ELİF ŞAFAK 'IN SUFİ YÖNÜYLE 40 AŞK KURALI ÜZERİNE
"Eleştiri mahiyetinde"
Son zamanların önemli isimlerinden
Elif Şafak’ın Mart 2009’da yayımladığı Aşk adlı romanı, tasavvufi düşünce
kurgusu ile işlenmiştir. Yazarın bu romanla ilgili olarak İngilizce ve Türkçe
bulabildiği kaynakları, biyografileri okuduğu, Mevlana dönemini araştırdığı,
kendisiyle yapılan birçok söyleşide, on beş yıla yakın bir zaman, tasavvufla
ilgilendiği ve bu ilginin kendi arayışlarının sonucu olduğu, ifade
edilmektedir.
Günümüzde Elif Şafak'ın
"Aşk" isimli romanında, kendi anlayış ölçüsünde ve bu bilinç doğrultusunda
formule ettiği kuralları yer alan "gönlü geniş ve Ruhu gezgin Sufi
meşreplilerin kırk kuralı" nı Şems-i Tebrizi'ye atfederek
yaygınlaştırmaya çalışmak büyük bir hatadır. Kuralların Hz. Şemsin meşrebi ile
-kısmı dahi olsa çok uygunluk göstermeyeceği kesindir.-Bu yönden havsala-i
şahsiden sızanları kendi şahsına mal etmesi uygun olurdu. "Sufi Yönüyle Elif Şafak'ın kırk kuralı
denilebilirdi. Bu tür kuralların, tasavvufi sınıflamada yeterliliği söylemek imkânsızdır.
Çünkü tasavvufta yetiştirme usulleri nefesler/nefisler sayısıncadır. Kırka
değil kırkbine dahi sığmaz.
Elif Şafak'ın "Her badireden ve
tecrübeden sonra, hiç bir kitapta yazılı olmayan, sadece can defterime
nakşedilmiş kurallara bir yenisini daha ekledim. Bunlara bir ad verdim "Gönlü
Geniş ve Ruhu Gezgin Sufi Meşreplilerin Kırk Kuralı". Bu kurallar,
benim için tabiat kanunları kadar evrensel, onlar kadar temeldir. Bu kuralların
kırkını birden tamama erdirmek, uzun senelerimi aldı. Nicelerini silip silip
yeniden yazdım. Şimdi artık eklenecek ne bir virgül kaldı, ne bir nokta. Ne bir
harf, ne yeni bir kelime. Artık kırk kural da bittiğine göre, ömrü hayatımın
son faslındayım." İfadesi kendi açısından doğrudur, yani kendi yolunun
sonuna ermiş olabilir. Ancak manevi yol lahuti ve sonsuz olduğundan eklenecek
ve yeniden söylenecek o kadar şey vardır ki, kalem bunu ifadeye –kendisi dahi
muktedir olamaz.
"Not: Aşağıda maddeler genel
olarak terbiye yolunda olan kaidelerdir. Ekserisi de normal insan hayatının
ahlak kurallarıdır.
1. Yaradanı hangi kelimelerle
tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi,
öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende
çoğunlukla korku ve utanç içindesin. Eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet
ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,
akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil.
Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.
3. Kuran dört seviyede okunabilir. İlk
seviye zahiri manâdır. Sonraki batıni manâ. Üçüncü batınının batınısıdır.
Dördüncü seviye o kadar derindir ki, tarif etmeye kelimeler kifayetsiz kalır.
4. Kainattaki her zerrede, Allah'ın
sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil,
her an her yerdedir. Allah'ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O'nu görüp ölen de
yoktur. Kim O'nu bulursa, sonsuza dek O'nda kalır.
5. Aklın kimyası ile, aşkın kimyası
başkadır. Akıl temkinlidir, adımlarını korka korka atar, "aman sakın
kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "bırak
kendini, koy gitsin." Akıl kolay kolay yıkılmaz, aşk ise kendini yıpratır,
harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa
harap bir kalpte var.
6. Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve
husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk
diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
7. Şu hayatta tek başına inzivada
kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat'ı keşfedemezsin.
Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
8. Başına ne gelirse gelsin,
karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin
bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında
nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.
Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükreder.
9. Sabretmek öylece durup beklemek
değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye
bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı
tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması
için zaman gerekir.
10. Ne yöne gidersen git; doğu, batı,
kuzey ya da güney. Çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün.
Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
11. "Ebe" bilir ki, sancı
çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve
taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır
olman gerekir.
12. Aşk bir "Seferdir". Bu
sefere çıkan her yolcu, istese'de, istemese'de tepeden tırnağa değişir. Bu
yollara dalıp'da değişmeyen yoktur.
13. Şu dünyada, semadaki yıldızlardan
daha fazla sayıda, sahte hacı hoca, şeyh şıh var. Hakiki mürşit, seni kendi
içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye
yönlendirir, tutup'da ona hayran olmaya değil.
14. Hakk'ın karşına çıkardığı
değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle
beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye
endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. Allah, içte ve dışta her an
hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir
sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire, eksiklerimizi
gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır, çünkü
beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek
kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki,
kişi bir şeyi, ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki, hakikaten kucaklamadan
ötekini, Yaradan'dan ötürü, yaradılanı sevmeden, ne lâyıkıyla bilebilir, ne
lâyıkıyla sevebilirsin.
17. Esas kirlilik, dışta değil içte,
kisvede değil, kalpte olur. Onun dışındaki her leke, ne kadar kötü görünürse
görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik,
kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. Tüm kâinat olanca katmanları ve
karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı
bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde
ara, dışında, başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen, Rabbini bilir.
Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükâfat olarak
Yaradan'ı tanır.
19. Başkalarından saygı, ilgi, ya da
sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen
birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde, dünya sana diken
yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir
20. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek,
beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle
yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21. Hepimiz farklı sıfatlarla
sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç
şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını
başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk'ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. Hakiki Allah Aşığı, bir meyhaneye
girdi mi, orası ona namazgâh olur. Ama bekri aynı namazgâha girdi mi, orası ona
meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret
ile yaftalar değil.
23. Yaşadığımız hayat elimize
tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o
kadar ciddiye alır ki, ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz
şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet
bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte, Sufi daima
orta yerdedir.
24. Madem ki insan eşrefi-i
mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah'ın
yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket
etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa
bile, gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. Cenneti ve cehennemi illâ ki
gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız,
hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarırsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit
birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak
cehenneme düşüveririz.
26. Kainat yekvücut, tek varlıktır.
Herkes ve herşey görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını
alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki
dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve
bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.
27. Şu dünya bir dağ gibidir, ona
nasıl seslenirsen, o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir lâf
çıkarsa, hayırlı lâf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim'ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün- kırk
gece, sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin, herşey değişmiş
olacak. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.
28. Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir
sis bulutundan ibaret, gelecek ise, başlı başına bir hayal perdesi. Ne
geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi, daima şu an'ın
hakikatını yaşar.
29. Kader, hayatımızın önceden
çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, "ne yapalım kaderimiz
böyle" deyip, boyun bükmek, cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını
değil, sadece yol ayrımlarını belirler. Güzergah bellidir ama, tüm dönemeç ve
sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında
çaresizsin.
30. Hakiki Sufi öyle biridir ki,
başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hattâ iftiraya
uğrasa bile, o ağzını açıp'da, kimse hakkında tek kelime kötü lâf etmez. Sufi
kusur görmez, kusur örter.
31. Hakk'a yakınlaşabilmek için kâdife
gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan, şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.
Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker,
kimi maddi kayıp. Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler
atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise, ne yazık
ki daha da sertleşerek çıkar.
32. Aranızdaki bütün perdeleri tek tek
kaldır ki, Tanrı'ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama,
kurallarını başkalarını dışlamak, yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa
putlardan uzak dur dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük
olsun ama, inancınla büyüklük taslama.
33. Bu dünyada herkes bir şey olmaya
çalışırken, sen bir "hiç" ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın
çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil,
içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan'da, benlik zannı değil, hiçlik
bilincidir.
34. Hakk'a teslimiyet ne zayıflık ne
edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü
olmayı gerektirir. Teslim olan insan, çalkantılı ve girdaplı sularda
debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.
35. Şu hayatta ancak tezatlarla
ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrı'ya inanmayan kişi
ise, içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar, gıdım gıdım
ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. Hileden, desiseden (aldatma,
entrika, oyun) endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek
istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar, o çukura kendileri
düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız
kalır, ne bir katre şer. O'nun bilgisi dışında, yaprak bile kıpırdamaz. Sen
sadece buna inan.
37. Allah kılı kırk yararak, titizlikle
çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki, sayesinde her şey tam
zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık
olma zamanı vardır, bir de ölme zamanı.
38. Yaşadığım hayatı değiştirmeye,
kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ..diye sormak için, hiçbir zaman geç değil.
Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen
yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her
an, her nefeste yenilenmeli, yepyeni bir yaşama doğmak için, ölmeden önce
ölmeli.
39. Noktalar sürekli değişse'de,
"Bütün" aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için, bir hırsız daha
doğar. Ölen her dürüst insanın yerini, bir dürüst insan alır. Hem
"Bütün" hiç bir zaman bozulmaz, hem de, her şey yerli yerinde merkezinde
kalır. Hem de bir günden bir güne, hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her Sufi için,
bir Sufi daha doğar.
40. Aşksız geçen bir ömür beyhude
yaşanmıştır. Acaba ilâhi aşk peşinde mi koşmalıyım, mecazi mi, yoksa dünyevi,
semavi, ya da cismani mi?.. diye sorma. Ayrımlar ayrımları doğurur, Aşk'ın ise
hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya
tam ortasındır, ya merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar