Print Friendly and PDF

ERZURUMLU EMRAH



Elâ gözlerini sevdiğim dilber
Sen benim derdimden deva bilmezsin
Sen nasıl tabibsin, yoktur ilâcın
Yürekte yaramı sarabilmezsin
*
Sana derdim, sana, ey kalbi hayin
Kimseler çekmesin feleğin yayın
Alıp har ab ettin gönül sarayın
Alıp bir taşını koyabilmezsin
*
Emrah eydür yalan oldu sözlerim
MahaJbbeti can evinde gizlerim
Ne durursun ağlaşan a gözlerim
Gitti kaşı kara, görefoilmezsin

2.
Ne feryâd edersin dîvâne bülbül
Senin bu feryâdın gülşene kalsın
Bu dünyâda inemezsen murada
Huzûr-ı mahşer’e dîvân’e kalsın
*
Nesin medhedeyim bir kaşı kare
Şu sineme açtı onulmaz yâre
Cümle tabib gelse derdime çâre
Derdimin dermânı Lokman’a kalsın
*
Bir yâr için geçti cân-ü serinden
Vüıcûdüm kül oldu aşkın narinden
Emrah bûse ister nazlı yârinden
Bu bayram olmazsa, Kurban’a kalsın

3.
Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmûr musun, dedi ki, yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır dedi ki, yok yok
*
Dedim inci nedir, dedi dişimdir
Dedim kalem nedir, dedi kaşandır
Dedim onbeş nedir, dedi yaşımdır
Dedim daha var mı, dedi ki, yok yok
*
Dedim ölüm vardır, dedi aynımda
Dedim zulüm vardır, dedi boynumda
Dedim ak memeler, dedi koynumda
Dedim ver ağzıma, söyledi yok yok
*
Dedim Erz(u)rum nendir, dedi irimdir
Dedim gider misin, dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir, dedi kulumdur
Dedim satar mısın, söyledi yok yok

4.
Bâd-ı sâbâ selâm eyle o yâre
Mübârek hâtırı hoş mudur, nedir
Nüdeyim yitürdüm bulamam çâre
Mestan elâ gözler yaş mıdır, nedir
*
Ol nazlı canana uğrarsa yollar
Bize mesken oldu kahveler, hanlar
Yârin meclisinde oturan canlar
Hesap etsin, yıllar beş midir, nedir
*
Eğil güzel eğil, saçın sürünsün
Aç beyaz göğsünü memen görünsün
Evvel benim idin, şimdi kiminsin
Gündüzün hoş geçen duş mudur, nedir
*
Emrah eydür can bülbülü kafeste
Benim hasb-i hâlim bildirin dosta
Kendim gurbet ilde, dost kara yasta
Gitmiyor kervanım kış mıdır, nedir

5.
Münevver cemâlin ey kamer-târat
Hep görenler mâşaallah dediler
İnsanda bulunmaz bu ahsen sûret
Melek midir bu hüsnü mâlı dediler
*
Cemâl-i pâkinde kâşifü’l-esrâr
Güzellik kudretin eylemiş izhâr
Bu peyker ne hûrî, ne gilmanda var
Bunu bir yaratmış Allah dediler
*
Açılsa yüzünden zülf-i siyâhın
Fesh olur ziyâsı mihr ile mâlım
Dergâh-ı lûtfunda sen güzel şahın
Âşık-ı sâdıktır Emrah dediler

6
Bâd-ı sabâ bir Mevlâ’yı seversen
Başın için nazlı yâra di gelsin
Vücûdüm şehrine düştü bir ateş
Yeter oldu sitemkâra di gelsin
*
Ak elleri boğum boğum kınalı
Altun kemer ince belde minalı
Bir hûrî bakışlı melek şimali
Meftûnuyum o dildâra di gelsin
*
Emrah eydür yârin desti destime
Rakibler oturmuş benim kasdıma
Tâze merhem koyun yaram üstüne
Yaralarım azgın yara, di gelsin

7.
Ne otlar bitirdin başımda felek
Ben ki bir Leylâ’ya Meenûn olalı
Hayâl oldu bize okşayıp sevmek
Güzellerde cefâ oyun olalı
*
Tıfl iken büyüttüm yâri sinemde
Ayş-ü işretlerde safâ-yı demde
Sormaz hatırımı gûşe-i gamda
Kalbim kırık, gönlüm mahzûn olalı
*
Severler güzeli şîvekârmdan
Candan geçer âşık, geçmez yârından
Geçtim bu cihanın gül-ü harından
Emrah bir dildâra meftûn olalı
*
Sevdiğim, gurbette yeter yâd oldum
Gözlerim kan ağlar, dilim dâd eyler
Küçücükten gözüm açıp gördüğüm
Bana senden gayri kim imdâd eyler
*
Ben de bilmem ne diyardan olduğum
Hasretinden sararıp da solduğum
El bağlayıp dîvânına durduğum
Ne öldürür beni, ne âzâd eyler
*
Açılmadan şu dağların lâlesin
Yıktın, viran ettin gönlüm kakasın
Emrah eydür çok çekmişim belâsın
Beni koymuş yâd illeri şâd eyler

9.
Dinliyelim dağ başında figânı
Güzelim ne demiş o Leylâ Leylâ
İkimiz de oturalım diz dize
Bir de hû çekelim hû Leylâ Leylâ
*
Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücûdüm şehrini odlara yaktı
Yandım ateşine su Leylâ Leylâ
*
Felek kemendini eyledi çengel
Yâre varanı diyom koymuyor engel
Ölürsem sevdiğim üstüme sen gel
Çeşmin yaşı ile yu Leylâ Leylâ
*
Dâim dilimizde Hakk’m kelâmı
Uğra dost yanma eyle selâmı
İsmini sorarsan Emrah gulâmı
Dâim aklımızda o Leylâ Leylâ

10.
Şimdengeru nazlı yâre küskünüm
Yıktı hatırımı  barışmam gayri
Âlem gelüp bana recâ ederse
Çevirdim yüzümü görüşmem gayri
*
Güzel keklik gibi kafeste olsa
Altun vezni ile cevahir tartsa
Yârim Mahşer günü şefaat etse
Giderim Mahşer’e görüşmem gayri
*
Bu yıl da Emrfahî yârsız kışlasın
Varır isem o yâr beni taşlasın
Şimdengeru bildiğini işlesin
Hiçbir umûruna karışmam gayri

11.
Lisânımız çâr gevher-i mücellâ
Bahr-i seyr-i aşkın dür-efşânıyız
Makâm-ı aşkımız olunmaz inşâ
Hakikat ehlinin bî-nişânıyız
*
Vahdette vahidiz ey çeşm-i âhû
Ezkârımız Lâilâhe illâ-hû
Bigâne zannedip hor bakma yâhû
Biz de bu tekkenin dervişanıyız
*
Emrah dilde gevher kânımız vardır
Bir muazzam âdil hânımız vardır
Dehr içre adımız, şanımız vardır
Zümre-i uşşâkm âlîşânıyız

12.
Bugün keyfiyette dem-ü devranda
Meclisten meclise çim cim’e düştü
Okuduk elif’in satırlarını,
Geldik hecesine mim mim’e düştü
*
Bugün geçti [güzellerin kervanı
Gönül sevd(i) öndeki serv-i revâm
Evvelâ sürdüğüm dem-ü devrânı
Şimdi tâzelendi aklıma düştü
*
Emrah bu sözlerin hep vefâya say
Kaşlar mim çekilmiş olmuş kamer, yay
Birgün güzelleri edecekler pay
Gidelim, bakalım kim kime düştü

13.
Bâd-ı salbâ selâm eyle yârime
Çıkıp anacımda gülüp durmasın
Ben doydum, usandım güzel sevmeden
Uğrun uğrun selâm salıp durmasın
*
Gayri hûhlar ile yoktur yazanın
Hilâl kaşlarında kaldı nazarım
Yol üstüne kazman benim mezarım
Yâr gelip geçtikçe yanıp durmasın
*
O yârin sitemi bana pek çoktur
Aradım cihanı menendi yoktur
Var yürü göğsüne düğmeler diktir
Esen (i) rüzgârlar döğüp durmasın
*
Emrah eydür bir bahçecik tutalım
Kırmız (ı) gülü goncesine katalım
Gel seninle sarılalım, yatalım
Hasret kıyamete kalıp durmasın

14.
İksir-i a'zamdır nutk-ı ehlu’llâh
Yek nazarda hâki kimya ederler
Hakk’ın esrarından anlardır agâh
Ve lâkin sûrette ihfâ ederler
*
Bakma hakaretle dervişânlara
Köhne abâ giyen ârifânlara
Vâris-i enbiyâ demiş anlara
Mürde gönülleri ihyâ ederler
*
Emrahî cehd eyle hâli hâl eyle
Kâl ehli olandan infisâl eyle
Erenleri bul da imtisâl eyle
Seni de vâsıl-ı Mevlâ ederler

15.
Bir nâzenîn bana gel gel eyledi
Varmasam incinir, varsam incinir
Beyaz gerdanından, ince belinden
Sarmasam incinir, sarsam incinir
*
Kaşına çekilmiş Kudret kalemi
Görmemiş dünyada derd-ü elemi
Her sabah, her akşam verir selâmı
Almasam incinir, alsam incinir
*
Gene görünüyor yârin illeri
Başımızda esen sevda yelleri
Yârin bahçesinde gönce gülleri
Dermesem incinir, dersem incinir
*
Nereden nereye sevmişler yâri
Ateşi komuyor yakıyor beni
Âşık Emrah sever böyle bir canı
Sevmesem incinir, sevsem incinir

16.
Ne vefasın gördüm bezm-i cihanın
Kan ile pür olsun peymâneleri
Ne lû’tfunu gördüm pîr-i muganın
Başına yıkılsın meyhaneleri
*
Çok çektim feleğin çevr ile kabrin
Bin kerre nûş ettim tas ile zehrin
Boş olsun şarâbı sâkî-i dehrin
Lebinden emzirmez mestâneleri
*
Emrah! beyhûde sanma emeğin
Elbette dergâha geçer dileğin
Kırılsın dişleri çarh-i feleğin
Nice hor eylemiş merdâneleri
*
Hiyleye yüz tuttu asırda insan
Mürüvvet, merhamet, hürmet kalmadı
Fısk bir âlûde oldu ‘âbidân
Cihanda bir temiz tıynet kalmadı
*
Herkes mail oldu süse, ziynete
Erenler çekildi günc-i vahdete
Bir ehli gelmiyor sadr-ı devlete
Feyz alacak sahife-himmet kalmadı
*
Bu pendim uşşâka olsun yadigâr
Dâim fitne, fesad oldu aşikâr
Cümlemiz hıfz etsün o Perverdigâr
Pâk-i dâmen ehl-i iffet kalmadı
*
Gaflette geçirme ömrünü Emrah,
Kime arzedersin hâlini Emrah
Hâle tebdil eyle kalini Emrah
Seni gûş edecek şefkat kalmadı

18.
Söyle sabâ, yâre, ne sebep ağlar
Gelsin, bizim ilde devrân eylesin
Cennet gibi oldu bahçeler, bağlar
Çıkıp gülistânı seyrân eylesin
*
Agyârla kan ettim her şeb Hân için
Ne cefâlar çektim mihribân için
Bir kul gerekmez mi bir Sultan için
Güzeller bezminde dîvân eylesin
*
Emrah’ın derdine bir derman ola
Aziz cânım yâre hem kurban ola
Gerek bugün hükm-i Süleyman ola
Emrine bağlıyım, ferman eylesin

19.
Bülbül olmuş gülistanı beklerim
Geçti câhil ömrüm gül'izâr deyu
Azgındır yaralar kaıbûl etmez em
Ya kime varayım yaram sar deyu
*
Birgün bile dost bağına girmedim
El uzatıp gönce gülün dirmedim
Dünyâ güzeline gönül virmedim
Benim sadâkatli yârim var deyu
*
Emrah devran sürsün ibezminde agyâr
Bu gam diyânnda ben kılayım zâr
Sen tek başına gez, taş yürekli yâr
Ben de böyle dolanayım yâr deyu

20.
Dedim dilber sen de sevdâkâr mısın
Dedi senden evvel nâre ben yandım
Dedim doğru söyle bana yâr mısın
Dedi sâdık yârim, gönülde andım.
*
Dedim gel agyârı -ferâmüş eyle
Dedi terkeyledim, gönlün hoş eyle
Dedim câm-ı aşkı sen de nûş eyle
Dedi çoktan anı nûş edip kandım
*
Dedim gerdanına fbenler dizilmiş
Dedi görenlerin bağrı üzülmüş
Dedim mahmûr musun gözler süzülmüş
Dedi hâb-ı nazdan şimdi uyandım
*
Dedim Emrah gibi var mı âşıkın
Dedi elbet benim senin lâyıkm
Dedim hâlinden bir hâli y anığın
Dedi bilmez idim anca inandım

21.
Sunma bana sâkî bâde-i nâbı
Câm-ı aşkın mest-ü meşhûnuyum ben
Zerrece kalmamış gözümün tâbi
Küibe-i ihsânın mahzûnuyum ben
*
Cüda düştüm yârden karârım yoktur
Gamzeleri cellâd kirpiği oktur
Hûrîde, gılmanda emsali yoktur
Bir âhu gözlünün meftûnuyum ben
*
Titreşir damarda, ilikte kanım
Yaş döker demâdem çernş-i giryânım
Kime arzedeyîm derd-i nihânım
Kimse bilmez kimin vurgunuyum ben
*
Emrah bir yâr için sarfeyler emek
Görünmez gözüne emsâl-i melek
Görün kim ne âfet ne şîrîn melek
Bir saçı Leylâ'nın Mecnun’uyum ben
*
Yine bahar geldi donandı dağlar
Sahralara döndü yolu yosmanın
Bahçelerde fidan gibi salınır
Sarmaya münâsip beli yosmanın
*
Başım alıp bilmem nereye varsam
Varsam da bir zaman eğlenüp kalsam
Gülıgûn dudakların ağzıma alsam
Akar leblerinden balı yosmanın
*
Emrahî der öldüğümü bilseler
Suyum ısılsalar, tenim yusalar
Sal ağ (a) cimi yol üstüne koşalar
Geçerken uğrasa yolu yosmanın

23.
Hazer kıl, bizlere dahi etme zâhid
Madem ki namûs-u ârı bilmezsin
Âşık-ı sâdıklar merd-i Huda’dır
Anların sevdiği yârı bilmezsin
*
Hidâyet ehlinden gel olma menfur
Surette virandır, siyrette ma'mûr
Ne yüzden söyledi «Ene’l-Hak» Mansûr
İşitmişsin amma dârı bilmezsin
*
Emrahî âh etme cevr-ü fenâdan
Taallûk riştesin ko Mâsivâ’dan
Var sûfî hıfzeyle kendin riyâdan
Sen bu yokluktaki varı bilmezsin
*
Sarâb-ı ladinle ey giil-i hazân
Güller açtı yüreğime dağların
Hazân-ı âhımdan sarardı soldu
Geçti güzel gağı gönce bağların
*
iÂte§-i arkınla yandım bir zaman
Oevr-i siteminden bulmadım eman
Diyâr-ı gurbette sefil, serıgerdân
Gözden İrak olur mu ya ağlar’ın
*
Emrah fâni gördüm iben bu cihâna
Niceler terketti cân-ü cânânı
Fırsat elde iken sür bu devrânı
Geçer durmaz bu güzellik çağların

25.
Nasıl vasfetmeyim seni ey meh-rû
Görmedim âlemde misâlin senin
Kalem kanlar saçar güftâra kargı
Şerhini yazınca kemâlin senin
*
Sakınma âşıktan kıblegâh yüzün
Gedâ görmek ister padişah yüzün
Bezm-i âsılmanda döner mâh yüzün
Boğsa güneş gibi cemâlin senin
*
Emrahî âşıktır serv-i bülendim
Dur etme kapından şâh-ı levendim
Bu can tende iken cânım efendim
Huda göstermesin zevâlin senin
*
26.
Sen de 'benim gibi dîvâne misin
Bağ ile bend olmuş her yanın, bülbül
Yoksa ki açılmış gülün goncesi
Yetürdün âleme figânın, bülbül
*
Onbir ay gözlersin bezm-i gülzârı
Edersin güller ile aşk pazarı
Rûz-ü şelb kılarsın âh ile zân
Bilmez misin solar güllşenim, bülbül
*
Emrah bülbül gibi sevme gülleri
Gözünden akıtma kanlı selleri
Güz gelince eser hazân yelleri
Geçer gülistanda zamanın, bülbül

27.
Sâkıyâ şarâb-ı visâl isterim
Nakzeder aşkımı Câm-ı Cem benim
Cennet-i kûyinden cemâl isterim
Kitâb-ı aşk içre bu hecem benim
*
Gündüz şeriatın icrâsındayım
Gece hakikatin sevdâsındayım
Sanki iki deryâ ortasındayım
Ne gündüzüm belli, ne gecem benim
*
Emrahî, Kays veş düşmüş fezâya
Razıyım Mevlâ’dan gelen kazâya
İntisab eyledim bâb-ı rızâya
Rizâ sofrasında Câm-ı Cem benim

28.
Ellerin kırılsın hey naşı hoyrat
Sana kimler dedi boz menevşeyi
Nâzik ellerinle devşir cem’eyle
Ak sinen üstüne düz menevşeyi
*
Menevşe gül kokar dostun bağından
Bir bûsesin aldım al yanağından
Taramış zülfünü dökmüş sağından
Zülüfleri değer yüz menevşeyi
*
Bir bölük sunalar indiler bağa
Anlar sâyesinde bağa nur yağa
Dürer deste olur sarkar yanağa
Aşk ile devşirir kız menevşeyi
*
Menevşe açılır bahar yaz olur
Niçin boynun eğri, ömrün az olur
Seni devşiren in gamı şâz olur
Sıdk ile devşirip diz menevşeyi
*
Nice Süleymanlar tahta irişti
Tahta irişmedi bahta irişti
Emrah’ın bir fena vakta irişti
Dahi koklamayız biz menevşeyi

29.
Şevk-ı visalinde külbe-i gönlüm
Pûta-i zer gilbi sûzan eridir
Firkatinle dolu bak ki derûnum
Hazîne-i bağrım hicran yeridir
*
Senin hasretinle gözleri mestim
Mümkün mü yapılmak kalb-i şikestim
Dâmen-i vaslına ermezse destim
Piyâle gözlerim al kan yeridir
*
Ne yaman Emrah’ın âJb-ü dânesi
Taş doğursaydi ya onun ânesi
Senden ayrılalı gönül hânesi
Baykuşlar çağrışır viran yeridir

30.
Sevdiğim hayâl-i vuslatın ıbeni
Diyâr-ı gurbette hayran gezdirir
Haşredek hayâl-i firkatin beni
Neş’e-i vaslmla giryân gezdirir
*
Gönül bu hasretten aceb kanalı
Ya Rûz-i mahşer’de böyle yanalı
Bilmem yoksa kader âb-ü dâneli
Vatanımdan cüda her ân gezdirir
*
Emrahî bu gamdan eyleme şekvâ
Demek ki böyleymiş takdir-i Mevlâ
Derd-i aşkın beni ey saçı Leylâ
Mecnûn edip viran viran gezdirir

31.
Bu dil Mahşer’edek olunmaz hûşyâr
Peymâne-i aşkın mestânesidir
Aşk od’una yanar eylemez izhar
Hakikat şem'inin pervanesidir
*
Her nâre kendini yakmaz gönlümüz
Su gibi her yana akmaz gönlümüz
Dünya güzel (i) olsa bakmaz gönlümüz
Bir perî-peyker’in dîvânesidir
*
Bülbül ağlar gülün hazâm için
Emrahî can verir cânânı için
Pervane dolaşır sûzâm için
Meydân-ı mahabbet merdanesidir

32.
Tavaf eyliyeli Kâbe-i kûyun
Makâm-ı hayretim Hicaz’ı geçti
Tefsir eyliyeli hâdis’i rûyun
Rişte-i himmetim Şîrâz’ı geçti
*
Evc-i istiğnadan inme şehnâza
Mürg-i dil âh ile çıktı demsâza
Bu demde meyletme nâz-ü niyâza
Meyl-i mahabıbetim niyâzı geçti
*
Emrahî malûmdur bu nâz ehline
Sarây-ı vahdette niyâz ehline
Güzeller nâz etsün meeâz ehli’ne
Benim lıakikat’ım mecâz’ı geçti

33.
Zahmim ilâcından el çek ey tabib
Yaram deva bulur yâre değildir
Derd-i derûnumdan bî-habersin sen
Benim derdim âşikâre değildir
*
Hicran âteşiyle yandım, karardım
Berk-i hazan gibi soldum, sarardım
Ben derdim içinde derman arardım
Ve lâkin kâbil-i çâre değildir
*
Emrah âşıkların gâyet merdidir.
Gülistanda bezm-i gönce verd’idir
İçimdeki derd-i aşkın derdidir
Sûret-i zahirde yare değildir

34.
Biz tarîk-ı aşkın âşıklarıyız
Baş-ü cân vermişiz canan bizimdir
Ne gamdan kaçarsın dîvâne gönül
Kâşâne bizimdir, mihmân bizimdir
*
Bu nükte yetmez mi ârife kâfî
Sırra mahrem olan eylemez lâfı
Çık aradan sûfî değilsen sâfî
Tekke-i aşk içre devran bizimdir
*
Emrah bu makamda olandır velî
Hakk’a yakın, halka görünür deli
Elbet hatâ bizde demişiz belî
Yazılan ahd ile peymân bizimdir

35.
Gönül sevdin amma hûblar hûbunu
Cevr-ü cefâsına liyâkat mi var
Güzeller şâhına vasf-ı hâlimi
Dilden arzetmeye cesâret mi var
*
Ahd-ü peymânına sakın aldanma
Pervaneler giibi nârına yanma
Andına aldanıp sadâkat sanma
Zemâne hûbunda sadâkat mi var
*
Emrah n’eyleyeyim devlet-i devran
Ben mülk-i akşında n’eylerim ihsan
Bir rûm nigâh etse eğer o sultan
Bana ondan özge inayet mi var

36.
Zâlim agyâr dört yanımız alıyor
Bizim ol yâr ile aramız mı var
Bunca demdir göıiül hasret kalıyor
Semtine varmaya çâremiz mi var
*
Benim ağladığım yâre şan gelir
Sanırım cismine taze can gelir
Ah ettikçe yaş yerine kan gelir
Bilmem ki yürekte yaramız mı var
*
Âşıklık istiyen derd-i ser ister
Âşıklık bilmiven şîrîn er ister
Zemâne mahıbübu sîm-ü zer ister
Ya bizim vermeye paramız mı var
*
Vatan tutacağım gayri külhanda
Şâd olup gülmedim devr-i zemanda
Niçin ah etmesin Emrah cihanda
Rûyinde benleri karamız mı var

37.
Senden ayrılalı dünya âfeti
Hasretinle kaddim yaya bedeldir
Ağlayı ağlayı her seher vakti
Akan çeşmim yaşı çaya 'bedeldir
*
Bu bezm-i gülşende ey serv-i kârnet
Müyesser olmadı etmek ikâmet
Ne tende rahat var, ne sabra takat
Bir saatim yüzbin aya bedeldir
*
Emrah! sermesttir aşkın elinden
Dürler izhar eder gönce feminden
Firkat-i sitemden, gurbet ilinden
Bağrım delik delik nây’a bedeldir

38.
Dedim dilber dîdelerin işlenmiş
Dedi çok ağladım, sel yarasıdır
Dedim dilber yanakların dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi, tel yarasıdır
*
Dedim dilber lebin şeker, bal olmuş
Dedi bugün -bana başka hâl olmuş
Dedim dilber ak gerdanın al olmuş
Dedi çiçek sokdum, gül yarasıdır
*
Dedim dilber Emrah aklımı aldın
Dedi şu cihanda beni mi buldun
Dedim dilber niçin sararıp soldun
Dedi çekdiceğim dil yarasıdır

39.
Açılmadı tanım baht-ı siyahım
Mesken tutmuş gönül gamhânesidir
Ne mihnetten hâlî, ne derdden âzad
Bî-nevâ yıkılır vîrânesidir
*
Bir dem sükût eder düşer hayâle
Hayâle kanar mı hu dil-i nâle
Gönül nice yanmaz nâr-ı visale
Hayâl-i şem'inin pervanesidir
*
Sevdiceğim ‘arz-ı dîdar eylemez
Gönül gayrilerle pazar eylemez
Yerinde rahatça karar eylemez
Emrah bilmem kimin dîvânesidir.

40.
Elimden aldırdım gül yüzlü yâri
Ben bir daha buldum illere nisbet
Severim, kötülük değildir kaselim
Dili bülbül olmuş güllere nisbet
*
Evvelden bulandım, şimdi duruldum
Ben bir hakikatli nazlı yâr buldum
Geceler subhadek ona sarıldım
Sarılalım ince bellere nisbet
*
Kaşları karadır, dişleri nûrdan
Görenler mest olur çıkınca dûrdan
Gönlümün dermanı ol beyaz gerdan
Dökülmüş kâküller hâllere nisbet
*
Emrah bir yâr sevdim onbeş yaşında
Kudretin kalemi vardır kaşında
Çık salın a yosmam yârân içinde
Bizi zemmeyliyen dillere nisbet

41.
Ezel kâtipleri tahrir edince
Benim ikbâlimi kare yazmışlar
Âşıkı rna'şûka tasvir edince
Beni bir vefâsız yâre yazmışlar
*
Âşık olup rah-ı aşkı gezenler
Defter-i uşşâka derdi yazanlar
Kıssa-i aşk üzre nâmım kazanlar
Hûb nâmımız cevher-pâre yazmışlar
*
içine düşenler aşk’m dolabın
Çekmişler dilberin çevrin, itabın
Yazanlar Ferhâd ü Mecnûn kitabın
Emrah’ı da bir kenâre yazmışlar

42.
Yine bahar oldu açıldı güller
Bülbül-i şeydâlar bağlarda gezer
Bir saçı Leylâ’ya gönül verenler
Elbet Mecnûn olur dağlarda gezer
*
Ne yaman ateştir aşkın ateşi
Gittikçe artıyor dilde savaşı
Yâr senin elinden gözümün yaşı
Bahar seli gibi çağlar da gezer
*
Emrah’ı dinleyin bağrı yanıklar
Bezm-i muhabbette kalıbı sâdıklar
Sevdiğinden cüda düşen âşıklar
Rûz-ü şeh âh eder ağlar da gezer

43.
Nev-bahar eyyâmı, gönce gül devri
Şeyda bülbül bâğ-ü gülistan ister
Murg-ı dil bir yerde karâr eylemez
Gönceler elinden âşiyân ister
*
Neyleyim ol bezmi düdâr olmaya
Karşımda bir perî-ruhsâr olmaya
Mey ola, yâr,, ola, agyâr olmaya
Gönül bu saf ayı her zaman ister
*
Emrah bu derd ile sararıp solsa
Arayıp, izleyip, yârini bulsa
Değme yâri sevmez güzel de olsa
Gönlümüz mahzundur nevcivan ister

44.
Ordu-yı mihnette, kişver-i gamda
Ben müşirim, sevda müsteşârımdır
Berk uran savdadır sûz-ı sinemde
Bu aşkın nişanı iftiharımdır
*
Ceyş-i gam üstüme oldu muzaffer
Ayine-i gönül andan mükedder
Malhşer-i a'dâya çekince leşker
Önce dûd-i ahım sancakdârımdır
*
Emrahî’yim tîg-ı tıidâyet ıbelde
Seyfdârım, Nusrıat âyeti elde
Adi ile henrûşe serîr-i dilde
Hükmeyliyen aşk-ı gehriyârımdır

45.
Hâre bend olmuş da bir har-i nâdân
Zu'munea rütbe-i vâlâ beğenmez
Hayvanlıktan çıkıp olmadı insan
Hâlbuki ârif-i dânâ beğenmez
*
Bak neeâsetten de pistir her işi
Kör olsun gözü de dökülsün dişi
Rabbiyesir’de var sekiz yanlışı
Derste, medresede mâna beğenmez
*
Emrah söylemezdi böyle mecâzı
Neylesün anlamaz câhil yobazı
Kaz izine benzer yazdığı yazı
Basmahanelerde imlâ beğenmez

46.
Aramızı karlı dağlar alınca
Gayri dost iline gidip gelinmez
Yahşi himmet gerek râh-ı talebte
Beyhude lâf ile menzil alınmaz
*
Geçti bu devrânın devri bozuldu
Gülistan bezminin gülleri soldu
Çay taşları yahut bahâsın buldu
Cevherler ummana düştü bulunmaz
*
Emrahî bu razın keşfine delil
istersen evvelce sen kendini bil
Meşhurdur söylenir dillerde ey dil
Sağ iken bir şahsın kadri bilinmez.

47.
Şevk-ı hayâlinle hâb arasında
Senin sevdan gelmiş, cana basılmış
Billur gerdan, tatlı zebân, bal dudak
Tül yaşmak da al yanağı (ı)na basılmış
*
Karşında kul olup sâil olanlar
Çevrini çekmeye kail olanlar
Güzel endâmma mail olanlar
Pervane tek yana yana basılmış
*
Emrah’ı eyledin aşk giriftâri
Saldın ieçrime âteşi, nâri
Zülüfler götürmüş Rûm’a askeri
Mesken kurmuş dal gerdana basılmış

48.
Cemâlin görenler ey bedr-i miinir
Evc-i melâhatin tek mâhı derler
Yüzünü görenler ey melek sîret
Bir şaha benziyor, ne şâhı derler
*
Bu nâz-ü nezâket nedir bu sende
Akl-ü dil kalır mı seni sevende
Bu cemâlde, bu kemâlde, bu tende
Yoktur ânın gibi bir dahi derler
*
Sen bir padişahsın hûbân içinde
Esmâlin bulunmaz devrân içinde
Sevdiğim defter-ü dîvân içinde
Var imiş bir âşık Emrahî derler

49.
Gönül gitmek ister gurbet illere
Ve lâkin bizleri yâr eğlendirir
Ezelden mâiliz gönce güllere
Bülbül-i şeydâyı zâr eğlendirir
*
Bülbül gibi kaldık güller içinde
Gözümüz kan ağlar seller içinde
Biz ehl-i harabız iller içinde
Bizi ancak namus, âr eğlendirir
*
Bir sözüm var âşikâne söylenmez
Söylesem de nâzlı yârce dinlenmez
Zincir ile bağlasanız eğlenmez
Emrah’ı zülfünde yâr eğlendirir

50.
Gönül sahrasında görüp bir âıhû
Fezâ-yı aşkında sayyâd olmuştur
Neşter-i aşk ile baş kesüp yâhû
Ol leb-i Şîrîn’e Ferhâd olmuştur
*
Gönül şâdmândır huibb-ı Mevlâ’dan
Anınçün korkarım vasî-ı Leylâ’dan
Feyz-ü himmet alıp pîr-i sevdâdan
Tarîk-i aşk içre irşâd olmuştur
*
Çok görüp geçirdim gurbet çillesin
Fark eyledim Benî Âdem hiylesin
Çocukluktanıberi felek sillesin
Yiye yiye Emrah üstâd olmuştur

51.
Âlim isen gel ol ilminle ‘âmil
Tarîk-ı Hak’dır bu billâh ef endi
Sakın her dergâha sen olma sâil
Dergâh-ı Mevlâ’dır dergâh efendi
*
Vurma bir kimseye vurulmayasın
Bir amel işle ki sorulmayasın
Bir tarîka gir ki yorulmayasın
Doğru Hakk’a gider o râh efendi
*
Hakk’ı bul ııâ-hakka eyleme tapu
Yâr için agyâra kılma tekâpû.
Bir kapı kaparsa, açar bin kapu
Fâtih-i ebvâfa’dır Allah, efendi
*
Sûfî ister isen Cennet’le hûrî
Getirme kalbine kiıbr-ü gururu
Sakın câhil sanma ey gözüm nuru
Her fenne âlimdir Emrah, efendi

52.
Bir seher uğradım göl kenarına
Sunam beni gördü, yüzmeye durdu
Çalındı, çırpındı, çıktı kenara
Elâ gözlerini süzmeye durdu
*
istedim kendimi bu göle atam
Ellimi uzatıp yavruyu tutam
Bir hayâl eyledim sarılıp yatam
Vefasız, gönlümü üzmeye durdu
*
Emrah şahin almış bugün yalçını
Yel estikçe döker bele saçım
Arz-ı hâl eyledim visal bacını
İnci dişlerini dizmeye durdu

53.
Çağrışır bülbüller, gelmiyor bâğbân
Hoyrat, dost bağından gül aldı, gitti
Türlü mihnet ile bir bağ bezettim
Yâri ben besledim, il aldı, gitti
*
Yüzbin mihnet çektim, bir daha gerek
Hayli ömür ister, bir daha görek
Yâri elden aldı o kanlı felek
Aktı gözüm yaşı, sel oldu, gitti
*
Nâzlı yârdan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor, düşman gülüyor
Dediler ki sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma, kürek, bel aldı, gitti

54.
Sun, sâkî, lâ'linden teşne dillere
Mey veren kandırır mestânesini
Al kâseyi, sunam, nâzik ellere
Dolaştır mahabbet peymânesini
*
Şarâb-ı lâ'linden isterse ağyar
Verme hâ, teşne-dil kim bilir duyar
Meelis-i Cem içre sadâkatti yâr
Gözetir âşık-ı dîvânesini
*
Emrah bülbül gibi gel düşme zâra
Ber-ü bâlin açıp konma gülzâra
Varma ıbî-tekellüf visâl-i yâra
Yakmaz âteş olmaz pervanesini

55.
Gönül hayli demdir câm-ı visâle
Öyle teşnedir kim dimağlar şimdi
Gel arzu eyleme (bâğ-ı cemâle
Senin tek virandır o bağlar şimdi
*
Yavrumun elinde var bir siyah taş
Yaka yırtar, zülüf saçar, eğer kaş
Güzel gözlerinden döker kanlı yaş
Yârim gelir deyu yâr ağlar şimdi
*
Behey Emrah gazel döktü bu bağlar
Vuslat-ı cânânsız olmaz bu dağlar
O demleri anıp var mı bir ağlar
Bilmem ne hâldedir o çağlar şimdi

56.
Kaşların, a yosmam çekince yayı
Beni sâyesıiyle sâyelendirdi
Düşürdü başıma zıll-i humâyı
Gör, ne devlet ile pâyelendirdi
*
O mestâne reviş, o güzel cemâl
Dilerim Mevlâ'dan görmesin zevâl
Mühr-i muhabbetin a kaşı hilâl
Aşkı derûnumda mâyelendirdi
*
Çok nevres civanlar gülistanında
Kul olmuş, bekliyor âşitânında
Aşıkm Emrahî vasf-ı şanında
Cihan hûblarını dâyenlendirdi

57.
Sâkî, bir piyâle sun kerem eyle
Düşürdün mahmûr-ı mahabbet beni
Mutrib, başın için, sen de dem eyle
öyle mest etti kim bu sohbet beni
*
Yine gönül bahri eleme daldı
Vücûdüm fülkünu girdaba saldı
Tende yer komadı birlbirin aldı
Derd beni, gam beni, meşakkat beni
*
Emrah sayyâd olup gezmede her sû
Her dâme düşmiyen o çeşm-i âhû
Câm-ı visalinden sunmazsa bir su
Akıbet yandırır bu hasret beni

58
Soldu gül, bozuldu gülşen-ü bûstan
Bülbülün gözünde muradı kaldı
Hârâba yüz tuttu bezm-i gülistan
Daha o meclisin ne tadı kaldı
*
Böyle devrettikçe bu çarh-ı fena
Gün güne artıyor yaptığı cefâ
Her gönül bir derde oldu müptelâ
Ne nâşâdı kaldı, ne şâdı kaldı
*
Emrah ne şendeki bu zağlı gayret
Devletsiz cihandan umarsın devlet
Ezelden kapandı tbâıb-ı mürüvvet
Elsine-i nâs’da bir adı kaldı

59.
Kerem kıl ey sâkî, yüz verme (bana
Gönül o yüzlerden karıdı, gitti
Sevdâ illetinden sorma söz bana
O illet bana bir nâr idi, gitti
*
Ezelden gül gibi olurdum handân
Şimdi bülbül gibi kalmışım giryân
Yâ niçin ağlayıp etmeyim efgan
Yârim sadâkatli yâr idi, gitti
*
Gözlerine yârin muvafık ismi
Hüsnüne düşmüştür mutâbık ismi
Ne zaman okunsa bir âşık ismi
Derler ki bir Emrah var idi, gitti

60.
Hatırı mahzûnum şâdimân eyler
Bî-nevâ gedâya iltifâtınız
Mülk-i tende câna hayat bahşeder
Cilve-i nâzınız, nezâketiniz
*
Kâfir a,m görse gelir îmâna
Küfr-i zülfün döküldükçe her yana
Şafak nuru döker hâne-i cana
Rûy-i pertevdeki be şâşe tiniz
*
Zineir-i sevdayı Emrah’a takmış
Zindân-ı girdâb-ı gama bırakmış
Ocaklar söndürüp çok canlar yakmış
Tûtî güftârınız, letafetiniz

61.
Bana çok cevretme ey çeşm-i gaddar
Mahzundur bu dil-i nigârım ağlar
Haberim yetürür o yâre sâibâ
İşitir, nâzenîn dildârım ağlar
*
Dağılır yüzünde zülfünün çini
Zelzeleye verir Çin’i Maçin’i
Yırtar yakasını, yolar saçını
Figan edip nazlı nigârım ağlar
*
Ey felek Emrah’a saldın bu nârı
Sana intikamım koymaya Tanrı
Bir daha görmezsem o nâzlı yârı
Mahşer’edek hâk-i mezârım ağlar

62.
Elâ gözlerine kurban olduğum
Bak ki gönül sana düştü nic(e) olur
Böyle sevda kul başına gelmesin
Müptelâlık belâsıdır, güç olur
*
Gel beni ağlatma, sen de gülesin
Hem murada, hem maksûda eresin
Korkarım ki, yâda gönül veresin
İller duyar, altun adın tuç olur
*
Emrahî der, ben de yandım meraktan
Aşk âteşi çıkmaz oldu yürekten
Ben seni beklerim Ganî Hallak’tan
En son benim olun amma, geç olur

63.
Başımı düşürdüm sevdâ-yı aşka
Halâs olmaya bir çâre görünmez
Vücûdüm gark oldu deryâ-yı aşka
Âyine-i gamda kare görünmez
*
Semâya ser çekti bu âh-ı serd’im
Hâlimden bî-haber ruhleri verd’im
Âh öyle bir derd ki, şu benim derdim
Tutuşur vücûdum, yâre görünmez
*
Ne derddir inleten Emrahî seni
Gönce iken soldu gönül gülşeni
Gel tabib, el vurup incitme beni
Senden bu derdime çâre görünmez

64.
Bunca zaman oldu ey kaşı siyah
Oldu gül yüzüne hasret gözlerim
Senden gayrısına eylemez nigâh
Günde görse yüzibin sûret gözlerim
*
Kan ağlar visale ireyim deyu
Tomurcuk gülleri direyim deyu
Bir de mâlı cemâlin göreyim deyu
Kaldı baka baka hasret gözlerim
*
Emrah der, üzüldü senden elim yâr
Yâ kime söyleyim vasf-ı hâlim yâr
Behey mürüvvetsiz, kanlı zâlim yâr
Çok gördü yolunda mihnet gözlerim

Gönül, gurbet ile çıkma
Ya gelinir, ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir, ya sevilmez
*
Yüğrüktür bizim atımız
Yârdan atlandı zâtımız
Gurbet ilde kıymetimiz
Ya bilinir, ya bilinmez
*
Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı, kimi acı
Gönlündeki derd ilâcı
Ya bulunur, ya bulunmaz
*
Deryâlarda olur bahrî
Doldur da ver içem zehri
Sunam, gurbet ilin kahrı
Ya çekilir, ya çekilmez
*
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kal'e
Ya alınır, ya alınmaz.

2.
Bu göçü ordan göçürdüm
O dağ olmaz, bu dağ olsun
Şeyda, garib bülbül gibi
O bağ olmaz, bu bağ olsun
*
Yâri götürdüm yaylama
Sevda derler, gel kınama
Bir yara vurdum sineme
Hançer olmaz, biçağ olsun
*
Emrah der kapında kulam
Dîdemde ummana dalam
Al yanaktan bûse âlâm
Yanak olmaz, dudağ olsun

3.
Ey sâkî-i sâhib-vefâ
Devret şarâbım bu gece
Çal mutrip sen de bir hava
Gör inkılâbım bu gece
*
Cân müptelâdır varma.
Mailim zülf-i târına
Yandım harâbım nârına
Seyreyle tâbım- bu gece
*
Olmuştum aşkın dolusu
Ref‘ oldu gönül kaygusu
Uyandı bahtım uykusu
Ne tatlı hâbım bu gece
*
Güftâra mail olmuşum
Ruhsâra nail olmuşum
Dildâra vâsıl olmuşum
Feth oldu babım bu gece
*
Her dem olmaz gönül muğber
Bahta güler ol gönce ter
Gösterdi mihrinden eser
Bale âfitabım bu gece
*
Emrahî çok kıldın dilek
Kâm üzre dönmez bu felek
Mahbûbumdur tâ suibhedek
Güftâr-ı nâbım bu gece

4.
İki kaşları karanın
Âh elinden, vâh elinden
Siyah perçem mehpârenin
Dâd elinden, vâh elinden
*
Ağ elleri nakışlının
Ağca ceylân sekişlinin
Vurup bağrım yıkışlının
Âh elinden, vâh elinden
*
Ağ elleri kınalının
O gözleri sürmelinin
Emrah eydür şu sunanın
Dâd elinden, âh elinden

5.
Tutam, yâr elinden tutam
Çıkam dağlara, dağlara
Olam bir yaralı bülbül
İnem bağlara, bağlara
*
Birin bilir, binin bilmez
Bu dünyâ kimseye kalmaz
Yâr ismini desem olmaz
Düşer dillere, dillere
*
Emrah eydür bu günümdür
Arş’a çıkan tütünümdür
Yâre gidecek günümdür
Düşem yollara, yollara

6.
Sevdiğimin yaylaları
Pare pâne duman şimdi
Sevişmesi bir hoş olur
Ayrılması yaman şimdi
*
Şakırım kaşı karama
Bir merhem sarsın yarama
Dost ile benim arama
Bir pus döktü  duman şimdi
*
Arasam yâri bulurum
Gözüne kurban olurum
Birgün görmesem ölürüm
Görüşmesi güman şimdi
*
Gülün çevresi hâr m(ı) ola
Çektiğim âh-ü zar m(ı) ola
Aceb bizi anar m(ı) ola
Ol kaşları keman şimdi
*
Şimdi benim yârim çıkar
Çıkar da yollara bakar
Emrah’ı âteşe yakar
Boyu serv-i revân şimdi

7.
Ben bir seyyah Arap olsam
Giysem karayı, karayı
Yitirdim nâzlı yârimi
Bulsam arayı, arayı
*
İrak yollar yakın olsa
Her güzelde hakkım olsa
Dostum Lokman Hekim olsa
Sarsam yarayı, yarayı
*
Yârı düşürsem ardıma
Bir ateş düştü yurduma
Benim onulmaz derdime
Bulsam çâreyi, çâreyi
*
Emrah’ın da okur, yazar
Hak kalemin kimler bozar
Ayna almış perçem düzer
Zülfün tarayı, tarayı

8.
Ağalar, gurbetten geldim
Geldim ki cânânım gitmiş
Bir daha saz almam ele
Salınıp gezenim gitmiş
*
Aynasın verin dizine
Sürmeler şeksin gözüne
Siyah zülfün mâh yüzüne
Tarayıp düzenim gitmiş
*
İçmişem ezel şarâbı
Gine kavuştum Yâ Rabbi
Destinde aşkın kitâbı
Okuyup yazanım gitmiş
*
Bir daha işmenem bade
Sırrımı vermenem yâde
Uçtu göyel kaldı ada
Göllerde gezenim gitmiş
*
Emrah’ım ben de varırsam
Düşmandan hayıf alırsam
Vâ‘dem yeter, ben ölürsem
Kabrimi kazanım gitmiş

9.
Sevdi gönül bir püseri
San'ati terzi güzeli
Hüsnünü ıbir muhtasarı
Şerh ederek söylemeli
*
Matla'ının faikım
Sohbetinin lâyıkım
Ben gibi bir âşıkını
Eylemiş aşkıyle deli
*
Tutuldu dilim diline
Gözleri memlû seline
Perçeminin bir teline
Deste-i reyhan dimeli
*
Süslüce püsküllü fesi
Görmeden oldum sevesi
Sîm-ü zere çok hevesi
Bilmem anı n’işlemeli
*
Mailiyim matı cebine
Durma, sarıl gabgabine
İçliğinin her cebine
Dökmeli altun kümeli
*
Bu işi kânun idelim
Gönlünü memnûn idelim
İğnesin altun idelim
İncinmesin nâzik eli
*
Şehir içre süslü gezer
Âşıkının bağrın ezer
İğnesi hem yüksüğü zer
Goncesi sim işlemeli
*
Ülfet ider taze ile
Aynası yelpaze ile
Bir gümüş endaze ile
ölçelim ol ince beli
*
Dikse dikiş nâz iderek
Hem utanıp şâz iderek
Söyledi canım dizerek
Yiyesim geldi o dili
*
Yoktur işinin kötüsü
Yüzünün ağı, ütüsü
Nazeninin misk kokusu
Nazenin olmuş ezelî
*
Ruhleri gül, penbe beden
Nâz-ü edâ hokka dehen
Beş mecidiyye verüben
Bir öpücük istemli
*
Sofrasına kim ki banar
Nârına elbette yanar
Bûse ile dil mi kanar
Agûşunu dişlemeli
*
Meclisine gelmez ise
Sevka irüp gülmez ise
Doğruca söylemez ise
Bak o zaman şişlemeli
*
Söz olmaz onun sözüne
Kaşlara, şehlâ gözüne
Hâsılı dünya yüzüne
Gelmemiş aslâ bedeli
*
Mâderinin nesli perî
Lâ‘l-i Bedehşan güheri
Gâlibâ ânın pederi
Hûri ve gılman dimeli
*
İsmini ânın diyemem
Çekmeye gam, gussa, elem
Üçyüz on’a düştü kalem
Ebcedi harfin temeli

Kaynak: Ord. Prof. Dr. M. Fuad KÖPRÜLÜ,TÜRK  SAZ ŞÂİRLERİ, Düzeltme Ve İlâvelerle, İkinci Basım, Milli Kültür Yayınları, 1965, Ankara


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar