MÂLÎ-OLİGARŞİNİN "NOSTRADAMUS''LARI: FÜTÜROLOGLAR
"Kural olarak insanlar, iyi haberlerden çok kötü
haberlere inanmak eğilimindedirler; herkes, kötü bir haberi daha da büyütmek
ister ve bu şekilde rapor edilen tehlikeler, tıpkı denizdeki dalgalar gibi
kendiliğinden sönerler; fakat görünürde hiçbir neden yokken tekrar kabarırlar.
Komutan, kendi bilgisine duyduğu güven içinde -dalgaların çarparak kırıldığı
kaya gibi dimdik durmalıdır...”
Carl von Clausewitz
"Günümüzün
bakış açısından geleceğe yönelerek krallar, partiler ve dinlerin uğrayacakları
radikal değişiklikler yazdı olarak ortaya konulacak olursa, krallar, parti ve
dinlerin ileri gelenleri, kendi düş güçlerinde oluşturdukları şatoların
yıkıldıklarını görecekler ve duydukları hoşlarına
gitmeyecektir.”(Nostradamus)"
Bunun için geleceklerini iyi görmeyen egemen
sınıfların gizli orduları medyatik faaliyetleri arasına kehanet senaryolarını
da katmışlardır.
Neo-Liberalizm varolan devlet sosyalizm ve köylü komünizmlerini
safdışı bırakmış olarak 21. yüzyıla beş
kala'yı yakalamasına rağmen. “iflâs"ını çalışan / emekçi kitlelerin
gözünden saklamak için yoğun çaba harcamaktadır. Kapitalist toplum,
bunalan, pasif sosyal yaşantı ve politik işlevsizlik içinde ; çalış -tüket
daha çok çalış daha çok tüket temposu içinde kendileri tüketilen kaderci insanları,
psikolojik uyutmacacılar olarak sanat icra eden yarı-profesyonel
falcı-astrologlara teslim etmiştir. Medyada bunların gizemli tanıtımları
yapıla-gelmektedir.
Buna paralel
olarak, büyük sermayedarların hizmetinde ise, akademisyen profesyonel
“akıl-bağcıları” olan gelecek-bilimciler(futurist)de, iktisadi-siyasi ve sosyal
kehanetlerde bulunmaktadırlar. Bu, yeni yaşamı (siyasal planda Yeni Dünya
Düzenini) övmek için, geleneksel yazın (tez / antitez / sentez ve de aşma)
kurallarını yıkmak amacını güden psikolojik savaşın ideolojik bir taktiği
olmuştur. Kitlesel multi-medyada, bu, hergün şu veya bu şekilde propaganda
edilmektedir. İşte, gerçekte bu eylem tarzı, emperyalistlerin kültür
politikalarının “terörist" özüdür. Bunun da medya-terörü olarak
adlandırılması doğrudur. Her gün TV kanallarına çıkan, milyarları ceplerine
indirerek renkli medyanın "köşe"lerini
tutan bu dolandırıcı, yalabak, soysuz, dönek ve onursuz kişilikler bu
kanalizasyonun lağım-fareleridirler...
Kapitalist toplumun
egemeni olan burjuvazi, insanları etnik folkloreleri ve dini inançları yönünde
metodolojik olarak parçalayarak; onları kültürlerinden soyutlamaktadır. Kendi
nesnel-gerçeğinden sunî olarak soyutlanmış kitlelere. Dünyanın gelişimi
karşısında onlara (özellikle küçük burjuva katmanlar ile örgütsüz emekçilere)
dehşet, güçsüzlük ve umutsuzluk duygusu manüpile edilmekte; bilinçli olarak,
radikal-anarşisı başkaldırı yönünde ustaca yönlendirilmektedirler. Bu,
emperyalist politik-kültürün pragmatist uyanıklığıdır. (Bu, kendini küçük
burjuva entelektüellerinin egemen olduğu sanat ve edebiyatta ; futurist,
dadaistlik ve gerçek-üstüçülük olarak tezahür ettirmektedir. Özellikle sinema
sanatında günümüzde önemli bir yer işgal etmektedir.) Hal böyle olunca ;
devrimci bilinçli eylem (praxis)in yerini -tam da burjuvazinin istediği gibi
lümpen eğilimlerden (uyuşturucu ve soygunculuk) ve bireysel terörizmden
(sûikastlar ve sabotajlar) kaynaklanan küçük burjuvazinin "köylülük"
duygusunun bir tezahürü olan anarko-nihilist faaliyetler almaktadır. İşte tam
bu açmazda, özünde bilimsel-tekniksel devrimci karakteri saklı olan zemin
üzerinr den, mâlî-oligarşinin mürekkep yalamış "akıl-danelerinin" kaleme
aldığı, sermayenin siyasal karşı-devrimci pragmatizminin malûm
"senaryo"ları, akademik-raporlar biçiminde kamuoyuna yansıtılmaktadır.
Zbigniew K.
Brezezinsky, Paul Kennedy, Newton L. Gingrich, Samuel P. Huntington, George W.
Ball, Francis Fukuyama, Alvin Trofflor, Peter Drucker, John Naisbitt, İsrailli
Martin Van Creveld ve Zeev Schiff... çağdaş psikolojik savaş “kahin"leri
arasında önemli yerlere sahiptirler.
ABD'de başında
branşının kariyerine sahip bir profesörün bulunduğu, on iki kişilik bir
kuruldan oluşan Ulusal Tahminler Kurulu (BNE-Board of National Estimes)nun
hazırladığı raporlar.
Ulusal İstihbarat Tahminleri (NIE-National Intelligence Estimes) olarak
adlandırılmıştır. Zaman içinde bunun önemi anlaşıldıkça, CIA ile işbirliğindeki
ulusal üniversiteler, araştırma enstitüleri ağırlıklı olarak devreye entegre
edilmişlerdir. Çünkü, bu tahminler gelecekte bir bölgede ve bir ülkede "belli
koşullarda neler olacağını ifade etmekledir. İstenilen senaryoların bizzat
kendileri de olabilmektedirler. Günümüzde, bu enstitülerin en tanınmışları:
RAND Corperation, Çenter for Strategic and International Studies, Institute of
Policy Studies, Hudson Institute ve daha çok ABD içi çalışmalara yönelik
Brookings Institution’dır. Diğerleri arasında: Middle-East Institute ve Foreign
Area Research sayılabilir. Üniversiteler içinde ClA’nın en büyük destekçisi
Massachusetts Institute of Technology’dir. Bu üniversitenin Uluslararası
Çalışmalar Merkezi (CIS) daha II.Yeniden Paylaşım Savaşı sırasında
faaliyete geçmiştir. M.I.T, CIA’dan yüklü ödenekler almaktadır.
CIA yanlızca
üniversitelerle değil meslekten falcılarla da “teşvik-i mesai” yaptığı ortaya
çıkmıştır. CIA, “stargate” kod ile bir program yürüterek psikolojik algılama
gücü yüksek olduğu iddia edilen bu kişilerden istihbarat bilgileri elde etmek
istemiştir, 20 yıl uygulanan proje kapsamında; 1986 yılında Libya’yı
bombalamadan önce, Muammer Kaddafi’nin yerini tespit etmek için, milyar
dolarlık uydular işe yaramayınca, uyanık falcıların gizemli "kehanet-küreleri"nden
medet umulmuştur! Önceki yıllarda, P-2 güdümlü olduğu ortaya çıkan kontra
terör örgütü “Kızıl Tugaylar” tarafından kaçırılan Amerikalı General
James Dozier’in yerinin bulunması için, yine falcılara başvurmuşlardır. (Halbuki “Enginar
Grubu” ya da “Gladio”ya sorsalardı daha isabetli iş yaparlardı). Ne ki, CIA son yıllarda,
bu yöntemin güvenilir olmadığına karar vermiştir...”
Bir zamanların
kültürel politik afyonu olan, "Amerikan Rüyası”nın iflâs ederek kabusa
dönüşmesi sonuçu; bu seferde bir tür "Amerikan Kabusu" olan bireysel
terör/şiddet ve türevleri geleceğin savaş senaryoları olarak ihraç
edilmektedir. Sınıfsal karşıtlıklardan soyutlanmış “konserve kafa" yapısı
olan “Amerikalılık” psikolojik savaşın en önemli unsuru olarak ön plana çıkarılmaktadır.
“Amerikan Yaşam Tarzı”nın benimsetildiği –özellikle genç kitlelere onun
şiddet-umutsuzluk-teslimiyet sonuçları da ustalıkla kabul ettirilmektedir. Acı
olan, bu bireysel terör tezahürüne sanki ‘işçi sınıfının kurtuluş yolu' gibi
taşra/köy kökenli küçük burjuva -özellikle öğrenci-gençlik tarafından sahip
çıkılmasıdır. Burada en gönüllü ideolojik öncülüğü anarşist kuram ve
savunucuları üstlenmektedir. Bu da kapitalist ekonominin anarşik özüne denk
düşmektedir. Ne ki, para-militer devlet teröristleri de taşaronlarını bu kitle
içinden devşirmektedirler...
İlginçtir ki,
1980’lerde bilim çevrelerinde, astro-fizikçilerin yeniden tartışmaya sunduğu
yeni kaos tanımlaması, bu çevrelerin dışında Birleşik Devletler Enerji
Bakanlığının ilgisini çektiği gibi, Pentagon Savunma Bakanlığı ile CIA’nın da
araştırmaların finansmanı ve kaynak tahsisatları için bürokratik özel birimler
oluşturdukları görülüyordu. Sonuçta, Los Alamos’ta The Çenter for Nonlinear
Studies (Nonlineer Araştırmalar Merkezi) kurularak, üniversite ve enstitüleri
de saran bir koordinasyon sağlanmış oluyordu. "
2000 yılının ilk
aylarında Amerikan bilim TV kanalı "Discovery ”de belgeleriyle ve izahlı
olarak aktarıldığı gibi, gerek Ruslar gereksede Amerikalılar, bugün versiyonda
olan 'Mach 3’ hızındaki süpersonik en modern savaş uçaklarına nal toplatan
'Mach 20’ hızına rahatça ulaşmış ve denenmiş uçan araçlara sahiptirler. Bunları
1950’li yıllarda projelendirmişler (ne ki, bunlardan önce 1940’lı yılların
başında nazi bilim adamları ilk pro-projeleri şekillendirmişlerdi. Bunlardan
bazıları Sovyetler, bazıları da Amerikalılar tarafından enterne edilmişlerdi.
Ya da savaşın naziler aleyhine sonuçlanacağı belli olmaya başladığında,
nazilerle yapılan çok gizli pazarlıklar sonucu saf tutmuşlardı. ) 1970'li
yılların başlarında uçurulmaya başlamışlardır. Şu anda gelişmiş modeller her
iki ülkenin de elinde bulunmakta ve öncelikle Mars sonra da Venüs projeleri
için pazarlık unsuru olarak kullanılmaktadırlar.
İnsanların aklı
UFO’larla karıştırıla-dursun, kapitalizmin üretim güçlerinin ana stratejik
maddesi olan petrolün yerine, alternatif (nükleer enerjinin mikro düzeyde
kullanılamaması ve çevre sorunu yaratması dolayısıyla) enerji gücü krizine
girdi. Yüzyıllık rezervlerin tüketilmesi işbölümü yerini emperyalistler arası
gizli ekonomik soğuk (yer-yerde işbirlikçilerinin ılık ya da sıcak) savaşına
bıraktı. Diğer yönden, kapitalizmin getirdiği metropol-yerleşim geleneği ile
yoğun nüfusun belirli merkezlerde yığılması sonucu, insan(lar)ın kendini
üretmesinin temel maddesi olan suyun stratejik önemini artırdı. Bu iki
hammaddenin geo-stratejik olarak birarada bulunduğu bölgeler kıtasal dengeleri
etkileyecek konuma yükseldi. Bu açıdan, çokuluslu şirketlerin Orwellyan hegemonyasının
sürekliliği için, geleceğe yönelik senaryo(komplo)ların önemi arttı.
(Kaldı ki,
Dünyanın karşısındaki en büyük meselelerden en önemlisi doğal afetlerin
artmasıdır. Kapitalizmin ve "sosyalist” reelpolitiker ekonomizmin
Dünyanın faunasını dikkate almadan giriştikleri yatırımlar, ekolojik dengeyi
kaos yönünde bozmuştur. Amerikan çokuluslu şirketlerinin baskısı ile
Amerikan hükümeti uluslararası çevre yaptırımları antlaşmasına imza
koymamıştır. Petrolün
rafinerisinde, petrol türevlerini elde etmek için kullanılan C02 türevlerinin
kulanımının sınırlandırmasının önemi, Dünya açısından çok önemli iken; Amerikan
mâlî-oligarşisinin çokuluslu şirketlerinin tatlı kârlarından vazgeçmesi
sağlanamamıştır.
Antartika üzerindeki ozan deliği hava şartlarını etkileyerek, Dünyada sera
etkisi yaparak yeryüzü ısısının artmasına neden olmaktadır. Bu da, sonuçlan
açlığa varacak kuraklıkların başlangıcını teşkil etmektedir. Çok ilginçtir ki,
pek çok Amerikan çokuluslu şirketi endüstriyel tarıma yönelik yatırımlara girişmişlerdir.
Bu yönde “genetik
terör”
diye anılan yöntemleri geri bıraktırılmış güney ülkelerine karşı
uygulamaktadırlar. Böylece
gerçek terör imparatorluğu Amerika'nın yüzü bir kere daha açığa çıkmıştır).
Amerikan çevre
araştırma kuruluşu “Worldwatch” 1994 yılında yayınladığı raporunda 5,5 milyar
olan Dünya nüfusunun 2030 yılında 9 milyarı bulacağını, yıllık tahıl arzının
ise kişi başına 200 kilo olacağı tahmini ile kitlesel kıtlık yaşanacağını;
bunada nüfus artışına paralel seyreden hızlı ve çarpık kentleşmenin yokettiği
ekilebilir alanların gittikçe azalmasının sebep olduğunu bildirmiştir.
Emperyalist
ülkelerde yalnız gizli servisleri değil, özel şirketlerde bu alanda boy
göstermeye başladı. Virginia eyaletindeki, A.B.D Savunma Bakanlığı için rapor
hazırlayan Forecasting International (Ltd. Gelecek Tayinleri Uluslararası
Limited Şirketi), Carnegie Endonement (Carnegia Vakfı). Rand Corporation (Rand
Anonim-şirketi) özel sektör boyutunda çalışan think-tank şirketlerden
bazıları. İngiltere 'de Centre of Near and Middle Eastern Studies (Yakın ve Ortadoğu
Çalışmalar Merkezi) şirketi ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü
(IISS) . İsrail’in TAHAL şirketi. Bu şirketler olası senaryoları
hazırlamakta, adeta ülkelerin ve halklarının kaderlerini Amerikan
İmparatorluğumun çıkarları doğrultusunda, yeşil dolarcıklara endeksli olarak
tayin etmektedirler. Political Risk Service adlı Amerikan siyasi araştırmalar
şirketinin 1994 yılı başlarında hazırladığı rapor Helenistan’da rahatsızlık
yaratmıştır. Rapora göre önümüzdeki beş yıl içinde PASOK iktidarı ümit
edilen sonuçlan sağlayamaz ise % 15 olasılık ile, eski emekli subayları tekrar
göreve getiren Papandreu hükümetinden rahatsız olan subaylar bir askeri darbe
gerçekleştirebileceklerdir!' İlginçtir ki, rapor Papandreu hükümetine 1,5 yıl
iktidar garantisi vermektedir. “Taktir-i İlâhî” bu ya, garantinin bitimi
sonrası meşhur Lilian’ın çıplak fotoğrafları skandalı patlamış, ardındanda
Papandreu “ağır vaka” olarak hastaneye kaldırılmıştır... Carnegie
Endowment'in başına eski ABD’nin eski Türkiye büyükelçilerinden yahudi asıllı
Morton Abramowitz geldikten
sonra, ilk kez bir ABD think-tank şirketi yabancı ülkede şube açmıştır. Moskova
bürosu faaliyete geçtikten sonra, Bosna, Yakındoğu, Kafkaslar ve eski Sovyetler
Birliği ülkeleri hakkında bir "uzman” senarist kuruluş haline gelmiştir. Bosna-Hersek’in CIA’ya
yakın Başkanı Aliya İzzetbegoviç’te ABD’ye ilk kez mâlî-oligark en büyük
birader David Rockefeller'in bu ünlü kurumu davetlisi olarak gitmiştir... Rand
Corporation dış politika uzmanlarından Dr. lan O. Lesser de, İstanbul’da SİSAV
tarafından düzenlenen bir toplantıda ‘‘Rusya’da yeni darbe olabilir”
kehanetinde bulunmuştu.
ABD Savunma
Bakanlığı Pentagon için “Terör 2000” adlı bir kitap hazırlayan Feracasting
International Genel Müdürü Marvin J. Cetron ve yazar Owen Davies, gelecekteki
süper-terör çağının tehlikeli teröristlerinin siyasi ideoloji yanında, tutucu
etnik ve dini kin ile harekete geçeceklerini iddia etmekte. Silâh olarak
nükleer, biyolojik ve kimyasal silâhları kullanacaklarını yazmaktalar. Terör
ile multi-medyatik kanallar arasında paralellik kurmaktalar. "The
Futurist" ve "Terrorisi Advisory Board"(Terör Danışma Kurulu)
üyelerine göre önümüzdeki beş yıl içinde ABD’ye yönelik bu tür saldırılar
beklenmektedir.
Canalıcı sonuç
bölümünde ‘‘yavuz hırsız, ev sahibini bastırır” örneği, raportörlerin Almanya
ve Fransa’yı geçmiş de çıkarlan için bazı terör örgütlerini kolladıkları
savıyla suçlamalarıdır.
Yani şu anlaşılıyor ki, ABD’de olacak terör eylemi bahanesi
ile ABD’de Avrupa’da ‘‘men dakka, dukka” yapacaktır.
İlginçtir ki, teröristlere atfedilerek verilen -daha doğrusu adeta fikir veren
saldırı örneklerinin geçtiğimiz on yıllar
içerisinde “gizli projeler" doğrultusunda Pentagon’un bilgisi
dahilinde CIA tarafından Amerikan halkına uygulanmış
olmasıdır! Diğer örneklenen etnik
ve dinci teröristlerin ise “Soğuk Savaş” döneminde anti-komünist savaşım için
yine Pentagon-CIA tarafından organize edildiği de bilinmemezlikten
gelinmektedir...
Gizli
servisler-Pentagon-NSA güdümlü füturolojinin bir psikolojik savaş unsuru
olduğunun kanıtını 1999 yılı sonlarında ve yeni yüzyılımızın başında yaşayarak
gördük. Bilgisayarlardaki "2000 yılı virüsü” sendromu pek çok sıradan
akıllıyı paniğe sokmuştu... 12 Ekim 1999 günü CIA ve ona bağlı 12 istihbarat
örgütü tarafından, "Y2K" olarak adlandırılan "2000 Yılı Virüsü”
konusundaki ayrıntılı rapor yayınlanmıştır. Bu rapora göre en korunaklı
ülke ABD, her zamanki gibi en riskli ülkeler ise Rusya, Ukrayna, Çin, Mısır,
Endonezya, Hindistan ve Doğu Avrupa devletleridir. Kış olması nedeni ile
Rusya’daki doğalgaz sistemi ve Ukrayna'daki nükleer santral şebekesinin arıza
yapması içinde Türkiye’nin de bulunduğu bölgede tehdit oluşturacaktır.
ABD’nin bilim ve teknolojiden sorumlu Ulusal İstihbarat NSA görevlisi Lawrence
Gershwin, CIA raporu konusunda bilgi verirken, Rusya ve Ukrayna’daki en riskli
sektörleri “askeri komuta ve stratejik uyarı sistemleri, nükleer santrallar,
gaz endüstrisi ve elektrik şebekesi” olarak belirtmiştir. 31 Aralık 1999 gece
yarısı Rusya doğalgaz şebekesinin otomatikman devre dışı kalabileceğini
açıklayan sözcü, CIA’nın böyle bir arızanın giderilebilmesi için bir ayın
gerekli olduğunu hesapladığını açıklamıştır.
1 Ocak 2000.
2000 yılının ilk
günlerinde Pentagon’da bir basın toplantısı yapan ABD Savunma Bakan Yardımcısı
John Hamre, Amerikan istihbarat ajanlarının Çin, Rusya, Ukrayna, Hindistan,
Endonezya, Mısır gibi ülkelerde telekomünikasyon ve enerji şebekelerinde büyük
arızalar beklediklerini hatırlatarak, "Bazı durumlarda bu ülkelerin
bilgisayarlaşma derecesi konusunda yanlış varsayımda bulunduk. ABD
istihbaratının riskli saydığı birçok ülkenin, bizim alışık olduğumuzdan çok
daha yaygın şekilde mekanik sistemlere bağlı olduğunu ve bu sistemlerin
bilgisayarlarla değil, bizzat insanların eliyle işletildiğini hesaba katmadık”
demiştir.
Aslında bütün
bunların ağızlarında gevelenen, mâlî-oligarşilerin gizli ordularının sibernetik
kontrolünde küresel bir terör fenomeninin uygulanmasıdır. Kaldı ki, çoktandır
bu faaliyetler için uyuşturucu-mafialarının güdümünde paradox-militer kontra
örgütler yaratılmıştır. Bunların dolaylı kontrolleri ise, para-militer kontr
örgütler tarafından sağlanmaktadır. Önemli olan sınıflar mücadelesinden
kitleleri mümkün olduğu kadar uzağa, başka yönlere çekmektir. Bunun içinde
sınıf mücadelesine dayalı devrimci-ihtilâlci / içhesaplaşma ideolojisinin (bir
başka deyişle özgün devrimci şiddet ya da demokratik mücadele) 'olgu' su
yerine, etnik-milliyetçilik ve dinsel fanatizm (ülkücü)/idealizminin
siber-terör kışkırtması geçirilmektedir.
Bu komplo
provokasyonunun mâlî ve lojistik taşeronluğu da uluslararası narko-terör
örgütü mafia kotarmaktadır. Organizatörler ise, hiç şüphesiz CIA ve MOSSAD’tır.
(MI-6, BND ve DGSE’nin "'akpak' olduğunu söylemek sasf dillik olur !)•
Buna tam anlamı
ile, burjuva Machivellisminin XXI. yüzyıl versionudur, dersek yanlış yapmayız...Sh:250-257
Kaynak: HALİD ÖZKUL, GİZLİ
ORDULAR- CIA, Sorun Yayınları,2001, İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar