MÜDERRİS - NAKŞI ŞEYHİ HACI MEMİŞ EFENDİ
Hacı
Memiş Efendi yalnız Konya’nın değil, bütün Anadolu’nun ilminden ve feyzinden
istifade ettiği büyük bir Âlim ve ünlü bir Veli’dir.
Hacı
Memiş (Muhammed Kudsi) Efendi 1784 yılında Konya ili, Bozkır ilçesi, Ali Çerçi
köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Mustafa Efendi, annesinin adı Halime
Hanım’dır. Soyu Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve selleme dayanır.
Çocukluğu
Bozkır’ın Karacahisar köyünde geçti. Kendi akrabalarından aynı zamanda Ebu Said
Hadimi Hazretleri’nin de talebesi olan İbrahim Efendi’nin terbiyesi altında
yetişti.
Daha
sonra Karacahisar’da İbrahim Efendi'nin oğlu Müderris Yeğen Muhammed Efendi'den
de ders alarak ilmini genişletti.
Alanya,
Hadim, Kayseri ve İstanbul’da tahsiline devam ederek eşi bulunmaz bir âlim
oldu.
Mevlana
Halidi Bağdadi Hazretleri'nin halifesi olan Ödemişi؛ Şeyh Hasan
Kudsi Efendi'den Nakşı Halidî Tarikatı İcazeti aldı.
Şam’da
bulunan Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerini görme arzusu kendisinde dayanılmaz
bir hal alınca Şam’a gitti. Kırk gün Mevlana Halidi Bağdadi kaddesellâhü
sırrahu’l azîz Hazretleri'nin sohbetinde bulunarak O'ndan da icazet aldı.
Bir
müddet Kudüs’te kaldı. Oradan Mekke-i Mükerreme'ye giderek Hacı oldu. Sonra,
Karacahisar'a dönerek medresesini kurdu. Öğrenci yetiştirmeye başladı.
Daha
sonra, Bozkır Hocaköy (Üçpınar)١e yerleşti. Hocaköy (Üçpınar)’de yine medresesini
kurarak öğrenci yetiştirmeye devam etti. Orada 17 yıl kaldı.
Hocaköy
(Üçpınar)'de kendisini çekemeyenlerin çoğalması üzerine Seydişehir’e göç etti.
Seydişehir'de talebesi Hacı Abdullah Efendi'nin yanında 5 ay kaldıktan sonra
aynı ilçenin Çavuş köyüne gitti. Çavuş’ta da medresesini kurarak talebe
okutmaya devam etti.
Hacı
Memiş Efendi (kaddesellâhü sırrahu’l azîz)’nin torunlarından Zeynel Abidin
Efendi (rahmetullahi aleyh), Rıfat Efendi (rahmetullahi aleyh) ve Ziya Efendi
(rahmetullahi aleyh) 1909’da Konya’da Islahı Medaris’i açtılar. Onların
yetiştirdikleri talebeler Memleketimize pek çok hizmetlerde bulundular.
Bunlardan
bazıları: Fahri Kulu, Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu, Saatçi Osman Efendi,
İbrahim Hakkı Konyalı ve Abdullah Tanrıkulu (rahmetullahi aleyhim ecmain).
Ayrıca,
sayıları elliye yaklaşan Halifeleri ile de Nakşibendî Tarikatının Halidiye
kolunun Anadolu’da yayılmasına vesile olmuştur.
Diğer
oğulları Karaman ve Bozkır civarında faaliyet gösterdiler.
İlim
ve tasavvufu birlikte yürüten Memiş Efendi (kaddesellâhü sırrahu’l azîz) Miladi
28 Ekim 1852 / Hicri 14 Muharrem 1269 yılında Perşembe günü 71 yaşında iken
Çavuş köyünde Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. Allah rahmet eylesin.
Talebelerinden
ve Halifelerinden Hacı Abdullah Efendi, Hacı Memiş Efendi’yi yıkayıp
kefenlemiş, Hocaköy’den gelenlerin hazır olduğu kalabalık bir cemaatle cenaze
namazını kıldırmıştır. Çavuş köyündeki medresenin yanındaki yerde sırlanmıştır.
Hacı
Memiş Efendi’nin külahla örtülü, olan türbesi Hacı Abdullah Efendi’nin
öncülüğünde 1866 yılında yaptırılmıştır.
Hacı Memiş Efendi vefat ettiği zaman geride; bir post, bir hasır, bir
çarık ve birde asa’dan başka bir şey bırakmamıştır.
Hacı
Memiş Efendi’nin soyundan pek çok âlim ve şeyh yetişti Hiçbir âlimin neslinden
bu kadar çok ilim adamı ve şeyh çıkmamıştır.
Hayatta iken: “Vücudunu çürüten er olmaz” buyururlardı. Vefatından 13 yıl sonra
türbesi inşa edilirken kabri açıldığı zaman kefeni ve vücûtları, hayatta olduğu
gibi hiç bozulmadığı görülmüştür.
Baki
âleme göç ettikleri zaman 4 hanımından 7 oğlu ve 4 kızı bulunmakta İdi.
Hacı
Memiş Efendi’nin türbesi Konya-Seydişehir yolu üzerinde, Konya’dan itibaren 70.
km.deki Çavuş Kasabası’ndadır.
HALİFELERİNDEN BAZILARI:
-Konya'da
Hacı Memiş Efendi’nin en büyük oğlu Şeyh Muhammed Bahaeddin Efendi
(rahmetullahi aleyh) (vf. 1906);kabri Hacı Fettah Mezarlığı’ndadır.
-Kadınhanı’nda
Topbaşzade Hacı Ahmed Kudsi Efendi (rahmetullahi aleyh) (vf,1889);kabri Mevlana
Türbesi bahçesindedir.
-Bozkır
Avdan Köyünden Muhammed Zahreddin Efendi (rahmetullahi aleyh) (vf.1859), kabri
Bozkır Avdan’dadır.
-Seydişehir’de
Şeyh Hacı Abdullah Efendi (rah-) (vf.1903),
-İstanbul’da
Şeyh Hacı Feyzullah Efendi (rahmetullahi aleyh) (vf. 1876)
HACI MEMİŞ EFENDİ’NİN ŞEMAİLİ VE AHLAKI
Hacı
Memiş Efendi (kaddesellâhü sırrahu’l azîz) orta boylu, esmere yakın tenli olup
alın ve kaşlarının arası açık idi. Kaşları ince ve uzun, gözleri orta ve siyah
idi. Burnunun ucu yüksek, ağzı büyük ve genişti. Sakalı gür ve büyükçeydi. Vefat
ettiği zaman beyazı siyahından daha çoktu. Kemikleri iri ve kuvvetli idi.
Alnında velilik nûru parlamakta olup heybetli bir görünüşe sahipti. Kendisini
aniden gören kimse korku ile dolardı.
Hacı
Memiş Efendi gayet vakur ve sekinet sahibiydi Asla kahkaha ile gülmezdi Ara
sıra tebessüm ederdi. Çok sıcak kanlı idi Kendisi ile sohbet eden kimse ondan
asla ayrılmak istemezdi Dili tatlı, yüzü gayet sevimliydi Daima hakikatlerden
bahseder, marifetleri açıklardı. Hiçbir zaman gereksiz konuşmaz, daima hayırla nasihat
buyururlardı. Sözlerini işiten kimseye asla usanma gelmezdi. Keramet eseri
olarak, kim dünya sıkıntı ve darlıkları yönünden şikayetçi olarak onun yanma
gelse, hemen ferahlığa kavuşur, büyük bir rahatlık hissederdi. Eğer kendisinde
dünya sevgisi varsa, hemen yok olur, geçim sıkıntısı ve dertlerinden
kurtulurdu. Netice olarak ilahi dergaha yönelen melek yüzlü bir kimse
oluverirlerdi.
Gariplere,
yetimlere, yoksullara çok yardım ederdi. Cömertlikte ve eli bollukta zamanın
bir tanesiydi. Dünyaya ve içindekilere iltifat göstermezdi. Sayılmayacak
derecede evinde misafirleri olurdu. İmkanları kıt bir köyde oturmasına rağmen
hepsini yedirir, içirirdi. Herkesi dünya sevgisinden meneder, Allah’ın
sevgisini yöneltirdi. Rızık için üzülenlere: “Rızık için üzülüp ızdırap çeken
kimse insan defteri dışındadır.” buyururdu.
HANIMLARI
HAVVA
HANIM: Ali ÇerçiIi Samet Hoca Efendi'nin kızıdır. Mezarı Bozkır Hocaköy
Kabristanı’ndadır.
GÜMÜŞ
KADIN: Hocaköylü Halim Efendi’nin kızıdır. Kabri Hocaköy Kabristanı’ndadır.
EMİŞ
KADIN: Bozkır Şeyhi’nin kızı. Kabri Bozkır’dadır. EMİNE HANIM: Memiş Efendi'nin
Hocası Odeıııisli Hasan Kudsi Efendi'nin vefatı üzerine dul kalan eşidir. Kabri
Konya Hacı Fettah Mezarlığı’ndadır.
ERKEK ÇOCUKLARI MUHAMMED BAHAEDDİN EFENDİ
Hacı
Memiş Efendi’nin ilk hamını Havva Hanımdan en büyük oğludur. 1834’de Bozkır
Karacahisar’da doğmuştur. Hasan Kudsi Efendi’nin kızı Emine Hanım’la
evlenmiştir. 1862’de Konya Bekir Sami Paşa Medresesi’ne Müderris oldu. 44 yıl
bu medresede eğitim öğretim faaliyetleri yanında Nakşî Halidi Tarikatı üzerine
Babasının Halifesi olarak irşat görevini yürüttü. Orayı bir ilim merkezi haline
getirdi. 1906'da Konya'da vefat etmiştir. Şeyh ve müderris idi. Türbesi, Konya
ili Meram ilçesi Hacı Fettah Mezarlığı’ndadır. Zeynelâbidin Efendi (rahmetullahi
aleyh) (1866- 1940) ve Muhammed Rifat Efendi (rahmetullahi aleyh) (1872-1920)
ve Ahmet Ziya Efendi (rahmetullahi aleyh) (1877-1925) isimlerinde üç çocuğu
vardır.
MUSTAFA
ASIM EFENDİ(KOCA MÜFTÜ):
Bozkır
Müftüsü idi. M. 1906'da Hocaköy'de vefat etmiştir. Orada metfundur.
UBEYDULLAH
EFENDİ:
M.1881’de
Hocaköy'de vefat etmiştir. Kabri, Hocaköy Kurşunlu Camii bahçesindedir.
HALID
EFENDI:
(1841
- 1909) Karaman'da vefat etmiştir. Kabri Karaman Ketane Camii bahçesindedir.
ZEYNELÂBto^
EFENDİ:
18
yaşında Bozkır Karacahisar köyünde vefat etmiştir. Kabri oradadır. Kur’an-ı
Kerim Hafızı idi.
SIDDIK
EFENDİ:
(1851
- 1921) Bozkır Hocaköy'de vefat etmiştir. Orada metfundur.
HASAN
KUDSİ EFENDİ:
(1847
- 1921) Konya’da vefat etmiştir, Kabri Hacı Fettah Mezarlığındadır.
KIZ
ÇOCUKLARI
HAVVA
HANIM:
Bozkır-Karacahisar'da
doğmuştur. Softa Hoca Mehmet Efendi ile evlenmiştir. Kabri Bozkır
Hocaköy’dedir.
FATMA
HANIM.
Bozkır
Kadısı Abdullah Efendi ile evlenmiştir. M.1863'de Hocaköy'de vefat etmiştir.
Kabri oradadır.
AYŞE
HANIM:
Avdan’lı
Şeyh Muhammed Zahreddin Efendi ile evlenmiştir. Kabri Bozkır Avdan köyündedir.
HATİCE
KJBRA HANIM:
Hoca
köylü Mehmet Efendi ile evlenmiştir. M.1926 yılında Bozkır Hocaköy'de vefat
etmiştir. Kabri Hocaköy’dedir.
HACI MEMIŞ Kaddesellâhü sırrahu’l azîz EFENDI’DEN MENKIBELER
1- Hacı Memiş Efendi (Kaddesellâhü
sırrahu’l azîz) her zaman Allah'ın emirlerini ve yasaklarını insanlara
bildirmeye çalışırdı. Dini
uğrunda canını feda etmekten çekinmezdi. İslam ın emirlerine uymada çok
titizlik gösterir; “Bir kişinin şeriatta ne
kadar eksikliği varsa bir o kadar da tarikatta noksanı olur!” derdi. Tarikatla
şeriatı bir bilirdi. Herhangi bir konuda, “Şeriatte böyle amma hakikatte veya tarikatte bu böyle değil” diyenlere çok kızar
ve: “Bunlar Şeytana uyarak temiz
şeriati işlemez hale getirirler ve böylece sapıklardan olurlar” buyururdu. Memiş Efendi’nin temsil ettiği ilim ve tasavvuf
hareketi Ebu Said el- Hadimi’nin ilimi geleneğine ve Mevlana Halidî Bağdadî
Kaddesellâhü sırrahu’l azîzin tasavvufî anlayışına dayanır.
2- Hacı Memiş Efendi (Kaddesellâhü
sırrahu’l azîz) İslam’ın yaşanması için çalışır ve didinirdi. Şeriatle hakikati
bir bildiği için. “Şeriat hakikatin ta
kendisidir. Bazıları kabuk ve iç ile bir benzetme yapmışlarsa da biz buna razı
değiliz. Çünkü kabuk ile iç arasında nevi bakımdan ayrılık vardır” buyururdu.
3- Hacı Memiş Efendi (kaddesellâhü
sırrahu’l azîz)’nin Alim bir müridi vardı.25 sene fakirlik çektiğinden dolayı,
ücretli olarak köylere Ramazan imamlığına (cerr)’e giderdi Ona: “Cerre
çıkma! Yanında olanla kanaat et! Allahü Zülcelal'e tevekkül ol! Eğer geçmiş
senenin gelirlerinden az olursa, eksiğini ben tamamlayacağım” buyurdu. O
alim mürid cerre çıkmakdan vazgeçerek eldeki ile kanaat etti. O zat sonradan; “Senelerce
sefillik çektim. Geçim darbğım vardı. Bir mal sahibi de olamadım. Şimdi ise,
Allah’a hamdolsun hem sefaletten kurtuldum, hem de mal sahibi olarak zengin
oldum." diyerek devamlı şükrederdi.
4- Hacı Memiş Efendi (kaddesellâhü
sırrahu’l azîz) Keramet göstermekten çok çekinirdi. Eğer keramet bir müridin
kurtuluşuna sebeb olacaksa çaresiz olarak açığa vururlardı. Nitekim alimlerden
çok yavaş kabiliyete sahip bir müride, bir gün üç saatlik bir uzaklıktaki bir
köyde bir kalb daralması geldi, içinden şöyle geçiyordu: “Alemde şeyh endişesini neden
çekeyim, Tarikat için neden bir sürü zahmete katlanayım? Bu meslekten bir şey
anlayamadım. Bundan sonra ben de diğer insanlar gibi kendi işlerimle meşgul
olacağım” diyerek tasavvufu inkara yöneldi. Bu düşüncelerini hiç
bir kimseye açmadan Hacı Memiş Efendi’nin huzuruna gelince, Hacı Memiş Efendi
ona: “Kimin şeyhi yoksa onun şeyhi
şeytandır!., değil mi? Hak yoldan çıkmaya hangi akıllı cesaret edebilir?” buyurarak o müridinin yanlış düşüncesini gönlünden
çıkardı.
5- Hacı Memiş Efendi (kaddesellâhü sırrahu’l
azîz)’nin öğrencilerinden biri, rüyasında kendisini Yazıcızade Muhammed
Efendi’nin ‘Muhammediyye’ adlı kitabını cild ve kağıdı ile beraber yediğini
gördü. Uyandıktan sonra: “Inşaallah bundan sonra Hacı Bayram Veli ve Yazıcızade
Muhammed Efendi hazretlerini ziyaret edip oraya intisap edeyim. Bizim feyzimiz
oralardan görünüyor” diye rüyayı yorumladı. Namaz vakti
yaklaşınca namaz kılmak için camiye çıkınca Hacı Memiş Efendi o zata yöneldi ve
aniden: “Bir kimse önündeki hazır
olan bayramı bırakıp da niçin başka yere Bayram aramağa gitsin? Bazan kişiye
şeyhinden olan feyzi diğer bir şeyhtenmiş gibi görünür. Bu Allah'ın bir
hikmetidir. Sen amellerinde samimi ol!” diyerek öğrencisine güzel bir ders
verdi.
6- Hacı Memiş Efendi (kaddesellâhü
sırrahu’l azîz)’in bir müridi tasavvuf! eğitimini tamamlamadan memleketine
gitmek istedi. Hacı Memiş Efendi ona; “Gitme! Eğitimini tamamla! dedi.
Buna rağmen o kişi memleketine gitti. Sonra çok ağır bir hastalığa tutuldu.
Hasta ve ümidsiz bir halde yatarken, bir gece rüyasında Hacı Memiş Efendi’nin
yanında olduğunu gördü. Hacı Memiş Efendi elinde bir kazma ile karnındaki
hastalığa sebeb olan şeyin üzerine birkaç defa vurup oradan bir şey çıkardı.
Öğrencisi uyandığında hiçbir hastalığının kalmadığını görünce Allah'a hamd
ederek tekrar hocasının yanma döndü.
7- Hacı Memiş Efendi yetenekli
öğrencilerine ilgi alaka gösterirdi. Böyle bir öğrencisine; “Sen denizin ötesine bile gitsen benim elimden kurtulamazsın” buyurdu.
Bir süre sonra, o öğrenci ilim tahsili için Mısır’a gitti. Bir gün dersini
anlamadığı için üzüntülü olarak uyuya kaldı. Gece rüyasında dersi tamamıyla
öğrenmişti. Senelerden sonra Hacı Memiş Efendi’yi ziyarete geldiğinde Hacı
Memiş Efendi ona tebessüm ederek; “Sana ben denizin ötesinde bile olsan
elimden kurtulamazsın demedim mi?” diye buyurdu. Bu sözlerinden sonra o
mürid o geceleyin öğrenmiş olduğu dersin Hazretin öğrettiğine dair
kerametlerini hissettiğini sonradan anlatmıştır.
8- Hacı Memiş Efendi’nin türbesine bitişik
olan cami, zaman içinde harap olup, ihtiyacı karşılamayınca yıkılarak yerine
biraz daha geniş olarak yeniden yapılmıştı. Cami inşaatı devam ederken
Beyşehirli bir kimse gelip kapı ve pencereleri kendisinin yaptıracağım
bildirmiş. Beklemedikleri bu yardım karşısında: “Rüyanda babanı mı gördün?”
diye takıldıkları o kişi şunları söylemiş:
“Ben 6 yaşıma kadar
felçli idim ve yürüyemiyordum. Annemle babam beni alarak Hacı Memiş Efendi’nin
türbesine gelip, sandukanın yanına yatırdılar. Kendileri de namaza durunca
sandukadan bir el uzanarak beni ayağa kaldırdı. Ben de yürüyerek aşağıya inmeye
başlayınca, namazlarını bozarak arkamdan yetişen annemle babama durumu
anlattım. Bu yüzden merhuma minnet borcum vardı, onu ödemek istedim” dedi.
9- Şeyh Mustafa Efendi, Hacı Memiş Efendi
(kaddesellâhü sırrahu’l azîz)’nin halifelerin dendi. Hacı Memiş Efendi
(kaddesellâhü sırrahu’l azîz)’nin vefatından sonra kabirlerini tamir hususunda
çok gayret sarf eder. Tamir esnasında kabir, ayak tarafından açılır. Mustafa
Efendi elini açılan yerden kabre sokunca mübarek ayaklarının vefatı uzun
seneler geçmesine rağmen hala sıcak, soğumamış olduğunu görür. Kabirde yatan
Efendimiz Hazretleri; “Daha sıcak değil mi?” diye buyurmuşlar. Bu sözleri işiten
halife hazretleri bağırarak düşüp bayılmıştır. Bu halde bir müddet
yatmışlardır.
10- Bir adam Hacı Memiş Efendi için; Ben bir
yemek hazırladım. Eğer kâmil (haluk, gerçek) bir veli, evliya ise bu
hazırladığım ve meşru olmayan yemeği yemez dedi ve Hacı Memiş Efendiyi evine
yemeğe davet etti.
Hacı
Memiş Efendi müritlerinden birini alarak davete icabet etti. Eve vardılar
yemeği yemek için sofraya oturdular. Mürit oruçlu olduğu için başka bir odaya
gitti. Ev sahibi Hacı Memiş Efendiye; Efendim müridinizde sofraya çağırsanız
dedi. Hacı Memiş Efendi adamın niyetini anladığından. "O bir şahindir.
Değme leşe kanmaz!" Buyurdu. Adam bu sözden bir şey anlamadı. Bu sefer
müridin yanma gidip, Hacı Memiş Efendi seni sofraya bekliyor dedi.
Mürid’de;
"Efendimiz Hacı Memiş Efendi koskoca bir okyanustur. Herhangi bir leş
onu asla bulandıramaz" dedi. Bu sözlerden sonra yaptığı İşten utanan
adam yaptıklarından dolayı tövbe istiğfar edip Hacı Memiş Efendinin samimi
talebelerinden oldu.
11- Devlet tarafından Konya yöresine gönderilen ve büyük âlimlerden olan bir
müfettiş Bozkır’a gelir. Burada Ha- lidiye tarikatına ve Hacı Memiş Efendiye
intisap edenlere zulüm ve işkence edermiş. Bu müfettiş sonunda Hacı Memiş
Efendi’yle de karşılaşmış. Hacı Memiş Efendi’ye; Allah, Kur’an-ı Kerim (Zümer
suresi 54. Ayetinde:) “Rabbinize inabe edin
(bağlanın)”
buyuruluyor. inabe şeyh olmaz, Hakk olur
der.
Hacı
Memiş Efendi; Sen alim birisin, ayette geçen “Rabbinize” (ila rabbiküm) kelimesinde
geçen “ila” niçin? Konulmuştur diye sorar.
Müfettiş;
“ila” kelimesi Arap dili kurallarına göre bir şeyi sonlandırmak İçin kullanılır
deyince Hacı Memiş Efendi: "Efendi Allah hakkında
bir son olur mu? Başlangıcı yok ki sonu olsun. Hakkin varlığına başlangıç ve
son düşünmek caiz değildir. Böyle bir şey asla mümkün de değildir. Fakat Allah
yolunda fani olan ve Hakka ulaşan Şeyhe bağlanmak Hakka bağlanmaktır" buyurur. Bu cevaptan sonra âlim olan bu müfettiş yanlış
düşüncelerden vazgeçer ve Hacı Memiş Efendinin iyi bir öğrencisi olur.
KAYNAKLAR:
www.memlsefendl.nit
Muhammed Bahaeddin Efendi. Şemsu’s - Şümus
-Güneşler Güneşi (Mütercim: Hüseyin Fevzi Paşa, Sadeleştiren: A. Fikri Yavuz,
Mahmut Parlar İstanbul 1996 Sayfa 106-117.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar