Türkiye işçi sınıfının ilk kadın şairi: YAŞAR NEZİHE HANIM
3
Mayıs 2015
Soner
YALÇIN
Tarih: 1 Mayıs 1925.
İstanbul'daki işçiler bayramlarını kutlarken aynı anda kimi
yayın organlarında polisler arama yapıyordu.
Konu, gece dağıtılan 1 Mayıs bildirisi idi.
Bildiriyi dağıtan, Amele Teali Cemiyeti idi.
13 Şubat'ta patlak veren Şeyh Said ayaklanmasının ardından
çıkarılan Tahrir-i Sükun Kanunu gereği İstanbul'da olağanüstü günler
yaşanıyordu. “Aydınlık”, “Orak-Çekiç” dergisi mensupları ile Bursa'da
yayınlanan “Yoldaş” gazetesi gizli Türkiye Komünist Partisi ile
irtibatlı bulunup kapatıldı. 38 kişi tutuklanarak Ankara İstiklal
Mahkemesi'ne gönderildi. Suçları; “komünistlik ile emniyeti dâhiliyeyi
ihlal ve şekli hükümeti tağyire [değiştirme] mataf [yönelik] ef'al [fiil] ve
hakaret” idi.
TKP lideri Dr. Şefik Hüsnü ile Haşan Ali Ediz ve
Nazım Hikmet yurtdışına kaçmıştı. Sadrettin Celal ve Şevket
Süreyya gibi 11 kişi 7 ile 15 yıl arası ceza aldı.
Yargılananlar arasında bir isim daha vardı:
Yaşar Nezihe Hanım...
Yaşar Nezihe, şairdi.
Tarih: 1 Mayıs 1923.
Sosyalistlerin yayın organı olan “Aydınlık” adlı
dergide 1 Mayıs 1923'te şiiri yayınlandı:
"Ey işçi...
Mayıs birde; bu birleşme gününde Bişüphe bugün kalmadı bir
mani önünde...
Baştan başa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin Ta'zim ile,
hürmetle sana başlar eğilsin...
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
Hakkını haksızlara anlat.”
1923 yılının son çeyreği...
Mürettibin Cemiyeti olarak
bilinen Osmanlı Matbaa İşçileri Zanaat Birliği, basın tarihimizin en
başarılı eylemlerinden birini gerçekleştirdi. Mürettiplerin grevi, 6 Eylül
1923'te başladı..
Matbaa işçileri, çalışma koşullarının düzeltilmesini
isteyince bazı gazete patronları ve yöneticileri hem yazıp hem de matbaaya
girerek “Müşterek-ül Menfaat” adlı ortak bir gazete çıkardı; matbaa
işçilerine “sizsiz de yaparız” mesajı verdiler!
Mürettipler boş durur mu; onlar da muhabirlik, editörlük
yapıp yayınladıkları “El-Adl” adlı gazeteyle karşı atağa geçti.
Gerginlik ve grev hükümetin araya girmesiyle 20 Eylül
1923'te sona erdi.
Yaşar Nezihe, yine Aydınlık'ta grev bitirilmeden
iki gün önce “Gazete Sahiplerine” isimli bir şiir yazdı:
"Onlardır eden zevkini, eğlenceni temin Onlar çalışır
etmek için hep seni zengin Kurşundan hurûfât o hayatı kemirirken Her gün bir
parça solarken ve erirken...”
Yaşar Nezihe Hanım'ın 1924 Mayıs ayında
Aydınlık'ta yine “1 Mayıs” şiiri yayınlandı.
Bu şiir muhteva yönünden diğer 1 Mayıs şiirinden pek farklı
değildi.
Bir yıl sonra... 1925'te...
Yine Aydınlık'ta...
Yine “1 Mayıs” ile ilgili yazdığı şiir, gözaltına alınmasına
neden oldu.
Aydınlık'ın ne sahibi, ne de yöneticisiydi. Kuşkusuz önde
gelen yazarlarından da değildi.
Neden gözaltına alındığı pek anlaşılamadı.
Sadece yazdığı 1 Mayıs şiirinden dolayı mıydı
bu gözaltı? Yoksa...
Bir emekçi olarak; 11 Ağustos 1924'te İstanbul'da kurulan Amele
Teali Cemiyeti'ne üye olmuştu! Gözaltına alınmasında bunun da etkisi olduğu
söylendi.
değildi. Şiirlerini beğenip tanışmak isteyen Rıza Tevfik,
Ahmet Rasim gibi dönemin şöhretli isimlerinin tanışma davetlerini bile
kabul etmemişti.
Fakat 1924 yılında Akşam ve Tanin
gibi gazetelere gönderdiği mektup hayli yankı bulmuştu. 1912'de vefat eden
babasından dolayı 45 kuruş maaşa bağlanmıştı. İsyanı, maaşın geçinmesine
yetmemesiydi; Sirkeci'deki bir hamalın günlük kazancı en az 45 kuruştu!
Mektup basında tartışmalara neden olmuştu...
Ayrıca... 1924 yılında çıkardığı “Feryatlarım” adlı
şiir kitabında toplumcu şiirler vardı.
Sonrasında gözaltı gerçekleşti...
Yaşar Nezihe'nin ilk şiiri 15 yaşında Malumat dergisinde
çıktı.
Müstear isim kullanıyordu; “Mazlume” ve “Mahmure”.
1901 yılında Terakki gazetesinde
yazmaya başladı.
Hanımlara Mahsus Gazete'nin daimi yazarı oldu.
1913'te “Bir Deste Menekşe” adlı şiir kitabını
çıkardı.
Peki... Sosyalistlerin yayın organı “Aydınlık” ile
nasıl tanıştı?
İddialar muhtelif...
Yaşar Nezihe'nin bir oğlu vardı:
Vedat.
Vedat, Aydınlık çevresine dahildi; hatta dergide
yazıları çıkıyordu.
Vedat'ın annesinin şiirlerini bu dergiye götürerek,
Aydınlıkçılar ile Yaşar Nezihe'yi tanıştırdığı söyleniyor. Hatta...
Asım Bezirci, Yaşar Nezihe ile Nazım Hikmet'i
Vedat'ın tanıştırdığını yazdı. Aksini iddia edenlere göre ise, şiirleri
yayınlandıktan sonra oğlu Vedat'ı “Aydınlık”a götüren bizzat annesiydi.
Sonuçta anne-oğul sosyalist Aydınlık
çevresindeydi...
Yaşar Nezihe'nin gözaltına alındığı haberini Cumhuriyet
gazetesi “Mevkuf Komünistler” başlığıyla verdi. Haberde, Yaşar Nezihe
Hanım'ın rahatsız olduğu ve tedavisinin yapıldığı bilgisi vardı.
Nezihe Hanım serbest bırakıldıktan sonra uzun bir sessizliğe
gömüldü.
Artık “komünist” olarak mimlenmişti! Kimse yüzüne
bakmıyor, şiirlerini
Terakki, Şehir, Osmanlı Kadınlar Alemi ve Aydınlık'ta
şiirler yazan Yaşar Nezihe Hanım unutuluşa terk edildi.
Ta ki, 4 Temmuz 1934 günü kapısını 22
yaşındaki genç bir yazar çalana kadar...
Adı, Taha Toros...
22 yaşındaydı...
İstanbul Üniversitesi hukuk bölümünü yeni bitirmişti
ve mâliyede devlet memuru olarak çalışıyordu. Edebiyata meraklıydı.
Kadın şairler hakkında bir antoloji hazırlarken, Martin
Hartmann'ın 1919 yılında hazırladığı “Dichter Der Neuen Türkei” adlı
kitabının 81- 83 sayfalarında, adını hiç duymadığı bir şair vardı: Yaşar
Nezihe...
Aramaya başladı. Çok kişi öldüğünü söyledi. Vazgeçmedi.
Aksaray semtinde Oruç Gazi Sokağı 4 Numaralı evin kapısı
çaldı.
“Sımsıkı sarılmış siyah başörtülü, yerlere kadar
sarkan bol entarili, beli kuşaklı, kırmızı yanaklı, yorgun bakışlı, 55
yaşlarında bir kadın kapıyı açtı. Görünümüne bakılırsa, bu aranan kadın
şair olamazdı! Belki, onun evine hizmete gelmiş bir kadındı. Oysa çok
kere gerçekler, dış görünümünde değil içteki özde saklıdır. Bu kadın, o günün
toplumunda unutulan, bir kenara itilen, gölgede kalmış, hatta öldüğü söylenmiş
şair Nezihe Hanım'dı.” (Mazi Cenneti I, s 132)
Beş çocuklu ailesinin üçüncü ve yaşayan tek çocuğuydu. Küçük
yaşta ölen kardeşlerinin akıbetine uğramasın diye “Yaşar Zeliha” adı
verildi.
İlk eşi Atıf Zahir Efendi, bu ismi beğenmedi "Yaşar
Zeliha”yı “Yaşar Nezihe” yaptı.
Annesini altı yaşında kaybetti. Evde; kötürüm bir amca,
yarı deli bir teyze ve sarhoş babası Kadir Efendi ile kalakaldı. Karnını
çoğu zaman komşuları doyurdu.
Ruhunu ise, yarı deli teyzesinin anlattığı; Kerem ile
Aslı; Kamber ile Arzu; Tahir ile Zümre aşk hikayeleri doyurdu.
Söylediği şiirleri yazmasını istediği arkadaşı reddedince,
kendi isteğiyle okula gitti; “Ben öksüzüm hoca efendi, beni okutunuz.” Hoca,
adını “kendi gelen” koydu.
Babası bu öğrenim faaliyetini öğrenince “katip mi
olacaksın” diye kızını tartaklayarak evden kovdu. Komşularının ilgisiyle
sokakta kalmadı; okuma arzusu azalmak yerine arttı. Dere kenarlarında papatya,
ebegümeci tohumları toplayıp, aktarlara sattı; kazancının kırk parasını
gizlice okumayı öğrendiği kalfaya verdi. Gördüğü tüm tahsil bu oldu.
Edebiyatı, şiir yazmayı kendi kendine öğrendi. Aşka dair
taşbasması ne kadar kitap varsa hepsini okumaya çalıştı. Çünkü, aşıktı...
Babasının "seni onunla evlendireceğim” dediği,
sokaklarında devriye gezen Hilmi Çavuş'a aşık oldu; mektuplaştı. Kavuşamadığı
aşkı onun birçok şiirine ilham kaynağı oldu.
Ahmet Rasim'in Malumat dergisinde
yayınlanan “Çare bulan olmadı bu yareye” adlı mısralarından etkilendi. Bunun
gibi şiirler yazabileceğini düşündü. Yazdığı şiirler
Malumat'ta yayınlanmaya başladı. 15 yaşındaydı...
Babası Kadir, belediyede kantarcı idi. İşten atılınca
hayatları tamamen karardı.
Fakirliklerine çare olacağı düşüncesiyle Yaşar Nezihe,
kendisinden 27 yaş büyük olan Atıf Zahir Efendi ile evlendirildi.
Atıf Efendi kısa bir süre sonra bebeği olmadığı için Yaşar
Nezihe'yi boşadı.
buçuk yıl sürdü; üç çocukları oldu; Sedat, Suat ve Vedat.
Eşi hovardaydı ve eve gelmiyordu. Bir süre sonra aşık olduğu
bir kadının peşine takılarak evi terk etti. Sedat ve Suat yetersiz
beslenmekten dolayı öldü.
Yaşar Nezihe bu sıkıntılı dönemde iki kez intihar etmek
istedi; oğlu Vedat'ın tek başına kalmaması için vazgeçti. Şiirler yazarak
sıkıntısını gidermeye çalıştı.
Terakki'ye şiirler yazarken daha önceden
tanıştığı ve nişanlandığı, ama babasının karşı çıktığı Yusuf Niyazi Erdem ile
tekrar görüşmeye başladı.
10 Temmuz 1912 tarihinde başlayan bu evlilik 55 gün
sürdü. Çünkü eşi, evliliğinin onikinci günü, evvelce boşadığı iki kadını
eve getirdi. Eşinin onuncu karısı olduğunu öğrendi! Boşandı. Fakat... Yusuf
Niyazi Erdem ile 40 yıl mektuplaştı.
Yusuf Niyazi edebiyatçıydı; 1917'den 1928'e kadar çıkardığı
sanat ve edebiyat yönü ağırlıklı Nazikter gazetesinin baş şairi olarak Yaşar
Nezihe'yi tercih etti.
Sadece Nazikter'de değil, kendi el yazısı ile
çıkardığı Çiçek isimli küçük el gazetelerinde de Yaşar Nezihe'nin şiir
ve mektuplarını yayımladı.
Nezihe Yaşar artık tanınan bir şairdi. Kadınlar
Dünyası'nın her sayısında yazısı, şiiri vardı. Öyle ki, derginin 124.
sayısı “Büyük Şaire Yaşar Nezihe Hanımefendi” başlığıyla çıktı.
1925'teki polis operasyonu unutuluşu oldu.
Hayatı boyunca mücadele ettiği yoksullukla yine baş başa
kaldı.
“On yedi sene Esirgeme Derneği'ne, daha sonraki
yıllarda Kızılay'a iş işledim. Şark Eşya Pazarı'nda dikişçilik yaptım. Darphane'de
İstiklal madalyalarının kurdelalarını diktim. Geceleri, beş numaralı bir petrol
lambasının fersiz ışığı altında, gergef başında sabahları bulduğum çok
olmuştur. Bunun yanında kalemimle kendime yan gelir sağladım. Gerek I.
Dünya Savaşı'nda gerekse İstiklal Savaşı'nda belimde
divit, komşularımın cephede bulunan kocalarına, oğullarına, kardeşlerine
mektuplarını yazarak geçim sağladım.” (s 139)
Hayatında bitmeyen acılarına karşılık ayakta kalmasını
göstermek istercesine 1934 yılında “Bükülmez” soyadını aldı.
Taha Toros'un kapısını çalıp röportajı Yedi Gün
dergisinde yayınlamasıyla edebiyatın tekrar gündemine geldi. Şiirleri Kadın
Gazetesi'nde çıkmaya başladı.
Tarih: 2 Ekim 1948
Yaşar Nezihe Bükülmez için, İstanbul Üniversitesi konferans
salonunda “50 Yıllık Kalem Erbabı” adlı jübile yapıldı.
Şiirleri şarkı yapıldı. Tenekeci Mahmut, Halil Hafız ve
Kazancı Bedih gibi gazelhanlar şiirlerini okudu. En beğenileni,"Mecnun
isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz” oldu.
Taha Toros'a teslim ettiği 1934'ten 1942'ye kadar yazdığı
elli beş şiirinin bulunduğu “Şiir Defteri” henüz yayınlanmadı...
Yaşar Nezihe Bükülmez...
5 Kasım 1971'de öldü. Küçükyalı Altıntepe Mezarlığı'nda
toprağa verildi.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar