir. Bir karara varmadan önce başkalarının o gün ne giyebileceği üzerine
kafa yorarlar. Hepsi birbirinin aynısı bir görüntü sergilediklerinde de
kararlarının doğruluğundan iyice emin olurlar. Birinin niçin farklı görünmek
isteyebileceğini anlamayı başaramazlar.
“AVANGARD” ZÜPPE. Bu türdeki insanlar henüz genel
müşteriye ulaşmamış bulunan tarzlardaki giysileri yeğlerler. Bu görünüm genel
kabul görmeye başladığında, onlar çoktan başka bir tarza geçmişlerdir bile. Bu
türde giyinen insanlar bir izleyici kitleye özellikle de kendilerine benzer ve
yorumlarındaki ince ayrımları anlayacak insanlara, gereksinim duyarlar. Moda
kurbanları olma tehlikeleri vardır, ama yaratıcı ve özgün giyinen ve yani
eğilimleri dikkatle izleyen kişiler de olabilir. Tutuculuğu alaya alırlar.
İşlerindeki giyinme
biçimi yoluyla kendilerini dışavuramayan insanlar kendilerini dayanılmaz ölçüde
kısıtlanmış hisseder ve çoğunlukla hiç de uygun olmayan bir uzlaşmayı
yeğlerler. Diğerleri iş başında olmadıkları zaman kendilerine son derece uyan,
ama profesyonel yaşamları için umutsuzca uygunsuz bir tarz geliştirirler.
Tanıdığım bazı insanlar giyim tarzlarını yaşam tarzlarıyla çok başarılı bir
şekilde birleştirmeyi başarmışlardır.
Ne giyeceğime karar
vermekte hiç zorluk çekmem, giysileri severim, ama modayı doğru düzgün
izlediğim söylenemez. Bana neyin uyduğunu bilirim ve her durum için bir
“kostümüm" vardır.
Alan
Feiton, oyuncu ve tiyatro tarihçisi
“POLİTİK” GİYİNENLER. Giysilerini sosyal ve profesyonel
bir ifade oluşturmakta kullanırlar. Kendi standartlarına göre, her olayda en
iyi giyinmiş kişi olmak durumundadırlar. Kendilerine bakılmasına aldırmazlar
gerçekte izleyici bir kitleleri olmazsa tarzları boşa gidecektir. Giysileri
bilgilendirebilir, eğlendirebilir, avutabilir ya da kışkırtabilir, ama
görmezden gelinemezler. Her zaman görüşlerini sözsel ya da sözsel-olmayan bir
yolla açıklamanın gündemdeki en önemli öğe olmadığını anlamazlar.
“EKONOMİK” GİYİNENLER. Kelepir olmadıkça kendilerine bir
giysi almaya asla kalkışmazlar. Sık sık ucuz satış ve fabrika mağazalarına
giderler. Olabildiğince az harcamak onlar için bir giysinin tarz, renk veya
uygunluğundan daha önemlidir. Çoğun hatalarla dolu bir gardropları vardır;
bunlar, çoğunu asla giymediklerinden, gerçekte kendilerine bir servete mal
olmuştur. Açıkgöz pazarlıkçılar olabilirler, ama çoğunlukla kaliteyi fiyata
kurban ederler. Kendilerine para harcadıkları
için suçlu hissederler ve kendilerine bir şey satın aldıklarında duydukları
suçluluğu yatıştırmak için başka birine de (çoğu zaman çocuklarına) bir hediye
alırlar. Kadınlar bunu erkeklerden daha sık yapar. Ucuz giyinmenin başkalarınca
bir özsaygı yoksunluğu olarak algılanacağını anlamazlar. Arasıra -doğru yargıdan çok,
şansla bir başarı kazanır ve buna çok şaşalamış görünürler.
“VÜCUDUNUN BİLİNCİNDE”
GİYİNENLER. Çoğunlukla güzel vücut
özellikleriyle doğru orantılı giyinirler. Bu rastlantısal veya bilinçli
olabilir, ama vücudunun bilincinde giyinenler genellikle kilolarını kontrol
eder, egzersiz yapar ya da bir spor dalıyla uğraşırlar. Güzel yanları olarak
algıladıkları şeyleri stratejik düğmeleri iliklemeyerek, kolları gizil yöreleri
gösterecek şekilde sıvayarak, dar ve açık göğüslü giysilerle sergilemekten
hoşlanırlar. Kemerler, likralı kumaşlar, parlak renkler ve kusursuz bir üst baş
bu tiplerin ayırıcı işaretleridir. Her zaman cinselliği bu kadar açık bir
şekilde sergilemenin profesyonel imajlarına zarar vereceğini anlamazlar.
“DRAMATİK” GİYİNENLER. Herşeyin içinde yer alırlar ve
herşey için bir kostümleri vardır. Kendilerini izlemeye bayılırlar ve üstün gelmek
için giyinirler, ister borsa uzmanı rolünü oynasınlar, ister haftasonu
denizcisi, latilci, profesyonel bakımcı ya da alımlı evsahibesi rolünü, her
zaman tam donanımlıdırlar. Herkesin giyinmeye düşkün olmamasına çok şaşırırlar.
Göz alıcı ve şık olabilirler ve görünüşlerindeki kimi öğeleri uç noktalara
çekebilirler. Aşırı giyimli, keskin, yıldırıcı görünebileceklerini
farkedemezler.
“RAHAT İÇİN” GİYİNENLER. Bu kişler için giysi seçimindeki
ilk kural bütün elbiselerin fiziksel açıdan rahat olmasıdır. Sıkmadan kaşındırmadan
üstlerine oturacak giysiler isterler. Çok dar veya sarkık ya da sürekli düzeltme
gerektiren hiçbir şey giymezler. Gösterişli giysilerin hiç de rahat olmadığını
düşünürler. Genellikle rahatlık gereksinimlerine ilişkin açıklamayı
tembelliklerini ya da daha incelikli bir giyim tarzıyla başa çıkamamalarını
gizlemek amacıyla kullanırlar ve ancak dolu bir pazar filesi kadar zarif
görünürler.
İş gardrobunda renk kullanımı
yalnızca estetik ve uygunluk için değildir. Renk tercihi bir kimlik duygusunu
ve bir kişinin onlarla kendini ne ölçüde rahat hissettiğini ortaya çıkarabilen
psikolojik bir öğedir. Bazı seanslarda ısınma amacıyla basit bir renk tercihi
testi kullanırım. Şaşırtıcı ölçüde doğru sonuçlar veren bir niteliktedir.
Küçük bir renk grubu
kullanırım: nötrler (siyahlar, beyazlar, griler, kahverengiler ve lacivertler)
ve canlılar (pembeler, kırmızılar, portakal rengiler, sarılar, yeşiller,
maviler ve morlar), insanlardan en sevdikleri ve en az sevdikleri rengi
seçmelerini isterim.
Bu alıştırma giydikleri egemen
rengin gerçekten kişiliklerini temsil edip etmediğini belirlemeye de yardımcı
olur. Bazı insanların teknik olarak zıt olan (sarı ve mor gibi tamamlayıcı
zıtlar) ve zıt özellikleri temsil eden renkleri seçtiğini görürüm. Sevdikleri
renk kendilerinin iyi nitelikleri olarak gördükleri şeyleri temsil eder,
sevmedikleri renkse kendilerindeki ya da başkalarındaki sevmedikleri
niteliklerin yerine geçer. Diğer insanlar kendi doğalarının iki yanını (biri o
sıra sevmedikleri ve beğenmedikleri yandır) işaret eden psikolojik zıtları
(majenta ve kahverengi gibi) seçer. Pek çok dinamik kadın sempatik, göz alıcı
yanlarını yansıtan majentayı ve ev kadını yanını açığa çıkaran kahverengiyi
seçmiştir. Her iki nitelikte büyük ya da küçük bir rahatlık derecesiyle aynı
kişide varolabilir.
Aşağıda kullandığım renklerin listesi
yer almaktadır, bunların üç uygulama alanı vardır: renk çağrışımları -simgesel,
psikolojik ya da diğer çağrışımlar; kişilik göstergeleri -seçilen renk o
kimsenin kişiliğini veya mevcut anlayış çerçevesiyle uygunluğunu açığa
çıkarır; seçilen rengin profesyonel bir gardropda kullanılmaya uygunluğu.
Renk tercihi kişilik
konusunda bir ipucu verebilir.
SİYAH
ÇAĞRIŞIMLAR: dramatik, zarif, ölüm
ve yas, ağır, yaşlı, sıkı.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: incelikli,
tembel, herkes giyer, kiri göstermez, yapılacak tercihler konusunda kararsızlık
yaşandığında işe yarar.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
baştan aşağı değil, ama giysilerin üst, orta ve alt bölümü veya aksesuar
olarak güzel. Eğer işiniz çocuklar veya yaşlılarla ise yıldırıcı bir renk.
Siyah ütü izlerini, tozu, kedi tüylerini gösterir.
BEYAZ (YUMUŞAK BEYAZ TONLAR,
FİLDİŞİ VE KREM RENGİ DAHİL)
ÇAĞRIŞIMLAR: temizlik, saflık,
hastaneler, hijyen, sterillik, kış, dinginlik.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: yansız ,
iletişim konusunda kapalı, aşırı titiz, düzen ve temizlikle çokça ilgili
olabilir.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
gömlek ve bluzlar için iyi, baştan aşağı giyilmek ya da aksesuar olarak kullanılmak
için uygun değil. Bir konferans ya da satış sunumunda yüksek etki imajı için
kullanılabilir. Bakım ve temizlemeye zaman, çaba ve para harcamaktan
hoşlanmıyorsanız kullanmaktan kaçının, çünkü en küçük lekeyi bile gösterir.
GRİ
ÇAĞRIŞIMLAR: yansız, uçucu,
sanatsal, saygınlık, alçakgönüllülük, ileri yaş.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: güvenilir,
dengeli, tutucu, taahhütlere girmek ve kendini göze çarpar kılmak konusunda
isteksiz.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU: her
tonu kusursuz olur, ama ilgi çekici kılmak için araya birazcık renk katmak
gerekir. Aksesuar olarak uygun değil, bu şekilde yalnızca kadın modeller
tarafından moda gösterilerinde kullanılabilir. Siyah ve laciverte göre daha az
otorite yansıtır. Bir sözleşme görüşmesi ya da tartışma için uygun. Beyazla ya
da onu ön plana çıkaracak bir renkle giyildiğinde mülakatlar için uygun. Gri,
kesimi geleneksel tarza aykırı olmadıkça, yaratıcı iş alanlarında etki yapmaz.
MAJENTA
ÇAĞRIŞIMLAR: “Yapay” bir renk
olarak görülür, dişil, göz alıcı.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: Biraz
dramatik bir kişisel tarz, şirketten ve izleyici kitleden hoşlanır, bir ölçüde
ben-merkezli olabilir, özgüvenli ve kendine inançlı.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
baştan aşağı giyilmez, erkeklere gitmez, deri aksesuarlara uygun değil, ipek
için gayet iyi. Yumuşak formlarında erkek kravatı olarak kabul edilebilir
niteliktedir. Bir sunum rengi olarak biraz sıradışıdır, sert, katı, kolay
incinir bir görüntü sunar, duyarlık yoksunluğu olarak algılanabilir. Resmi
davetler için bir kadının üzerinde zarif durabilir.
YUMUŞAK PEMBELER (AHUDUDU, MERCAN, ŞEFTALİ RENGİ, ŞEKER PEMBESİ
DAHİL)
ÇAĞRIŞIMLAR: kız bebeklerin rengi,
şekerleme, güller.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ:
yaklaşılabilir, dişil, duygusal kolayca kandırılan biri olabilir.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU: sert,
koyu, nötr renkleri yumuşatmak için düşük oranda kullanın. Deri aksesuarlarla
uygun değil. Bebek pembeleri yönetici tarzına gitmez. Gömlekler için hafif
zemin rengi olarak iyi.
KIRMIZI
ÇAĞRIŞIMLAR: yüreğin ve aşk
ateşinin rengi, güç ve cinselliği temsil eder, kızgın, tehlikeli, tutkulu.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: tutkulu,
haklı çıkmak ister, bir önder, saldırgan olabilir, biraz küstah, risk
üstlenmeye istekli, duygusal güçlülük işareti, özgüvenli, heyecanlı.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
baştan aşağı giymeye ve deri aksesuarlara uygun değil. Kadın ceketi, bluzu,
eşarpı, erkek kravatı olarak iyi. Göze çarpmak istediğiniz durumlar için doğru
seçim. Yorgun veya sıkıntılıysanız kullanmak yanlış olur, giydiğiniz renge
uygun davranamazsınız.
PORTAKAL RENGİ (MANDALİNA, ŞEFTALİ VE KAVUNİÇİ DAHİL)
ÇAĞRIŞIMLAR: ılık, Yafa
portakalları, enerji, konukseverlik.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: eğlenmeyi
sever, sosyal bir tiptir, her zaman çok öz-disiplinli olmayabilir, biraz
bayağı, maymun iştahlı.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
Yalnızca küçük oranlarda kullanılmalı. En az profesyonel renktir, ucuz görünebilir
ve çabucak statüyü olduğundan aşağı gösterebilir.
SARI
ÇAĞRIŞIMLAR: güneşin rengi,
zerrinler, muzlar, korkaklık, aldatmacılık.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: biraz
düzensiz, sempatik, yaratıcı düşünceleri ve mizah duygusu vardır, atılgan,
denemeye istekli, neşeli, iyimser, mutlu, zaman zaman birazcık olgunluktan
uzak.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
yalnızca küçük oranlarda kullanılmalı, kesimi muhafazakârsa kadın ceketi
olabilir. Sarı hafifliği ve yüzeyselliği çağrıştırabilir, ciddi iş toplantıları
için iyi değildir. Sarı/siyah bileşkesi doğasında saldırganlık bulunanlarca
giyilir.
YEŞİL (ÇİMEN, ZEYTİN, YOSUN. ÇAM YEŞİLİ DAHİL)
ÇAĞRIŞIMLAR: dingin ve pastoral,
taze, ağaçların ve çimenlerin rengi, bereket ve büyüyle bitişir, ama aynı
zamanda küf, zehir ve kıskançlığın rengidir.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: koruyup
gözeten biri, gayrıresmiliği yeğler, yardımcı, birazcık utangaç, tembelliğe
eğilimli, sıkıcı, ne yapacağı önceden kestirilebilir.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
yalnızca küçük oranlarda kullanılmalı, kesimi muhafazakârsa kadın ceketi olabilir,
erkek kravatında desenin bir parçası olarak yer alabilir. Koyu yeşil tonlar
kadınlar için iş kıyafeti olarak kabul edilebilir niteliktedir, ama alta
giyilmek ya da daha şık bir giysi ağırlıkta olmak dışında erkekler için uygun
değildir.
YEŞİL MAVİ
ÇAĞRIŞIMLAR: deniz, dinginlik,
rahatlık, gayrıresmilik.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ:
mükemmeliyetçi, nazik, temiz giyinmeyi sever, ama bu düzenli de olacağı
anlamına gelmez, aile geleneklerinden ve özel durumlardan hoşlanır.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
yalnızca küçük oranlarda kullanılmalı, kesimi muhafazakârsa kadın ceketi
olabilir, erkek kravatında desenin bir parçası olarak yer alabilir. Koyu
renklere bir teklifsizlik ve gayrıresmilik havası katar. Kullanımı yaygın bir
renktir, insanları rahatsız etmez.
MAVİ
ÇAĞRIŞIMLAR: gökyüzünün ve denizin
rengi, uzay, durgunluk, depresyon, Batı dünyasındaki en yaygın ve en çok
giyilen renk. Orta tonda maviler TV’de iyi görünür. Açık mavi genç ve sportmen
görünür.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: rahat, dost,
muhafazakâr. Güvenmekte ağır davranır, ama bir kez güvendi mi son derece
bağlı olur.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU: yaz
mevsiminde ve gömlek ve bluzlar için açık mavi, kravatlar, ceketler, etekler ve
pantolonlar için orta tonda maviler. Takımlara yalnızca koyu tonları uygundur.
Mavi, yaratıcılık ve özgünlük bir arada gitmezler, dolayısıyla eğer alternatif
bir yaklaşım ya da çözüm öneriyorsanız, PR, proje ve pazarlama için doğru
seçim olmayacaktır.
LACİVERT
ÇAĞRIŞIMLAR: lacivert tonlar
saygınlık, onur ve zenginliği çağrıştırır.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: düzenli,
tutucu, mantıksal, yansız, klasik görünüşleri ve nesneleri yeğler, yeni fikir
veya yöntemlere isteklice karşılık vermeyebilir.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU:
Mükemmel, ancak ilgi çekiciliğini korumak için küçük bir renk çeşnisine gerek
vardır. Klasik Yerleşik Düzen tarzında ve iyi kalitede olmadıkça, yabancılara
başarı ve özgüven duygusunu vermez.
MOR VE EFLATUN
ÇAĞRIŞIMLAR: Güçlü bir menekşe
rengine doğada pek sık rastlanmaz, bu yüzden yapay, kimi zaman da bayağı bir
renk olarak görülür. Mor dramatik ve İnceliklidir, soyluluğu ve itibarı
çağrıştırır. Etlatun ve leylak Oscar Wilde’ı, şiiri ve duyarlığı çağrıştırır.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: sanatsal,
duyarlı, sezgisel, ağır, hayalci, iyi dinleyici, tinsel, ele avuca sığmaz.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU: orta
tonda ve koyu morlar, muhafazakâr lacivert ve grileri giymek zorunda olmayan
kadınlar için iyi seçeneklerdir. Göz alıcılık için siyahın alternatifidir.
Küçük oranlar dışında erkekler için uygun değildir. Koyu ve açık tonlar
kravatta desene karışmış şekilde ya da pantolon askısı olarak çok etkileyici
olabilir.
KAHVERENGİ (ÇİKOLATA, ALTIN VE TOPRAK TONLARI DAHİL)
ÇAĞRIŞIMLAR: toprak gibi zengin ve
bereketli ya da yaş sonbahar yaprakları gibi hüzünlü ve düşüncelere sürükleyici.
Dindarca tavırları da çağrıştırır.
KİŞİLİK GÖSTERGELERİ: ayakları yere
basar, gösterişten hoşlanmaz, metin, doğal, insanları koruyup gözetmeye gerek
duyar, inceliksiz, evcimen.
PROFESYONEL GİYİME UYGUNLUĞU: koyu,
siyaha yakın kahverengiler kadınlar ve erkekler için daha muhafazakâr gri ve
lacivertlere bir alternatif oluşturur. Deri aksesuarlar için iyidir. Daha
zengin ve sıcak tonlu kahverengiler ürkütücü değildir ve insanların size
açılmasına yardımcı olur. Günlük işlerde ahşap eşyaların arasında gözden
yitmeniz olasılığı vardır.
İŞ GİYİMİ İÇİN RENK SEÇMEK
İş giyimi için uygun renkler seçmek şu
noktalara bağlıdır:
Simgesel mesajlar yollama gereği
bir sendika toplantısına başkanlık ederken,
sosyalist eğilimlerinizi göstermek için kırmızı kravatınıza gerek duyacak
mısınız?
Yarar
doğal bir toz toplayıcı mısınız? Eğer
öyleyseniz, seçiminiz koyu ve daha pratik renklere duyduğunuz gereksinim tarafından
belirlenecektir, böylelikle siz de takımdan biri olarak görünecek ve bakım
sorunlarıyla düşkırıklığına uğramayacaksınız.
Kişisel tarz
rengin kişisel tarz hakkında güçlü mesajlar
iletme yeteneği «ardır. Renklere, bizi akıldan çıkmaz kılmak kadar, işin içine
sokması için de gereksiniriz.
Beklentiler
görevinizden ve düzeyinizden beklenen renkler.
Açık ve koyu nötr renklerle sınırlı kalabileceğiniz gibi, statünüz renk
konusunda daha yaratıcı olamanıza fırsat da tanıyabilir.
Hava
güne sezgilerimizin kılavuzluğuyla başlarız.
Seçtiğimiz renkler mevcut havamızı iyice yansıtabilir ya da belirsizleştirebilir.
Eğer olumlu hissediyorsanız ve içiniz kıpır kıpırsa, kırmızı ya da sarı giymek
çevrenizdeki herkesi gün sonuna dek epeyce yorabilir. Eğer kendinizi çok bezgin
hissediyorsanız, neşeli renkleri yeğlemek size ruhsal bir iyileşme
sağlayabilir.
DİZAYN VE KİŞİLİK
iş için iyi giyimli olup olmadığınıza bakıyor
musunuz? Eğer öyleyse, belli kurallara uyan giysiler giyiyor olacaksınız. Durum
ne olursa olsun, seçtiğiniz giysi şunlara uygun olmalıdır:
kişiliğinize uymalı;
rahatlık hissi vermeli;
amaca uygun olmalı;
estetik açıdan güzel olmalı iyi dizayn
kurallarına uymalı.
Dizaynın temel bileşenleri renk, dikiş, şekil,
ayrıntı, desen ve kumaştır. Bunlar denge, orantı, uyum, vurgu ve kontrast
ilkelerini yerine getirmek için kullanılan araçlardır. Aşağıdaki basit kurallar
iş gardrobunuzu düzenlemekte size yardımcı olacaktır.
TEMEL DİZAYN KURALLARI
BASİT KURAL 1
Giysinizin ana parçaları için en fazla üç renk
seçin. Nötr renkler profesyonel bir görünüş verir.
Renk
Soğuk, koyu ve boğuk renkler yüzeyin daha dar
olduğu izlenimini uyandırırlar ve biçimlerin daha küçük görünmesine neden
olurlar, bunların “ince gösteren” renkler sanılmasının nedeni budur.
Sıcak, açık ve canlı renkler yüzeyin daha geniş
olduğu izlenimini uyandırırlar ve biçimlerin daha büyük ve daha göze çarpar görünmesine
neden olurlar.
BASİT KURAL 2
Güçlü bir profesyonel etki için karışık
olmayan, belirgin hatlı ve basit biçimli giysi ve aksesuarlar seçin.
Dikiş ve Şekil
Dikişler eğri ya da düz olabilir.
Elbise dikişi giysinin siluetini tanımlar.
Makine dikişleri önden arkaya ve yan yana gider
ve kıvrımlar, büklümler, içeri dönen kollar ve boyun çizgisinde düşüklükler
içerdikleri olur
Süsleme amaçlı dikişlerin giysinin parçalarının
bir araya gelmesine herhangi bir katkısı yoktur, ama gömleklerdeki üç sıra üst dikişte
ya da etek kenarındaki şerit sıralarında olduğu gibi asıl dikişleri izledikleri
olur.
BASİT KURAL 3
Kişisel tarzınız büyük ölçüde süs öğelerine
dayalı olmadıkça, ayrıntıyı boydan boya değil, belli noktalarda kullanın.
Ayrıntı
Dikimde: düğme deliği olarak rulo ilmekler,
pantolonlarda brit ve şeritler, büzgü, işleme, duble manşet.
Süsleme olarak: ceplerde deri süsler, kemik
düğmeler, püskül, zımba, delik, ek şeritler, apoletler, fiyonklar.
Desen
Dokuma veya baskı desenler beş gruba ayrılır:
çizgili, ekose. benekli, çiçekli, soyut.
Süsleme için ayrılmış bölümler, örneğin
tişörtün önüne basılmış bir logo.
BASİT KURAL 4
Tek giyside desenleri karıştırmaktan kaçının,
desenler arasındaki ayrımı ancak çok keskin bir göz yapabilir. Eğer
karıştırdıysanız, orta boy çizgili bir gömlekle takılan ufak benekli bir kravat
gibi dengeleyici bir öğe kullanın.
Kumaş
Naylon, sırlı pamuk, saten, lame, tafta ve ipek
soğuk, ışığı yansıtan kumaşlardır ve kaygan, ışıltılı bir yüzey yaratırlar.
Flanel, keçe, pazen, tüvit, Viyella ve angora
sıcak, ışığı soğuran kumaşlardır ve mat, soluk bir görüntü verirler.
BASİT KURAL 5
ilgi çekicilik sağlamak için kumaşları kontrast
ya da uyum yoluyla bilinçli olarak bir araya getirin; örneğin, flanel
pantolonlarla giyilen yün ceket, düğümü sıkı bir kravatla tüylü yelek ve
pamuklu gömlek ve deri ayakkabılar uyumlu, yumuşak bir görünüm verecektir.
Derleme Kaynak: Eleri Sampson, İMAJ FAKTÖRÜ, Kitabın
Orijinal Adı : The Image Factor, trc: Hakan İLGÜN, Rota Yayın , 1. Baskı
-1995,İstanbuNot: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar