CAM
Cam neden katı sınıfına sokulmaz?
(Hamdi Çorlu) Cam neden katı değildir? (Jülide Tavlı)
Cam
neden katı madde değildir? (Mert Uçar)
Burada
da aynı açıklamaya veriyorum, belki biraz daha farklı kelimeler kullanarak. Camın
hemen hemen bütün özellikleri katı gibi davrandığını gösteriyor. Peki neden
bazıları camı sıvı olarak düşünüyor? Önce bunu açıklamaya çalışalım.
Akışkanlık
açısından sıvıların çok çeşitli olduğunu hatırlayalım. Örneğin elimizde bir
bardak içinde bir sıvı olsun ve biz bu bardağı ters çevirerek sıvıyı boşaltmaya
çalışalım. Değişik sıvılar, değişik sürelerde boşalır. Örneğin su 1 saniye
içinde tamamen bardağı terk eder. Bal veya gliserin gibi daha kıvamlı sıvılar
için bu süre daha uzundur. Diyelim 1 dakika. Sıvıların akışkanlık özelliklerini
belirleyen viskoside (ağdalılık) diye adlandırdığımız nicel bir özellikleri
var. Değişik sıvılarda bu nicelik çok farklı değerler alıyor. Bunun alabileceği
değerlerin bir en yüksek veya en düşük değeri de yok (kuramsal olarak böyle bir
sınırlama yok). Dolayısıyla, baldan çok daha fazla ağdalı sıvılar da olabilir.
Örneğin daha ağdalı bir sıvı bardağı 1 ayda boşaltır, çok daha ağdalı olan
başka biri 1 yılda vs. Peki, eğer bir sıvı bardağı çok çok daha uzun bir süre,
diyelim 10 trilyon yıl (evrenin yaşının 1000 katı) içinde boşaltıyorsa, o zaman
bu sıvıya gerçekten “sıvı” diyebilir miyiz? Burada süre o kadar uzun ki, bu
maddenin gerçekten akmaya başladığını değil gözlerimizle, hassas deney
aletleriyle bile algılamamız imkansız.
Bu
bilimsel bir soru olmaktan daha çok, kullandığımız dille ilgili bir soru (veya
felsefi bir soru). Aslında bu maddenin bir sıvı olduğunu baştan kabul ettik.
Sıvılar için kullandığımız bir niceliği, viskositeyi, bu maddeyi tarif etmek
için kullanıyoruz. Bunun bildiğimiz sıvılardan tek farkı, sadece viskosite
değerinin aşırı derecede büyük olması. Büyük veya değil, böyle bir niceliğin
söz konusu olması ne kadar yavaş olsa da akışkanlık anlamına geliyor, bu da o
madde sıvıdır demektir. Ama, pratik anlamda bakarsak, bardağın içine koyduğumuz
şey bizim zaman ölçeklerimize göre (1 yıl, 10 yıl veya 1000 yıl içinde) fark
edilebilir hiç bir akma belirtisi göstermiyorsa, o zaman bu şeyin katılardan
farklı olduğunu nasıl iddia edebiliriz? Bazı bilim adamları bu soruyu “pratik”
anlamda cevaplamak için rasgele bir sınır koymuşlar: Eğer bir cisim 2 yıl
içinde herhangi bir akma belirtisi göstermiyorsa, o cisim pratik anlamda bir
katıdır. Buradaki “2 yıl” süresi biraz rasgele bir sayı, ama bunun da
savunulabilir bir yönü var. İki yıl, bir doktora öğrencisinin yapabileceği en
uzun deney süresi. Gerçi çok daha uzun süren deneyler de yapılmış geçmişte ama
en azından bir öğrencinin öğrenim süresi içinde yapabileceği deney olarak 2 yıl
oldukça uzun bir süre. Cam, bu anlamda bir katı (yani pratik anlamda).
Peki,
madem camın aktığını gözlemleyemiyoruz, o halde camın sıvı olduğu iddiası
nereden kaynaklanıyor? Bu biraz camın yapılma süreciyle ilgili bir şey. Camın
nasıl yapıldığı hakkında başka kaynaklardan gerekli bilgileri alabilirsiniz.
Ben burada sadece konumuz için gerekli olanlar üzerinde duracağım. Önce “aşırı
soğutma” dediğimiz bir olguyu açıklamaya çalışacağım. Aşırı soğutma, bir sıvıyı
donma noktasının altındaki sıcaklıklara, herhangi bir donma belirtisi
göstermeksizin soğutmaya deniyor. Örneğin saf su, bir atmosfer basınç altında
-10 dereceye kadar aşırı soğutulabilir. Bu şartlar altında suyun donma noktası
0 derece. Ama bazı şartlar altında,
herhangi
bir donma olmaksızın daha düşük sıcaklıklarda da su elde etmek mümkün. Böyle
bir su oldukça kararsızdır. Örneğin, suyun içine bir kaşık atarsanız, su aniden
donar. Dolayısıyla, aşırı soğutma şartlarından biri bu süreç içinde kabı fazla
sallamamak. Bunun dışında da bazı başka şartlar var elbette.
Aşırı
soğumanın nedeni şu. Normalde bir sıvının, örneğin suyun, donmaya başlaması
için sıvı içinde bir katı çekirdeği oluşması gerekir. Sonra, sıvıdaki
moleküller tek tek katı çekirdek üzerine eklenerek bu katı kütleyi yavaş yavaş
büyütürler. Yani, donma her yerde aynı anda olmaz. Bir veya bir kaç yerde
başlar ve bu noktaların çevresinde büyür. Aşırı soğutmayı gerçekleştirmek için
yapılabilecek iki şey var. (1) Çekirdek oluşmasını engellemek. Bu bir çoklarına
garip gelebilir ama donma noktasının altında bile, sıvının herhangi bir yerinde
bir çekirdek oluşması oldukça zor. Bunun nedeni yüzey gerilimi kuvvetiyle
ilgili bir şey ama ikisi arasındaki ilişkiyi burada açıklamak gereksiz. Ama,
çekirdekler sıvı içinde bir düzensizlik olduğu zaman çok rahat oluşabiliyor. Bu
düzensizlik sıvı içinde bir toz parçası olabilir (katı, toz parçasının
çevresinde büyümeye başlar) veya kabın duvarlarında çizik gibi şeyler. Suyu
aşırı soğutabilmek için kullandığınız kabın temiz ve çiziksiz, suyun da yeteri
kadar temiz olması gerekiyor. (2) Çekirdeğin büyüme hızını azaltmak da donma
hızını azaltır. Eğer sıvının akışkanlığı düşükse (yüksek ağdalılık), o zaman
sıvı molekülleri oldukça yavaş hareket ettiklerinden, bir çekirdek oluşsa bile
bu oldukça yavaş büyür.
Camlar
ikinci teknik kullanılarak oluşturulmuş aşırı soğutulmuş sıvılardır. Camın
yapımında kullanılan karışım en başta normal sıvı olduğu (donma noktasının
üzerinde) sıcaklıktadır. Sonra karışım hızla soğutulur (“hızla” derken bize
göre değil de, donma hızına göre hızla demek istiyorum). Bu süreç içinde sıvı
içinde donmuş çekirdekler oluşsa bile, büyüyecek zamanları olmaz. Karışımı ne
kadar soğutursanız, viskosite (ağdalılık) o kadar artar, dolayısıyla çekirdek
büyüme hızı da o derece azalır. Cam, normal oda sıcaklığına geldiğinde hala bu
sıvı özelliklerini korumaktadır ama akışkanlığı o kadar düşmüştür ki, artık
pratik olarak bunun bir sıvı olduğu fark edilemez.
İşte
camın sıvı olduğunu iddia edenlerin dayanak noktaları bu. Kısacası, camın hala
bir sıvı olduğunu ve akmaya devam ettiğini, sadece bizim bunu fark
edemediğimizi söylerler.
Son
olarak atomik yapı. İki farklı tür yapıdan bahsedebiliriz. Bunlardan birincisi
atomların yan yana düzgün olarak dizildikleri yapılar ki biz bu yapılara
kristal diyoruz. Çevremizde gördüğümüz neredeyse tüm katılar kristal yapıdadır.
Kristal yapının bir katının girebileceği en düşük enerjili yapı olduğunu da
söyleyebiliriz. Bunun dışında, atomların düzensiz olarak yerleştirildiği “katı”
yapılara da amorf diyoruz. Camlar amorf yapıda. Gerçi amorf yapılarda kısa
erimli bir düzen vardır ama bunlar kristaller kadar düzenli değildir. Örneğin,
düzensiz yapılaşmış bir kent düşünün. Daha önce yapılan evlerin yakınlarına
yeni yapılan binalar bunlara uygun yapılmıştır ve dolayısıyla bir takım
sokaklar oluşmuştur, ama tüm kent düşünüldüğünde sokaklar rasgele yönlerdedir.
Tamamen düzenli bir kentteyse, kentteki bütün sokaklar ya doğu-batı veya
kuzey-güney doğrultusundadır. Neyse, enerji açısından düşünüldüğünde amorf bir
yapı, atomlarının yerini değiştirerek kristal bir yapıya girme eğilimindedir.
Camda da bu kuşkusuz doğru. Fakat, bir kaç atomun yerlerinden ayrılarak başka
yerlere gitmelerinin önünde enerji açısında yüksek engeller var. Eğer bu
engeller aşılırsa, kristal yapının büyümesi söz konusu.
Kısacası,
yukarıda anlattığım şeyler hala geçerli. Aşırı donmuş bir sıvı, hala katı
çekirdeklerin (kristal) büyümesi devam ediyor ama bu süreç çok yavaş işliyor.
Önemli bir nokta bu sürecin kristalleşmeyle (gerçek anlamıyla katılaşma, donma)
bitmesi. Fakat, bu süreç devam ederken makro ölçekte şekil değişikliği olması
da mümkün (akma). Demek istediğim, cam bir sıvı olsa bile, bal veya su gibi
akıp giden bir sıvı değildir. Hareketin sonu her zaman donmadır.
Son
olarak, amorf yapıda bile katı özelliklerinin gösterildiğini belirtelim.
Örneğin, esneklik. Bir pencere camını ortadan parmağınızla iterseniz, cam
zorladığınız yönde şeklini değiştirir. Fakat, parmağınız çeker çekmez tekrar
geri gelir. Hiç bir sıvıda görmediğiniz bir özellik bu. Bunun anlamı amorf
yapıdaki atomların deformasyon sırasında ve parmak kalktıktan sonra
birbirlerine göre konumlarını az çok korumaları. Bir sıvıda ise parmağımızı
bastığımız anda, atomlar büyük oranda yer değiştirir, bazı atomlar
komşularından tamamen uzaklaşır, yeni komşular kazanır vs. Parmağımızı
çektikten sonra da, sıvı bu yeni atomik yapıyı başlangıç alarak akmaya devam
eder (esnek maddelerde olduğu gibi, ilk konuma dönemez).
Sonuç
olarak, herkesin yaptığı gibi, son kararı siz verin. Cam katı mıdır, sıvı
mıdır, yoksa kendine özgü bir madde midir, bu tamamen size kalmış. Ama pratik
tanımların kullanışlılığını da göz ardı etmeyin: Kafanızı bir cama çarparsanız
bu kuramsal tartışmanın hiç bir önemi kalmaz.
Sadi
Turgut
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder