NİÇİN UZUN SAÇ UZATMALI ? “VİRİL RAHİBELERİ”
ALINTI
Yerli Kültüründe, erkek ve kadın, saçlarının uzunluğu ve görkemliliği ile
tanımlanırlar. Zalimler tarafından saçlarının kesilmesi, aşağılanma yoluyla
boyun eğme yani o topluluğunun yenilgisini temsil eder. Bu grubun
saçlarını taraması; düşünce uyumu, örgü; düşünce BİRliğini, bağ; düşünceyi
sağlama alma ve renk; düşüncedeki inacı simgeler. Saçlar büyük öneme sahiptir.
Her bir saç farklı bir ruhsal durumu temsil eder.
Yerliler için saç, çoğunlukla düşüncenizin uzantısıdır. Saç biçimleri,
betimleme ve çeşitli olaylardaki katılımın ilanı için özellikle önemlidir. Saç
stiliniz sizin belirli bir zamandaki sevincinizi ya da mateminizi, evil mi
yoksa evlenmeye müsait olup olmadığınızı, yaşınızı ve kabiledeki statünüzü
gösterir.
Farklı saç stili, hangi kabileye ait olduğunuza ve barış ya da savaş
zamanlarını işaret eder. Saç, estetik gelişim için bir moda aksesuarı değildir.
Saç, gerçek anlamda onların ruhsal ifadelerinin zirvesi, güçlerinin,
sezgilerinin ve kuvvetlerinin bir kaynağıdır.
Biz genellikle saçın sadece kişisel bir tercih olduğunu düşünürüz. Ancak
gerçekte bundan çok fazlasıdır. Vücudunuzda bulunan her kılın
bir sebebi var: Bacaklardaki kıl, glandülar sistemi düzenler ve
kişinin elektromanyetik alanını dengeler. Koltuk altlarındaki kıl, parasempatik
ve sempatik sistemin biraraya geldiği hassas alanı korur; bu enerji seviyenizi
ve beyninizi etkiler.
Kaşlar, güneşten ve terden korur. Erkeklerdeki yüz kılları çenedeki ay noktasını
kaplar ve ay’ın fazla enerjisinden korur. Kafadaki saçlar çok uzun olurken, bedendeki kıllar kısadır.
Uzun saç sadece sıcak tutmak için olsa, o zaman vücuddakiler de uzun olurdu.
Biz bu şekilde dizayn edilmiş tek varlıklarız. Bazıları kılın, sübtül dünyayı algılamada (örneğin; insanların
ne zaman yalan söylediği ya da olacak şeylerin olmadan önce hissetmek)
antenimiz olduğunu söylemektedir.
Bedenin doğal zekası kılları bakımını sağlamaktır. Kafanızdaki saçların
bozulmadan uzamasına izin verirseniz, bedeniniz tarafından istenilen belirli
bir boya kadar uzar ve ondan sonra durur. Saçlarını kesmeyen ve her bir kişi de
saç boyunu uzun olduğu Sihleri belki de fark etmişisinizdir. Her kişinin
kendisine göre gerek duyulan bir saç boyu vardır. Saç ayrıca kişinin sağlığını
da yansıtır.
Bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki; uzun saçlılar daha az yorulup, daha çok
enerjik ve daha az depresif olmaktalar. Ayrıca uzun saçlılar, enerjiyi muhafaza
edip, kısa saçlılara göre kışın daha az üşümekteler. Kısa saçlı bir kişi beden
enerjisinden kaybeder. Yaşamı boyunca sürekli saçını-kılını kesen bir kişi,
bedenini bu kestikleri yerine 22 metre kıl ürettirmek zorunda bırakır.
Saçlarını kestirmeyen bir kişinin saçı yaşamı boyunca sadece 1.5 metre
uzar.
İncil’deki Samson ve Deliah hikayesini düşünün. Deliah Samson’un uzun
saçını kesince, Samson tüm gücünü kaybeder! Saçın gücü temsil etmesini gösteren
bir başka örnek de; Çin’i fethettiğinde, Cengiz Han oradaki insanları
aşağılamak için onların saçlarını kestirtmiş ve alınlarını kapatan kahkül
yaptırtmıştı! (kahkül, 3. Gözü kapatıyor, sezgiyi ve sübtül bilgiyi engelliyor)
Kıl bedenin elektromanyetik enerji iletkenidir. Hiç AM radyodaki anten
telinin bobine nasıl sarılı olduğunu gördünüz mü? Bununu sebebi indüksiyondur.
İndüksiyon, herhangi bir elektromanyetik enerji iletkenin, bitişik iletkenlerdeki
bir akımı tetiklemesine neden olur. Bu şu demektir; iletkeni, bobin gibi
sararsanız, sinyal çok daha güçlü hale gelir. Kafanın tepesindeki saçlar anten
gibi davranır. Onlar bedene enerji iletirler.
Bunun yanında bilgiyi emerler, kılın çevredeki enerji kalıplarını ve
frekanslarını yayma becerisi de vardır.
Ayrıca, saçları tepede toplamak, size güneşten ve güneş ışınlarından
korurken, güneş enerjisine de kanal olur ve D vitamin alımını geliştirir.
Vücudun kıl ve saç üretmesinin bir sebebi var.
Bence, Amerikan yerlilerinin saçlarını sipiritüel yaşamlarını gerekli bir
parçası olarak düşünmelerinde bir doğruluk payı varmış. Kişisel olarak ben de
saçlarımı yıllardır uzatıyorum ve bir daha kısa saç kullanacağımı hiç
düşünmüyorum. Saçlarım uzunken, kendimi daha doğal ve kendimle daha uyumlu
hissediyorum. İlahi olan bir şeyin görüntüsünde yaratılmışsak, o zaman neden
doğal halimizi kabullenmeyelim ki?…
Çeviren:
AylinER
Kaynak:
HİTLER’İN KARANLIK
PRENSESİ KİMDİ?
Eva
DEMİR
Kimisi üzüm bağlarına meraklıdır,
kimi sahil kasabalarına. Ben şatoları severim. Hafiften ürpertici, çokça gizemli,
tercihen bir ormanın içinde, en yakın kasabaya kilometrelerce uzak bu yapılarda
insanın hayal gücü son viteste çalışır. Bir yabancı şehre (hele de Avrupa’da)
gideceksem civarında böyle bir yer var mı diye önden soruştururum.
Hem bu şatoların bazılarında konaklayabiliyorsunuz. En güzel kısmı da bu zaten. Geceleri o yüksek tavanlara, kocaman pencerelere bakıp, gizemli hayallere dalarak uyumanın tadı az şeyde bulunur. Yalnız itiraf edeyim, bu biraz pahalı bir merak. “Çok görkemli, çok gizemli” diye diye insanın cüzdanını fena boşaltıyorlar.
Hem bu şatoların bazılarında konaklayabiliyorsunuz. En güzel kısmı da bu zaten. Geceleri o yüksek tavanlara, kocaman pencerelere bakıp, gizemli hayallere dalarak uyumanın tadı az şeyde bulunur. Yalnız itiraf edeyim, bu biraz pahalı bir merak. “Çok görkemli, çok gizemli” diye diye insanın cüzdanını fena boşaltıyorlar.
Neyse ki birkaç istisna var. Mesela
Almanya’daki Wewelsburg Şatosu... Bielefeld yakınlarındaki şatonun bir kısmı
uzun süredir gençler için hostel olarak hizmet veriyor. Tabii bir de efsane
makinesi olarak... Birkaç yıl önce orada kalırken Wewelsburg’un merkezinde
durduğu söylentilerden elbette haberdardım. Nazi döneminde SS’lerin başındaki
Heinrich Himmler’in gözlerden uzak karargâhı orasıydı mesela. Ezoterik
tarikatlara meraklı olduğu bilinen Himmler’in şatoda gizli ayinler düzenlediği
anlatılır.
Naziler’in belki de en korkuncu olan bu adam, 17. yüzyıldan kalma yapının gizli köşelerine mistik sembollerle, svastikalarla dolu odalar yaptırmış. Ayrıca ne amaçla kullanıldığı kestirilemeyen bölümler var ki kanınız donar. Şöyle tarif edeyim: Bir mahzendeki 12 sütunlu, korkutucu bir bölmenin ortasında durup konuştuğunuzda sesiniz öyle yükseliyor ki, kendi sesinize yabancılaşıyor, neredeyse bir yaratık konuşuyor sanıyorsunuz. Ya da bir uzaylı... Boşuna uzaylı demedim, bu şato için “Orası uzaylıların dünyadaki merkezi” diyen de var. Yani Naziler’le işbirliği yapan uzaylıların...
Naziler’in belki de en korkuncu olan bu adam, 17. yüzyıldan kalma yapının gizli köşelerine mistik sembollerle, svastikalarla dolu odalar yaptırmış. Ayrıca ne amaçla kullanıldığı kestirilemeyen bölümler var ki kanınız donar. Şöyle tarif edeyim: Bir mahzendeki 12 sütunlu, korkutucu bir bölmenin ortasında durup konuştuğunuzda sesiniz öyle yükseliyor ki, kendi sesinize yabancılaşıyor, neredeyse bir yaratık konuşuyor sanıyorsunuz. Ya da bir uzaylı... Boşuna uzaylı demedim, bu şato için “Orası uzaylıların dünyadaki merkezi” diyen de var. Yani Naziler’le işbirliği yapan uzaylıların...
Uzay aracı
planladılar
Ben bu Vril sembollerini nerede
görmüştüm? Tabii ki, dünya dışı yaratıkların bağlantıda olduğu kabul edilen o
esrarengiz Wewelsburg şatosunda. Parçaları birleştirirken o şatoda bir gece
bana Naziler’in medyumu Maria’yı anlatan yakışıklı (ama bir o kadar da
ürkütücü) Fransız genci hatırladım. “Naziler orman evlerinde, şatolarda, belki
tam da bu bulunduğumuz yerde toplanıyor; gizli bir dilde kutsal metinler
okuyorlardı. Efsane güzellikteki Maria bu ayinlerin tartışmasız lideriydi. Bir
de İskandinav tanrılarının kızı olduğuna inanılan Sigrun vardı ve diğerleri. Yani Vril rahibeleri... Saçları
uzundu. O saçlar anten işlevi görüyor, yıldızlarla telepatik iletişime
geçiyorlardı. Aldebaran’a gidecek bir uzay aracı yapmakla
uğraşıyorlardı.” Bunları böyle kendinden emin anlatan çocuğa “E belli ki
yapamamışlar” deyince karanlık karanlık güldüğünü anımsıyorum: “Neden bu kadar
eminsin? Savaştan sonra medyum Maria’yı gören olmadı. Kendi yıldızına gitti
belki de.”
Nirun da
kitabında bunları anlatıyor. Bir de Medyum Maria’nın Hitler’i bir uzay aracıyla
Antarktika’ya kaçırdığı söylentisini... Aslında bunu o yakışıklı Fransız çocuk
da anlatmıştı da ben o sırada başka hayaller kurduğumdan atlamışım.
Medyum Maria
Orsitsch’in sırları
O bir Vril rahibesi. Ata Nirun, Vril inancını Hitler’i neredeyse sıfırdan var ettiğine inanılan Thule grubu diye bir paralel oluşuma bağlıyor: “Thule’nin
gerçek amacı ancak 1919’da Vril Grubu ve kendilerine DHvSS diyen grupla birleştikten sonra anlaşılmıştır; DHvSS Grubu ‘Kara Güneş’ veya ‘Kara Taş’ adlı bir güce tapıyordu, Isias adlı bir tanrıçaları vardı. Tüm bu oluşumun ardında ise Maria Orsitsch adlı bir medyum kadın vardı.” Yine Nirun’un satırlarına göre bu medyum, Hitler dahil Nazilerin en rütbeli isimlerinin yer aldığı bir gruba ayinler düzenliyor, onların saf ırk olarak kabul
ettiği, ‘dünya kökenli’ olmayan ve başka bir güneş sistemindeki Aldebaran isimli gezegenden bilgiler (ve komutlar) iletiyordu. Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/26258318.asp
O bir Vril rahibesi. Ata Nirun, Vril inancını Hitler’i neredeyse sıfırdan var ettiğine inanılan Thule grubu diye bir paralel oluşuma bağlıyor: “Thule’nin
gerçek amacı ancak 1919’da Vril Grubu ve kendilerine DHvSS diyen grupla birleştikten sonra anlaşılmıştır; DHvSS Grubu ‘Kara Güneş’ veya ‘Kara Taş’ adlı bir güce tapıyordu, Isias adlı bir tanrıçaları vardı. Tüm bu oluşumun ardında ise Maria Orsitsch adlı bir medyum kadın vardı.” Yine Nirun’un satırlarına göre bu medyum, Hitler dahil Nazilerin en rütbeli isimlerinin yer aldığı bir gruba ayinler düzenliyor, onların saf ırk olarak kabul
ettiği, ‘dünya kökenli’ olmayan ve başka bir güneş sistemindeki Aldebaran isimli gezegenden bilgiler (ve komutlar) iletiyordu. Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/26258318.asp
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar