KEŞİF TAMAMLANMADAN MEHDİ ALEYHİSSELÂM VEYA İSÂ ALEYHİSSELÂM GELEMEZ
“Mehdi/lik” fikri, Türkiye Müslümanları geneline
bakılınca biraz fantastik gelse de, Şia inancında çok önemli bir yer tutar.
Öyle ki, İran’da 14 Haziran 2013 tarihinde gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı
seçimleri yaklaşırken yüzü yeşil bir örtüyle kapatılmış erkek fotoğrafları, ‘Mehdi
yakında yüzünü gösterecek’ cümleleriyle yerel medyasında büyük yer
tutmaktadır.” (Haber Ajansları)
İlk Helâk
Olacak Kavimler
Sh: 161/2.
“İnsanlardan ilk önce helâk
olacak olan Faris'tir. (İran) Sonra onların arkasından Arab gelir.
Hz. Ebu Hüreyre radiyallâhü anh
**
Sh: 448/4.
“Arabın helâk olması kıyamet
alâmetidir.”
Hz. Talha ibn-i Mâlik
radiyallâhü anh
**
Sh: 474/11.
“Bu günden sonra kıyamete kadar
Mekke harp görmez. (Yâni onun üzerine harp olmaz.)
Hz. Hars ibn-i Mâlik radiyallâhü
anh
Kaynak:
Ramuz
El-Ehadis - Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevî
Kıyametin zuhura gelmesi ile Mehdi
aleyhisselâm veya İsâ aleyhisselâm beklentisiyle ilgili yanlışı bol bir
literatür bulunmaktadır. Bu beklentinin arka planında insanları dehşetengiz
hadislere gömmek, kaos çıkarmak için yanlış bilgiler doğruluk cephesinden
angaje edilerek sunulmaktadır. Bu eylem tarzı rastgele seçilmeyip psiko-sosyolojik gerçeklere dayanmaktadır.
İnsanlığın hayatında “beklenti
unsuru”, yapılanma ve hareket
kabiliyetini artırmada genellikle kullanılmaktadır. Toplum Mühendisleri
tarafından, ispatlanması ve doğrulanması zor olan gelecek bilgilerinin servis
edilmesi, bir senede bağlanmasında,
çaresizlik var olduğu için fanatik değerleri düşünceleri kullanmaktadırlar.
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem
ile sonlanmış “nübüvvet” meselesinin açmazlarını çözmek ve insanları
kullanabilmenin kolay yollarından biri olan Mehdi aleyhisselâm veya İsâ
aleyhisselâm gelişi dezenformasyona uğratılmış mevzulardandır. Unutulmamalıdır
ki, bahsedilen kişilerin gelmesi bir gerçek inançlı Müslümanın veya ehl-i
kitabın inancında bir artırım oluşturamayacağı gibi ekstradan zararların oluşumuna sebep olduğu insanlık
tarihi gerçeklerindendir.
Allah Teâlâ’nın İslâm’ın asıl
koruyucusu olduğunu hepimiz biliyoruz. Öyleyse “sahte Mehdi veya İsâ”
lar konusundaki hikmeti nedir? diye düşündüğümüzde, kanaatimizce görünen
manzara şudur.
Dinin zayıfladığı dönemlerde bu türlü ifrat ehli kişiler veya hareketler,
inanca karşı samimi olan kişilerin yaptığı hizmetten daha fazla faydalı
olduklarıdır. Bu Allah Teâlâ’nın temiz insanlara nevrotik hasta insanlar ile
yardım etmesidir. Kişilik bakımından bu çeşit hasta fikriyatta olanların kudret
ve kuvvetleri normal insanlardan fazla ve yaratıcı olduğu kadar emperyalist
çevrelerin “hain emelleri için kullanma güdüleri” durumu da olunca, engelsiz
faaliyetleri ile değişimin/başkalaşımın temsilcisi olurlar. Bu kişilere tabi
olanlar, çeşitli fikri değişim değirmeninin eleğinden geçtiklerinde ki
“ayıklanma” pozisyonlarında ikinci veya üçüncü aşama olan “eylem menzili”ne
gelince, fıtratı gereği yanlış yolunu terk eder. Düşünürseniz dünyevi emellerin
kazanımları için oluşmuş bu kapasitenin verdiği sonuçlarla bilmediği veya ilgi
duymadığı alanda, insanlar fikir sahibi olmuş ve ferdi bazda “iç çatışması”na
düşmüştür. Tabiki olumlu söylenen bu hususun yanında kendini yok eden ve telef
eden insanların var olduğunu da unutmamakta gerekir. Bahsettiğimiz bu durum
“Allah Teâlâ’nın şerri hayra nasıl dönüştürür” sorusuna veya “Sizin şer
gördüğünüz şeylerde hayır vardır” a cevapta olmaktadır.
Her köşede çıkan Mehdi
bozuntularına aldanmamak, temkinli ve
duyarlı olmak isteyenler için Muhyiddin
İbn Arabî kaddesellâhü sırrahu’l azîz, Futuhât-ı Mekkiyye’sinde buyurduğu
kelâmları burada zikredelim.
“Makamlardaki terazinin dönüşü
Hz. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin gönderilmesiyle sona erdi. Bugün O
rasülün (sallallâhü aleyhi ve sellem) otoritesi
altındayız. Bu nedenle bilgi, keşif ve adalet bu ümmette diğerlerine
göre daha çoktur.
(Ümmeti Muhammedin) Hayatı
(süresi) ne kadar sürerse, terazinin otoritesi güçlenerek keşif artar. Bu
durum, insanların genelinde ve özel insanlarda ortaya çıkar. Artık bir insan
kırbacıyla konuşur, ayakkabısının bağı evde ailesinin yaptıklarını ona söyler.
(teknoloji artar)
Hz. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
‘Zaman Allah’ın kendisini
yarattığı ilk hale döndü.’
Allah Teala rükünleri yarattığında, onlardan bir
buhar yaratmış, yedi göğü hareketsiz-sakin bir
halde o dumanda var etmiştir. Her
göğe onun için felekler yaratacağı şekilde bir emir vahyetmiş, gökleri
civarü’lkünnes ve’l-hunnes’in yüzdüğü bir yer yapmıştır.[1]
İmam Abbülvehhâb Eş-Şa’rânî Kibrît-i
Ahmer’inde Şeyhul-Ekber’den
rivayetle dedi ki:
‘Kıyamet, keşf-i husûsî ve
umûmî’nin bütün insanlıkta zâhir oluncaya kadar kopmayacaktır. Kıyâmet her
yaklaştıkça, keşif insanlarda en olgun ve noksansız olur.’
Netice olarak bütün insanlığın keşfi nihâi kemâlâtını görmeleri gerekiyor ve bu durumun bütün dünya genelinde
zuhur etmediğini de bildiğimize göre;
Mehdi aleyhisselâm veya İsâ aleyhisselâm beklentisi içinde olanlara söylenecek
bir söz vardır.
“ Daha gelmediler” “Bütün dünya
geneline göre yüzyılların geçmesi gerekiyor.”
Hayır, yanlış biliyorsunuz diyenler
varsa, onlara sözümüz “Komploya kurban gidiyorlar” demektir.
Kaynak:
·
Muhyiddin İbn Arabî-Futuhât-ı Mekkiyye [ÜÇ YÜZ KIRK
SEKİZİNCİ BÖLÜM- Cem' ve Vücud Kalbinin Sırlarından İki Sırrın Bilinmesi ].
hzl:Ekrem Demirli, 2011,İstanbul
·
El-İmâm El-Ârif Er-Rabbânî Abbülvehhâb Eş-Şa’rânî
Kibrît-i Ahmer Fütûhât-ı Mekkiyye’den Seçmeler, Şubat 2006, Hatay/İZMİR, sh:
206
[1]
81 - Tekvîr Sûresi 15-) Fela uksimu Bilhunnesi; (İse) kasem
ederim (B sırrınca) el-Hünnes’e (geri kalıp (dönüp) pusup
kaybolanlara; gezegenlere?),
Not:
Hz.Ali kerremallâhü veche “el-Hünnes”i
şöyle tefsir eder: “Bunlar gündüzün sinen-görünmeyen, geceleyin zahir
olan-çıkan yıldızlardır (gezegenlerdir)...
Battıkları vakit ise gizlendiği için görünmeyen yıldızlardır (gezegenlerdir)”...
16-) Elcevarilkünnesi;
El-Cevar’e (yörüngelerinde akıp gidenlere,
peryodlarını devredenlere), el-Künnes’e (yuvalarına (burçlarına) girenlere;
gezegenlere?),
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar