Print Friendly and PDF

KÜÇÜK SUYUN BÜYÜK MACERASI





Ben küçük bir suyum.
Sert kayanın içinden çıkarken çektiğim acılar, benim ileriye dönük ne kadar heyecan dolu bir hayatımın olacağının da haberlerini veriyor olsa da, şeker bile benim tatlılığımı kendine örnek alıyordu.
Ne oldu bana ki, üstüme üşüşen tozlar, pis şeyler, içimde bulanıklığımı artırıp, kendimden dahi beni tiksindirtmeye başladı.
Bu kirli halimden usandım.
Eski halimi bulmak için başvurmadığım çare ve yer kalmamıştı. Başımı taşlardan taşlara vuruyor, bir türlü kendime gelemiyordum. Arada birde başka sular içime karışınca, büsbütün daha iğrenç, bakıldığında korkunç, içildiğinde zehir gibi acı olan bir su olmuştum.
Her gün “ne olur kurtarın beni”  diye bu içine düştüğüm halden kurtulmak için etrafıma seslensem de, kimse bana ne yaklaşmak istiyor, ne de ilgileniyordu. Birde çaresizlik içinde çoğalıp büyümüşüm. Aslında sevinilecek bir şey gibi görünse de sonuçta büyük bir su olmuştum ve kendimi kontrol edemez hale de gelmiştim.
Sorunlarım işte bu büyümeden sonra başlamıştı.
Bir gün başımda seçilmiş iki insan oturmuş, okyanuslardan bahsederek konuşuyorlardı. Ben dediklerini yeni duymuş ve sanki sarhoş olmuştum. Okyanus varmış ve benim gibi bir su imiş, fakat daha büyük bir su...
O an karar verdim, kurtuluş çaremi belki orada bulurum diye. Okyanusa kavuşma yolculuğuma başladım.
Yolculuk…
Yolculuk, aslında öyle göründüğü gibi kolay bir şey değildir. Başına bin bir türlü hal getirir.
Ben suyum ya, en büyük sıkıntım üstümde dikilen güneş olmuştu.
Güneşi hiç sevemedim, beni de sürekli rahatsız etti. Bana her zaman,
“Gel yerlerde sürünüp ne duruyorsun, benim yanımda yer alan bulutlar gibi ol” diyordu. Hani düşünmüyor da değildim. Bulutların hali hiç imrenilmeyecek kadar kötü değildi. Fakat sonları yoktu. Çünkü bir zaman sonra, hayatım tekrar başa dönecek, eski halime tekrar dönüşün başlangıcı olacaktı.
 “Sen bana tekrar eski güzelliğimi geri vereceksin belki ama ben sonunda bu çileleri çeken su olmaktan kurtulmayacağım.”
“Benim için bu çok da iyi bir durum değil. Benim okyanusa ulaşmam, sana karşı güçlü olmamı da sağlayacaktır.” dedim ve yola koyuldum.
Yolculuğumda başımdan neler geçmedi ki; içimi ezen, yakan ve acı veren bütün duyguları en nihayetiyle yaşamıştım. Neticede cılızlaşmış bir su akıntısı haline gelerek okyanusa varabilmiştim. Çok sevinçliydim. Ancak önemli bir şey olmuştu. Olan şey beni benden almış, artık ben eski ben değildim. Küçük su diye bir şey kalmamıştı.
Bundan böyle okyanus vardı. Ne büyük okyanus. Küçük su kaybolmuş okyanus içinde yok olmuştu.
Ne olmuştu?
İyi bir şey mi?
Bunu bile diyemedim. Çünkü bende ne konuşacak, ne düşünecek ne de anlatacak bir varlık olmaktan ayrı bir hale düşürülmüştüm. 
Soruyorum;  “benim durumumu o zaman bana kim bildirecek?” , “hani kim var?”
Bu soruları soracak bir varlığım bile kalmadı. Öyle ya, bu sevdama, üzüleyim, sevineyim?
Ben içimdeki beni kurtarmak isterken, benliğimde kalmamıştı.
Olan ve olduran için söz nasıl söylenir.
Okyanus yerinde; küçük su ise, anılmayacak bir şey olarak kaybolup gitmişti…

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar