Print Friendly and PDF

HİLAFET’İ BİZZAT BATI KENDİSİ GETİRECEK

Bunlarada Bakarsınız



PROF. MİCHEL CHOSSUDOVSKY
İslam Devleti, “Hilafet Projesi” Ve “Küresel Terörizmle Savaş”
IŞİD: İngiliz-İsrail-Amerikan ortak projesi...
ABD’nin başını çektiği Terörizmle Küresel Savaş, ABD askeri doktrininin köşe taşını oluşturur. “İslamcı teröristlerin peşinden gitme”, gayri-nizamî savaşın ayrılmaz parçasıdır. Temelinde yatan amaç, kontr-terörizm operasyonlarının dünya çapında yürütülmesini meşru göstererek ABD ve müttefiklerinin bağımsız ülkelerin işlerine müdahale etmesini sağlamaktır. ABD istihbaratı, Britanya’nın MI6’sı ve İsrail’in MOSSAD ’ı ile işbirliği içinde hem teröristleri hem de “Hilafet Projesi ”ni el altından desteklemektedir.
**
El Kaide efsanesi ve “Dış Düşman” tehdidi, yoğun medya ve hükümet propagandası yardımıyla tüm dünyada sürdürülüyor. 11 Eylül sonrası dönemde terörist El Kaide tehdidi, ABD-NATO askeri doktrininin yapıtaşını oluşturur. Dünya çapında “kontrterörizm operasyonlarının” yürütülmesini, insani bir görev maskesi altında meşrulaştırır. Bilindiği ve belgelendiği üzere El Kaideye bağlı örgütler, Sovyet-Afgan savaşının en parlak döneminden bu yana, sa­yısız çatışmada ABD-NATO tarafından "istihbarat birimleri” olarak kullanılmaktadır. Suriye’deki El Nusra ve IŞİD isyancıları, asker top­lama ve bunların eğitimini bizzat gözetim ve kontrolü altında tutan Batı askeri ittifakının paramiliter güçlerinin piyonlarıdır.
ABD Dışişleri Bakanlığı bazı ülkeleri “teröristlere yataklık et­mekle” suçlarken aslında Bir Numaralı “Terörizmi Finanse Eden Devlet” Amerika’dır. Suudi Arabistan ve Katar’ında aralarında olduğu müttefikleri, hem Suriye’de hem de Irak’ta faaliyet gösteren Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) el altından destekleyip finanse etmektedir. Üstelik Irak Şam İslam Devleti’nin Sünni hila­fet projesi, ABD’nin epeydir var olan hem Irak’ı hem de Suriye’yi bölme gündemiyle örtüşüyor: Sünni İslamcı Hilafet, Arap Şii Cumhuriyeti, Kürdistan Cumhuriyeti ve diğerleri gibi...
ABD’nin başını çektiği Terörizmle Küresel Savaş, ABD askeri doktrininin köşe taşını oluşturur. “İslamcı teröristlerin peşinden gitme”, gayrinizamî savaşın ayrılmaz parçasıdır. Temelinde yatan amaç, kontr-terörizm operasyonlarının dünya çapında yürütülme­sini mazur göstererek ABD ve müttefiklerinin bağımsız ülkelerin işlerine müdahale etmesini sağlamaktır. Alternatif medya da dâhil olmak üzere çoğu ilerici yazar, Irak’taki son gelişmelere odaklanır­ken, “Terörizmle Küresel Savaşın” arkasındaki mantığı anlamakta yetersiz kalmaktadır. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Batı askeri itti­fakının bir maşasından ziyade “bağımsız bir örgüt” gibi görülmek­tedir. Üstelik ABD-NATO askeri gündeminin ilkelerine karşı çıkan birçok samimi savaş karşıtı aktivist dahi, buna rağmen Washington’un El Kaideye yönelik kontr-terörizm gündemini onaylamakta ve dünya çapında terör tehdidini “gerçek” sanmaktadırlar: “Savaşa karşıyız fakat Terörizmle Küresel Savaşı destekliyoruz”.
Hilafet Projesi ve ABD Ulusal İstihbarat Konseyi Raporu
Yeni bir propaganda kampanyası harekete geçirildi. Irak Şam İslam Devleti’nin lideri Ebu Bekir El-Bağdadi, 29 Haziran 2014 tarihinde İslam Devletinin kurulduğunu ilan etti: Sunday’in I Temmuz tarihli ilanıyla grubu tarafından “Halife İbrahim Ibn Awad” ilan edi­len Ebu Bekir El-Bağdadi’ye sadık savaşçılar, 7. Yüzyıl'da Muhammed Peygamberin halefi olan ve Müslümanların çoğunun saygıyla bağlı olduğu Raşidi halifeliğinden ilham alıyorlar.” (Daily Telegraph, 30 Haziran 2014)
Hilafet Projesi, bir propaganda enstrümanı olarak on yılı aşkın bir süredir ABD istihba­ratının gündemindedir. Aralık 2004’te Bush yönetimi döneminde Ulusal İstihbarat Konse­yi (NIC), Batı Akdeniz’den Orta Asya’ya ve Güney Doğu Asya’ya kadar uzanan yeni bir Hilafet’in 2020 yılında ortaya çıkacağı ve bunun Batı demokrasisi ve değerlerini tehdit edeceği kehanetinde bulundu. Ulusal İstihbarat Konseyi’nin “bulguları”, “Küresel Gelecek Haritası” (http://www.futurebrief.com/project2020.pdf) 123 sayfalık bir raporda yayım­landı. “Yeni Hilafet, radikal dinci kimlik politikasının körüklediği küresel bir hareketin, na­sıl küresel sistemin temelindeki Batı normlarına ve değerlerine bir meydan okuma oluş­turabileceğine bir örnek sunar.”
NIC 2004 Raporu hiciv sınırlarını zorlar; tarihsel ve jeopolitik analiz şöyle dursun istihbarattan bile yoksundur. Bu sahte Hilafet öyküsü yine de IŞID lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’nin 29 Haziran 2014’deki PR ilanıyla çok iyi reklam yaparak Hilafeti kurmasıyla hoş bir benzerlik taşır. Ulusal İstihbarat Konseyi (NIC) raporu, sözde “Bin Ladin’in hayali torununun 2020 yılında bir akrabasına gönderdiği mektubun hayali bir senaryosunu” sunar ve bu temelde 2020 yılı için öngörülerde bulunur. ABD istihbarat camiası, istihbarat ya da ampi­rik analizlerden ziyade uydurma Bin Ladin’in torununun mektubu öyküsüne dayanarak Hi­lafetin Batı Dünyası ve Batı medeniyeti için gerçek bir tehdit oluşturduğu sonucuna ulaşır. Propaganda açısından, NIC tarafından tarif edildiği gibi, Hilafet projesinin altında yatan amaç, askeri bir haçlı seferini meşrulaştırma niyetiyle Müslümanları öcü göstermektir: “Aşağıda tarifi yapılan hayali senaryo, radikal dinci kimliğin körüklediği küresel bir hareke­tin nasıl ortaya çıkacağına örnek oluşturur. Bu senaryoya göre, yeni Hilafet ilan edilir ve geniş alanı etkisi altında alan güçlü bir kontr-ideolojiyi ilerletmeyi becerir. Bu, 2020 yılında Bin Ladin’in hayali torunundan bir aile yakınına farazi bir mektup biçiminde tasvir edilir.
Hayali torun, Halife’nin kontrolü geleneksel rejimlerden zorla almaya çalışırken verdi­ği mücadeleleri ve bunun sonucunda hem Müslüman dünyası içinde hem de dışında Müslümanlar ile ABD, Avrupa, Rusya ve Çin arasında yaşanan çatışma ve kargaşayı anlatır. Halife’nin desteği harekete geçirmedeki başarısı çeşitlilik gösterirken, onun çağrıları sonucunda Ortadoğu’daki -Afrika ve Asya’daki Müslüman çekirdeğin çok uzağındaki yerler dahi şiddetle sarsılırlar. Senaryo Halife -tarihsel bakımdan önceki Halifelerde olduğu gibibir bölge üzerinde hem manevi hem de dünyevi otoritesini kuramadan sona eriyor. ("Küresel Gelecek Haritası” Syf. 83)
NİC’in bu “yetkili” “Küresel Gelecek Haritası” raporu sadece Beyaz Saray, Kongre ve Pentagona sunulmakla kalmayıp Amerika’nın müttefiklerine de yollandı. NIC raporunda (hilafet projesi bölümü de dâhil) atıfta bulunulan “Müslüman Dünyasından Yayılan Tehdit”, günümüz ABD-NATO askeri doktrinin temel zeminini oluşturmaktadır. NIC belgesi küre­sel üst düzey görevlilerin okunması için hazırlandı. Kabaca akademisyen, araştırmacı ve NGO “aktivistlerinin” yanı sıra kıdemli dış politikacıları ve askeri yetkilileri hedefleyen, kü­resel “üst düzey” propaganda kampanyasının bir parçasıydı. Amaç, “üst düzey görevlileri” İslamcı teröristlerin Batı Dünyası’nın güvenliğini tehdit ettiğine inandırmaya devam etmekti. Hilafet senaryosunun sacayağı olan “Medeniyetler Çatışması” da, küresel kontr-terörizm gündeminin parçası olarak dünya çapında müdahaleyi Amerikan kamuoyuna mazur gösterir.
Hilafet; jeopolitik ve coğrafi açıdan. ABD’nin içerisinde ekonomik ve strajik nüfuzunu genişletmeye çalıştığı geniş bir alan oluşturur. Dick Cheney 2004 NIC raporu hakkında şöyle diyor: “Sizin Yedinci Yüzyıl Hilafeti olarak bildiğiniz şe­yi şimdi yeniden kurmaktan bahsediyorlar. İslam ya da İslam halkının, Batı’da Portekiz ve İspanya’dan, bütün Akdeniz boyunca Kuzey Afrika’ya kadar; Kuzey Afrika’nın hepsi; Or­tadoğu; yukarıda Balkanların içlerine; Orta Asya cumhuriyetlerine, Rusya’nın güney ucu­na; cömert Hint şeridine ve günümüz Endonezya’sına kadar her şeyi kontrol ettiği 1200, 1300 yıl boyunca dünya böyle organize edilmişti. Yani bir uçta Bali ve Jakarta’dan öbür uçta Madrid’e kadar.”
Cheney’in günümüz bağlamında tarif ettiği şey, Akdeniz’den Orta Asya ve Güney Do­ğu Asya’ya kadar yayılan geniş bir bölgedir ve ABD ve müttefiklerinin çeşitli askeri ve is­tihbarat operasyonlarına doğrudan giriştiği yerlerdir. NIC raporunda ifade edilen amaç, “ABD çıkarlarına tehdit oluşturabilecek mevcut trendleri öngörmek suretiyle sonraki yönetimleri, kendisini bekleyen zorluklara hazırlamaktı”. NIC istihbarat belgesi, biz unut­mayalım diye, “2020 yılında Bin Ladin’in hayali torunundan [hayali] akrabasına farazi bir mektuba” dayanıyordu. Bu “yetkili’ NIC istihbarat belgesinde çerçevesi çizilen “Öğreni­len Dersler” şöyledir: "Hilafet projesi “uluslararası düzene ciddi bir tehdit teşkil eder... Bilişim teknolojisi devriminin, Batı ve Müslüman dünyaları arasındaki çatışmayı büyütme­si muhtemeldir...” Belge Hilafetin Müslümanlara çağrısına atıfta bulunur ve şöyle bağlar: “Hilafetin ilanı, terörizm ihtimalini azaltmayacağı gibi daha fazla çatışma yaratacaktır”.
NIC analizi, hilafet ilanının, Müslüman ülkelerden yayılan yeni bir terörizm dalgası açı­ğa çıkartacağını ileri sürer. Böylece Amerika’nın Terörizmle Küresel Savaşı tırmandırma­sını mazur gösterir; “Hilafet'in ilanı ... İslam dünyasının içinde veya dışında Hilafet'e kar­şı çıkanlara saldırmaya kararlı yeni bir terörist kuşağı kamçılayabilir.”
NIC raporunun bahsetmekten kaçındığı şey, ABD istihbaratının, Britanya’nın MI6’sı ve İsrail’in MOSSAD’ı ile işbirliği içinde hem teröristleri hem de hilafet projesini el altından desteklediği gerçeğidir. Tam da bu sırada, şimdi, küresel medya, sadece İslam dünyasından değil aynı zamanda Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da “İslamcı teröristlerin yetiştiği evler­den” yayılan “yeni terörist tehdide” odaklanmakla yeni bir yalan ve manipülasyon dalgasını başlattı.
Kaynak: Turqie DiplomatigueAğustos/2014
(Kanada merkezli düşünce kuruluşu Globalresearch Yıldız Temürtürkan çevirdi)


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar