Print Friendly and PDF

LATİFE HANIMIN HALİFELİĞİN KALDIRILMASINDAKİ ETKİSİ

Bunlarada Bakarsınız



……
1925 yılı başlarında Doğu bölgelerinde Şeyh Sait İsyanı çıkıyor. Lozan’da İngilizlerle Irak sınırı belirlenemediği için müzakereler Lozan sonrasında sıkıntılı bir şekilde devam ediyor. Fakat gerek petrol bölgeleri meselesi, gerek Amerikan Başkanı Wilson’un ‘Halklar Bildirgesi’ nedeniyle ortam gergin. Gazi her ne kadar savaşmak istemese de iç kamuoyundaki muhalefetten dolayı sıkıntılı. Bunun nedeni, Musul’un Misak-ı Milli sınırlarına dâhil olmasına rağmen Lozan’da alınamayarak Türkiye sınırları dışında kalması. Bu yüzden oluşan iç muhalefet sebebiyle İngilizlere ‘Gerekirse savaşırım’ mesajı göndermek zorunda kaldığı için huzursuz. Lozan’da çözümlenemeyerek sonraya bırakılan Musul görüşmeleri sürerken, bu sonraya bırakma karşılığında başlangıçta ‘hâlihazırdaki mevcut sınırların içindeki’ Kürtlere karışmamaları teminatı alınıyor. Aynı şekilde petrol imtiyazları da Amerikalılara bırakılarak aynı garanti onlardan da alınıyor. Amerikan Başkanı Wilson’un seçimi kaybetmesi ve yerine gelen Başkan’ın da Halide Hanım’ın yakın arkadaş grubunun içinde olması buna çok büyük katkı sağlıyor. İngilizler savaşmak istemeseler bile Musul’u kaybetmek istemiyorlar ve Mustafa Kemal’in blöf yapıp yapmadığını anlamaya çalışıyorlar. Bu sırada Kürtler, Erzurum ve Sivas Kongresi’nde ve 1921 Anayasası ile kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını ileri sürüyor ve 1924 Anayasasının getirdiği değişikliklerden dolayı rahatsızlık duyuyorlar. İngilizlerin de bu karmaşaya el altından destek vermeleriyle ortaya büyük bir memnuniyetsizlik çıkıyor. Aslında etnik kökenli olan bir ayaklanma, sonradan durumu kurtarmak için resmi tarihte yıllarca “gerici ayaklanma” diye anlatıldı. Ancak bu durum Musul’un sonuçta tamamen kaybedilmesine yol açıyor.
Latife Hanım’ın da Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İstanbul Kongresi’nde yaptığı konuşma birlik, beraberlik ve kardeşlik üzerinedir. Bu konuşmayla Takrir-i Sükûn Yasasına ve Şeyh Sait İsyanı’nın sert bir şekilde kanla bastırılmasına taraf olanlarla açıkça çatışıyor. Bu konuda ciddi bir muhalefet geliştiriyor. Bu sebeple Paşa’nın çevresinde sertlik yanlısı olanlar açısından tehlikeli biri olarak görülüyor. Kars Türk Ocağı üyeliği, Van’dan milletvekili olma isteği ve Takrir-i Sükûn Yasasını despotik bularak eleştirmesi şahinlerin tepkisini çekiyor. İsis yayınlarından çıkan Rıfat Bali’nin hazırladığı ‘New Documents on Atatürk’ adlı çok ilginç ve birbirinden değerli belgeleri içeren yayında, 1925 sonunda (boşandıktan sonra) Amerika’da, Latife Hanımın yazdığı iddia edilen bir mektuba atfen Boston Globe ve Boston Advertiser da ve daha birçok başka gazetede yayınlanan ve Ankara’ya da ulaştırılan bir makale var. Bu makaleye göre; Latife Hanım’ın boşanma darbesini üç aydır beklediği, dişi bir Musolini’nin kocasının kulağına devamlı fısıldadığı ve Mustafa Kemal’in, etrafındaki boş kafalı şahinlerin etkisi altında kaldığı anlatılıyor. İstanbul’da konuşma yaptığı Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinin tarihi ile kavga sonrası ayrılma tarihine baktığımızda gerçekten üç ay süre geçmiş olduğunu görmek çok ilginç. Dönemi iyi bilen büyükler ve dönem araştırmacıları ile tarihçiler, bu dişi Mussolini’nin İç İşleri Bakanlığı da yapmış ve Paşa’nın çok yakınında olan birinin eşi olduğu yönünde fikir birliği içindedirler. Ancak bu konuda, kim olduğunu bilmeme rağmen, bir isim vermek benim için hukuken elbette zordur.
İşte o gece yaşanan kavganın öncesi durum bu şekildeydi. Amstrong ve Kinross’un kitaplarının haricinde devrin önemli diplomatlarının da belirttiği gibi, “Latife Hanım, kocasının seçtiği yolun Türkiye için tek ve en iyi çözüm olmadığını görmüştü ve kendi fikirlerini ortaya koyarak, sadece bir cumhurbaşkanı eşi olmanın çok ötesine geçmeye başlamıştı.”
Burada çok önemli bir konuyu da açıklığa kavuşturmak lazım. Mustafa Kemal, Topal Osman meselesi ve Cumhuriyet’in ilanı sırasında çıkan sorunlardan dolayı 9-10 Kasım’da iki kalp krizi geçiriyor. Önce o sırada Latife Hanım’ın zatürre olarak açıklanan rahatsızlığının tedavisi için Çankaya’da bulunan Dr. Refik Saydam’ın müdahalesi ile kurtuluyor. Sonra İstanbul’dan gelen ünlü Doktor Neşet Ömer (İrdealp) Bey kontrol ediyor. Latife teyzemin kendisi de hasta olmasına rağmen uyguladığı hastabakıcılığını mükemmel buluyor.
Doktorun kesin emri ile nekahet dönemi için İzmir’e gidiyorlar. İstirahat sırasında yanma kimse alınmadığı için arkadaşları bundan çok rahatsızlık duyuyor ve Latife Hanım’a karşı iyice bileniyorlar.
Tam bu sırada yabancı basında, belki gazeteci işgüzarlığı, Latife Hanım’ın ikinci cumhurbaşkanı olabileceğine yönelik haberler çıkıyor. Bu olasılık Paşa’nın erkek egemen arkadaş çevresinde iyice karışıklığa yol açıyor. Bu yazılarda Latife Hanım’ın önündeki en büyük engelin halifelik sorunu olduğu yazılıyor. O zamanlar özellikle İngiltere ve Amerika’da Mustafa Kemal’in halifeliği kendi üzerine alacağı yorumları yapılıyordu. Bu teze göre; eğer Paşa ölürse, Latife Hanım Reisicumhur olsa bile halifeliği bir kadın olarak alamaz, bu da sorun yaratır deniliyor.
İşte tam bu sırada Yusuf Kemal Bey İzmir’e kriptolu bir mesaj getiriyor. Padişahlığın lağvedilmesinden sonra Meclis tarafından halife olarak atanan eski veliaht Abdülmecid Efendi’nin cuma selamlığında halkı selamlarken, Eyüp Sultan’da Fatih’in kaftanını giyip kılıcını kuşandığı ve beyaz bir atla İstanbul’u dolaştığı anlatılıyor mesajda. Mustafa Kemal bu duruma çok kızıyor.
Latife teyzem ona eski rejime ait insanların yeni Türkiye Cumhuriyeti ve prensipleri için tehlikeli olduğunu söylüyor ve halifeliğin kaldırılması gerektiğini ekliyor. Bunun üzerine Paşa, “İyi düşündün Latif, al eline bir kâğıt, kalem, gel hemen Meclise bir mektup yazalım,” diyor ve son derece sert bir mektup yazdırıyor teyzeme. Sonra da tüm hanedan sınır dışı ediliyor, halifelik kalkıyor.
Paşa zaten buna muhakkak karar vermiştir fakat Latife teyzemin sözü üzerine bunu hızlandırıyor. Yabancı basındaki haberlerde Latife Hanım’ın cumhurbaşkanlığına yönelik dile getirilen bir engel ortadan kalkmış oluyor. Görünürde cumhurbaşkanlığına giden yol açılmış gibi oluyor. Bu durum bazıları tarafından Latife teyzemin siyasetteki bir hamlesi, başarısı olarak addediliyor ve onları korkutuyor. Ne pahasına olursa olsun durdurulması gereken biri olarak kabul edilip aleyhine kampanya başlatılıyor.
Kaynak:
TEYZEM LATİFE, Hazırlayan: Fatih Bayhan Konuşmacı: Mehmet Sadık Öke, Pegasus Yayınları, 3. Baskı: Mayıs 2011,İstanbul, s. 349-352

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar